İskenderun sağlık taramasından notlar: Kadınlar ve çocuklar hijyene, sağlığa, besine ulaşamıyor, acil önlem şart!
Kız Kardeşlik Köprüsü kampanyası kapsamında İskenderun'da 300 kadına sağlık taraması yapıldı: Kadınların yüzde 90’ı mantar, vajinal kaşıntı, enfeksiyon geçirdi.

Hatay’ın İskenderun ilçesinde Mustafa Kemal Mahallesi’nde Gıda İş, İletişim İş, ODTÜ Mezunları Derneği, Rotary Kulüp, BİRTEKSEN, Emek Partisi ve Ekmek ve Gül’ün depremzedeler için kurduğu çadırlara 38 gün sonra AFAD el koydu. İzmir’den “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” diyerek Bornova Kadın Dayanışma Derneği- BORKAD, Buca Bekev Evka-1 Kadın Dayanışma Derneği – BEKEV ile birlikte yürütülen çalışma sonrası kurulan, kadınların bir günlük mesaisi, pazar parası, çocuğunun okul harçlığı yani elinde avucundakinden yemesinden içmesinden kısarak emek emek hazırladığı Sağlık Çadırı da sökülen çadırlar arasındaydı.

İskenderun Mustafa Kemal Mahallesindeki çadır alanda 1200’ü aşkın insan barınıyor. Büyük çoğunluğunu ise kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. AFAD’ın müdahalesinden önce, hem çadır alanında hem de farklı mahallelerde gezici sağlık ekibimiz taramalar yaptı. Çadır kaldırıldıktan sonra da mahallelerde sağlık taramaları devam etti. Bu çalışmada üç emekli hemşire, tıp öğrencileri ve destek görevlileri yer aldı. 1 haftalık çalışma sonunda yaklaşık 300 kadın ile yan yana geldik, 162 kadın ile birebir görüşmeler gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra çevre mahallelerden Gültepe’de 39 ev, Buluttepe’de ise 27 evde toplam 128 kadınla birebir sohbet edildi.

Bu yazıda, “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” kampanyası kapsamında 10-18 Mart tarihleri arasında bölgede çalışma yürüten sağlık ekibinin raporladığı tabloyu aktaracağız.

İDRAR TUTAMAMA, UYKU VE KAYGI BOZUKLUKLARI
• Çadır alanında kalan kadınların büyük çoğunluğu soğuk hava, tuvaletlerin yetersizliği ve temizlik problemi nedeniyle idrar tutamama sorunu yaşıyor. Bu durumu Ekmek ve Gül gönüllüsü şöyle anlatıyor; “Kadınlar sürekli gelip hasta bezi istiyordu, biz de ne çok hasta var diye düşündük. Daha sonra anladık ki idrar tutamadıkları için istiyorlarmış.” Soğuktan sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyduğunu, pis tuvaletlere gitmemek için bir şey yiyip içmekten kaçındığını söyleyen kadınların sayısı da oldukça fazla.
• Kadınların tamamında deprem korkusunun yanı sıra gelecek, geçim, çocuklarının eğitim kaygısı gibi nedenlerle kaygı bozukluğu görülüyor. Taziye evinde kalan bir kadın anlatıyor; “Geceleri taziye evinde kalıyorum, gündüz evde yemek yiyip hemen çıkıp taziye evine geri dönüyoruz. Temiz su dağıtılıyor ama ismimiz listede olduğu halde gittiğimizde su alamıyoruz. Korku içimizden hiç geçmiyor, yatıyorum rüyamda hep bu olanlar var. Korkudan taziye evinde de uyuyamıyorum. Birinin ayakta olduğunu görürsem biraz dalıyorum, bir şey olursa bizi uyandırır düşüncesiyle.”
Lise mezunu bir genç kız ailesiyle gündüz evde gece taziye çadırında yaşıyor. Taziye evinde kalma sebeplerini; “Herkes yan yana olunca insan kendini güvende hissediyor” diye açıklıyor. Bu, onun eğitime devam etmesinin de önünde bir engel. “Ailemi bırakıp okumaya gidemem” diyor. Kaygı bozukluğu yaşıyor, ayrıca deprem sonrası vücudunun çeşitli yerlerinde geceleri artan kaşıntı yaşadığını söylüyor. Elleri ve kollarında yaralar var. 

