Esenyalı'da kadınlar şiddeti ve sömürüyü tartıştı
25 Kasım yaklaşırken Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde kadınlar, hayatın her alanını kuşatan şiddeti ve şiddetin karşısında nasıl mücadele edilebileceğini tartıştı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne doğru giderken, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği şiddet ve şiddetin türlerini, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarını, 6284’ün kadınlarını nasıl koruduğu ile kadınların yaşadığı şiddet sarmalından nasıl kurtulabileceklerini Avukat Elif Ergin’in katılımı ile birlikte tartıştı.

BU SAYIYI TEK BAŞINA AKLIMIZDA TUTMAMAK İÇİN!

Sohbetimize 38 sayısını tutarak başlıyoruz. Bir de tahtaya kocaman 6284 yazıyoruz. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un maddeleri konuşmaya başlıyoruz. Şiddetin tanımını, yasal haklarımızı, yaşadığımız şiddet karşısında neye, nasıl başvurabileceğimi hatırlatıyoruz birbirimize.

Ardından, "Şiddet sadece fiziksel midir" sorusunu soruyoruz. Ergin, "Yasada diyor ki şiddet sadece bu değil. Bir kişinin fiziksel, psikolojik, ekonomik zarar görebileceği her türden tutum, hareket şiddettir. Ve bu şiddet toplumsal, özel ve kamusal alanlarda meydana gelebilir" diyerek şiddetin yalnızca fiziksel olmadığını anlatıyor.

'GÜNE HANGİ DÜŞÜNCELERLE BAŞLIYORSUN?'

Bir günümüzü nasıl geçirdiğimizi, sabahın 6’sında gözümüzü açtığımızda hangi kaygılar ile uyandığımızı konuşuyoruz. Sıralıyor kadınlar...

"İşyerinde acaba bugün ne yaşayacağım?"

"Çocuğum sabah okula rahat gidebilecek mi?"

"Sabah işe giderken servise bineceğim durağıma karanlıkta gidebilecek miyim?"

Attık cebimize bu soruları. Devam ediyoruz. Şimdi iş yerindeyiz, evdeyiz, okul yolundayız. Koşturuyoruz, çalışıyoruz. Aklımıza o an için hangi kaygıların geldiğini konuşuyoruz.

"İşi yetiştirebilecek miyim? Baskı görecek miyim?"

"Dışarı çıkmak istediğimde başıma bir şey gelir mi?"

"Akşama evin düzenini nasıl sağlayacağım?"

"Yaşlı aile bireylerimizin bakımını nasıl yapacağım?"

Günümüz de böyle geçti. Bir şekilde evlere geri döndük diyelim. Ertesi günü nasıl kurtaracağız?

"Ayın sonunu nasıl getireceğiz?"

"Kirayı, faturayı nasıl ödeyeceğiz? Pazara nasıl çıkacağız?"

"Çocuğun beslenmesine ne koyacağım?"

Böyle bir döngü içerisinde hiç şiddete uğramadık, değil mi? Ancak bunların hepsi birer şiddet ve işte bu yaşadıklarımızın hepsi bize şiddetin nasıl bir sarmal halinde olduğunu gösteriyor.

İŞTE SERMAYE ŞİDDETİ

Ardından "artık yetti" dediğimiz ama kendimizi ifade edemediğimiz anları gözümüzün önüne getiriyoruz. Bir tekstil işçisi arkadaşımız giriyor söze: "Ustabaşım ile yüz yüze geldiğim an. Çalıştığım fabrikada tuvalete girip çıkarken barkod okutuyoruz artık. Benim kartımı sistem okumadı. Okumadığını söyleyince ‘Başlatmamışsındır, bilgisayar yalan mı söylüyor?’ dediler. Böyle bir diyalog ile karşılaşmak istemiyorum."

İşte kadınlar, fabrikalarda 10 saatimizi böyle geçiriyoruz. Kalan 14 saati de bu 10 saate hazırlanmak üzere yaşıyoruz. Günde 10 saat çalışarak, açlık sınırının bile altında bir ücret alarak, psikolojik baskı ile çalışıyoruz. Yetmiyor, yine birer sayıdan ibaret gibi görünen ama işçilerin kıdem tazminatının gasbedildiği, başka bir işe girerken zorlanacağı kodlardan işten atılıyoruz. İşte bu döngü ile birlikte şiddete nasıl uğradığımızı anlıyoruz. Peki, neden?

