Tekstil işçisi Lorin: Kendi sınıfımızın çıkarları için birleşmeliyiz
Çağlayan’da tekstil atölyesinde çalışan Lorin işçilere sesleniyor: ‘Tüm işçiler, eşit ve insanca çalışma koşullarını kendi yaratacağını bilmeli ve kendi sınıfımızın çıkarları için birleşmeliyiz.’

Lorin üç yıldır tekstil işçisi olarak Çağlayan’da bir tekstil atölyesinde çalışıyor. 29 yaşında olan Lorin üç yıl öncesine kadar hiç çalışmamış. Memleketi Hakkari’den İstanbul’a ilk önce ağabeyi gelmiş ve tekstil işçiliği yapmış daha sonra ablasının rahatsızlığından dolayı abla kardeş ağabeyinin yanına yerleşmiş. 10 yıldır İstanbul’da ağabeyi ve ablasıyla Çağlayan’da yaşıyorlar, şimdi bir de kız kardeşi geldi yanlarına.

“Hayat şartları artık beni çalışmaya zorladı” diyerek sözüne başlıyor Lorin; “Abimin çalışması bizi geçindirmek için yetmeyince ben çalışmak zorunda kaldım. İlk önce bir tekstil atölyesinde ortacı olarak başladım sonra başka atölyelerde de çalıştım. Bu arada işçi olmayı ve ezilmeyi öğrendim” diye devam ediyor.

PATRON MÜLTECİ KADINA TECAVÜZ EDİYOR, KADIN İŞSİZ KALMAMAK İÇİN SESSİZ KALIYOR…

İşyerinde tanık olduğu kendisini oldukça etkileyen bir cinsel saldırıyı da şöyle anlatıyor: “İlk çalıştığım atölyede patron Moğolistanlı bir kadın işçiyi yanında çalışabilmesi için onunla birlikte olmasını zorunlu kılıyordu. Paydoslarda odasına çağırdığını, sevişmek istediği anda apaçık diğer işçilerin de görebileceği alanda tecavüze şahit oldum. Her şeyden önce hem kadın olmamın hem de işçi olmamın zorluğunu benim dışımda farklı milliyetlerden mülteci kadınlar da yaşıyordu. Çalışması lazım çünkü işsiz kalacağı durumda iş bulmak zorlaşacaktı. Ve bunun için patronun isteklerine sessiz kalıyordu. Patron hem Moğol kadın işçinin emeğinden hem de bedeninden faydalanıyordu.”

Ayrıca atölyede Moğolistanlı göçmen kadınların sürekli tacize maruz kaldığını söylüyor Lorin ve sebebini de şöyle açıklıyor: “Tamamen iktidardan kaynaklı, kuşkusuz yasal bir zemin, güvence olsa bunlar yaşanmayacak.”

‘BU DÜZENİN DEĞİŞMESİ GEREK’

Kadın işçilere gaz vererek rekabet oluşturulduğunu söylüyor bir de Lorin, “50-100 lira daha fazla verip daha hızlı çalıştırıp üzerine mesai de yaptırıyorlar. Kadın işçinin işyerindeki işi bitse bile evdeki iş bitiyor mu peki? Hayır bitmiyor, gecenin bir köründe işten eve gitsen bile evdeki işlerimiz arasında yemek, bulaşık var. İşte ve evde bitmeyen mesainin ertesi günü yine aynı şeyleri yaşıyoruz. Kadınlara karşı bu düzenin değişmesi gerekir. Geleceğimizin teminatı olan bir sigortanın yapılması, yemek ücretinin verilmesi bunların hiçbiri olmadığı halde ucuza çalıştırılıyoruz. Mecbur olmasak bu koşullarda asla çalışmayız. İki yıl önce çalıştığım bir işte patron deneme süresi için bir işçiyi bir gün çalıştırıp ‘işini beğenmedim’ diye çıkartmıştı. Kadın çocuk gibi ağlamıştı; ‘Çocuğum aç 1 hafta idare et beni’ demesine rağmen patron kovdu. Onun yerine daha hızlı çalışan bir işçiyi işe aldı. O kadın işçiyi kendi yerime koyduğumda çok kötü hissetmiştim ama bir şey yapamamıştım. Atölyede 12 saat mesaiyle ucuza çalıştırılıyoruz. Haftalık 650 lira alıyorum yol, yemek, sigorta yok. 60 yaşında bir abla var bizim atölyede çalışmıyor diye üzerinde psikolojik baskı yapıyorlar. Neymiş daha çok çalışsın diye. 1000 tane işin çıkmasını, gelen parçabaşı işe göre yapıyorlar ama işçi burada ne kazanıyor ki? Daha hızlı çalışınca sadece patron kazanıyor. Ortacı olarak çalışıyorum. Çok çalışmama rağmen patron daha da çok çalışmamı istiyor. Ortacı olarak çalışsam bile bana ‘günlük 300 tane iş temizlemen gerekir’ diyor. Ama ben ortaya bakmamla beraber ancak 150 tane iş çıkarabiliyorum. Benden istediği işi çıkarmam için de zorla mesaiye bırakıyor.”

