
Hükümet, 2025 yılını “aile yılı” ilan ettikten birkaç ay sonra “aile 10 yılı” stratejisini gündeme getirdi. İktidarın sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda mali programlarını geliştirmesi -12. kalkınma planı, orta vadeli program gibi- ve hayata geçirilmesi bazı politik değişikliklerin kapıya dayanacağını da göstermişti. Nitekim öyle oldu. Yaşlanan nufus, ucuz emek gücüne ihtiyacın artması ve kamu harcamalarından yapılan kesintiler kapitalizmin “geleneksel aile” ihtiyacını pekiştirdi. Kadınlar sermaye ihtiyacının giderilmesi için öne sürülmeye devam etti.
Erdoğan “müjde müjde” diyerek kadınların esnek, güvencesiz çalışmasının yollarını döşedi. Ama “müjde” dedikleri kadının bedeni üzerinde tahakümün artması, yoksullaşması ve güvencesiz bir şekilde her an işsiz kalabilecek pozisyona sürüklenmesiyle karşılık buldu. Bu sadece esnek ve güvencesiz görünen işlerde değil güvenceli görülen fabrikalarda toplu işten atmalar başladı, 2025’in ilk çeyreğinde sanayide kadın istihdamında 81 binlik bir kayıp yaşandı.
Yüz binlerce emekçinin yaşadığı ilçede gerçekler
Bu süreci biraz daha somut bir şekilde, sahadan edindiğimiz gözlemlerle tartışalım. Bu yılın ilk 6 ayında Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine yapılan başvurular gerçekleri gözler önüne seriyor.
Nüfusu son seçimde 743 bine ulaşan Pendik ilçesi, yalnızca çevre ilçelerden değil, farklı illerden de göç almaya devam ediyor.
Bu göçün en önemli nedenlerinden biri, Pendik’te diğer birçok bölgeye kıyasla daha fazla iş olanağının bulunması. Sanayi, tersane ve hizmet sektöründeki hareketlilik özellikle gençlerin dikkatini Pendik’e çekiyor. Ancak bu sektörlerde iş imkanlarının fazla olması, güvenceli çalışma anlamına gelmiyor. Çalışma saatlerinin ve izin günlerinin belirsiz olduğu; “Deneme süreniz doldu” ya da “İşinize son veriyoruz” gibi ifadelerle karşılaşılan, güvencesiz çalışma koşullarının hakim olduğu bir düzen burada neredeyse tamamen inşa edilmiş durumda. Aynı zamanda işsizliğin yaygın olduğu bu ortamda, sürecin en ağır yükünü taşıyanlar ve en fazla zarar görenler yine kadınlar oluyor.
İlk 6 ayda binlerce kadın iş talebiyle derneğe başvurdu
Yılın ilk altı ayında binlerce kadın Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine çeşitli yardım talepleri ile başvuruda bulundu. Talepler arasında en belirgin olanı ise; iş talebiydi.
Bulunduğumuz bölgede birçok fabrika ya kapandı, ya taşındı veya “küçülme” bahanesiyle çok sayıda işçiyi işsiz bıraktı. Kadınlar için yeni bir iş bulmak zaten oldukça zorken, özellikle 40 yaş ve üzerindeki kadınlar bu süreçte daha da fazla zorlandı. Ayrıca bir işte çalışıyor olmasına rağmen hayat pahalılığıyla başa çıkamayan çok sayıda kadın derneğimize ulaştı. Sayıları binlerle ifade edilebilecek bu kadınların büyük kısmı ya asgari ücretle ya da asgari ücretin çok az üzerinde çalışıyor.
İkinci el kıyafet ve gıda desteği talebi arttı
Bu kesimin en yoğun talepleri arasında, yeni bir kıyafet alamadığı için ikinci el kıyafet arayışı ya da daha uygun kiralık ev bulma çabası öne çıkıyor. Ayrıca, çocuklarının beslenme ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için destek talep eden kadınların sayısında da ciddi bir artış gözleniyor.
İki bayram arasında gelen başvurularda öne çıkan talepler arasında gıda desteği de yer aldı. Kadınlar çok uzun süreden beri sofralarında artık beyaz etin de yer almadığını söyledi. Bir sefer de olsa sofrasında düzgün bir yemek olmasının özlemini duyan kadınlar bize ulaşarak çaresizliklerini dile getirdi.
Kadınlar çocukları için de iş arıyor
Yoksulluk her ay yeni bir soruna kapı araladı. En belirgin sorunlardan biri, mayıs ve haziran aylarında derneğimize ulaşan kadınların iş talepleriydi. Hem kendileri hem de 12-14 yaş aralığındaki çocukları için iş arayan kadınların sayısı azımsanamayacak ölçüdeydi. “Çocuğum lise 1’e geçti, bu yaz çalışıp harçlığını kazansın”, “Başka çarem yok, eve çocuğum bakacak” diyen birçok kadına tanık olduk. “Zaten gelecek sene MESEM’e geçecek, bu yaz çalışması çocuk için tecrübe olacak” diyen kadınların sayısı da oldukça fazlaydı.
Şiddet katmerlendi, cezasızlık diz boyu
Yeni “aile yılı”nın ilk 6 ayı, kadınlar açısından sürekli bir arayış ve bitmeyen bir yardım talebiyle geçti diyebiliriz. İçinden geçtiğimiz bu süreç, kadınları yalnızca yoksulluğun değil, aynı zamanda şiddetin de merkezine sürüklüyor. 2025 yılı mayıs ayına kadar ülke genelinde 117 kadın cinayeti yaşandı. Yüzlerce kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Bu yılın ilk altı ayında yüzlerce kadın, uğradıkları şiddet biçimleri ve boşanma sürecindeki engeller nedeniyle Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvurdu. Elbette, bu sorunlar dernek olarak bizim için yeni değil. Ancak, bu yılın politik atmosferiyle birlikte öne çıkan yeni sonuçları var.
Şiddeti ispatladığı halde hiçbir sonuç alamayan, cezasızlığın yaygınlaştığı bir ortamda, düne kıyasla daha fazla kadının katledildiğine tanıklık ettik. Birçoğu, sokak ortasında ya da sabah işe giderken öldürüldü.
Çaresizlik tablosu, tehlike çanları
Boşanmayı deneyen kadınların yaşadıkları da kayda değerdi. Boşanmak için mahkemeye başvuran pek çok kadın, aylar geçmesine rağmen henüz tek bir duruşmaya bile çıkamadı.
Uğradıkları tacize karşı yasal yollara başvuran kadınlar çoğu zaman sonuç alamadı. Mal paylaşımı davasında ise tehdit ve baskı yoluyla hakları ellerinden alındı. Yüzlerce kadın, bu durumu kabul etmek istemediklerini ama öldürülmekten korktukları için geri adım attıklarını, korkunç bir çaresizlikle aktardı.
Bu durum, onları hem ekonomik hem de psikolojik olarak iki kez yoksullaştırıyor ve hayata yeniden başlamak için bir yol bırakmıyor. O yolu da kadınların ellerinden alan, yürürlükteki politikalar oluyor.
Kadınların kazanılmış hakları büyük bir tehlike altında. Aynı zamanda, gelecekleri. Torba yasada tartışılan “boşanmalarda ara buluculuk” ise tehlike çanlarından bir tanesi.
Bu somut koşulları sadece “İktidar kadınların hayatına karışıyor” diyerek tarif edemeyiz. Bu sürecin açık bir şekilde sermayenin ihtiyaçlarına göre örülmüş olmasını her fırsatta daha somut anlatmalıyız.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.