Bekçilerin yeni yetkileri şiddet ve tacize davetiye çıkarıyor!
Avukat Tennur Koyuncuoğlu, bekçilere verilen yeni yetkilerin kadınlara nasıl yansıyacağına dikkat çekti…

Çarşı ve mahalle bekçilerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile özlük haklarını düzenleyen kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. 

Yasanın ilk maddesine göre “genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak üzere, emniyet ve jandarma teşkilatlan bünyesinde “silahlı bir kolluk” olarak çarşı ve mahalle bekçileri istihdam” edileceği belirtildi.

1966 tarihli yasanın salt “halka hizmet” amacından farklı olarak, yeni yasada “genel kolluk güvenlik yardımcılığı” kapsamında ele alındı. Bu durum genel gerekçede bekçilerin; “atandıkları mülki sınırlar içinde adli, önleyici, koruyucu görev ve yetkileri ile halkın istirahat, sağlık ve selametini sağlamaya yönelik” olarak görevlendirilip, yetkilendirildiği belirtildi. Ama halkın istirahat, sağlık ve selameti sözleri belirsizlik taşıyor. Düzenlemenin tamamına bakılınca ise, yasa halka hizmet amacı dışında, halkı baskılamak, zorlamak anlamıyla öne çıkıyor.

Yasanın 5. maddesi bekçilerin “halka yardım görevinden” söz ediyor. Aynı maddenin b ayırımında ise, “Yardıma ihtiyaç duyduğu değerlendirilen, şiddet mağduru veya şiddete ya da istismara uğrama riski taşıyan kadın ve çocukları, kimsesizleri, engellileri ve acizleri en yakın genel kolluk birimlerine teslim edileceği” açıklanıyor.

Kadının talebine göre mi yoksa, direkt mi kolluk güçlerine gönderileceği belirsizlik taşıyor. Hali hazırda 6284’ün uygulanmasında çokça sorun yaşanırken bu sorunun çözümünde en ufak bir adım atmayan devlet, bir de 6284’ten bihaber bekçileri kadına yönelik şiddet gibi durumlarda çözümmüş gibi sunuyor… Bekçilerin kadınları kolluk kuvvetlerine ulaştırması elbette önemli, ancak asıl sorun kolluk güçlerinin kadına yönelik şiddete karşı ne kadar kadınlara yardımcı olabildiği… Şiddete uğrayan kadınları tekrar evine gönderen, ‘barışın’ diyen, şikayetinden vazgeçiren kolluk güçleri varken, bekçilerin bunu yapıp yapmayacağı bile belli değil. Çünkü kolluk güçlerinin kadınlara bu muamelesine karşı herhangi bir yaptırımı, ya da bu sorunu iyileştirme uğraşısı olmayan devlet, bekçileri de bu konuda denetlemeyecektir elbette.

Yasanın 6. 7. ve 8. maddelerinde bekçilerin ayrıca “önleyici ve koruyucu görev ve yetkileri” birincil genel halka hizmet görevlerini adeta hiçe sayıyor!

Yasa’nın 6. Maddesini açalım:

a)görevlendirildikleri bölgede devriye hizmeti yürütmek,

c) Görev saatleri içerisinde vakıf oldukları şüpheli durum veya kişileri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirmek,

ç) Kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri almak,

d) Görev bölgeleri içinde uyuşturucu madde imal edildiği, satıldığı veya kullanıldığından, kumar oynandığından ya da fuhuş yapıldığından şüphe edilen yerleri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirmek, olarak açıklanmaktadır.

Bu açıklamalar, kadınların yaşam biçimine saldırı anlamına geliyor bir yandan da. Devriye hizmeti kime, neye göre müdahale edecek? İnsanların kahkahalarını, eve dönüş, yatış saatlerini mi izleyecekler? Şüpheli durum ve kişilerden ne kastediliyor? Siyah ırk, yabancılar, göçmenler, azınlıklar, evsizler, aleviler mi gözlenecek? Kadınların geç saatte sokakta olmaları, açık, kapalı giysileri şüpheyi davet edecek mi? Kısa şortlar takipte mi olacak? Kim kimden rahatsız ince ayarları nasıl belirlenecek? Öyle ya Gebze’de Gençlik Merkezi Kütüphanesine şortla gelen genç kadını “müdür bey rahatsız oluyor, bacakların belli oluyor” diyen artık bekçiler mi olacak? Kamu düzeni ne zaman, hangi gösteri, yürüyüş, karışıklıkla bozulmuş olacak? 8 Mart kutlamalarına, cumartesi annelerine, greve, basın açıklamalarına müdahaleler önce bekçilerden mi gelecek?

