Bu kader olamaz!
Ürettiği kahve makinesini kullanamayan, tişörtü giyemeyen, yemeği yiyemeyen kadınlar... Ürettiğimiz hiçbir şeye sahip olamamak kaderimiz olamaz!

“Dünyaca ünlü markalara çalışmak... Giyimden gıdaya, mobilyadan beyaz eşyaya, akla gelebilecek her şeyi üretenler bizleriz. Düşünsenize mutfakta işlerimizi kolaylaştıracak farklı farklı küçük ev aletleri üretiyoruz. Fakat hâlâ cezvede kahve yapıyorum. En çok istediğim şey bir çamaşır kurutma makinesi. Çok kullanışlı ve ev daha az kirleniyor. Ama benim için hayal bunu alabilmek. 20 yıllık çamaşır makinesi bozuldu, yenisini alamıyoruz. Babam ‘Ne olacak yaz bitinceye kadar çamaşırları elde yıka’ dedi anneme. Kadın 7 kişinin çamaşırını balkonda elde yıkıyor.”

“Çalıştığımız fabrikada çok güzel Lakost tişörtler dikiyoruz. Üstelik piyasa fiyatı da çokmuş. Bunları dikerken bazen kendimi çok özel hissediyorum. Çünkü ünlüler giyiyormuş. Ama ben bu yıl çocuğa okul forması alacak güçte değilim. Ben de geçen yıldan küçülen formanın okul armasını düzgünce kesip pazardan ucuza aldığım aynı renk bir penye tişörte diktim. Nasıl fikir? Elimden her iş gelir benim. Ne de olsa ünlülere Lakost dikiyorum. Tıpkısının aynısı oldu gibi. Çocuk biraz üzüldü falan ama yapacak bir şey yok.”

“Çok çeşitli, en güzel yiyecekleri hazırlıyoruz. Akla gelebilecek her şey var. Pizzalar, sandviçler, mantılar. İçinde olunca insanın canı pek çekmiyor. Sürekli gördüğümden olsa gerek. Fakat markete gidince almak istiyorum; param yetmiyor. Bütün gün benim ürettiğim bu yiyecekleri alamadan eve dönmek ne tuhaf şey. Çok yoğun oluyor kışları. Bazen çocukların beslenme çantasına koymak istesem de ne mümkün! Bir paket pizzaya vereceğim parayı düşünüp kendimi ekmek fırınının önünde buluveriyorum. Az hamur alıp evde salça varsa üzerine sürüp veriyorum fırına. Bu hem akşam yemeği oluveriyor hem de artanı, çocukların ertesi günkü beslenmesi. İyi ki o kadar para verip ürettiğim bu pizzayı almamışım.”

Kim bu sözlerin sahibi? Beyaz Eşya Üreticisi Nazlı, kahve yaparken biraz zamandan tasarruf etmek isteyen Arçelik İşçisi Gül, yıllardan beri ürettiği Lakost’u bir defa giymeyen Derya, çocuklarına beslenme koyamayan Gıda İşçisi Ceylan. Aslında isimlerin pek bir önemi de yok. Hepsi farklı fabrikalarda çalışan, yoksullukta aynı kaderi yaşayan işçi kadınlar.

Bu kadınların şimdilerde ortak bir dertleri daha var. Okullar açılıyor. Ne kırtasiye ne de okul kıyafeti alacak paraları var. Aldıkları asgari ücretin artık bir değeri yok, “Ne yapsak acaba?”diye düşünüyorlar.

YA ÇALIŞACAK YA OKULU BIRAKACAK

“Yardım kuruluşlarına gitsek, destek istesek verirler mi? Vermezler çünkü sigortalı çalışanız. Dayanışma amaçlı kurulan sosyal medya hesapları var, oralara yazsak? Bu defa da demezler mi ‘Sen çalışıyorsun’ derler. Ben de olsam derim. Ama bilmezler ki çalışanın da artık iki yakası bir araya gelmiyor.” Bu sözler de ağustos ayının başından itibaren okul malzemeleri için Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvuran yüzlerce kadına ait. Geçtiğimiz yıl da benzer bir tablo vardı. Bu yıl çalışan kadınların da yoğunlukla talep oluşturduğu bir durum var. Çalışıp da yetememek, kadın emekçilerin ruh halini de etkiliyor. “Bugün bulduk mu yiyen canlılara döndük. Buzdolabında iki günlük kahvaltılık malzeme yok artık.” Bu sözler market alışverişinde bir koli yumurta, bir paket süt, yarım kilo peynir ve yarım paket tavuk göğsü alan Hatice’ye ait. Kasaya sohbet ederek geliyoruz. Sırayı ona veriyorum. Ürünlerini kasadan geçirdikten sonra bu aldıklarını kredi kartına 6 takside bölmesini istedi kasiyerden. Belki de 3 günde tüketilecek bu yiyeceğin parasını 6 ayda ödeyecek. Hatice 15 yıldır aynı fabrikada çalışan, 3 çocuk annesi bir işçi kadın. Yıllardır asgari ücretten sadece 200 lira fazla para alıyor ve fabrika haricinde ek işlere gidiyor. O da bu yıl çocuklarının okul ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olduğu için lise çağında olan iki çocuğu mahalledeki tekstil atölyesinde çalışıyor. “Başka çare yok. Ya çocuklar kendi masrafları için çalışacak ya da okulu bırakacaklar” diyor.

Geçinmek için türlü yollar denese de işçiler, artan hayat pahalılığına karşı insanca yaşanacak ücretler verilmediği sürece geçinmek mümkün değil. Bu koşulların değişebilmesi, birlikte mücadele etmekten geçiyor. Ürettiğin hiçbir şeye sahip olamamak, çocuğuna yeni bir kıyafet alamamak kader olamaz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Tekstil işçisi kadınlar: Ezilmek için dünyaya geld...

Dudullu OSB’de çalışan tekstil işçisi kadınlarla görüşüyoruz. Çocuğunu üniversiteye gönderemeyen, be...

Ücretimiz bir kira ancak ediyor

İMES'te iş ilanı panolarının önünde onlarca kadın ve erkek iş arıyor. Bunu patronlar biliyor. Bizi i...

Uzaktan çalışma: Ne fırsat ne denge, sadece yoğun...

Muhasebe alanında bir firmada uzaktan çalışan Merve ile bu müjde gibi anlatılan esnek çalışma modeli...