Şüpheli kadın ölümlerinde cezasızlık zırhı: Adalet nerede?
Türkiye’de 2024’ün ilk 10 ayında 184 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu: 'Şüpheli ölümler veri olarak tutulmadığı için, devlet bu cinayetleri görmezden gelerek kendini sorumluluktan kurtarıyor.'

Şule Çet, Aysun Yıldırım, Duygu Delen, Esin Güneş, Sezay Koçak Özahi, Aleyna Çakır, Nadira Kadirova, Şeyda Yılmaz, Esra Hankulu, Yeşim Akbaş, Rojin Kabaiş… Bu kadınların hepsi hayatını kaybetti ve ölümleri şüpheli. Ölümlerinin ardından “Balkondan düştü” ya da “İntihar etti” iddiaları ortaya atıldı. Ancak bu şüphelerin bazıları aydınlatılmadı, bazılarının ise yargılama aşamasında cinayet olduğu ortaya çıktı. Çocuklarını, kardeşlerini şüpheli ölümlerde kaybeden ailelerin sorusu ise ortak: Adalet nerede?

Yeşim Akbaş öldüğünde 26 yaşında hayat dolu bir genç kadındı. Manisa’da yaşadığı polis lojmanında 14 Nisan 2023’te başından vurulmuş olarak bulundu. Şüpheli olarak yargılandığı davada ifade veren polis sevgilisi Doğancan Y. “intihar” iddiasında bulundu, yerel mahkeme savcılık mütalaasını yok sayarak beraat kararı verdi. Savcı mütalaasında olay yerindeki bulgu ve delillerin intihar iddiası ile örtüşmediğini belirtmişti. Adli tıp raporuna göre de Akbaş’ın tırnakları arasında failin DNA’sı vardı.

‘ELİNE HİÇ SİLAH ALMAMIŞTI’

Akbaş’ın ailesi ve avukatları Yeşim Akbaş’ın ölümünün intihar olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Annesi Aysun Akbaş kızının hayata sımsıkı bağlı olduğunu vurgulayarak adaletin sağlanması için kararlı olduklarını belirtiyor. Yeşim’in ölümünden dört gün önce kendilerini faille tanıştırdığını anlattı: “İlk defa tanıştık ve ‘Kızınız bana emanet, başına bir şey gelmeyecek’ dedi. Bu söz beni ürküttü. Dört gün sonra jandarmadan kızımızın vurulduğunu öğrendik.”

“Yeşim güzellik uzmanıydı, kendi iş yerini açtı. Erkeklere bağımlı kalmamayı, kendi ayakları üstünde durmayı bildi” diyen Anne Akbaş, kızının daha önce hayatında eline hiç silah almadığını, nasıl kullanılacağını dahi bilmediğini söyledi. Kızının ölümünün aydınlatılması için destek çağrısı yapan Anne Akbaş “Adalet sağlanmalı ki başka aileler de aynı acıyı yaşamasın” dedi.

DELİLLER KARARTILDI; MAHKEME KALKAN OLDU

Akbaş Ailesinin avukatı Hazal Kısa Bilici sanık polisin dava sürecindeki çelişkili ifadelerine dikkat çekti. Sanığın başta “Banyoda buldum” dediğini ancak daha sonra “Silahla oynuyordu, kendini yaraladı” dediğini ifade eden Av. Bilici, “Yargılama aşamasında da ‘Zaten psikolojik sorunları vardı, intihar etti’ diyor. Adli tıp raporlarında Yeşim’in kanında herhangi bir antidepresan etken maddesine rastlanılmadığı da açıkça belirtildi” diyerek sanığın suçtan kurtulmaya yönelik ifade verdiğini söyledi.

Suç aleti olan silahın da polisler tarafından bir havluya sarılarak polis aracının torpido gözüne konulduğunu söyleyen Av. Bilici, olay yeri incelemesi sırasında delillerin karartıldığı, olayın çarpıtılmaya çalışıldığını izah etti. Sanığın da cinayetten sonra kıyafetlerini değiştirdiğini, delillerin bir kısmını yok etmeye çalıştığını anlatan Av. Bilici, delillerin karartılmasında rolü olan polisler hakkındaki suç duyurusu talebinin de mahkemece reddedildiğini vurguladı.

Sanığın eski eşine karşı da şiddet uyguladığını ifade eden Av. Bilici, tüm bu bilgi, delil ve karartma çabasına rağmen mahkemenin “Şüpheden sanık yararlanır” diyerek beraat kararı verdiğini söyledi.

10 AYDA 184 ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMÜ!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre, Türkiye’de 2024’ün ilk 10 ayında 184 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcı Avukat İrem Esra Kömürcü faillerin delil gizleme ve intihar süsü verme çabalarına işaret ederek savcıların etkin soruşturma yürütmemesinin şiddet eylemlerini ve şüpheli ölümleri artırdığını vurguladı. Bazı faillerin cinayet öncesinde “Deliller nasıl gizlenir” veya “Nasıl intihar gibi gösterilir” gibi aramalar yaptığına dikkat çeken Kömürcü, 25 yaşındaki Ceren Ünal’ın şüpheli ölümü sonrasındaki yargılamaya dikkat çekerek “Savcılık telefonun şifresinin kırılamadığını söyleyerek telefonu açtırmadı ve dava hızlıca kapatıldı” dedi. Ceren Ünal’ın evine polisten önce failin girdiğini ve polisler hakkındaki şikayetlerin işleme konulmadığını söyleyen Kömürcü, “Cezalandırılmayan her eylem güçlenerek yeniden üretilir” ifadelerini kullandı.

İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının kadın cinayetlerinin artışı yönünde etkisi olduğuna dikkat çeken Kömürcü, Pınar Gültekin’in katilinin mahkeme salonunda sarf ettiği “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıran Cumhurbaşkanına teşekkür ederim” sözlerini hatırlattı. Faillerin cezasızlıktan da cesaret aldığını anlatan Kömürcü, Aleyna Çakır ve Şule Çet gibi diğer şüpheli kadın ölümlerine ilişkin davalardan örnek vererek şüpheli ölümlere ilişkin hukuki süreçlerde çelişkilerin giderilmediğini, olay yerinin bile düzgün incelenmediğini, bu durumun Türkiye’deki birçok kadın cinayeti davasında benzer şekilde yaşandığını dile getirdi. Kömürcü, şüphenin aydınlatıldığı vakalara dikkat çekerek burada da kadınların mücadelesinin öneminin altını çizdi.

Devlet kurumlarının kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri verilerini sağlıklı şekilde tutmadığını ifade eden Kömürcü, şüpheli kadın ölümleriyle ilgili de hiçbir çalışma yapılmadığını anlattı: “Failler durmaksızın kadınları katletmeye devam ediyor, çünkü bu sistemi besleyen bir siyasi yapı var. Devlet, kadınların ölümünü durdurmak yerine gizlemeyi tercih ediyor. Şüpheli ölümler veri olarak tutulmadığı için, devlet bu cinayetleri görmezden gelerek kendini sorumluluktan kurtarıyor.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül