Göçmen ev işçisi kadınlara yönelik şiddet ve sömürü pandemiyle arttı
Ev işçisi göçmen kadınlara yönelik şaibeli ölüm ve şiddete sürekli yenileri ekleniyor. Veriler, bu kadınlara yönelik şiddet, sömürü ve tacizin pandemide arttığını gösteriyor.

AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir biçimde hayatını kaybeden Nadira Kadirova, Gaziantep’teki Şireci Tekstil’in sahibi Ahmet Şireci’ye ait villada şüpheli bir biçimde hayatını kaybeden Nepal uyruklu göçmen ev işçisi Muna Rai, ülkesinde doğum izninde olup Türkiye’ye çalışmaya gelen Özbekistanlı Ş.T., Aliağa Belediye Başkanının eşi Özlem Acar’ın yanında öğretmen olarak işe başlayan, ama baskıyla evin tüm işleri yaptırılan ve itiraz ettiğinde de şiddete uğrayan göçmen kadın ya da Seren Serengil’in evinde çalışan Özbek Gülnoza Mamotovanice. Bu isimlerin ortak özelliği çalışmak için nice hayallerle Türkiye’ye gelen göçmen kadın işçiler olmaları. Çalıştıkları yerlerde şiddete, tacize, istismara maruz kalan göçmen kadınların pek çoğu tüm bunları yaşarken işini kaybetmeme, sınır dışı edilmeme uğruna susmak zorunda kalıyor, yaşadığı ağır travmalara karşı çözümü de bir başına arıyor. Türkiye’de özellikle tekstilde çalışan ya da ev işçisi olan göçmen kadınlar, pandemi süresince işlerini kaybederken, kapıların kapalı olması sebebiyle ülkelerine dönmekte de zorlandı.

Bugün pek çoğu oturum ve çalışma izni alamadığı için kaçak çalışmak zorunda olan göçmen kadınlar pandemi ile birlikte bir çıkmazın içine itildiler adeta. Yaşadıklarını dile getirmekten korkan kadınlar, göçmen kadınların zorluklarını gözeten başvuru mekanizmaları da olmadığı için tekrar tekrar anlatarak yaşadıklarını yeniden hatırlamanın ağırlığı altında hakkını aramaktan, görünür olmaktan da kaçıyor. Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Başkanı Gülhan Benli de kadınların yaşadıkları travmalar nedeniyle büyük zorluklar yaşayan göçmen kadınların konuşmak istemediklerini şöyle anlatıyor: “Bunun altında psikolojik bir durum yatıyor. Aynı şeyleri tekrar yaşıyormuşuz gibi hissediyoruz diyor kadınlar. Seren Serengil’in şiddete maruz bıraktığı göçmen ev işçisi arkadaşımız, artık nefes alamıyorum diyor. Hâlâ Türkiye’de. Sınır dışı kararı verildi ama davası olduğu için ülkesine göndermiyorlar, çalışma izni de vermiyorlar. Bu kadın çalışmadan nasıl yaşayacak Türkiye’de? Hem çalışma izni verilmiyor hem ülkesine gönderilmiyor. Süreci biraz bizim dayanışmamızla atlatmaya çalışıyor. Elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz biz de. O kadın ülkeden gönderilmezken kimse sorumluluk da duymuyor yaşamına ilişkin. Devlet göçmen kadını ülkesine göndermiyor, çalışma izni de vermiyorsa bakımını üstlenmek zorunda.”

SADECE YAŞAMAK İÇİN NEFES ALMAK...

Yerli işçi kadınlar gibi göçmen ev işçisi kadınların da ağır iş yükü altında çalıştıklarını hatırlatan Benli, kadınların genelinin yatılı kaldığını ve evdeki hatta dışarıdaki her işi yaptığını ifade ediyor. “Söz Seren Serengil’den açılmışken onun yanında çalışan göçmen arkadaşımızın durumundan bahsedebiliriz. Birkaç tane köpeğe baktığını hem evin içinde işlerini yaptığını hem dışarıda işi olduğunda dışarıda da Seren Serengil’e eşlik ettiğini, onunla birlikte sete gittiğini anlatmıştı ve dinlenmek için izin talebinde bulunmuştu. İzin talebi üzerine de şiddete maruz kalmıştı.”

Göçmen kadın işçilerin kazandıkları paraların bazen yetmediğini, kadınların hem kendi yaşamını sürdürürken hem de ailelerine para gönderdiklerini dile getiren Benli, “Bu süreçte kendini bile zor takviye ederken çocuğuna, ailesine para göndermekte zorlanıyor kadınlar. Bizim iletişimde olduğumuz göçmen kadınlar genelde kendi emekleriyle geçinen kadınlar ancak bazı göçmen kadınlar fuhuş yapmak zorunda kalabiliyor. Hem evi işinde çalışıp hem fuhuş yapabiliyor. Para kazanmak zorunda sonuçta bu kadınlar, kazandığı para yetmeyince böyle bir yola başvurabiliyor” diyor.

