Büyük Coşkunlar iş cinayeti davası: Sağ kurutulan işçi savcılık ifadesini değiştirdi
Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin açılan davaya Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediliyor.

Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin açılan davaya Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Müşteki ifadelerinin ardından duruşmaya 17 Mart Çarşamba 10.30’a kadar ara verildi. Duruşma Ferizli Cezaevi yanındaki büyük duruşma salonunda devam edecek.

Bugünkü duruşmada müşteki işçiler baskı ve zor şartlarda çalıştırıldıklarını, koruyucu ekipmanlarının olmadığını anlattı. Çin mahallesinde çalışan ve tek sağ kalan işçi Müşteki Enes Dilber savcılık ifadesini değiştirerek, barut üretimi yapılmadığını söyledi. Tazminat aldığını söyleyen Dilber'e işçiler ifadesini değiştirmesi nedeniyle tepki gösterdi.

Davada 5’i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası isteniyor. Tutuklu sanıklar; patron Yaşar Coşkun, fabrikadaki en yetkili üçüncü kişi olduğu belirtilen tutuklu sanık Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Erşan Öztürk, Sorumlu Mesul Müdür Kimyager Asiye Angın, İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozgurt. Tutuksuz iki sanık; Sorumlu Müdür Ahmet Çağrıcı ve patron Yaşar Çoşkun'un babası Ali Rıza Coşkun.

Dün görülen duruşmada fabrikada barut üretimini reddeden patronlara karşı, Sorumlu Mesul Müdür Kimyager Asiye Angın ve Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı barut üretimi yapıldığını itiraf etti. Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı, patlamadan önce işçilerin gözden çıkarıldığını ise şu sözlerle itiraf etti: “Hasan Ali Velioğlu'na 'Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesi'ne yüklemeyelim' dedim, o da 'Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesi'nde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor' dedi.”

DURUŞMADA İKİNCİ GÜN:
AHMET ÇAĞIRICI: DENETİM ÖNCEDEN SÖYLENİYORDU

Bugün devam edilen duruşmada ilk olarak tutuksuz sanıklardan Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı’nın savunması alındı. Ahmet Çağırıcı’nın avukatı müvekkilinin ölümden döndüğünü belirterek “Savcılığa ifade vermeye gittiğimizde ona birkaç öneride bulunmak istedim. Ancak müvekkilim. Avukat bey bana bir şey söylemeyin. Ben suçlu isem gereken cezayı çekmeyi razıyım demiştir” dedi. Ahmet Çağırıcı savunmasında “Denetim olduğunda Hasan Ali Velioğlu (tutuklu sanık) bana telefon ediyordu. Denetimi önceden söylüyordu. Çin mahallesini kapatıyorduk” dedi. Avukat Mehmet Mangıroğlu’nun “İddia ettiğin gibi bir iş yeri ise neden çalışmaya devam ettin, çalışmaya mı zorlandın?” sorusuna Ahmet Çağırıcı “Hayır kimse zorlamadı. Ancak çalışmak zorundaydım. Çocuğum hasta ve yoğun bakımdaydı. Yardımcı oldular. Ben de kendimi borçlu hissediyordum” diye yanıt verdi.

Ahmet Çağırıcı dünkü duruşmada Ali Rıza Coşkun’un barut üretimi yapmak istediğini söyleyerek “Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi” demişti.

MÜŞTEKİ İŞÇİ AYSEL ALGÜL: BASKI İLE ÇALIŞIYORDUK

Çağırıcı’nın ardından müştekilerin ifadelerine geçilerek duruşmaya devam edildi.

Müşteki işçi Aysel Algül, 2014 yılından beri fabrikada çalıştığını, patlama esnasında fabrikada olduğunu ve omzunun kırıldığını belirtti. Algül, patlamada kendi çalıştığı bölümdeki ürünlerin de yanmaya başladığını anlattı:

“Patlamanın olduğu gün 15 kişi çalışıyorduk. Çok fazla mal vardı. Malları kurusun diye sermiştik. Malların kızışmaya başladığını güneşin olduğunu usta başına söylemiştik. Ateşi görmüştüm. Sonra çok ani bir patlama oldu.”

“Baskı ile çalışıyorduk. Molalarımız kullandırılmıyordu. Sadece çalışmamız bekleniyordu.”