‘BİZ OLMAZSAK PATRONLAR OLMAZ’

“İşçilerin neler yaşadığını bilmezdim çalışırken öğrendim” diye sürdürüyor sözlerini Lorin: “Sömürüye karşı koyabileceğimizi, biz olmaz isek patronların olamayacağını anladım. Nasıl sömürüldüğümüzü öğrendim. Eskiden işçi sınıfına dair duyduklarım vardı ancak yaşadıklarım ve gördüklerim bu sınıfa ait olduğumu gösterdi bana.”

PANDEMİDE EMEK SÖMÜRÜSÜ ARTTI, ÜCRETLER DÜŞTÜ

“Pandemide son altı aydır çalışıyorum. Geçen sene 1200 liraya çalıştırılan overlokçular pandemi diye 600’e çalıştırıldı. Ortacıyı ise 350 liraya çalıştırmaya başladılar. Koronavirüs hiç yokmuş gibi çalışıyoruz. Sürekli dip dibe havasız bir alanda 12 saat… Üstelik patron maske takmayı yasakladı. Bir keresinde 60 yaşında çalışan abla maske takmak istiyorum demişti. Patronun cevabı ‘Eğer maske takarsan hızlı çalışamazsın’ oldu. Bu pandemi patronlara yarıyor. İki kişinin işini bir kişiye yaptırıyorlar. 40 yaşında çalışan Suriyeli bir abla vardı, eli yavaş diye onu çıkarttı. 100 Lira daha ucuza çalıştırmak için yerine Moğolistanlı birini aldı. Daha ucuza çalıştıracak birini bulunca 100 liradan kâr etmeye çalışıyorlar.”

‘MÜLTECİLER VE BURADA YAŞAYAN İŞÇİLER DAYANIŞMA İÇİNDE OLMALI’

“Mülteciler savaştan kaçıp geldiler ama hayat mücadeleleri bitmiyor. Aslında buranın Suriye’deki savaştan bir farkı yok. Suriye’de silahla öldürüyorlar, Türkiye’de yasalarla öldürüyorlar. Buradaki güvencesizlik, geleceksizlik ve işsizlik, yasalarda korunaklı hiçbir önlemin olmadığı düzende yasal olarak öldürülüyorlar. Mülteciler ve burada yaşayan işçiler dayanışma içinde olmalı. İktidar da olanlar kendi rantını korumak için bu savaşta da nemalandılar. Onlara ucuz işçi lazımdı, kapıları açarak ucuz işçiliği elde ettiler. Kayıtsız ve güvencesiz çalıştırılmak insanca çalışmanın önüne en büyük engel.

