2019’un ilk altı ayında ülke genelinde iş cinayetlerinde en fazla ölümün yaşandığı üçüncü il İzmir oldu. İş cinayetlerinin 88’i İstanbul’da, 39’u Antalya’da, 38’i İzmir’de, 34’ü Bursa’da, 33’ü Kocaeli’de, 28’i Ankara’da ve 28’i Aydın’da meydana geldi. Geçen yıl ise en az bin 923 işçi, iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
Daha fazla kar hırsıyla işçi ölümlerine, sakatlanmalara ve meslek hastalıklarına davetiye çıkaran sermayenin yanında duran devletin bu tutumu, ölenlerin ardında kalanlara karşı mahkeme koridorlarında da devam ediyor. Basit önlemlerle engellenebilecek iş kazalarında sevdiklerini kaybetmelerinin acısı bir yana, sorumluların ceza almaması da hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam etmelerine engel oluyor. Tıpkı Melek Çelik gibi... Petkim işçisi abisi Nihat Abaylı’yı, geçen yıl, bakım sırasında üzerine elektrik panosu düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti.
Abisini kaybettiklerinden beri tüm yaşantısının altüst olduğunu, anti depresanlarla ayakta kaldığını belirten Melek, özellikle mahkeme sürecinde yaşananları anlatırken öfkesiyle birlikte kararlılığını da dile getiriyor.
‘ELİNİN UZADIĞI KADAR VARSIN’
Melek, abisinin ölümüne neden olan olayı şöyle anlatıyor: “İnsan gücüyle çekiyorlar trafoyu, hiçbir yere bağlı değil, hiçbir güvenlik yok, bir makine yok. Çekerken dengeyi kaybediyorlar ve trafo hiçbir yere bağlı olmadığı için, abimin kafasının üzerine düşüyor. 1.5 tonluk trafoyu kaldıracak bir alet olmadığı için 10’a yakın işçi, o trafoyu insan gücüyle kaldırmaya çalışıyor. İş bununla da bitmiyor, Petkim’in kendi içindeki ambulans yarım saat sonra geliyor.”Ölüm haberini hastanede aldıklarını belirten Melek, “Keşke abimle vedalaşabilseydik...” diyor, “Biz onu işe gönderdik ve bize cenazesini bile gösteremeyecekleri bir insan bıraktılar. Vücudu paramparça olduğu için son kez bile göremedik. Benim abim bunu hak etmedi. İsyan etmeyeceğim diyorum ama bir nokta oluyor isyan ediyorsun. Çünkü hiçbir şeye, hiç kimseye güvenemiyorsun. Galiba bir de elinin uzadığı kadar varsın, elin bir yerlere uzanıyorsa yargı daha farklı ilerliyor. Ama pes etmeyeceğim. Petkim koca bir firma olabilir, elleri her yere uzanıyor olabilir ama burada da ben varım. Abimin hakkını sonuna kadar arayacağım, bıkmadan, gerekirse ömrümün sonuna kadar uğraşacağım. Ne zaman suçlarını kabul ederlerse o zaman belki biraz rahat eder içim.”
‘ASIL SUÇLU PETKİM’
Abisinin ölümü ve sonrasında yaşanan süreç çok yıpratmış Melek’i, ama yıldıramamış: “Bizden bilgi almak için işyeri süpervizörü yanlarındaymış gibi davrandı, trafoyu taşıyan ekibin başındaki kişi babama suçsuz olduğuna dair bir belge imzalattı. Acaba bu yetkililer hiç etkilenmiyor mu? Kendi çalışanları kendi para hırslarından ölüyor. Ama biliyorum asıl suçlu Petkim. Çünkü asıl işveren Petkim, Petkim işi Simens’e veriyor, Simens de bir altına veriyor. Şimdi bu dava kamu davası olduğu için alt işverenlerden şikayetçi olamıyorum, ama bu davadan sonra hepsinden şikayetçi olacağım. Çünkü bu şekilde yaklaşık 13 pano yapılmış ve hiçbirinde güvenlik yok. Simens hep denetlediğini, eğitimler verdiğini söylüyor ama ucuz olması için bunları kağıt üzerinde yapmış. 1,5 tonluk trafoyu paletle taşıttırıyorlar insanlara. Bir vinç bile ayarlamıyorlar, çünkü ona bütçe ve zaman ayırmak istemiyorlar. Bunlarda prim sistemi var, bir sayı veriyorlar onun üzerine çıkarsa prim alacaklar, o yüzden hiçbir güvenliği dikkate almadan çalışıyorlar. Ben bunların hesabını mutlaka soracağım! Petkim, Simens, Karya Mühendislik... Bu firmaların tamamı suçlu!”‘ADALETE GÜVENİM KALMADI’
Hayatında ilk kez mahkeme salonuna girdiğini belirten Melek, karşılaştığı tabloyu “Böyle bir saçmalık görmedim” diye anlatıyor; “Hakim ne bir şey soruyor, ne bir şey inceliyor... Olaydan beri sadece bir dava görüldü, elimizde sadece hayal kırıklığı var. Daha çok öfke ve adalete bir kez daha güvensizlik var. İnsanın başına gelince daha iyi anlıyormuş, yargının ne kadar kötü olduğunu. Bu ülkede adalet diye bir şey olmadığını daha iyi anlıyormuşsun...”Olaya şahit olan, hatta bir parçası olan ancak mahkeme sürecinde tanıklık etmekten kaçınan işçilere de kızgın Melek. “Şimdi o trafoyu çeken arkadaşlarından hiçbiri mahkemede konuşmuyor. Bu insanlarda vicdan nerde! Bu olay onların da başına gelebilirdi ve benim abim hayatta olsaydı, onlar gibi yapmazdı. Asla susmazdı! O yüzden o arkadaşlarının hiç birini affetmiyorum” diyor.
SUSA SUSA BU HALE GELDİK!
“11 Ekim 2018’ten tam bir yıl önce, yine aynı saatlerde abim Tüpraş’ta çalışıyordu ve orda da bir kaza olmuştu. Biz haberlerde görmüştük, abim o hengamede ne yapıp edip bizi aramıştı ‘Ben iyiyim’ diye, ama bu sefer arayamadı” diyen Melek, iş cinayetlerinin münferit olmadığını, her an, her yerde işçilerin başına gelebileceğini, işçiler için yaşamanın “bir şans” olduğunu söylüyor.
İş kazalarında yakınlarını kaybeden ailelere ise şöyle sesleniyor: “Biliyorum karşılarına çok zorluk çıkıyordur, ama biz sustukça onlar kendilerini güçlü sanıyorlar. Toplum olarak susa susa bu hale geldik. Mücadele etmeyi bırakmasınlar sakın. Ben sadece abimin hakkını değil iş cinayetlerinde hayatını kaybeden tüm insanların hakkını arıyorum. Mesai arkadaşları işsizlik korkusuyla susuyor, kimileri satın alınıyor ama bizim tüm bunlarla savaşmamız gerekiyor.”
İlgili haberler
Ekim ayında 10 kadın işçi iş cinayetinde yaşamını...
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin (İSİG) raporunu açıkladı: Ekim ayında en az 10’u kadın, 2’si...
İSİG: Kadın iş cinayetleri en fazla tarım ve sağlı...
İSİG’in iş cinayetleri raporuna göre kadın iş cinayetlerinin en fazla tarım ve sağlık iş kollarında...
İş cinayetleri ve kazalarına karşı: Yolumuz engel...
İş cinayetlerine ve iş kazalarına karşı kadınların yürüyeceği yol engellerle dolu. Ancak, kadın işçi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.