“Günlük 18 kg’lik ürün üretmemizi istediler, bunu beceremeyenleri çıkış vereceği şekilde tehdit edildik.”

“Biz Çin mahallesini hiç bilmeyiz ve hiç görmedik. Yaşar bey dün ‘Biz bir aileyiz’ dedi ama patlamadan sonra 4 gün kırık kol ile gezdim. 6 gün hastanede kaldım. Ne bir ziyarete geldi ne de geçmiş olsun dedi. Şikayetçiyim, ceza almasını istiyorum”

“Patlama olabileceğini Ayfer Cerrah tahmin ediyordu. Zira bizi uyardı. Muska bölümünde patlama olabilir dedi”

‘YAŞAR VE ALİ RIZA BEY SIK SIK FABRİKAYA GELİYORDU’

“Fabrikada emir ve talimatları Erşan Bey ve Hasan Ali Bey’den alıyorduk. Yaşar Bey ve Ali Rıza Bey sık sık fabrikaya geliyorlardı.”

Av. Mehmet Mangıroğlu, “Yaşar Coşkun’un müştekiye soru sormasını istiyorum” dedi, bir kısım müştekiler vekili doğrudan müştekiye soru sorulamayacağını belirtti. Yaşar Coşkun müştekiye soru sormak yerine savunma yapmaya başladığı sırada mahkeme başkanı müdahale etti ve soru sormasını istedi. Bunun üzerine Yaşar Coşkun, “Patlamanın muska bölümde olduğunu kesin görmüş mü?” diye sordu. Müşteki Aysel Algül de “Evet. Ben yerden ateşin çıktığını gözlerimle gördüm. Barutlar tütüyordu” yanıtını verdi.

Aysel Algül, korumalı ayakkabı istediğini ve verilmediğini, kendisine ‘sana verirsek herkese vermek zorunda kalırız’ denildiğini de söyledi.

BÜŞRA KAYGIN: VERİLEN EKİPMANLAR MASKE VE ÖNLÜKTÜ

6 yıldır fabrikada çalışan Müşteki işçilerden Büşra Kaygın’ın ifadeleri şöyle oldu:

“Olay tarihinde volkan bölümündeydim. Verilen ekipmanlar maske ve önlüktü. Ancak koruyucu değillerdi. Hiçbir işe yaramıyordu. Baskı ile çalışıyorduk.”

“Erşan Usta ve Hasan Ali Velioğlu’ndan talimat alıyorduk. Denetimden önceden haberdar oluyorduk. Çin mahallesinde barut üretildiğini duymuştum.”

“İş güvenliği eğitimlerini aldık. Bizden her gün sayı talep ediyorlardı ve zorluyorlardı. Ben çalıştığım bölümde çalışmak istemiyorum çok riskliydi. Çalıştığım malzemeler zaman zaman alev alıyordu. İşçilere baskı yapan ve işçilere talimat veren kişi Hasan Ali Velioğlu.”

HAVVA YILDIZ: ÇOK ZOR ŞARTLARDA ÇALIŞIYORDUK

Torpil bölümünde çalışan Müşteki Havva Yıldız da denetimlerden önceden haberdar olunduğunu ve zor şartlarda çalıştırıldığını anlattı: “Patlama esnasında düştüm, üzerime ürünler düştü, bayıldım. Yaralandım gözümden misket çıkarttılar. Dişim kırıldı. Çok zor şartlarda çalışıyorduk. İş ekipmanları olarak önlük ve maskemiz vardı. Bir kere veriliyordu. Denetimler geleceği zaman önden biliyorduk. Denetleme geldiğinde orada çalıştırılmıyorduk. Ben preste çalışıyordum. Denetçiler gelince pres çalışmıyordu. Çin mahallesi ile bir alakam yoktu. Sanıklardan şikayetçiyim”

MELEK UÇAN: BİZE BASKI YAPAN HASAN ALİ VELİOĞLUYDU

5 yıldır torpil bölümünde çalışan patlamada omzundan yaralanan Melek Uçan da “Sayıları tamamlamak için baskı altındaydık. Talimatları Hasan Ali Velioğullarından alıyorduk. Ersan Öztürk’ten de talimatlar alıyorduk. Denetimlerde ilaç bölümleri kapatılıyordu. Etrafı temizliyorduk.” dedi.