KAŞINTI, ENFEKSİYON VE MANTAR YAYGIN

Görüştüğümüz kadınların yüzde 90’ı mantar, vajinal kaşıntı, enfeksiyon ya geçirmiş ya da hâlâ geçiriyor.

Örneğin, üç ailenin kaldığı bir evdeki 5 kadın enfeksiyon kapmış, sancıdan duramayacak hale gelip acillik olmuşlar. “Ev kalabalık olduğu için temizliğe yetişemedik. Hazırda ped yoktu, olan yetmedi. Bazen gönüllülerin getirdiği yardım paketlerinden ped çıkınca oh be diyorduk” diye anlatıyor biri. Diğeri ise “Taziye evinde kaldık, kalabalık olduğu için çocuklar da hasta oldu biz de. Kusma ateş, karın ağrısı yaşadık. Kaşıntı, döküntü gibi şeyler oldu” diyor vücudundaki yaraları göstererek. Bu evde biri 56 yaşında diğeri 18 yaşında zihinsel engelli aile bireyleri var.

KAYGIYA BAĞLI ADET GECİKMESİ

Çok sayıda kadın adet gecikmesi yaşıyor. Örneğin evinin önünde kurdukları çadırda, 7 kişiyle aynı çadırda kalan 44 yaşındaki bir kadın 40 günü aşkındır adet görmediğini dile getiriyor. Eşi inşaat işçisi ama şimdi işsiz. Sağlıklı gıdaya, temiz suya erişemiyorlar. Hijyen sağlamak güç. Depremin yaşattığı travma devam ediyor, bütün bu sorun ve kaygılar adet gecikmesi olarak karşımıza çıkıyor.

37 yaşındaki bir kadın, kendisinde ve çocuklarda uyku bozukluğu olduğunu söylüyor. Derin uykuya dalamadıklarını, sık sık uyandıklarını ifade ediyor. Evleri ağır hasarlı, çocuklar ilk 10 gün boyunca yemek yemede sıkıntı yaşamışlar. Lise çağında bir kızı var ve adet gecikmesi yaşıyor.

DEPREM ÖNCESİ DEVAM EDEN TEDAVİLER YARIM KALMIŞ
Çadır kentte yaşayan Kader, meme kanseri olduğunu söylüyor. Deprem sonrası bir kez cem evine gelen bir gönüllü hemşire tarafından muayene edildiğini, başka hiçbir sağlık kontrolünden geçmediğini dile getiriyor. Tedavisi için Adana’ya yönlendirilmiş ancak “Bu koşullarda çocuklarımı bırakıp Adana’ya gidemem, ne zaman çocuklarım sağlıklı bir şekilde evlerinde yaşamaya başlar o zaman ben de gidip gönül rahatlığıyla tedavimi olabilirim” diyor.