Atölyelerde kayıtsız, güvencesiz, ucuz işçi ve 12 saat çalışmanın dayatıldığı koşullar kölelik koşullarıdır. Pandemi sürecinde açlık, işsizlik, yoksulluk bu kadar büyümüşken salgında yüzlerce işçi ölüyorken işçilerin yan yana gelmekten başka şansı yok. Mülteci ve yerli işçiler sömürüldüklerinin farkında, ancak günlük kazanacakları parayı daha çok dert ediyorlar. ‘Daha fazla çalışmalıyım’ diyor kendi kendine. Moğolistanlı bir kadın işçi gece 12’ye kadar çalışmış, ‘Neden çalıştın o saate kadar’ dediğimde ‘ayakta kalmak için’ diyor. Suriyeliler ikinci sınıf muamelesi görüyor. İşçilerin apaçık öldürüldüğü bir dönemdeyiz. Bizler asgari ücretten ve sigortadan da yararlanamıyoruz. Kovid de olsan hastaneye gidemiyorsun. Korona olmasına rağmen atölyede çalışan bugün bir sürü işçi var. Söylerse eğer 15 gün işe gelemeyecek, gelmezse ne yiyecek? Mecbur koronavirüs olmasına rağmen işe gidiyor.”

‘MİLYONLARCA İŞÇİYİ ÇALIŞTIRIP 1 MAYIS’TA YASAK KOYMAK SORUNLARIMIZI GÖRMEZLİKTEN GELMEKTİR’

Lorin, öfkesini dile getirirken bir de 1 Mayıs’taki yasakları, işçilerin 1 Mayıs’ını kutlayamamasına dair düşüncelerini paylaşmaya başlıyor: “AK Parti açılış yapıyor, grup toplantısı yapıp binlerce kişiyi salona dolduruyor ama işçilerin taleplerinin sokağa taşımasını istemiyor. Pandemiden önce de işçilerin yan yana gelmesini istemiyorlardı, pandemi bahanesi oldu. İşçilerin yan yana gelip taleplerini sıralamasına tahammül edemiyorlar. Bu durumun pandemiyle alakalı bir şey olduğunu düşünmüyorum iktidarla alakalı bir şey. Milyonlarca işçiyi çalıştırıp 1 Mayıs’ta yasak koymak sorunlarımızı görmezlikten gelmektir, yan yana gelmemize tahammül edemiyorlar. Ama çalışırken yan yana olmamızda sorun yok! Ak Parti işçinin baş düşmanı. 128 milyar dolar bir anda kayboldu. Elektrik şirketlerine destek sunuyor. Burada çıkan para bizim cebimizden çıkıyor. Patronlara teşvik vererek kendi iktidarını gelecek seçimlere hazırlıyor ancak işçi ve emekçilerin desteğini alamayacak. Kendi sınıfının çıkarlarını düşünenleri, işçiler kendi gücüyle alt edecek. Suriyeli, Moğolistanlı, Afganistanlı, Pakistanlı, Kürt ve yerli işçiler olarak 8 saat çalışma, sigorta ve güvenceli iş istiyoruz. Bir kez daha gördük ki pandemi koşullarında ezilen bir sınıf varsa o da işçilerdir. Haklarımızı ve hayatlarımıza sahip çıkmak da biz işçilerin elinde. Tüm işçiler, eşit ve insanca çalışma koşullarını kendi yaratacağını bilmeli ve kendi sınıfımızın çıkarları için birleşmeliyiz. Tekstil işçisi olarak iş, ekmek, özgürlük taleplerimizi işçi sınıfının büyüyen ve büyüteceğimiz enternasyonal mücadeleyle örgütleyeceğiz. Nazım Hikmet'in işçi sınıfına yazdığı bir şiirini paylaşarak bitirmek istiyorum:

Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,

haklı günler, büyük günler,

gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,

ekmek, gül ve hürriyet günleri.”

Fotoğraf: Evrensel


İlgili haberler
Tuzluçayır'da kadınların 1 Mayıs'ı engel tanımadı:...

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği: ‘Kadınları eve hapsetmeye çalışan, istihdama katılmasını eng...

1 Mayıs'a giderken kadın işçiler

Son bir yılda kadın işçiler neler yaşadı, 1 Mayıs’a giderken talepleri neler? Deri, Dokuma ve Teksti...

Tek adamın kararı, kadınların hayatı, hepimizin 1...

Kadınların kazanımlarını açık hedef haline getiren, hükümetin önüne gericilik programlarını koyan çe...