Sanık Yaşar Coşkun, Melek Uçan’a ustabaşısının kim olduğunu sordu. Melek Uçan “Kıymet hanım bizim ustabaşımızdı ama. Bizim ne kadar ürün çıkaracağımızı ve bize baskı yapan Hasan Ali Velioğullarıydı” diye yanıt verdi.

ENES DİLBER SAVCILIK İFADESİNİ DEĞİŞTİRDİ, İŞÇİLER TEPKİ GÖSTERDİ

Çin mahallesinde çalışan ve tek sağ kalan işçi Müşteki Enes Dilber, savcılık ifadesini değiştirerek, barut üretimi yapılmadığını söyledi.

Müşteki Enes Dilber’in savcılık ifadesini değiştiretek “sıfırdan barut üretimi yapılmıyordu” ifadesi üzerine Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekilerden Enes Dilber’in doğru söylemediği yönünde sesler yükseldi. Müştekilerden fenalaşanlar oldu. Diğer müşteki işçiler Enes Dilber’in para aldığını iddia etti. Enes Dilber, patlamada ciddi yaralandığı için masraflarının çok olduğunu bir kısmının SGK tarafından karşılanmadığını, patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi.

Avukatların “15 Eylül’de verilen ifadenizi hatırlıyor musunuz?” sorusuna Enes Dilber, “Benim kafam yerinde değildi. Savcı bana baskıyla soru sordu” dedi. Bu sırada savcının kürsüde olmaması nedeniyle müştekiler vekili itiraz etti ve savcı geldi.

Çin Mahallesi’nde hiç denetim olmadığını ve Bakanlıktan kimsenin uğramadığını söyleyen Enes Dilber, “Sanıklardan şikayetçi değilim” dedi.

İş yerinde ekipmanların tamamının olduğunu söyleyen Enes Dilber “Ancak kendi inisiyatifimizle giymedik. Giyseydik bu kadar hasarımız olmazdı” diye konuştu.

Müştekilerin avukatları, “İfadenizi hatırlamıyorsanız hatırlatmak için okuyacağım” diyerek Enes Dilber’in 15.09.2020 tarihli ifadesinin okumaya başladı. Enes Dilber 15.09.2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını söyledi. Enes Dilber’e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, barutun patlama günü kurutulduğunu doğruladı. Ramazan’a (yaşamını yitiren işçi) barut yapımının öğretildiğini doğruladı.

Yaralanan başka bir işçi Enes Dilber’e “Sıfırdan barut üretimi yapılıyor muydu?” diye sordu, Dilber “Ben barut üretimi yapıldığını bilmiyorum

Sadece kırıldığını gördüm” yanıtı verdi.

Ahmet Çağırıcı, Enes Dilber’e “Sıfırdan barut üretmiyor muyduk? Seyfi Abi barutu toz halinde tartmıyor muydu?” diye sorunca “Evet tartıyordu” dedi. Ahmet Çağırıcı, “Biz Çin Mahallesi’nde beraber çalışıyorduk. Simidimizi paylaştığımız zamanlar oluyordu. Kendisi 285 bin tazminat almış vicdanı rahat mı?” diye sordu, Enes Dilber yanıt vermedi.

Savcılık ifadesinde patlamanın nasıl olduğuna dair ayrıntılı bilgi veren Enes Dilber ise mahkemedeki ifadesinde patlamaları sadece mısır patlamasına benzetti. Dilber savcılık ifadesinde “Çin’den gelen 2 makine ile barut üretimine başlandı”, “Ramazan Kor Çinliden öğrendiği şekilde sıfırdan barut yapıyordu, en son 1 hafta önce yapmıştı” demişti.

