Günlük koşuşturmadan, çocuklardan, ev temizliğinden artan o kısacık zamanı ve son güneşli günleri değerlendirmek için halıyı kilimi kapıya sermiş oturuyorlardı. Kimden mi bahsediyorum? Tabi ki komşu kadınlardan. Tam eve girmeye çalışırken “Komşu” diye seslendiler, “Hadi gel semaveri yakacağız, çay içeriz birlikte.”
Yanlarına oturdum. Yorulduğumu oturunca fark ettim. Çocuklardan, günlük işlerden konuşurken, biri eğitim ve sağlıktan dert yanmaya başladı. Peşinden diğeri derken hepimiz aynı sorunları konuşmaya başladık. Hemen yanımda oturan komşumun çocuğunun okulundaki sorunları dinlemeye odaklanmışken, birden diğer kadınların bağrışmalarıyla irkildik. Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Az önce hep birlikte güle oynaya sofrayı kuran, hem bir şeyler yiyip hem de sohbet eden, her konuda birbirlerine hak veren kadınlar, ‘koyun-hain’ diyerek kavga ediyordu. Onları bir şekilde susturup meseleyi anlamaya çalıştık.
KİM KOYUN, KİM HAİN?
Evimizin karşısına yeni bir cami yapıldı. Cami çevresinde çok hummalı bir çalışma sürüyordu. Nedeni ise Başbakan Binali Yıldırım’ın açılışa gelecek olmasıydı. Kadınlardan biri “Esenyalı Esenyalı olalı böyle güzel yol yapımı görmedi. Sırf Başbakan gelecek diye bütün yollar bal dök yala olmuş” deyince, başka bir kadın “Tabi ki öyle olacak. O bu ülkenin başbakanı, geçtiği yollar güzel olmalı” diyerek savunmaya geçmiş. Kıyamet de bu yüzden kopmuş!O gün orada dokuz komşu kadındık. Kimimiz merdiven temizliği yaparak geçiniyor, kimimiz çalışmak zorunda ama 40’lı yaşlarda olduğu için iş bulamıyor... Kimi ise eşi izin vermediği için bırak çalışmayı en fazla çocuğunu okula götürecek kadar evden uzaklaşabiliyor. Yaşamları da sorunları da birbirine benzeyen kadınlar, konu siyaset olunca, daha doğrusu hükümetin yapıp ettikleri olunca birbirinden uzaklaşıp kutuplaşmaya, düşmanlaşmaya başlıyor. AKP’ye oy vermiş kadınlar, “Siz hainsiniz, iyi yapılmış hiçbir şeyi görmüyorsunuz” derken, muhalif -ağırlıklı olarak CHP’li- kadınlar ise “Siz koyunsunuz, yaşamlarınız bu kadar kötü iken uyanmıyorsunuz. Tek adama tapıyorsunuz. Adam saraylarda lüks içinde, biz ise açız...” diye karşılık veriyor.
AKP’li kadınlar “Siz yıllarca puta taptınız. Şükürler olsun ki başkanımız başa geçti de çocuklarımız putperest olmayacak” derken, muhalif kadınlar “Peki bunca şiddet ve çocuk istismarı varken ne diyeceksiniz” diye soruyor. AKP’li kadınların yanıtı gecikmiyor; “Bunlar eskiden de vardı, cumhurbaşkanımız mı ‘gidin bunları yapın’ diyor. Sütü bozuk insanlar her yerde var. Bu ülkeyi daha da güzelleştirecek ama putperestlerin yaptığı yasalar yüzünden eli kolu bağlı...” Müftü nikahı kousunda da kızgın muhalif olanlar, ama diğerleri “Allah’a şükürler olsun ki burası Müslüman bir ülke, iyi ki yaptılar bu yasayı” diyor. Artan çocuk evliliklerine, istismarcıyla evlendirmeye herkes karşı ama AKP’li kadınlar için “Şu an öyle bir tehlike yok!”
ORTAK SORUNLAR, ORTAK DİL
Tartışma bu minvalde sürerken, araya girip, herhangi bir partiden bahsetmeden, “Kadınların üzerindeki şiddeti, baskıyı, yoksullaşmayı ne bugün ne de dünle tarif edemeyiz” diyorum. Elbette 16 yıl içinde giderek ağırlaşan sorunlarımız var. Yoksulluk ve şiddet kadınların ortak sorunu. Yan yana geldiklerinde bunları konuşup dertleşiyorlar ama bunun nedenini asla konuşmuyorlar. Çünkü konuştuklarında kavgaya tutuşuyorlar. Arada bazı noktalarda ortaklaşıyorlar, ama birbirlerine karşı öfke ve düşmanca söylemlerde bulunduklarında, o azıcık ortaklaşılan mesele de arada kayboluyor.“Geçmişte ya da şimdi yapılan yanlışları niye savunalım ki... Asıl mesele; ne yapmak lazım?” diyerek sohbetin yönünü değiştiriyoruz. Her dönemde kadınların payına hep aynı şeylerin düştüğünü hatırlatıyoruz. “Bunun değişmesi için dilimiz, dinimiz, rengimiz ne olursa olsun birlikte düşünmek ve mücadele etmek zorundayız” çağrısı yapıyoruz.
Kadınların deyimiyle “siyaset konusu kapandığında”, o az önce birbirleriyle kavga eden kadınlar, tekrar gülüşüp konuşmaya, birlikte çay içmeye devam ediyorlar. Ben de çayımı yudumlarken, bir yandan da tartışmayı sertleştiren bütün o meselelerin elbette siyasetin konusu olduğunu, gerilime yol açan şeyin asıl olarak siyaset yapmak değil ‘particilik’ olduğunu, kadınlar olarak kendi siyasetimizi nasıl yapabileceğimizi, sorunlarımızın gerçek çözümünü konuşmayı nasıl başaracağımızı düşünüyorum...
İlgili haberler
Kayıplar zincirine bir halka daha; müftü nikahı
Bilgi ve deneyimleri mücadeleye, örgütlenmeye ve birleştirmeye dönüştürebilirsek, dinsel ve milli gö...
Tek seçenek birlikte mücadele
Meclis binasının da yer aldığı Dikmen’de müftülük yasasına dair kadınlar neler tartışıyor?
Eşitsizliği derinleştiren yasalar sendikaların gün...
Müftülere nikah yetkisi verilmesi işçi kadınların gündeminde peki işçi sendikalarının neden gündemin...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.