Memleketin gündeminin koronasalgını olduğu bugünlerde kadınların yaşadığı şiddet görünmez olurken, 10 gün içinde10 kadın öldürüldü. İstanbul Gazi Mahallesi’nde oturan, Küçükköy’de bir markette çalışan, 22 yaşındaki Buse Güler ise barışma teklifini kabul etmediği Cemal Albayrak tarafından 21 Mart akşamı iş çıkışında 4 kurşunla vuruldu ve o günden bu yana yaşam mücadelesi veriyor.
Buse’yi tehdit ederek ilişki içinde tutmaya, onu kaçırmaya ve zorla evlenmeye ikna etmeye çalışan zanlı ise tutuklu. Anne Arzu Güler her gün hastaneye giderek kızının kendilerine bir işaret vermesini bekliyor.
‘Buse’nin şu an durumu nasıl?’ diye sorduğum anne Güler, “Direniyor” diyor. Güler devam ediyor: “Hâlâ yoğun bakımda, hâlâ makinelere bağlı şekilde yaşam mücadelesi veriyor. Bekliyoruz, her geçen saniye bizim için umut oluyor, ama inşallah her şey güzel olacak diye umut ediyoruz.”

Buse Güler

BÜYÜKLER ARAYA GİRDİ ‘ŞİKAYETÇİ OLMAYIN’ DEDİ

Buse’nin Cemal Albayrak tarafından geçmişte kaçırılmaya çalışıldığını söyleyen Arzu yaşanan süreci şöyle anlatıyor: “Kızım bir ara onunla konuşmuştu, ayrılınca kızımı kaçırmaya kalktı. Kızım bizi aradı, bizse ‘Tamam, gelin isteyin düğün yapalım’ diyerek çocuğumuzu kurtardık açıkçası. Yaşanan olaydan sonra Gazi Mahallesi’ndeki polis merkezine gittik. Bize ‘Olay burada gerçekleşmediği, Sarıgazi’de gerçekleştiği için oraya gideceksiniz. Orada suç duyurusunda bulunup orada şikâyetçi olmak zorundasınız’ dediler. Gece olmuştu artık, ertesi gün yapalım dedik, ertesi gün de büyükler araya girdi. ‘Cahillik yapmış, hepimiz aynı milletin insanlarıyız’ gibi şeyler söylediler. Hakkında birçok dava olduğunu da öğrendik bu süreçte. ‘Bu da olursa hapse girecek’ dediler ve biz de bir kerelik affedelim, bizim çocuğumuzdan uzak dursun da diye düşündük. Kendisi de bir daha rahatsız etmeyeceğini söyledi. Ailesi sahip çıkacaktı, çok uzun süredir ses soluk çıkmadı. Böyle bir şey yapacağı hiç aklımıza gelmedi ki. Daha önceki kadın arkadaşlarına da bu tarz şeyler yaptığı için hakkında zaten şikâyet dilekçeleri, savcılıkta iddianameler varmış. Bu kadar ileri gidebileceğini hiç tahmin etmedik, kimse tahmin etmedi yoksa önlemimizi çok erken alırdık.”
5-6 aylık sessizlik sonrası olayın yaşandığını vurgulayan anne Güler , kızının anlattığı kadarıyla zanlının öfke kontrolü olmayan biri olduğunu söylüyor. “8 tane ablası var, ablaları tarafından şımartılmış, her istediği yapılmış bir insan” diyen Güler ekliyor: “Kendi emeğiyle bir ekmek almış insan değil. Tabanca alabiliyor, o tabancayı bir şekilde bulabiliyor, alkol kullanabiliyor ya da kumar oynayabiliyor. Böylesi bir insan. Bu kadar kötü alışkanlığı olan bir insanla nasıl gelecek kurmak düşünülebilir ki!”

‘KİMSENİN KURBANI OLMAK İSTEMİYORUZ’
“Türkiye, ataerkil bir toplum diyerek bunun altına sığınıyoruz” diyen Güler son söz olarak şu çağrıyı yapıyor: “Kadın cinayetlerini durdurmak, kadına yönelik şiddeti, öfkeyi kadınların üzerinden kaldırmak istiyorsak lütfen erkek çocuğu diye bir kavramı kaldıralım aradan çocuğumuz, çocuklarımız... Biz kendi canilerimizi kendimiz yaratıyoruz. Rabbim evlat acısını hiç kimseye vermesin, onun ailesine bile göstermesin, istemiyorum, ama adalet istiyorum kızım için. Bugüne kadar şiddete maruz kalmış bütün kadınlar adına adalet istiyorum. Bireysel düşünmüyorum, toplumsal düşünüyorum. Bugün Buse yarın Ayşe öbür gün Fatma hiç önemli değil. Biz kimsenin kurbanı olmak istemiyoruz.”