HERKESİN BİLDİĞİ ‘SIR’: ŞİDDET, TACİZ, TECAVÜZ...

Kadınların çalıştıkları evlerde ağır çalışma koşullarının dışında şiddete, tacize, tecavüze maruz kaldığını ancak bunu anlatamadıklarını belirten Benli şöyle devam ediyor: “Göçmen kadın çalıştığı evde işverenleri işvereni tarafından istismar edilirken aynı zamanda eve gelen misafirler tarafından da ev sahibinin zoruyla istismara maruz kalıyor. Bu durumları yaşayan, bunları bize anlatan kadınlar var. Başka bir örnek, çalıştığı evin her işine koşan, evin çocuğunu büyüten bir göçmen kadın, kadın işvereni iş seyahatine çıktığında erkek işverenin tacizine maruz kalıyor. Adam, arkadaşımızın çocukla birlikte uyuduğu odaya gidip onlarla uyumak istiyor. Sonra arkadaşımız çocuğu alıp odadan çıkıyor ve balkona çıkarak çocukla birlikte aşağı atlamayı düşünüyor olayın travması ile. Ancak ‘Bu çocuk onların değil ki benim, ben bu çocuğu büyüttüm, yetiştirdim’ diyerek kendini sakinleştirmeye çalışıyor. Ertesi gün kadının annesine anlatmış olayı, kadın Ankara’dan geldiğinde ise arkadaşımızın işine son verdiler.”

Fotoğraf: EVİD-SEN

‘GÖÇMEN KADINLAR İŞVERENİN İNSAFINA BIRAKILMAMALI’
Göçmen kadınların çalışma izinlerinin patrona bağlı olması da onlar için bir handikap. Çalışma iznini alacağız, deyip yapmayan pek çok işverenle karşılaşıyor kadınlar. Devletin bu uygulamasının anlaşılır olmadığını söyleyen Benli, “Çalışma izinleri işverene bağlı hale getirildiği için de işveren bunu kullanıyor. Kadın çalışmaya başladığında işverenin başvuru yapması gerekiyor SGK’ye. Ancak bildirmiyorlar ve kadınlar çalışma izni olmadan çalışıyor. Oturma ve çalışma izni alamayınca da kadınlar bir süre sonra sınır dışı ediliyor. İşverenler de kadınları sömürdükleriyle kalıyor. İstihdam büroları da göçmen işçilere bu muameleyi yapıyor. Kadınların paralarını alıp, Türkiye’ye getirip, size çalışma izni alacağız, diyorlar ancak kadınları ortada bırakıyorlar, hatta pasaportlarına da el koyuyorlar. Bu kadınlara kalacak bir yer bile sağlamıyorlar, sokağa bırakma durumları oluyor. Ondan sonra bu kadınlar yaşamlarını sürdürmek için fuhuş yapmak zorunda kalabiliyor” diye anlatıyor.
Pandemi sürecinde göçmen kadınların de pek çok zorlukla karşılaştıklarını söyleyen Benli, bu sıkıntıları da şöyle anlatıyor: “Sınır dışı edilmiş ancak burada tutulan ya da kapılar kapalı olduğu için pandemi dolayısıyla gönderilmeyen kadınlar oldu. Mağduriyet yaşadılar. Türkiye’de kaldıklarında çalışamadılar, gidemediler de büyük mağduriyetler yaşadılar. Pandemi sürecinde hem yerli hem göçmen ev işçisi kadınlara İstanbul Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla gıda yardımı sağladık. Bu süreçte göçmen bir arkadaş ilaçlarını alamaz durumdaydı, bana ilaçlarının listesini göndermişti.İşçilerin işçi olarak sayılması gerekiyor. EVİD-SEN olarak biz bunu istiyoruz, ayrımsız tüm ev işçilerinin iş güvenliği şemsiyesi altında olması gerekiyor ve göçmen işçilerinin çalışma izninin işverene bağlı olmaması gerekiyor. Bu kadınlar işverenin insafına bırakılmamalı.”

