‘Yaşasın kadınların birliği ve mücadelesi’
12 Eylül 1980'de Mamak Askeri Cezaevini direnerek yaşayan kadınlardan 8 Mart’ı selamla metni: ‘Haklı, öfkeli, ezilmiş ama bir o kadar da birleşmiş örgütlü kadın gücünün fırtınası başka şeye benzemez.’

12 Eylül 1980'de Mamak Askeri Cezaevini direnerek yaşayan kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yayımladı.

Açıklamada “Faşizmin zindanında dayanışmanın, birleşmenin kıymetini bilenler olarak, bugün de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü karşılarken, dayanışmaya ve birliğe en az kırk yıl öncesi kadar ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz” diyen kadınlar yaptıkları açıklamada geçtiğimiz günlerde çıplak aramalara dair konuşmasında kadınları hedef alan sözler sarf eden Özlem Zengin’e tepkilerini dile getirirken, kadınların memleket ortamında yaşadığı sorunlara tek tek dikkat çekti.

“Haklı, öfkeli, ezilmiş ama bir o kadar da birleşmiş örgütlü kadın gücünün fırtınası başka şeye benzemez” diyerek kadınların tüm sorunlara karşı birleşerek örgütlü mücadeleye sarıldığı ifade edilen açıklamada, “Yaşasın kadınların birlikte mücadelesi!” sözleriyle kadınların birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 8 Mart selamlandı.

 “12 Eylül 1980'lerde Mamak Askeri Cezaevini direnerek yaşayan kadınlar, kaktüsler susuz da yaşar” imzasıyla yayımlanan açıklama metninin tam hali şöyle:

‘HAKLI, ÖFKELİ, EZİLMİŞ AMA BİR O KADAR DA BİRLEŞMİŞ ÖRGÜTLÜ KADIN GÜCÜNÜN FIRTINASI’

12 eylül faşizminin zindanda birleştirdiği, her türden insanlık dışı baskı ve faşist dayatmayla suç işleyen cezaevi idaresi karşısında birbirlerine kol kanat germiş, yolları Mamak'ta kesişmiş ve ellerini bugüne dek de bırakmamış devrimci kadınlarız biz.

Faşizmin zindanında dayanışmanın, birleşmenin kıymetini bilenler olarak, bugün de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü karşılarken, dayanışmaya ve birliğe en az kırk yıl öncesi kadar ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bizden önce de var olan sorunların bizden sonra da yok olmadığını, tersine arttığını biliyoruz. 

Cezaevlerinde yapılan çıplak aramayla ilgili kadın ve çocukları için söylediği sözleri şiddetle kınadığımız Özlem Zengin'in, ''AKP gelene kadar 'kadın' kelimesinin adı yoktu Türkiye'de'' sözlerinden yola çıkarak kadın kelimesi nerelerde geçmiş bakalım:

Düşünün neredeyse her gün işlenen kadın cinayetleri, taciz, tecavüz haberleri, medya organlarında üçüncü sayfadan baş sayfalara terfi etti. 

Bu ülkede, tarikat şeyhleri, mollalar, sözde prof. ve sözde öğretim üyeleri vasfındaki adamlar, kadın bedenini iştahla dillerine dolamayı ve biçimlendirmeyi, hiç bu kadar meşrulaştıramamışlardı. 

Toplu çocuk tecavüz vakaları ile ilgili, ne dünyada ne Türkiye'de hiç kimse hele de sorumlu bir kadın bakan ''bir defadan bir şey olmaz'' gibi kan donduran sözleri söylememişti. 

Mucidi mevcut iktidar olmasa bile, insanlık suçu çıplak aramayı hiç bir politikacı, açıktan ''savunma'', cezaevlerindeki kadınların çocuklarını bile, talimatla yapılmış diyerek ''karalama'' cüretini gösterememişti! Hem de bir kadın politikacı!.. 

Ya pandemi ya da sendikal örgütlenme çalışmasına katıldıkları için, ''işçilerin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı'' gerekçesini içeren Kod29 la, kadın işçiler yaygın olarak işten atılmamıştı. 

Ege'den Karadeniz'e yağmalanan tarım toprakları tarım topraklarını zehirleyen maden ocakları Hes'ler için çocuklarının geleceği için yeni rantçılara, insanlık düşmanı şirketlere karşı, çevrelerini savunan köylü kadınlarının direniş sesleri bu kadar gür çıkmamıştı. 

Bu ülke haksız savaşlarla evinden yurdundan edilmiş insanlık dışı koşullarda yaşama tahammül etmeye zorlanan binlerce mülteci kadın ve çocuğu bir arada görmemişti. Şükür! İçinden geçtiğimiz bu günlerde yıllardır olduğu gibi 'kadının adı' katmerlenerek duyuldu.

Salgın, salgınla derinleşen krizin sonucu daha fazla yoksulluk, artan ev içi şiddet, evde kadının omuzuna daha fazla binen iş yükü. Tüm bunlar da dahil kadınların en büyük derdi yoksullaşma ve dur-durul-mayan erkek -devlet şiddeti ve kadına karşı işlenen suçların cezasız kalmasıdır.

Yoksulluğun, ayrımcılığın, işsizliğin, erkek-devlet şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya hala düş değildir. 

Bu topraklarda yaşayan Türk, Kürt, Çingene, Ermeni, Rum, mülteci her ulus ve aidiyetten kadınların birlikte mücadelesi vazgeçilmez bir özlemdir. Uğruna ikirciksiz, kesintisiz, birleşik mücadele ile kazanılacak gerçekliğimizdir. 

Biz, kadın kıran bu sisteme ve söylemler ile, uygulamalarıyla rüzgar basan tüm gerici anlayış ve onların temsilcilerine hatırlatmak isteriz yine: Haklı, öfkeli, ezilmiş ama bir o kadar da birleşmiş örgütlü kadın gücünün fırtınası başka şeye benzemez. 

Dünyada ve Türkiye'de içeride, dışarıda okulda, köyde, fabrikada haklı istemleri için direnen kadınlar olarak mevcut haklarımızı koruyarak geliştireceğimizi biliyoruz. Bu bilinçle kadınların birlik dayanışma mücadele gününü selamlıyoruz. 

Kaktüsler Susuz da Yaşar: 12 Eylül’de Mamak Cezaevinde kalan kadınlar tarafından kaleme alınan ‘Kaktüsler Susuz da Yaşar’ kitabı o dönemde kadınların yaşadıklarına ışık tutan bir belleği oluştururken dayanışma ve mücadeleyi de hafızalara kazıyor…

Fotoğraf: Ekmek ve Gül /Arşiv

İlgili haberler
Bornova’da kadınlardan dayanışma ve ortak mücadele...

BORKAD ile Ekmek ve Gül İzmir yaklaşan 8 Mart öncesi kadınlarla bir araya gelerek, taleplerini konuş...

GÜNÜN KİTABI: Kaktüsler susuz da yaşar

12 Eylül’de Mamak Cezaevinde kalan kadınlar tarafından kaleme alınan ‘Kaktüsler Susuz da Yaşar’ kita...

GÜNÜN MEKTUBU: Kaktüsler Susuz da Yaşar kitap grub...

1980 Darbesi sonrası Mamak Cezaevinde tutuklu kalan ve cezaevi anılarını anlattıkları Kaktüsler Susu...