Yasanın 7. maddesinde bekçilere tanınan “durdurma ve kimlik sorma” 8. maddede Adli görev ve yetki ile “yakalama” ayrıca 9. maddedeki “zor ve silah kullanma” yetkileriyle, bekçilerin eksilen polislerin yerine geçirildiği anlaşılıyor. Bu noktada devlet ‘polis devleti’ne dönüşmüş, temel insan hakları çiğnenmiş ve hukuk iktidarın, yürütmenin yönetimine alınmış oluyor.

Yasa’nın 7. maddenin gerekçesinden, “durdurma” ile kadınlara karşı yapılabilecek şiddet saldırılarının her türlü çeşidi örnekleniyor aslında:

Durdurma yetkisi önce “kimlik sorma hakkı” veriyor. Herkes nüfus cüzdanı, pasaport veya diğer resmi bir belgeyi göstererek veya başka bir suretle kimliğini ispat etmek zorunda yani. Kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal genel kolluk görevlilerinin haberdar edilmesi öngörülüyor. Kimlik edinemeyen özellikle göçmenler için, bu zorunluluk kötü kullanımlara yol açacak.

Durdurma yetkisi “elle üst arama “ hakkı tanıyor. Her ne kadar; makul bir sebebin bulunması aransa da, bu kişiyle kurulacak iletişim süresince kişiyi durdurulması ve bekletilmesi, demek. Kadınlar için sarkıntılık ve tacize uğrama tehlikesi açık bir yetki. Ki bugüne kadar medyaya yansıyan olaylarda bu durumun yaşandığını da çokça gördük. Şimdi bu bir ‘devlet yetkisi’ olarak garantiye alınıyor. Yasanın gerekçesinde ”sıvazlama” denetimine yer veriliyor. İtirazlar üzerine sıvazlama sözü çıkarıldı. Yoklama kaldı. Ancak kelime dışında bir şey değişmedi. Çünkü elle üst arama denetimi, bir tür sıvazlama ile gerçekleştirilen yoklamadır. Bu yetki kullanımı Anayasa’ya göre kişinin beden bütünlüğüne aykırı!

Artık her şey olası! Geceleyin korkan bir kadının telaşlı yürüyüşü, elinde kocaman çantası ya da neşeli, keyifli görüntüsünden kuşkulanılabilir, yoklanabilir, ‘kuvvetli şüphe’ olarak değerlendirilirse çantasına el koyulabilir… Kadının bir arkadaşıyla samimi yakın ilişkisi tüm kuşkuları üzerlerine çekmeye yetebilir. Özellikle parklar özel çekim yerleri olacak…

Yasanın 8. maddesinde, çarşı ve mahalle bekçilerinin kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamak amacıyla ifa edeceği adli görev ve yetkileri, 9. maddesinde çarşı ve mahalle bekçilerinin 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16. maddesi kapsamında zor ve silah kullanma yetkisini haiz olduğu belirtiliyor. Böylece bu maddeyle “bekçilerin polislerin görev ve yetkileriyle açıkça eşitlenmeleri” kabul ediliyor. Bu durumda; yoklama ve muhafaza altına alma yetkisi, kimlik sorma yetkisi, yoklama kontrol yetkisi, yoklama ve muhafaza altına alma yetkisi, zor kullanma yetkisi, silah kullanma yetkisi ve suça el koyma yetkisi açısından çarşı ve mahalle bekçileri polislerle aynı konumda.

Şiddet gören kadınların adalete erişme, ücretsiz bir avukata başvurmasını kolaylaştırma, 6284’ün gereğince uygulanmasını sağlamayan iktidar her mahalleye yeni bir şiddet gücü yerleştiriyor. Devletin zor güçleri arttıkça, daha da yetkilendirildikçe halk daha da nefessiz bırakılmaya çalışılıyor. Eril güç çareyi zor güçlerinde arıyor. Oysa ‘nefes alabilmemiz’ için çare bu zorbalıklara karşı mücadele edecek olan kadınlara ve onların direniş örgütlerine kalmıştır.


İlgili haberler
Kadınlardan bekçilere itiraz: Şiddet, taciz, tecav...

Şiddeti, tacizi, tecavüzü, cinayetleri önlemek bir yana, kadınların kamusal alandan çekilmesine yol...

Taciz için şikayete gittiği emniyette bekçinin tac...

Taciz şikayetiyle emniyete giden kadının adını öğrenen bekçi, kadını sosyal medya hesabından takip e...

Bir kadını darbettiği iddiasıyla açığa alınan bekç...

Burdur'da N.A. adlı kadını darbettiği iddiasıyla mahalle bekçisi A.U görevden uzaklaştırıldı ve hakk...