GEBE KADINLARIN, YENİ DOĞAN BEBEKLERİN KONTROLLERİ YAPILMIYOR
Çadır alanında 3 gebe kadın var, rutin kontrolleri yapılamıyor. Ayakları şiş ve hareket etmekte zorlanıyor, dizlerinde hissizlik tarif ediyorlar. Konteynır talepleri karşılanmış değil. Hamile kadınlardan biri ilk günler kalacak bir çadır dahi bulamamış. 17. günde çadır alanının dışında sokakta otururken fark ediliyor ve Ekmek ve Gül ekibi tarafından çadır alanına yerleştiriliyor. Mahallelerde karşılaştığımız dört hamile kadın da benzer şikayetleri aktarıyor.
Lohusalarda ise durum hiç farklı değil. Depremden hemen önce doğum yapmış kadınların yaşadıkları, korku, kaygı, yoksunluk had safhada. Deprem dolayısıyla yaşananların üstüne bebeklerini sağlıklı bir ortamda, temiz şartlarda büyütme ihtiyacı, banyo dahi yaptıramamanın sıkıntısı strese ve umutsuzluğa sürüklüyor onları. Haliyle sütleri kesilmiş. Depremden önce doğmuş bebeklerin bez ve mama ihtiyaçlarının tamamı gönüllüler tarafından karşılanıyor.
Bir mahallede iki aileye bir çadır verilmiş. Çadırda 10 aylık bir bebek de var, tozdan gözleri enfeksiyon kapmış. Mahalleye yardım geliyor ama aile bu yardımlara erişememiş.
Hijyen malzemesi gönüllülerin getirdikleri dışında hiç ulaşmamış mahallelere, temiz içme suyu ise sınırlı sayıda ulaşmış ve eşit dağıtılamamış. Ziyaret ettiğimiz evde temiz su eksikliği yüzünden ishal olan 1 buçuk yaşında bir bebek vardı, hastaneye kaldırıldı. Bu evde 15 kişi bir arada kalmak zorundaydı. Evin tüm duvarları yıkılmış yalnızca kolonu kalmış olmasına rağmen eve az hasarlı raporu verilmişti. Aileye “Evinizi siz yenileyeceksiniz” denmiş. Evin en büyük kadını “Bir tek kızım var çalışan o da asgari ücretli çalışıyor nasıl yapacağız?” diye soruyordu.

ŞEBEKE SUYUNU İÇMEYELİM AMA NASIL?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz gün bir salgın gözlenmediğine ilişkin açıklamalar yaptı. İskenderun’da şebeke suyunun içme suyu olarak kullanılmaması uyarısında bulundu. Ancak halk temiz suya ulaşmada ciddi sıkıntılar yaşıyor ve su dağıtımı yetersiz.

MİDE BULANTISI, KARIN AĞRISI, KUSMA

Sağlık taraması ve ev ziyaretlerimizde kadınlar, büyük ihtimalle sudan kaynaklı yaşanan sağlık problemleri arasında mide bulantısı, karın ağrısı ve kusmayı sık sık dile getiriyor. Sağlık Çadırına başvuran 24 kadın ve çocuktan 12’si karın ağrısı, kusma, ishal ve baş dönmesi şikayetiyle geldi. Mahallelerde de durum farksız. Karın ağrısı, kusma ve ishal vakaları oldukça yaygın. Boğaz ağrısı, yutkunmada zorlanma, baş ağrısı gibi semptomlar diğerleri kadar yaygın olmasa da mevcut.

Muhtarlıklar aracılığıyla dağıtılan su yeterli gelmiyor, kimisi tek set su aldıklarını, kimisi hiç alamadığını söylüyor. Mahallelerdeki işsizlik ve geçim derdi depremle birlikte ikiye katlandığı için satın da alamıyorlar. Bu nedenle şebeke suyunu kaynatıp kullanıyorlar. Örneğin, hurdacılık yaparak geçimini sağlayan ancak deprem sonrası hurda satamadığı için bayat ekmek alıp satarak çocuğuyla kendi geçimini sağlayan Aysel, zorunlu olarak çeşme suyu kullandığını söylüyor. Kusma, ishal, karın ağrısı yaşıyor.

Tepe mahallelerde genellikle iki üç aile birlikte kalıyor. Ev nüfusu 7-8 kişinin altına düşmüyor. Çocuklarda mide bulantısı ve karın ağrısı görülüyor. Örneğin evlerinin önündeki çadırda kaldıklarını söyleyen 3 çocuk annesi bir kadın “Başlarda çocuklarda kusma ve ateş oldu. Muhtemelen çadırda kaldığımız için ama eve girdiğimizde çocukların rengi atıyor ve ağlamaya başlıyorlar içeri sokamıyorum” diyor. Suya ulaşmada sıkıntı yaşadıklarını, ne zaman muhtarlığa su almaya gitseler su kalmadı cevabını aldıklarını söylüyor.