MÜCELLA SERTER: YEMEK YEMEDİĞİMİZ ZAMANLAR OLUYORDU

Aranın ardından Müşteki işçilerden Mücella Serter’in ifadesiyle devam edildi. 2 yıl önce fabrikada yaşadığı kazada ayağının alçıya alındığını ama iş kazası sayılmadığını söyleyen Serter “Sayı yetiştireceğim diye yemek yemediğimiz zamanlar oluyordu” dedi. Torpil bölümünde çalışan, kronik hasta olduğu için pandemi döneminde işten çıkartılan ve 3 ay sonra tekrar işe dönen Serter, muska bölümünde işe başladığını belirterek şöyle devam etti:

“Patlama esnasında muska bölümündeydim. Başımdan yaralandım. Yürüyemiyordum. Ağzımdan ve burnumdan kanlar geldi. Uzun süre hiçbir şey duyamadım. Bize üretim konusunda baskı yapılıyordu. Yaptıkça ürünleri alıyorlardı. Ne kadar mal ürettiğimi bilemiyorum. Barut üretimi yapıldığına dair sadece duydum”

“Emir ve talimatları Nuray hanım, Hasan Ali ve Erşan Bey’den alıyordu bize iletiyordu.”

“Aslı Hanım’a güneşte kurutulan muskaların patlayabileceğini, korktuğumuzu söyledik. Muskaya koyduğumuz kimyasalların lavabolar gibi uygunsuz yerlede depolandıklarını söyledik.”

“Başka yerden gelen makineleri bizim olduğumuz bölüme yerleştirdiler. Ben de Aslı Hanım’a bu makinelerin kaldırılmasını zira patlama olursa kaçış yolumuzun kapandığını söylemiştim.”

NURAY CİHANGİR: PATLAMADAN ÜÇ GÜN ÖNCE AŞIRI ISINMA VARDI

Müşteki işçilerden Nuray Cihangir: “Patlamadan 3 gün önce Ayfer arkadaşım çağırdı. ‘Kızışma var’ dedi. Gidip baktığımda aşırı ısınma olduğunu farkettim. Her an patlama olacak diye korkmaya başlamıştım. Erşan bey geldi o kolileri taşıttı.”

“Çalışırken üzerimizde sürekli baskı vardı. Örneğin Ali Rıza Bey ‘bu işi yapan yapar yapamayan çıkar’ derdi.”

“Hepimiz elimizden geleni yapıyorduk ama korkuyorduk. Bizden 20-25 koli yapmamızı istiyorlardı ama biz ancak 10-12 koli yetiştirebiliyorduk. Çünkü korkuyorduk yaptığımız işin tehlikeli olduğunu biliyorduk. Bizim kullandığımız malzeme ile havai fişek bölümünde kullanılan madde aynıydı. Malzememiz bitince Çin mahallesinden bize patlayıcı 2 adıyla birer kova mal geliyordu ki üretime devam edebilelim.”

“8 yıllık çalışanım bize hiçbir zaman özel ve koruyucu giysi verilmiyordu. Malzeme konusunda sürekli sıkıntı çekiyorduk. Ekipman istemeyezdik. Hasan Ali Velioğlu istediğimizde çok kızardı”

SAADET KAYGIN: YANGIN ÇIKAN MAKİNEDE ÇALIŞMAMI İSTEDİLER

7 yıldır fabrikada çalışan müşteki işçilerden Saadet Kaygın: Patlama olunca yerlere düştük. Ben kızımla aynı fabrikada çalışıyorum. Patlamadan sonra gözlerim kızımı aradı. Patlayıcı malzemelerin kurutulması yapılması için rastgele yerlere konuyordu. Hiçbir usule uyulmuyordu.

Fabrikada bir makine vardı ve yanmıştı, yangın çıkarmıştı. Bir arkadaşımız o olayda yanmıştı. Beni o makinede çalışmaya zorladılar. Ben çalışmak istemedim. Korkuyordum. Ya burada çalışırsın ya da çıkışını veririz dediler. Daha sonra beni torpil bölümünde çalıştırdılar. Hasan Ali Velioğlu yanıma geldi sen o makinede çalışacaksın dedi. Bende bu konuyu Yaşar Coşkun ile görüşmek istedim, görüşme esnasında yanımıza Hasan Ali Velioğlu da geldi. Yaşar Coşkun bana sen hep öyle yanar dersen o makine yanar dedi. Beni 2 defa yanan makinede çalıştırmak istediler.”

