Kadınlar Medeni Kanun için TÜBAKKOM Çalıştayı'nda buluştu
Medeni Kanun Çalıştayına katılan siyasi parti temsilcileri, kitle örgütleri, akademisyenler ve 39 barodan avukatlar Medeni Kanun’a yönelik planlanan değişiklikleri masaya yatırdı.
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonunun (TÜBAKKOM) düzenlediği Medeni Kanun Çalıştayı Ankara’da gerçekleşti. Çalıştaya, siyasi parti temsilcileri, kitle örgütleri, akademisyenler ve 39 barodan avukatlar katıldı. Çalıştay, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu ve TÜBAKKOM Koordinatör Üyesi Avukat Hicran Kandemir ve TÜBAKKOM Dönem Sözcüsü Avukat Ilgaz Lale Kocakundakcı’nın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Açılış konuşması sonrasında katılımcılar 8 ayrı masaya dağıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Kırklareli Barosu Başkanı ve TÜBAKKOM Dönem Sözcüsü Avukat Ilgaz Lale Kocakundakcı, Medeni Kanun’a yönelik planlanan değişiklikler için “Kadınların bir asra yakındır kazanılmış haklarına yönelik saldırıların karşısındayız. Medeni Kanun’a sahip çıkacağımıza bir kez daha vurgu yapıyoruz. Kadınların adalet mücadelesine, kadın onuruna yakışır bir şekilde devam edeceğiz” dedi. Daha sonra söz alan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu ve TÜBAKKOM Koordinasyon Üyesi Avukat Hicran Kandemir, Medeni Kanun’un toplumun tamamını ilgilendiren temel düzenlemeleri içeren bir kanun olması nedeniyle, yapılacak değişikliklerin toplumsal bir mutabakat çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Kandemir, “Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen Türk Medeni Kanunu Çalıştayı üzerinden konuşmak gerekirse, karşıt kesimlerin davet edilmediği ya da katılımın kısıtlandığı çalışmalarla toplumsal mutabakat sağlanamayacağı ve bu şekilde kanun yapılamayacağı açıktır. Hepimizin geleceğini ilgilendiren bu konuda hedefe konan kadın hakları olduğu için TÜBAKKOM olarak üzerimize düşen sorumlulukla bu çalıştayı düzenlemeye karar verdik” dedi.
ÇALIŞTAYDA TARTIŞILAN BAŞLIKLAR
• Aile hukukunda ara buluculuk sistemi
• Nafaka ve tazminat
• Boşanma davalarında kusur ilkesi
• Kadının soyadı
• Medeni Kanun’daki kadın hakları ile ilgili diğer hükümler
• 6284 sayılı Kanun’un uygulama sorunları
• Evlat edinme ve soybağı davalarında uygulamada karşılaşılan sorunlar
• Aile mahkemelerinin yapısı ve uzun süren yargılamalara karşı çözüm önerileri.
AİLE HUKUKUNDA ARA BULUCULUK ALTERNATİF BİR HUKUK DEMEK
Çalıştayın aile hukukunda ara buluculuk konulu masasında yer alan Avukat Birsen Baş Topaloğlu, masadaki tartışmalardan, aile hukukunda ara buluculuğun hiçbir şekilde uygulanmaması gerektiği sonucunu çıkarttıklarını ifade etti. Aile içi şiddetin bazı durumlarda fark edilememesi, ara buluculuk sürecinde ya da sonrasında ortaya çıkması, kadınların aleyhine alternatif bir hukukun işletilerek hak kayıplarının artması ve daha maliyetli olması nedeniyle ara buluculuğun aile hukukunda uygulanamayacağını ifade etti.
NAFAKA YARDIM DEĞİL HAKTIR
Çalıştayda nafaka ve tazminat davalarında yaşanan sorunlar ve yoksulluk nafakasına yönelik saldırıların tartışıldığı masada yürütülen tartışmada, Medeni Kanun’un ilk uygulamasında nafaka süreli olarak düzenlenmiş olsa da kadınların boşanma sonrası ciddi yoksulluğa düştüğü görülerek nafakayı süreye bağlayan maddenin revize edildiği ifade edildi. Bugün karşı çıkılan nafakanın yoksulluk nafakasıyla birlikte çocuklara verilen iştirak nafakası da olduğu belirtildi. Kadınların boşanma sonrasında da büyük çoğunlukla çocukların tüm bakımını üstlendiği ifade edilen tartışmada, nafakanın bir yardım olarak görülemeyeceği söylendi.
Mevcut durumda nafaka miktarlarının belirlenmesinde hakimlerin takdir yetkilerini kullandıkları belirtilerek nafaka miktarlarının objektif unsurlarla belirlenmesi gerektiği ifade edildi. Kadının ve erkeğin eğitim durumu, sağlık durumu, boşanma sonrası çalışma koşulları gibi faktörlere bakılarak nafaka miktarının belirlenmesi gerektiği tartışmada öne çıktı.