Biz kadınlar; ücretsiz, sağlıklı, güvenli kreşlere çocuklarımızı bırakıp işe gidemiyoruz. Ailemizde bakıma ihtiyacı olan kişilerin ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Devletin hangi kurumuna başvursak elimiz boş dönüyoruz. Çalışmak ile çalışmamak arasındaki zorluklar ile boğuşuyoruz. Beşiktekinin de eşiktekinin de tehlikede olduğu bir ülkede nasıl yaşayacağız? Bize kaynak yok, bütçe yok. İşte şimdi diyebilir miyiz, "Ben bu hayatta hiç şiddete uğramadım" diye. İşte bu tam da "sermaye şiddeti."

Konuştuklarımızın vardığı yerde şöyle diyor Ergin şöyle söylüyor:

‘’Emeğimiz değersizleştiği için tuvalete bile rica minnet gittiğimiz için bu şiddet sarmalını yaşıyoruz. İşte bu sermaye şiddeti dediğimiz, bütün bu konuştuklarımız sömürüden kaynaklanıyor. Gücünü nereden mi alıyor? Günde 10 saat, açlık sınırının bile altında çalışan fabrikalarda kurduğu sistemden alıyor."

YANINDAKİNE GÜVEN!
Etkinliğin sonunda sendikal mücadele veren TKIS işçilerinden bir kadın da söz alarak mücadeleye nasıl başladıklarını anlatıyor:
"İhtiyacımız var ve mecburen çalışıyoruz. Sessiz kalıyoruz. İşverenler bunu biliyor. Bir dondurma, bir gözleme veriyorlar. Tamam oluyor. Çoğunluk, azınlığı kabul ediyor. O yüzden bütün işçilerin birlik olması lazım. İşte o birliği yakaladığımız zaman çoğunluk olarak değiştirebiliriz.
Bundan 4 ay önce patronumuz ile düşük ücretlere ve fabrikadaki çalışma koşullarımıza karşı konuşmaya karar verdik, dilekçe yazdık. Geri dönmediler. Üzerinden bir ay geçti. Yine konuşma talep ettik, geri dönüş olmayınca ustabaşımız ile görüştük. 10 işçi yan yana gelince ödleri koptu. Taleplerimizi dile getirdik. Bu ücret ile yaşayamayacağımızı söyledik. ‘Ben belediye değilim ki size yardım edeyim’ dedi iş yeri yönetimi. Bunun üzerine ne yapabileceğimizi konuştuk.
Çoğu çalışan kadın bizim fabrikada. Boşanmış çok kadın var ve nafaka bile alamıyorlar. Hakaret ile çalış, bağırma ile çalış, ağır toplar kaldırarak çalış, düşük ücretle çalış, ikna odalarında tek tek psikolojik baskıya uğrayarak çalış... Yeter dedik. Bunun karşısında kendimizi güvence altına almak ve gücümüzü göstermek için sendikal mücadelemizi başlattık. Bizim gibi mücadele etmek isteyen "Yaparız, hallederiz" diyen işçi arkadaşlarımız ile birlikte başlattık bu mücadeleyi. Bu süreçte de çok baskı gördük. İşten atıldık. Ama yetkimizi aldık bugün. Bizleri tam da bu kodlardan çıkardılar. Biz davalarımızı kazanacağız, içeriye gireceğiz biliyoruz. Mücadelemiz, birliğimiz çok güzel gidiyor. Biz kadınları yozlaştırıyorlar. Çünkü emeğimizi öyle değersizleştiriyorlar ki. Güvensizlik, rekabet, dedikodu... Birbirimizi satmamızı istiyorlar. Tam da bu yüzden kendi makinemizin yanındaki arkadaşımıza güveneceğiz, ona anlatacağız."

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
25 Kasım’a giderken kadınlar neler yaşıyor, hangi...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne giderken Emek Parti...

Avukatlar anlatıyor: 6284 sayılı Yasa nasıl uygula...

6284 hakkında 'aileye zarar verdiği' ve kaldırılması gerektiğine dair tartışmalar yürütülürken bir y...

Düzeniniz ölüm saçıyor

Tek adam düzeninin bir parçası olan adamlar, bin çeşit kızgın sesle bulandırmaya çalışıyor bizim ger...