Baskının ve şiddetin habercisi: Kadın intiharları
Psikolog Banu Bülbül, 28 günde en az 28 kadının intihar ettiği ülke tablosunu değerlendirdi. ‘Bu tablo şiddet, işsizlik, yoksulluk, eşitsizlikle katmerlenen umutsuzluk karşısında bir çığlık’

Geçtiğimiz ay yani Ağustos ayında yaşanan kadın intiharlarının ulaşabildiğimiz bulgularını incelediğimizde üzücü ve ürkütücü bir gerçekle kaşılaşıyoruz. Geçtiğimiz 28 günde 28 kadının intiharı denediğini ve bu kadınların pekçoğunun da yaşamını sonlandırdığını görüyoruz.

28 GÜNDE 28 KADIN İNTİHARI! Yerel ve ulusal basından derlediğimiz olayları görüntülemek için tıklayın

KAÇI GERÇEKTEN İNTİHAR, KAÇI CİNAYET?
İntihar eden kadınların önemli bir bölümü yoksul kadınlar, büyük şehirlerde yaşamıyorlar. Şiddet, baskı, yoksulluk, işsiz kalma (atılma, atanamama) gibi intihar nedenleri sıralanıyor haberlerde. Ayrıca kocasını yaralayan bir kadının hayatta kalmayı başarma deneyiminden öğreniyoruz ki; aslında kocası tarafından ilaç içirilerek intihara zorlanmış. Bu bilginin kendisi dahi intiharların kaçının gerçekten intihar olduğunu, kaçınınsa cinayet olduğunu sorgulatıyor bizlere. Ölümlerin bir bölümünün intihar kılığına sokulmuş cinayetler olduğunu tahmin ediyoruz. İntihar olanlar içinse o kadınların ölüme ilişkin bir tercihte bulunduğunu söylemek çok zor. Çünkü kadınların seçenekleri dar alanlara hapsediliyor genel kabullerce. Kadınların, hayatı, anlamını sorgulayıp varoluşsal çatışkılarını gündem ederek, ya da salt yaşadığı psikolojik zorluklar nedeniyle kendilerini öldürmediklerini anlamak için ülkeyi tanımak ve bu haberleri ard arda okumak yeterli oluyor.

İNTİHARA İLİŞKİN CİNSİYETÇİ KABULLERİ SARSAN TABLO
İntihar edenlerin genellikle erkekler olduğu, kadınlar intihardan söz ettiğinde kendi gerçeğini ‘abarttığı’, ilgi çekmek ihtiyacında olduğu ve intihar girişimlerinin ya da söz ettiği intihar düşüncelerinin ciddiye alınmaması gerektiği gibi yaygınlaşmış görüşler var. İncelediğimiz örnekler bu yaygın kabulleri de sarsıyor. Sadece ağustos ayında intihar eden kadınların seçtiği yöntemlere bakalım; zirai ilaç içme, kendini asma, bileklerini kesme... Hepsi sonuç almaya dönük girişimler ve intihar eylemlerinin önemli bir bölümü de ölümle sonuçlanıyor zaten. Bu durum bize kadınların intihar düşüncelerini, ifadelerini ciddiye almanın önemini anımsatırken, yaygın kabullerdeki cinsiyetçi algıyı da bir kez daha ortaya seriyor.

BU KARANLIK İNTİHAR TABLOSU BİZE KADINLARIN YAŞAMI HAKKINDA NE SÖYLÜYOR?
Bu haberleri okumak dahi zor. Ama bir ölüm gerçeğinin gözlerinin içine bakar gibi okumayı başarıp üzerine düşündüğümüzde bazı sonuçlar da beliriyor beraberinde. Sıralamak belki anlatmayı kolaylaştıracaktır.

Artış, kadınların umutsuzluğunun arttığına işaret
* Kadın intiharlarındaki artış kadınların umutsuzluğunun, çaresizliğinin artışıdır. Baskının, şiddetin artışının habercisidir. Her bir intiharın nedenlerini araştırmak üzere peşine düşmek ilgili bakanlıkların sorumluluğundadır. Nasıl ki işyerinde ölen bir işçi için ihmal, şiddet, cinayet olasılıkları aklımıza geliyorsa evinde ölü bulunan her kadın içinde cinayet olasılıklarına ilişkin titiz incelemeler yapılmalıdır.