ÖLEN İŞÇİNİN BABASI: 26 YAŞINDAKİ OĞLUMUN 19 PARÇA CESEDİNİ GÖRDÜM

Patlamada yaşamını yitiren işçi Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz: Ben 26 yaşındaki evladımın 19 parça cesedini gördüm. Çocuğumun kemiklerini gördüm. Ben sadece evladımı kaybetmedim. Eşim ve çocuğum da ölü gibi. Benim çocuğum Çin mahallesinde çalışıyordu. Çalıştığı yerde yanlışlıkla birisi yere bir sigara izmariti atsa orda patlama olacak haldeydi. Çocuğumun sadece kemikleri vardı, siyah poşetin içinde verdiler. Tüm sanıklardan şikayetçiyim. Bu fabrikaya bu ruhsatı veren belediye, valilik her kimse onlardan da şikayetçiyim.

Patlamada yaşamını yitiren Muhammet Aygünün ağabeyi Adem Aygün: Kardeşim sanıkların ihmali yüzünden öldü. Patlamadan sonra 7 gün boyunca kardeşimi oradan çıkartamadım. Ben hala bunun vicdan azabını çekiyorum. Sanık ‘8 aydır özgürlüğüm elimden alındı’ diyor. Ben 8 aydır ailemin yüzüne bakamıyorum kardeşimi kurtaramadım diye. Aslı hanım ve Ahmet beye teşekkür ediyorum. Ancak duruşmanın seyrini değiştiren olaylar da olabilir. Bu yüzden tüm sanıklardan şikayetçiyim mahkemeye de katılmak istiyorum. Denetlemeye gelip bizim böyle çalışmamıza sebep olanlardan da şikayetçiyim.

Fabrikanın torpil bölümünde çalışan Arife Gündoğdu: Yaralandım işverenlerden şikayetçiyim. Aslı hanım ve Asiye Hanım ve Ahmet Bey’den şikayetçiyim davaya katılımcıyım.

Torpil bölümünde çalışan Suzan Yıldız: Torpil bölümünde çalışıyordum ama herkes gibi her bölüme gönderiliyordum. Mutfakta bile çalıştım. Defalarca çizme, yağmurluk istedim verilmedi. Patlamada torpil bölümündeydim.

Müşteki Aysun Akkaya: Patlama sırasında muskaların havada uçuştuğunu gördüm. Torpilin ilaçlarını az miktarda taşıtılması gerekirken çamaşır leğenleri ile taşıtıyorlardı.

Dava verilen aranın ardından tekrar başladı.

Müşteki Erkan Ateş: “Merhum Erhan Ateş’in babasıyım. Oğlum gitti benim. Hepsinden şikayetçiyim”.

‘BİZ ÇALIŞTIK KAZANDIK ONLAR BİZDEN DAHA ÇOK KAZANDI’

Müşteki Fatma Görme: “Patlamadan 10 gün öncesinden şüphelenmeye başladım. Muska ile çalışmaktan tiksinmiştim. İşten çıkmayı düşünüyordum. Ama paraya ihtiyacım vardı. Hasan Ali, ufak patlamalar olduğunda kaçıştığımızda, hemen içeri işinizin başına diye bağırıyordu.”

“Mallar şişiyorlardı, kokuyordu. Muska işine başladıktan sonra işe gitmek istemedim ama tazminatı yakmak istemiyordum. İşini yapmayanlar, sayıyı tutturamayanlar çıksın gitsin diyorlardı. 60 yaşında bir insanım, ihtiyacım var. Akşam eve gelince şükrediyordum.”

“Köylerde iş kalmadı, mecbur çalışıyorduk. Biz çalıştık kazandık, onlar bizden daha çok kazandı. 60 yaşında başka nerede iş bulurdum ki?”

Müşteki Gülizar Erdoğan: “Daha önce dışarıya sermiş olduğumuz ve depoladığımız muskaların olduğu yerden dumanların yükseldiğini gördüm. İlk patlama burada oldu.”

“Biz birkaç arkadaşımız ile birlikte İSG Uzmanı Aslı Angın’a patlamadan 2 gün önce çok tehlikeli bir iş yaptığımızı, fazla ürünle çalışmamamız gerektiğini ve kızıştığını söylemiştik. O da yetkililere ilettiğini söylemişti.”

“Ben patlamanın o gün olacağını kesinlikle bekliyordum. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı ve baskı yapıyorlardı.”

Müşteki Gülten Tarım: Muska bölümünde çalışıyordum. Sayımı yapmama rağmen benden daha fazla sayı istiyordu ustabaşı. Arkadaşlarıma bir şey demesinler diye ben onlara da yardım edince bana kızıyorlardı.

