Kapıyı açan uzun boylu, bembeyaz tenli, sarışın kadının, güzelliğinden çok, dudağındaki kan kırmızı ruju dikkatimi çekiyor.

Merhaba kadınlar.

Bugünkü selamımız, mücadelemizin en güzel yerinden gelip konuk oluyor evlerinize. 1 Mayıs çağrımızın içinden, Aylin’in hikayesinden, kız kardeşimiz Handan’ın kaleminden...
Hızlı hızlı çıkıyorum Zeytinburnu’da bir evin merdivenlerini. “Evde bakılan yaşlı, hasta bir kadın var” dediklerinde, ne yalan söyleyeyim böyle bir tablo ile karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.
Kapıyı açan uzun boylu, bembeyaz tenli, sarışın kadının, güzelliğinden çok, dudağındaki kan kırmızı ruju dikkatimi çekiyor. Bunu saklayamamış olacağım ki “Biz Boşnak kadınların imzasıdır kırmızı ruj” diyor Aylin Hanım.

Hal hatır sorma, çay ve “pita” adını verdiklerini öğrendiğim Boşnak böreği ikramından sonra Aylin Hanım’ın yine onun gibi kırmızı rujlu, seksen küsur yaşındaki annesinin fizik tedavisine başlıyorum. Bir taraftan da Aylin Hanım’ı süzmekten alıkoyamıyorum kendimi.

Mavi küçük ve meraklı gözleri dikkatle izliyor yaptığım her şeyi. Havanın soğukluğundan bahsediyorum. Tuhaf bir şekilde gülüyor “Biz savaş gördük Meltem kardeşim, soğuk bize lütufdur. Çok şükür” diyor. Üç ‘r’li, baskın bir şükürrr...

SOĞUK DEDİĞİN NEDİR Kİ!

Hastaya uyguladığım her hareketin sebebini soruyor Aylin Hanım. Biraz sonra beni sınava sokacak öğretmen edası ile. Konu konuyu açtıkça marketlerden bahsetmeye başlıyor sonra. Hangi ürünün hangi oranda indirime girdiğini, nereden alınması gerektiğini, değerlendirme koşullarını büyük bir sırrı ifşa edercesine sıralıyor ardı ardına. Söz birbirimizi tanımaya gelince parlak gözleri kısılıyor. Yüzünde bir hüzün bulutu, belli ki savaş günleri geçiyor zihninin derinliklerinden. Kapatıldıkları hayvan barınaklarında, aç, susuz ve çıplak ve aşağılanarak ve göğsünün en mahrem yerinde sakladığı onun deyimiyle ‘namus hazinesinin’ Sırp askerleri tarafından defalarca tarumar edildiğine acıyarak... “Soğuk dediğin ne ki?”
Karlar üzerine damlayan, bacaklarının arasından süzülen bir kızıl gül misali akan kanı gözünün önünden kovmaya çalışarak... Yanı başında öldürülen kardeşlerinin hayalini zihninden hızla atmaya çalışarak... tütüyor Aylin için için...

Hiç sırası değil hüznün şimdi “Köşedeki mandıraya gitmeli” diyor hızlı hızlı. ‘R’ler dans ediyor konuşurken. Hem sonra sağlık ocağında ücretsiz smear testi yapıldığını duymuştu. Gidip işin aslını astarını öğrenmeli, eğer doğru ise tüm arkadaşlarına haber vermeliydi. Kötü günleri düşünmenin bir anlamı yoktu. Bir hemşire hanım nazikçe alıyormuş dokuyu. Hiç acı vermeden... Oysa Sırp askerleri bedenine yaklaşırken nezaketten ne kadar da uzaktı. Çırılçıplak yürümek zorunda kaldığı kilometrelerce yolları düşünüyor, ürperiyor istemsizce, titriyor Aylin. Yılın bu mevsimi hep böyle soğuk geçer zaten. Ne varmış bunda!

Dışarı çıkmadan önce sarı, uzun ve parlak saçlarını tarıyor. Kaşları havada, dönüp sesleniyor bize: “Argan yağı çok iyi geliyorrr saça, tavsiye ederrimmmm.” O saçlar ki paslı bir bıçakla darmadağınık edilirken, iğrenç erkek gülüşlerine, salya sümüklere karışmış bir zaman...

Dudağındaki kırmızı ruja tezat renklerde, salon sehpasının yanında yarı açık bırakılmış seccade, namaz elbisesi ve rengarenk tesbihler... Az ötede özenle sıralanmış 1 Mayıs için el ilanları, broşürler.

DİRENİŞİN SİMGESİ KIRMIZI RUJ

Hayata tutunmak adlı edebi bir çalışmanın ete kemiğe bürünmüş hali gözümüzün önünde durmakta işte. O eserin adını değiştirmekte kararlı. HAYATI YARATMAK... İnce beyaz parmakları bir güvercin gibi ahenkle salınıyor havada. Mis gibi kokuyor Aylin Hanım.

Oysa Sırp askerleri bedenine yaklaşırken nezaketten ne kadar da uzaktı. Tenine su değmeden, aylarca kaldığı korkunç yerden kaçmayı nasıl başardığını anımsıyor bir an. Askerlere yemek taşıyan kamyonetin uğultusu kulaklarında.

Şoförün kendisini kaçırırken yolduğu saçlarının acısı, açlıktan isyan eden karnına bastırarak açtığı yaraları... Çok sonra rahim kanseri demişler bu yaraların adına. Her neyse yapılacak bir ton işi var Aylin’in. Velhasıl canı kurtulmuş, sınırları aşmış, yeni hayatını dişiyle tırnağıyla kurmuştu elbet.

Hayatın saçlarından sımsıkı tutmuş kadın. Direnişin simgesi kırmızı rujunla hep böyle ışıl ışıl parla olur mu...

Hırpalanan yüreğinden öperim... Hanım karrrdeşimmm!

İlgili haberler
Bu damızlık kızın öyküsü çok tanıdık!

Sıkıyönetim ilan ediliyor; anayasa askıya alınıyor, gazeteler kapatılıyor. Kadınların okuması, eğlen...

Gülbeyaz

“Engin bir tarlanın yanı başındayız şimdi... İçimden haykırmak geliyor kendisine; Bak işte, hepimiz...

Helin

Valizlerini, çocuklarını topladığı gibi çıkar yola. Biri karnında ikisi yanında kızları ve artık ces...