BOŞANMALARDA KUSUR KADININ LEHİNE Mİ?
Medeni Kanun’a yönelik yapılmak istenen değişikliklerden biri de boşanmalarda kusurun kaldırılması. “Boşanmalarda kusurun kaldırılması” başlığının tartışıldığı masada iki eğilim öne çıktı. Bunlardan biri, boşanmalarda kusurun kaldırılarak kadınların istemedikleri evliliklere hapsolmasının engellenmesi; nafaka ve tazminatta kusur aranmaya devam edilmesine yönelikti. Diğer eğilim ise boşanmalarda kusurun kaldırılmasının kadınların miras hakkı, eşinin sosyal sigortasından yararlanma gibi çeşitli haklarını tehlikeye sokarak kadınları mağdur edeceği üzerineydi.
KADINLARIN SOYADI KORUNSUN
AYM’nin geçtiğimiz yıl, kadınların evlendikten sonra kendi soyadını kullanamamasını Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulan ve ilgili maddeyi iptal eden kararının ardından “kadının soyadı” da bir tartışma konusu oldu. Çalıştayda da gündeme getirilen “kadının soyadı” başlıklı masada tartışılanları Avukat Sema Yurtbilir aktardı. Mecliste, kadının evlendikten sonra kendi soyadını kullanabilmesine dair bir yasa henüz düzenlenmese de Türkiye’nin imzacısı olduğu CEDAW’da kadınların evlendiğinde yalnızca kendi soyadlarını kullanabileceğine dair bir düzenleme olduğu, yaratılan yasal boşluğu bu düzenlemenin de doldurabileceği tartışıldı. Yurtbilir, yine de Meclis tarafından düzenlenebilecek bir yasanın kadınların kendi soyadlarını kullanabilmesi için önemli olduğunun tartışıldığını ve yasada kadınlara bu hak bir seçenek olarak tanınırsa kadınların fiilen bu hakkı kullanamayacağından endişe duyduklarını söyledi. Bu sorun üzerine yürütülen tartışmalarda İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alınabileceğinin konuşulduğunu söyleyen Yurtbilir, evlendikten sonra herkesin kendi soyadını koruması şeklinde bir düzenlemenin bu soruna çözüm olabileceğini ifade etti.
TEDBİR KARARININ UZATILMASI İÇİN DELİL İSTENMESİ YASAYA AYKIRI
Çalıştaya 6284 sayılı Kanun’un uygulama sorunları konulu masada katılan Avukat Umut Şener Çiftçi, özellikle tedbir kararlarına yönelik uygulamadaki sorunların tartışıldığını ifade etti. Uzaklaştırma kararlarındaki tedbir sürelerinin yasada 6 ay sınırı olmasına rağmen 15 gün, 1 ay gibi sürelerde verildiği ifade edilirken, bunun kadınların korunması açısından büyük sorunlara yol açtığı konuşuldu. Tedbir kararları alındığı andan itibaren geçerli olsa da hakkında tedbir kararı alınan kişiye tebliğ edilmediği süre zarfında kişinin bir yaptırımla karşılaşmaması da bir sorun olarak ifade edildi. Çiftçi, kolluk kuvvetleriyle ilgili ciddi sorunların varlığına vurgu yaptı. Kurumlar arası koordinasyonsuzluğun da kadınları mağdur ettiğini vurguladı. Gizlilik kararlarında bu koordinasyonsuzluğun kadınların eğitim, sağlık gibi haklarına erişimde güçlük yarattığını tartıştıklarını ifade eden Çiftçi, bu koordinasyonu sağlamak için gerekli teknik altyapıların oluşturulması gerektiğini ifade etti.
Verilen uzaklaştırma kararlarının uzatılmasını isteyen kadınlardan delil istendiğini ifade eden Çiftçi, bu durumlarda kanunda açıkça delil aranmaması gerektiği ifadesinin yer aldığı ve kadının beyanının tedbir kararları ve soruşturmaların başlatılması için esas olduğunu vurguladı. 6284 sayılı Kanun’un uygulanma sorunlarının en büyük sebeplerinden birinin bu konuda eğitim eksikliği olduğunu tartışmada vurguladıklarını söyleyen Çiftçi, toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında kolluk kuvvetleri ve devletin çeşitli kademelerinin düzenli aralıklarla eğitime tabi tutulması gerektiği sonucuna ulaştıklarını ifade etti.
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Medeni Kanun'a saldırı çalıştayı
Adalet Bakanı Tunç çalıştayda, boşanmaları zorlaştıracak arabuluculukla kadınları hedef aldı. Tunç,...
Arabuluculuk kadın için dayatma ve şiddet demek
Adalet Bakanlığının düzenlediği Medeni Kanun Çalıştayında arabuluculuk başta olmak üzere yürütülen t...
Kadınların sorunlarını arabuluculuk mu çözecek?
'Aile hukukunda arabuluculuğun kadının da lehine yürütüleceğini iddia edenler var. Ne kadar güvenirs...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.