İşsizlik, yoksulluk şiddeti katmerlendiriyor, kadınlar üstündeki baskıyı arttırıyor
* İşsizlik ve yoksulluk arttığında, eşitsizlikler belirginleştiğinde sürecin zorluğunu en yoğun biçimde yaşayanlar kadınlardır. Genel işsizlikteki artış kadın işsizliğindeki katmerli artış, toplumdaki genel yoksullaşma kadınların misliyle yoksullaşması anlamına gelir. Yoksul ve işsiz bir kadının şiddetin ve baskının muhattabı olma olasılığı daha da yüksektir.
Zorlu yaşam koşullarının varlığı elbette psikolojik sorunları beraberinde getirir. İntiharların nedenlerinin araştırılması gerektiği gibi ruhsal sıkıntıların da nedenlerinin araştırılması gerekir. Oysa özellikle kadınlar söz konusu olduğunda (çünkü işgücüne katılım ve işgücü kaybı ya da sağlık maliyeti olarak sağlık sorunları verilerde yer buluyor genellikle) gerekli araştırmaların yapılmadığı hepimizin malumu. Bu nedenle kadınlara ücretsiz ve kadından yana ruh sağlığı hizmetinin ulaştırılması elzem görünüyor. Ancak nedenleri ortadan kaldırılmadan psikolojik sorunların çözülmesinin mümkün olmadığı da unutulmamalı. Örneğin kişinin değer görmediği, üretkenliğinin önlendiği, sevgi ve kabule dayalı ilişkilerin içinde olmadığı bir durumda depresyonu tedavi edilebilir mi? Ya da sürekli şiddet tehdidi (psikolojik, ekonomik ya da fiziksel olarak) altında bulunan bir kadının kaygı bozuklukları ortadan kalkabilir mi? Olanaksız. Alanda çalışan ve kadınlar için bir şeyler yapmak isteyen ruh sağlığı uzmanları için en büyük zorluk hastalarının, danışanlarının sevgisiz ve şiddet dolu evlerden uzaklaştırılamamasıdır. Böylece kadınların yaşadığı çaresizlik onlarla çalışanlara da yansır. Kendini çaresiz hisseden bir insan topluluğu oluşturabilir.

Mülteci kadınlar tehdit altında
* Ağustos ayında intihar girişiminde bulunan kadınlardan ikisi mülteci. Yalnızlığı, dışlanmayı artırıp kaygıyı besleyerek kadınların hayatlarını zorlaştıran önemli bir olgu olarak karşılaşıyoruz zorunlu göçle. Ayrıca savaş ve bağlı travmalar kadın intiharlarını artıran yaşantılar arasında sayılmazsa intihara ilişkin söz eksik kalacaktır. Savaşa karşı barışın alanını genişletmek ve mülteci/sığınmacı kadınların görünürlüğünü artırmak, sorunlarını sahiplenmek, işçilerin göçmen işçilerle, kadınların göçmen kadınlarla dayanışmasını artırmak elzem bir mevzu olarak karşımıza çıkıyor.

İNTİHAR FİKRİNE KARŞI KORUYUCU MÜDAHALELER NELER OLABİLİR?
O kişinin güven, sevgi, kabul ve içtenliğe dayalı bir ortama kavuşması. İntihara neden olacağını ifade ettiği sorunun tanımlanması ve çözümü konusunda yalnız olmadığını hissetmesi. Bu düşünce acil ve tehlikeli bir hal aldığında nereye başvuracağını bilmesi. O kişinin güçlü yanlarının farkına varmasının ve pekiştirilmesinin sağlanması. Örneğin Ağustos ayında intihar eden, girişimde bulunan kadın öykülerine baktığımızda uzun süredir sorunlu ilişkileri sürdürmeyi başaracak, çok sayıda çocuğa bir de hayvanlarına bakım verecek, yoksulluk, baskı ve şiddetle uzun süre baş edecek kadar güçlü olduklarını görüyoruz. Sorun bir “güçsüzlük” sorunu olarak ele alınamaz. Belli ki bu kadınlar pek çok zorlukla baş edecek güce sahipler. Ancak yolun kritik bir yerinde yorgun düşüyorlar ve çaresiz hissediyorlar kendilerini. İşte o kritik anda aslında daha da önce onların yanında olabilmek, seçenekler oluşturmalarına destek olmak için ilgili tüm kurumların üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Devlet kurumlarının ihmali düşünüldüğünde ilgili kurumları dürtmenin, örgütlü çalışmalara hız vermenin ve en önemlisi kadın dayanışmasını yükseltmenin önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Örneğin, İzmir Kınık’da ölen ve hakkında intihar raporu düzenlenen Yonca Duman’ın ardından kadınların “Kadın Cinayetlerine dur de” diyerek yürüyüş yapması hepimize güç veriyor.


İlgili haberler
İntihar etti denen kadın dövülerek öldürülmüş

Erkeklerin vahşi cinayetlerinden biri İzmir’de ortaya çıktı. Kocası ve kayınpederi Yonca Duman’ın il...

KHK ile ihraç edilen kadın intihar etti

KHK ile görevinden ihraç edilen hemşire Sevgi Balcı intihar ederek yaşamına son verdi. Balcı'nın eşi...

28 günde en az 28 kadın intiharı!

Yerel ve ulusal basından derlediğimiz haberlere son 28 günde en az 28 kadın intihar girişiminde bulu...