DEPOYA GİTMESİ GEREKEN MAL BİZİM JELATİN BÖLÜMÜNDE DURUYORDU

Müşteki Hasan Bozdağ: Ben bahçıvan olarak çalışıyordum, patlamadan önce 1,5 ay boyunca Kosova’ya yapılan muskanın jelatin bölümünde zorla çalıştırıldım.

“2 sene boyunca yaptığımız işin tehlikesine yönelik hiçbir eğitim almadım. Verilen eğitimler de barutla havai fişekle alakalı değildi.”

4 numaralı depo benim çalıştığım bölümün karşısındaydı burada muska kızışmıştı, görmüştüm. Muskaların imha edilmesi gerekirken muskaların gök bombalarının yanına konmasıyla patlama oldu.

Depoya gitmesi gereken mal bizim jelatin bölümünde duruyordu. Sorduğumuzda depolar tıklım tıklım dediler.”

“Depolar tıklım tıklım dolu oluyordu. Malları koyacak yer olmuyordu. Hasan Ali de bunları gök bombalarının oraya taşımamızı istemişti. Zira bu malları alan, taşıyan, yükleyen ve düzenleyen bizdik.”

“Kolilerin içindeki patlayıcılar sıvılaşmıştı. Onları kuruması için siyah poşetler üzerinde güneşe serdik.”

“İlk patlama 4 numaralı depodan çıkmıştır. Kapısı açıkken bile içeriden sıcak hava yüzümüze vururdu.”

“Muskaların imha edilmesi gerekirken muskaların gök bombalarının yanına konmasıyla patlama oldu. Depoya gitmesi gereken mal bizim jelatin bölümünde duruyordu. Sorduğumuzda depolar tıklım tıklım dediler.”

“Ben bahçıvanım. Havai fişekten, gök bombasından, muskadan, jelatinden anlamam dememe rağmen çalıştırdılar.”

Müşteki Melike Taş: “Yaşar Bey’in asistanıydım. İlk patlama olduğunda saklandık. Yaşar bey bizi gördüğü halde kurtarmaya çalışmadı. Arkasını dönüp gitti. Bütün sorumluluk Yaşar Bey’in kendisine aittir. Kendisinden şikayetçiyim.”

Taş’ın savunması üzerine Sanık Müdafii Avukatı Abdurrahim Burak “Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani, sen nasıl böyle bir şey söylersin üslubunu takın” sözleriyle müşteki Melike Taş’a baskı kurmaya çalıştı.

Müşteki Meryem Akkaya: “Muska bölümünde çalışıyordum. Nuray Cihangir bana gelip ‘sonumuz hayırlı olsun, muskalar ısınıyor’ dedi. Erşan Ustaya da söylemiştik. Patlayacaklarını bile bile deneme yaptırdılar.”

“Barutların fabrikada üretildiğini biliyorum.”

Müşteki Meryem Yılmaz: “Hasan Ali ‘Ben ne dersem olacak’ derdi. İşçiyi sürekli aşağılama vardı.”

“Torpil bölümünde çalışırken patlama oldu. Muskaların koyulduğu depoda ilk patlama oldu. Sonra diğerlerine sıçradı.”

Müşteki Nigar Ateş: “Merhum Erhan Ateş’in eşiyim. Eşim çin mahallesinde çalışıyordu. Eşim bana zaman zaman barut yapıldığını ama kendisinin yapmadığını söyledi. Ben bunların hepsinden şikayetçiyim. Benim canımı benden aldılar.”

“Sizden adalet istiyorum. Sonuna kadar davaya katılacağım.”

Müşteki Nuray Alemdar: “Biz malları yaparken Ayfer Cerrah jelatin yapıyordu. Onun yanına gittiğimde kolilerin çok ısındığını söyledim. Kolilerin kokusu dayanılır gibi değildi. Ayfer Cerrah bunu Erşan ve Hasan Ali’ye söyledi.”

“Çok defa kolilerin kızıştığını, koktuğunu söyledik. Bizi dinlemediler. Patlamadan 2 gün önce koliyi tutmuştum. Koliler ateş gibiydi. Arkadaşıma çıkalım, patlarsa buradan sağ çıkamayız dedim.”

