Dönüşümlü çocuk bakımı!
Dönüşümlü çalışmanın uygulandığı İŞKUR’da çalışan kadınlar, çocuklarını bırakacakları bir yer olmadığı için çocuklarına da dönüşümlü bakmak zorunda kaldıklarını söyleyerek isyan etti.

“Tam kapanma” diye açıklanan pandemi kısıtlamaları kapsamında Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle Sağlık Bakanlığı ve MİT hariç kamuda 10 yaş altı çocuğu olan kadınların idari izinli sayılması kararı alındı. Bu kararın erkekleri kapsamaması tartışılırken, İçişleri Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığının da bu izinden muaf tutulduğu açıklandı. Dönüşümlü çalışan, kreş ve okulların kapanmasıyla mağdur edilen kamu çalışanları çocuk bakımını da kendi aralarında dönüşümlü hale getirdi.

Genç kadın çalışanların yoğun olduğu İŞKUR’da dönüşümlü çalışma kapsamında emekçiler haftada 3 gün işyerinden 2 gün evden çalışıyor. Bazı haftalar gün sayısı değişiyor. İşe gidilen günlerde çocuklarını bırakacak bir yer bulamayan İŞKUR’da çalışan 10 yaş altı çocuğu olan kadınlar, sadece çalışmayı değil çocuk bakımını da dönüşümlü hale getirdiklerini söyleyerek, tam kapanma yalanına ve uygulamaya tepki gösterdi. Yaşadıkları baskı nedeniyle isimlerini açıklamak istemeyen dört kadından Banu, meslek danışmanı olarak çalışıyor. 3 yaşında bir çocuğu olduğunu ve kreşler açılmayınca çok zorda kaldıklarını belirten Banu, “Başta sevindik 10 yaş altı çocuğu olanlar idari izinli sayılacak diye ancak sonra Çalışma Bakanlığına bağlı işyerleri muaf tutuldu. Eşim özel sektörde çalışıyor. O da çalışmaya devam ediyor. Ailelerimiz yakınımızda değil. Çocukları ne yapacağımızı bilemedik. İşyerinden arkadaşlarımızla çocukları aramızda döndürüyoruz. Dönüşümlü çocuk bakıyoruz yani” diye konuştu.

Çocuğunu sürekli tek başına televizyon başında bırakması gerektiğini dile getiren Banu, “Telefon görüşmeleri yaparken normalde yaptıramayacağı şeyleri istiyor çünkü biliyor ki görüşmeyi rahat yapabilmem için izin vereceğim. Bu haliyle çalışmak eziyet” diyerek tepki gösterdi.

Salgının yayılmaması için gerçek bir tam kapanma olması gerektiğini ifade eden Banu, “Bir yandan can derdi diğer yandan geçim derdi, insanlar ikilemde kalmış durumda. Sosyal destek ve ekonomik destek daha yaygın ve daha yüksek oranlarda yapılsa bu ikilemde kalmayacak kimse. Çalışması zorunlu işyerleri için de yaşanacak sorunlar dikkate alınmalı” diye konuştu.

BİR ELDE BEBEK BİR ELDE TENCERE

“Sorun varsa kendin çözmek zorundasın yaklaşımı var. Sessiz bir mobbing uygulanıyor” diye tepki gösteren Zeynep de şöyle devam etti: “Evden çalışmada mesai saati kavramı kalmadı. Çalışma saatlerimiz esnedikçe esnedi. Gece 01.00’den sonra mail attığım zamanları biliyorum ya da maillere cevap verdiğimi. Kucağımda bebek bir taraftan çorba karıştırıp bir taraftan bilgisayarda iş yapıyoruz. Telefonda konuştuğumda sürekli telefonu almak istiyor. Her günümüz böyle geçiyor. Daha yeni doğmuş bebeğe reklamları açmak zorunda kalıyorum, oysa yaşı buna uygun değil. Tuvalete bilgisayar götürüyorum işi yetiştirmek için” dedi.

İŞSİZLİK FONU PATRONLARA AKTI

Salgına karşı alınan önlemleri de değerlendiren Zeynep, “Kısa çalışma uygulamasının yüzde 80’i etik dışı. Cirolarıyla dünya sıralamasına giren çok büyük şirketler kısa çalışma ödeneğine başvuruyor. Fon onlara aktı gitti, sadece direkt işçinin eline gitse tamam da öyle olmadı. Hem çalıştırmaya devam ettiler hem de maaşları İşsizlik Fonu’ndan karşıladılar, patron kârlarını katladı ama işçilerin geliri düştü. SGK kopmuş durumda, pandemi döneminde kapanan şirketler kodlarını değiştirip üretmeye devam ediyor. Denetleme yok, bizim kurumdan dolayı biliyorum saha çalışmaları azaldığı için süreç suistimal ediliyor işverenler tarafından. Bu süreçte İşsizlik Fonu’ndaki paralardan faydalanan işveren oldu. Evet aktif istihdam paketleri var. Onları uyguluyoruz ama son zamanlarda işsizlere değil de işverene dönük uygulanmaya başlandı” diye konuştu. Gerçek bir tam kapanmanın uygulanması gerektiğini söyleyen Zeynep, ekonomik ve sosyal desteklerin eşit ve yeteri kadar dağıtılması gerektiğine işaret etti.