‘GÖÇMEN KADINLAR KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRILARAK GÖRÜNMEZ KILINIYOR’

Emek Partisi Göç ve Mülteciler Bürosundan Ebru Ökten de pandemi ile birlikte göçmen kadınların yaşadığı şiddetin daha da görünür hale geldiğini söylüyor. Ev işçisi kadınların yaşadıklarının hiçbirinin münferit olmadığını dilegetiren Ökten şöyle devam ediyor: “Özellikle göçmen ev işçisi kadınların sigortasız çalışmasından, çalışma izinlerinin olmayışından dolayı da herhangi bir merciye ulaşma olanakları olmuyor. Kadınlar şiddeti yaşadıktan sonra ya en yakınlarına bunu söylüyorlar ya da bunu hiç görünür kılmadan yaşadığıyla baş etmeye çalışıyor.

Hangi uyruktan olursa olsun mülteciler Türkiye’de mülteci kabul edilmiyor. Mülteci kabul edilmedikleri için de çoğunlukla sigortasız çalıştırıyorlar. Eğer sigortalı çalıştırılabiliyorlarsa sigortaları olmaları için de işverenin sigorta için başvurması gerekiyor. Kişinin sigorta için başvurabileceği bir koşulu yok. Dolayısıyla böyle olduğu sürece de mülteci kadın işçiler kayıt dışı, sigortasız çalışmaya devam edecekler. Yani bir taraftan kayıt dışılıkla sömürülen göçmen kadınlar bir taraftan da görünmez kılınıyor.”

‘SINIR DIŞI EDİLME KORKUSU KADINLARI ÖRGÜTLENMEKTEN ALIKOYUYOR’

Türkiye’de mültecilik hakkının sağlanabilmesi için coğrafi çekince tanımının kaldırılmasının gerektiğini söyleyen Ökten, “Türkiye sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci sayıyor, bir kere bunun ortadan kaldırılması gerek. Gelen herkesin mülteci sayılması, vatandaşlık isteyen insanlara gerekli koşullar sağlanıp vatandaşlık verilmesi, vatandaşlık süreci gerçekleşene kadar da çalışma iznine başvuru hakkı olması lazım. Yani göçmenlerin patron insafına bırakılmaması gerekiyor. Özellikle mülteci kadınlar örgütlenmekten çekinir durumda. En ufak bir siyasi meselede eyleme katılma, hak talep edebilecekleri herhangi bir faaliyetin içerisine girme fikrinde geri gönderilir miyim korkusu yaşıyor ve katılmıyor. Geri gönderilmeme uluslararası bir haktır ve bunun mülteci kadınlar için de sağlanması gerekir.”

Fotoğraf: Pixabay

KOVİD-19 SONRASI DÜNYADA 11 MİLYON GÖÇMEN EV İŞÇİSİ İŞİNİ KAYBETTİ
CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca’nın hazırladığı ve Nisan ayı sonunda kamuoyuyla paylaştığı Ev İşçiliği RaporundaUluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bu alandaki verilerine de dikkat çekilerek şunlar kaydedildi: “Dünyada yüzde 75’i kayıt dışı çalışan toplamda 67 milyon ev işçisi var. Ev işçileri; temizlik, yemek yapma, çocuklar, hastalar ve yaşlılara bakma gibi çeşitli iş kollarında görev alabiliyorlar. Birçok ev işçisi için iş kaybı virüs kadar tehdit edici hale geldi. 11 milyon civarında ev işçisi Kovid-19 salgını sonrası işleriyle birlikte oturma izinlerini de kaybetti. Birçoğu sınırlar da kapalı olduğu için ülkesine dahi dönemedi. Ev işçilerinin büyük çoğunluğu ortalama ücretin yüzde 25’i kadar kazanmakta, yalnızca yüzde 10’unun sosyal güvenliğe erişimi var.”
TÜRKİYE’DEN RAKAMLAR
Gülizar Biçer Karaca’nın hazırladığı Ev İşçiliği Raporu’na göre,
● Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 300 bin ev işçisi bulunuyor.
● Çalışma saatleri ve ücret konusunda belli bir standarta sahip olmayan ev işçisi her 10 kadından üçü cinsel, fiziksel şiddete ya da mobbinge uğruyor.

Manşet fotoğrafı: DHA

İlgili haberler
Pasaporta el koyma, 7/24 çalıştırma, cinsel saldır...

Nadira Kadirova’nın ölümü, göçmen işçi kadınların çalışma koşullarını gündeme getirdi: ‘İşverenin in...

Nadira Kadirova’nın hatırlattığı: Göçmen ev işçisi...

Nadira’nın ölümüyle ilgili aydınlatılmayan tüm gerçeklere ise bu sistemdeki kadın davalarından maale...

'Seren Serengil'in darp ettiği ev işçisi Gülnoza M...

İmece Ev İşçileri Sendikası, Seren Serengil'in evinde çalışan Özbekistan vatandaşı Gülnoza Mamotova'...