KADINLAR YETERSİZ BESLENİYOR, TANSİYON PROBLEMİ YAŞIYOR
Kadınlar ve çocuklarda yetersiz beslenme söz konusu. Örneklerden biri mahallede evlerinde ziyaret ettiğimiz 35-40 yaş aralığındaki iki kadın. Evleri ağır hasarlı, ev arıyorlar. Vücutta ciddi kaşıntıları olduğunu söylüyorlar. Doktora gitmişler bakılmadan krem verilmiş. Çeşme suyu içiyorlar. Gıdaya ulaşamadıklarını söylüyorlar. “Belli noktalara geliyor ama duyuru yapılmıyor, ya da gittiğimizde kalmamış oluyor” diyorlar. Yetersiz beslenme nedeniyle halsizlik ve baş dönmesi yaşıyorlar.
Orta yaş üzeri kadınların neredeyse tamamında tansiyon problemi var. Tansiyon düşük ve yüksekliklerinin yanı sıra tansiyon dengesizliği diye taraf edebileceğimiz durumlar en sık gözlemlediğimiz rahatsızlıklardan biri oldu.

DEPREM SONRASI VERTİGO TANISI

Görüştüğümüz kadınlardan 5’i deprem sonrası baş dönmesi, mide bulantısı şikayetiyle hastaneye başvurmuş. Hepsine de vertigo tanısı konmuş. Tanılı hastaların yanı sıra görüşülen kadınların neredeyse yüzde 3’inde kulakta ağrı, baş dönmesi, akıntı şikâyeti mevcut.

UYUZ VE BİT VAKALARI ARTIŞTA

Görüştüğümüz kadınların yüzde 35’inde el, kol, koltuk altı, parmak aralarında yaralar var. Muhtemelen uyuz vakası ancak kadınlar ‘Kalabalık yaşıyoruz uyuz olsaydık başkalarına da bulaşırdı’ diyerek uyuz hastalığına yakalandıklarını kabul etmiyor. Bit vakalarında durum aynı. İnsanların içine girmekten utanıyorlar. Bitlenme, uyuz, kaşıntıyı utanarak söylüyorlar.

Sağlık çadırı kaldırılmadan önce kampanya kapsamında kadın kuaförler çadır alanına gelip, Ekmek ve Gül çadırında kadınların saçlarını kesmişti. Bu, kadınları çok memnun etmişti.

HASTA, ENGELLİ VE YAŞLI BAKIMI BÜYÜK DERT
Yaşlı ve hasta bakım yükü kadınların omzunda. Görüştüğümüz kadınların neredeyse yüzde 20’si kendi dertlerini unutmuş, bu koşullarda bakım yükü ile cebelleşiyor.
Engelli çocuğu olan kadınlar ise kendilerinden çok çocuklarının sağlıklarıyla ilgili. Örneğin biri otizmli diğeri fiziksel engelli üç çocuğu olan 45 yaşındaki bir kadın, çocukları bırakıp hiçbir yere gidemediğini, bu nedenle de yardımlara ulaşamadığını ifade ediyor. Çocukların devam eden ilaçlarına ise kısmen ulaşılabilmiş.
Bir başka evde üç aile var, üç kadınla da görüşüyoruz. Otizmli bir çocuk var aynı evde. Depremden sonra iyice hırçınlaştığı dile getiriyor annesi. Çadır olmadığı için evde kalıyorlar, eve hasarsız demişler. Ama korkuyorlar. Yoğun eklem ağrısı şikayetleri var.
35 yaşında, eşinden ayrılmış, biri engelli üç çocuğu olan temizlik işçisi bir kadın, sağlık sıkıntısı olmadığını ama çocukları için ihtiyaç duyduğu hiçbir desteğe erişemediğini anlatıyor. Şu an işi yok. Engelli çocuğu için sosyal destek alıyor. Deprem sonrasında Kaymakamlık vs birçok yere yardım için başvurmuş ama ses yok. Annesi 58 yaşında, meyve sebze halinde 70-80 lira yevmiyeye çalışıyor. Evin tek geliri bu.