‘ÇOCUĞUMU İŞE GÖTÜRDÜM’

Kapanmanın kendisini çok etkilediğini söyleyen 3 yaşında bir çocuk annesi Sibel de eşinin çalıştığını ve ailelerinin de uzakta olduğu belirtti. “İlk gün ne yapacağımı bilemedim, uykularım kaçtı. Kızım ortada kaldı. İşe götürmek zorunda kaldım. Onu da istemiyorlar, ‘Çocukları işe getirmeyin’ diyorlar ama bir çözüm sundukları yok. Buna rağmen işe götürdüm, bu baskı yüzünden çocuğu gizlemek için ne yapacağımı şaşırdım. Tuvalete götürmem gerek, mesai arkadaşlarımla kamufle ederek götürmek zorunda kaldık. Biz de çözümü böyle bulduk. Bugün çocuklar bende, benim işe gittiğimde de başka arkadaşımda” diyen Sibel çözüm üretilmemesine tepkili.

Sibel dışarıdaki görevinde yaşadıkları ise şu şekilde anlattı: “Çocuğu arkadaşıma bırakmak istemedim çünkü o da çok yoğun çalışıyor. Evde üç tane çocuğa nasıl bakacak bir de iş yapacak diye düşünerek yanımda götürdüm. Bebek arabasına bindirdim işyeri işyeri dolaşıyoruz. Çocuğun yaşı bebek arabasına binmeye de uygun değil. Ayakları sığmıyor dönse dönemiyor, bütün gün o şekilde sıkış tepiş çalıştık.”

Daha önceki dönüşümlü çalışma döneminde evden rahat çalışabilmek için bakıcı ayarladığını, bakıcı işi bıraktığında da yıllık izin hakkını kullanmak istediğini anlatan Sibel, “Çocuk ortada kaldı ben yıllık izni alıp çalışmaya razıyım onlar razı değil” diyerek kurum yöneticilerinin de süreci iyi yönetemediğini ifade etti. Sibel, kreşler açıldıktan sonra idari izinli sayılmalarının kendileri için bir anlam ifade etmediğini dile getirdi.

‘İKİ MESAİ ARKADAŞIMIN ÇOCUĞUNA BAKIYORUM’
4 yaşında çocuğu olan Esra da “Çocuklar ortada kaldı çareyi birbirimize bırakmakta bulduk. Döndürüyoruz çocukları” diyor gülerek.
Küçük çocuğu olan kadın çalışanların tamamının mağdur edildiğini söyleyen Esra, “Ben şu an çalıştığı için 2 tane mesai arkadaşımın çocuğuna bakıyorum. Yarın da onlar benimkine bakacak. Bu durumda evden çalışma da yalan oluyor. Çalışma saatlerimiz iyice esniyor. Yapacağımız işleri haliyle çocuklar uyuduğunda dinlenme vakitlerimizde yapıyoruz. Kızım biraz haylaz, bilgisayarıma süt döktüğü, tuşlarını söküp attığı zamanlar oldu. Kendimi odaya kilitleyip içerde hem ağlayıp hem çalıştığımı biliyorum” dedi.
‘İŞ YÜKÜMÜZ ARTTI’

Kısa çalışma ödeneğinden dolayı iş yoğunluğunun arttığını ifade eden Esra, “Bir de baskıyla uğraşıyoruz. 3 kişinin işini bir kişiye yaptırıyorlar. İtiraz ettiğimizde performansa dayalı sistem olduğunu bilerek girdiniz işe diyorlar” dedi.

Kapanmada tüm fabrika ve işyerlerinin çalışmaya devam ettiğini ve kapanmanın göstermelik olduğunu dile getiren Esra, “Normalde çalışma izni olmayan sokağa çıkmaması lazım değil mi? Sigortasız, işsiz bir yerde çalışmamasına rağmen iş aramak için geliyor ve biz bu insanlara hizmet vermeye devam ediyoruz. Ne yapsın işsiz. Devlet de göz yumuyor. Sürekli insanlarla temas halindeyiz, avukatlara, veterinerlere aşı hakkı tanındı ama günde 15 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapan bizler aşılanmadık. Gelen tüm danışanların dosyalarını tek tek kontrol ediyoruz. Bir örnek vereyim kovid raporu getirmiş, raporu işleme almamız gerek. Elinden evrakı almak zorundayım. Çok fazla riskle karşı karşıyayız” diye konuştu.

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
İŞKUR ortaklığıyla kölelik: Sırtımızdan yükselen f...

Yıllardır ücretlerinde iyileştirme isteyen Adin Oto işçileri şubat ayında 3 bin lira ile karşılaşınc...

Genç kadın işsizliğinin bir örneği Gülten: İŞKUR’l...

Gülten, üniversite mezunu. Gitmediği kurs, almadığı sertifika kalmamış ama işsiz. Kursiyer olarak bi...

İşsizliğin ‘İŞKUR’lu hali

Üniversite mezunu kadın iş bulamayınca umudunu İŞKUR’a bağladı. Temizlik görevlisi olarak işe başlay...