Telefonda Gülizar Abla “Rafif ve annesi ağlıyor. Binadakiler çok baskı yapınca yeni bir ev bulmak için bir emlakçıya gitmişler. Kadın zaten çok fazla Türkçe konuşamıyor. Emlakçı bunları kandırmış, zar zor topladığı 1500 lirayı ellerinden almış. Ortada ev falan da yokmuş. Şimdi verdiği numarayı arıyorlar ama adama ulaşamıyorlar” diye aktarıyor olayı. Bu olay bayram arifesinde gerçekleşti. Dergimizin temmuz sayısında, siz daha onların yaşadıklarını okumadan birkaç gün önce...
“Dönecek yerimiz olmadığını biliyor musunuz?” diye soruyorlardı. Bu soruya dergiyi, Ekmek ve Gül’ün sosyal medya hesaplarını takip eden kadınların tepkileri oldukça farklıydı. Kimi “Suriyelilerin yaşadıkları üzücü ama sanki Suriyelileri sevdirmek istemişsin gibi hissettim” diyerek düşüncelerini dile getirirken, kimi “Beni ilgilendirmez gidecek yerleri yoksa gelmeselerdi” diyerek hem düşüncelerini ifade ediyor hem de empati duygusunun yoksunluğunu açığa vuruyordu. Kendini muhalif olarak tanımlayan bir başka kadın ise hükümetin mülteci politikasını eleştirerek bakış açısını şu cümlelerle dile getiriyordu: “Sırf oy kaygısıyla Suriyelileri getirdiler. Senin anlattıkların istisna olabilir. Ama bizim vergilerimizle her türlü haktan yararlanıyorlar. Her türlü tacizi, şiddeti kendilerine hak görüyorlar. Burada Afrikalılar da var. Saat satıp geçimini sağlıyorlar mahallede kimseyle sorunları yok. Ben Suriyeliler yüzünden mahallemde rahatça dolaşamıyorum, bir de vatandaş olurlarsa hiç gitmezler.”
ZİHNİMDE YANKILANAN O SORU
“Bu ülkeden gitsinler” kampanyaları büyük bir öfkeyle devam ederken, Sakarya’da 9 aylık hamile Suriyeli genç bir kadın, Emani Al Rahmun kaçırılmış, tecavüz edilip başı taşla ezilerek 11 aylık bebeğiyle beraber vahşice katledilmişti. Haber, bazı ajanslar tarafından “Öldürülen Suriyeli kadının güzelliği ile dikkat çektiği, komşusu olan Birol K’nın bu nedenle olayı gerçekleştirmiş olabileceği öğrenildi” diye paylaşıldı. Bu insanlık dışı zihniyet karşısında yaşadığım duygusal bunalımı kelimelerle ifade etmem oldukça zor. Zihnimde yankılanan şu soruyu size de yöneltmek istiyorum: Bir kadının güzelliği tecavüz edilerek öldürülmesine sebep olabilir miydi?Peki, birkaç gün önce Suriyelilere yönelik ırkçı söylemlere katılanlar duydukları bu öfkeden pişman olmuşlar mıydı? Belki... Kesin olan ise üzülseler de hâlâ zihinlerinde onları kemirmekte olan “ama”larının bitmediğiydi.
AYNI TACİZİ, AYNI ŞİDDETİ YAŞIYORUZ
Korkunç bir gerçek var ki; aynı şiddeti, tacizi ve hatta tecavüzü yaşayan kadınlar, konu Suriyeli kadınlar olunca empati duygularına bir taş bağlayıp denize atıyorlardı. Aralarında evliliği boyunca eşinden şiddet gören, terk edilen, çocukları ile yaşam mücadelesi veren bir kadın arkadaşımız, haberi duyduğunda “Emani ile ilgili çıkan haberleri okudum ve çok üzüldüm, acaba kocası bu tacizlere göz mü yumdu?” diyebiliyordu. “Dünya ne kadar kötü olmuş. İnsanlar ne kadar vahşileşmiş. Suriyeli kadına bunu yapanlar Türk olamaz. Araştırsınlar katilleri kesin Ermenidir”diyor, “Neden Ermeni olduklarını düşünüyorsun” dediğimde “Çünkü Türkler kendilerine sığınmış insanlara böyle bir vahşet uygulayamaz” diyordu. Farkında olmadan -ya da bilerek- aynı ırkçı söylemi devam ettiriyordu.FAİLİ KİM?
Suriye’deki savaştan kaçarak ülkemize sığınanan milyonlarca mülteci kadın ve çocuktan sadece biriydi Emani. Emani ve çocuklarının öldürülmesi, toplum içerisinde mültecilere karşı giderek yükselen ayrımcılığın, kadın ve çocuklara yönelik artan şiddet, tecavüz olaylarının kapsamlı bir yansıması. Bu suçun sadece iki faili yok... Bir başkasının hayatına müdahaleyi kendinde hak görenlerin, kadının giydiği eteğe, dışarda olduğu saate, gülüşüne karışma gücünü kendinde bulanların, mağduru suçlayanların, tacizi ve tecavüzü “rızası vardı” diye meşrulaştırmaya çalışanların iyi hal indirimleriyle faili ödüllendiren ve onu besleyen sistem asıl fail...Ve bu fail sadece Suriyelilere karşı suç işlenmesine zemin hazırlamadığını biliyoruz. Bu fail hepimiz mezarını kazıyor, hepimizi şiddetin, istismarın mağduru haline getiriyor. Suriyeli kızkardeşlerimizin yaşadığı istismara da, şiddete de, emek sömürüsüne de göz yummak, bunlar karşısında “ama” demek bizi ancak failin karşısında güçsüz bırakmaya yarar.
Suriyeli kızkardeşlerimizin yaşadığı sorunlar hiç de basit değil. Ama biz de mülteci kadınları saran bu şiddet çemberinde onlarla elimizi buluşturmazsak bu çember bizi de içine alır. O zaman bize “ama” diyenlere kendimizi anlatmanın ne kadar zor ve kırıcı olacağını bir düşünsenize...
İlgili haberler
Suriyeli Meryem: O sözlerin gerçeğini bir de bizde...
Keyfimden mi buradayım ben? Suriye’de yaşam çok zorlaşmış. Nasıl gideyim? Hiçbirimiz memnun değiliz...
Suriyeli kadınlar: Komşularımız, kız kardeşlerimiz...
“Türkiyeli kadınlar, Suriyeli kadınların ‘kişisel bakımlarına verdikleri önemi, ev bakımına vermedik...
Emani bana bir şey öğretti
Emani’ye olanlar beni tetikledi. Irkçılıkla mücadele etmem gerektiğinin, kadın hakları ve çocuk hakl...
Onlar bizim yaşam ortaklarımız
Biz o savaşı 4 yıl önce yaşadık, bitirdik. Şimdi Türkiye’de yeni yaşam savaşları veriyoruz’ diyen mü...
Suriyeli kız kardeşlerimizle dayanışmak zorundayız
14 yaşındaki mülteci bir çocuk işçi Afef yemek molalarında Türkiyeli işçilerle ayrı ayrı yemek yedi...
Bu nasıl memlekettir?
Emani’nin adını duymaları bile yetti dövünerek, ellerini sinelerine vurarak konuşmalarına... “Adalet...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.