TARIM İŞÇİSİ KADINLAR ÇOCUKLARIYLA YAPAYALNIZ
Kadınların çoğu ev emekçisi, çalışan kadınlar ise depremden sonra işten atılmış. İşsiz olan ve bu süreçte işsiz kalan kadın sayısı hayli fazla. Bu durum hem kaygılarını artırıyor hem öfkelerini. Görüştüğümüz tarım işçisi kadınların büyük çoğunluğu yalnız başına çocuklarını büyütmüş olan kadınlar. Her birinin en az 3 çocuğu var. Deprem dolayısıyla şu an çalışamıyorlar. Maddi olanakları çok dar. Hemen hemen hepsi enfeksiyon yaşıyor. Temiz suya ve gıdaya ulaşmada sıkıntı yaşıyorlar.



SAĞLIK GÖREVLİLERİ İHTİYACA YETİŞEMİYOR
Mustafa Kemal çadır alanında daha önce de gönüllülerin çabasıyla bir sağlık çadırı kurulmuş, Sağlık Bakanlığının başka bir alanda görevlendirdiği gönüllü doktor 9 gün boyunca bu alanda hizmet vermişti. Ayrıca yine Ekmek ve Gül’ün kampanyası kapsamında Mersin’den ebe ve hemşireler kadınlarla buluşmuştu. Bunların dışında bir sağlık taraması ya da sağlık hizmeti verilmemişti. Çadır alanına yakın bir muhitte sağlık ocağı bulunuyor ancak hasarlı olduğu için kurulan konteynırda hizmet veriliyor. Sağlık görevlilerinin üstün gayreti olsa da başvurularda şikayetler dinlenip, muayene bile edilemeden ilaç verilip hastalar gönderilmek zorunda kalınıyor. Çünkü hem görevli sayısı yetersiz hem teçhizat yok.

ACİL ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ
■ Tüm çadır kentlerde yaşayanların derhal tam bir sağlık taramasından geçirilmesi ve sağlık çadırlarının kurularak yetkili doktor ve hemşire görevlendirilmesinin yapılması.
■ Deprem bölgelerinde tek bir merkezden değil, halkın daha kolay ulaşabileceği yerlerde tıbbi psikolojik destek sunulacak merkezlerin hayata geçirilmesi ve gerekli sayıda doktorun görevlendirilmesi.
■ Mahallelerde yeterli donanıma sahip, testlerin de yapılabildiği sağlık merkezlerinin kurulması, var olanların geliştirilmesi, bu merkezlere mahalle nüfusu gözetilerek doktor ve psikolog ataması yapılması.
■ Sadece çadır alanlarına değil mahallelere, tek tek evlere temiz içme suyu, gıda ve hijyen ürünleri dağıtımının günlük gerçekleştirilmesi.
■ Uyuz, bit ve benzeri türde bulaşıcı hastalıklar için taramaların gerçekleştirilmesi ve acil önlem alınması.
■ Çadır kentlerde bulunan tuvaletlerin sayısının engelli, hasta ve yaşlılar da gözetilerek yenilenmesi, sağlık ve hijyen koşullarının sağlanması için görevlendirme yapılması.
■ Hamile ve Lohusalar için uygun barınma ihtiyacının derhal giderilmesi.
■ Yatalak hastası ve engelli çocuğu olan kadınlar için bakım yükünün devlet tarafından karşılanması, talep edenler için bakım evlerine yerleştirilmesi.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Antakyalı gönüllü Veteriner Hekim: Hayvanların bak...

Antakyalı gönüllü Veteriner Hekim Hatice Mermer, tek ilgilendiklerinin hayvanların sağlığı olmadığın...

Tren garında süren yaşamlar: ‘Hiçbir yere sığamıyo...

Depremin ardından İskenderun tren garında, trenlerin vagonları depremzedelerin sığınağı olmuş vaziye...

Depremlerde gebe, emziren ve bakım veren kadınları...

Deprem bölgesinde tahmini 24 bin kadının önümüzdeki aylarda doğum yapacağı öngörülürken, deprem bölg...