“Arkadaşım jelatin yaparken poşetler eriyordu. Arkadaşıma git idari binaya bunları göster dedim.”

“Patlama muska bölümünde oldu.”

Müşteki Nuray Aydın: “Koliler ısınıyordu, çok kötü kokuyordu. Ayfer herkese bildirdi. Yaşar Coşkun bile geldi sonra tuvaletlere bakın dedi. Gittim tuvalete baktım orası temizdi. Kolileri tutunca ateş gibiydi. Korktuk patlayacağını anladık. Alışıktık, hep patlıyordu.”

Müşteki Nurten Işık: “Bahçıvan olarak çalışıyordum. İşim bitikten sonra aynı kıyafetlerle torpil bölümüne gidip çalışıyordum.”

Müşteki Saime Algan: “Olay anında torpil bölümündeydim. Alev yükseldi, kendimi yerde buldum. Hiçbir şey görmüyordum. Kendime gelince dışarı çıkmaya çalıştım. Dışarısı görünmüyordu. Muska bölümünün alt tarafından patlama oldu.”

Müşteki Salih Çelik: “Merhum Havva Çelik’in eşiyim. Benim eşim çalışmaması gereken yerde çalıştığı için patlamada hayatını kaybetti. Biz 2 gündür burada rezalet çekiyoruz. Bu rezaleti bize niye çektiriyorsunuz?”

Müşteki Suzan Deniz: “Bile bile oldu, defalarca uyarıldılar. Bir şey olmaz siz çok bilmeyin dediler, dinleseler bu faciayı yaşamayacaktık. Bu olay bağıra bağıra geldi.”

Müşteki Uğur Fide: “Denetlemeye gelindiğinde önceden birçok bölge boşaltılırdı. Daha önce birçok kez patlama oldu. İş kazası oldu. Yapmak istemediğimiz ilaçları bize zorla yaptırdıkları oluyordu.”

Müşteki Ayşe İsmail Tevfikoğlu: “Olay sonrası Yaşar Coşkun’un eşi olduğunu söyleyen ve Ali Rıza’nın torunu olduğunu söyleyen kişiler, dosyaları almak amacıyla ofislere girdiler. Onlara engel olmak için müdahale ederek jandarmaya delil kaçırdıklarını söyleyerek şikayet ettim.”

YAŞAR COŞKUN MÜŞTEKİLER ÜZERİNDE BASKI KURMAYA ÇALIŞTI

Müştekilerin şikayetleri ve katılma talepleri alınırken Sanık Yaşar Coşkun’un soru sorma bahanesiyle müştekilerin üzerinde baskı kurmaya çalıştığı görüldü. Patron Sanık Yaşar Coşkun “Müştekiler Aslı, Asiye, Ahmet’ten Allah razı olsun doğruları konuştuğu için diyorlar, biz yalan mı konuşuyoruz” dedi.

NE OLMUŞTU?
Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm üzerine kurulu Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020 günü saat 11.15 sularında patlamalar meydana gelmişti. Yaklaşık 50 kilometre mesafeden, kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı.
Patlamaya ilişkin gözaltına alınan aralarında fabrika sahibinin de bulunduğu 5 şüpheli tutuklanmış, bir zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Patlama ile ilgili iddianamede, 5’i tutuklu 7 kişi hakkında 22 yıl 6’şar ay hapis cezası istenmişti.
Öte yandan kontrollü imha amacıyla Adapazarı ilçesi Taşkısığı mevkisine getirilen fabrikadaki patlayıcıların, 9 Temmuz’da saat 11.35 sularında kamyondan indirildiği sırada meydana gelen patlamada da 3 asker yaşamını yitirmiş, 8 jandarma personeli ile kamyon şoförü de yaralanmıştı.


İlgili haberler
Hendek davası | İşçi kadınlar ‘Haline şükret’ diye...

Hendek Davası bugün. Coşkunlar havai fişek fabrikasında çalışan ve patlama sırasında çalışan kadın i...

Sakarya’daki patlamada yaralanan işçi: Her gün o k...

Sakarya’daki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamadan yaralı kurtulan işçi Müzeyyen Topaloğ...

Coşkunlar havai fişek fabrikası patlaması davası:...

Sakarya’daki havai fişek fabrikasında 7 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya dair ilk davanın ilk d...