'Bağımsız yaşamak istiyorum'
İktidar, Engelliler Haftası'nı verdiği 'lütufları' ilan etme gününe çevirmiş, çelenkler eşliğinde kutlamalara dönüştürmüş. Bu sırada engellilerin temel hakları göz ardı edilmeye devam ediliyor.

10-16 Mayıs haftası, Engelliler Haftasıydı. Bu hafta aslında kutlama değil farkındalık haftası. Amacı “Engelliler Haftası kutlu olsun” demek değil; yaşadığımız sorunların, bağımlılıkların ve yaşayamadığımız özgürlüklerin farkına varmak. Biz bu hafta içinde sevgi ya da kutlama değil; bizlerin farkına varılmasını, haklarımızın olduğunu ve bağımsızlığımızın bizimle beraber dile getirmenizi istiyoruz.

ENGELLİ TALEPLERİ EN TEMEL TOPLUMSAL TALEPLERDİR

Coğrafyamızda ve dünyanın genelinde savaşlar, krizler, pandemi, doğal afetler ve genel olarak kapitalizmin rantı esas alan yaklaşımı bir yandan temel sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasını, diğer yandan engelliliği arttırmıştır. Öte yandan 6 Şubat depremleri nedeniyle yaşanan ölüm ve yaralanmalar, zorunlu göçler de milyonlarca insanın yaşamında birçok engele sebep olmuştur.

Toplumun büyük çoğunluğu farklı nedenlerle ve değişik biçimlerde ayrımcılığa tabi tutuluyor, dışlanıyor. Irka, etnik kökene, cinsiyete, cinsel yönelime, dinsel inanışa, siyasal görüşe, yaşa dayalı önyargılı tutum ve davranışlarla her gün yüz yüze geliyoruz değil mi? Peki ya engellilikte durum farklı mı? Değil. Engelliliğe olan ayrımcı tutum ve davranışlar tüm yakıcılığı ile devam ediyor. Kadınlara karşı şiddet, kendinden olmayan etnik kökene ve mezhebe karşı saldırı, LGBTİ'lere karşı linç; biz engellilere karşı dışlama olarak karşımıza çıkıyor.

3 Aralık Engelliler Günü'nü ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'nı egemen yaklaşımlar, iktidarlar, devletler yapılan 'lütufları' ilan etme gününe çevirmiş, çelenkler eşliğinde kutlamalara dönüştürmüştür. Engelli hakları en temel insan hakları, talepleri ise en temel toplumsal taleplerdir.

Pandemide büyük bir kapatılma yaşayan toplum, engellilerin ömür boyu maruz bırakıldığı izolasyonu kısmen yaşamıştır. Ancak pandemi sürecinde engelliler hiçbir kolaylık sağlanmadan ikinci bir izolasyona maruz bırakılmışlardır.

6 Şubat depremlerinde ise seslerini duyuramayanlar yine en çok engelliler olmuştur. Profesyonel bir destekle kurtarılması gereken engellilere yardımlar çok çok geç ulaştı. İşitme ve konuşma problemleri olan engelli bireyler ise seslerini hiç duyuramadılar. Engellilik oranı ise bu süreçte yüzde bir oranında arttı.

Pandemi ve deprem karşısında büyük risk altında olan engellilerin; zaten engellenmiş olan ulaşım, istihdam, eğitim ve sağlık hakları neredeyse imkansızlaşmıştır.

Ben kamu personeliyim ve aynı zamanda yüzde 57 fiziki engelliyim. Yıllardır da herkesin eşit, adil bir şekilde tüm alanlarda (sokakta, evde, işyerinde, çeşitli kültür sanat aktivitelerinde, tüm kurumlarda) yer almasını; kimsenin özgürlüğünün, bağımsızlığının bakışlarla dahi engellenmemesini sürekli savunuyorum. Keza şunun farkına varalım artık, dik dik bakışlar bile ayrımcılığa giriyor. Oysa ayrımcılığın bütün türleri ortadan kalkarsa, her bir birey bütün haklardan eşit ve adil olarak yararlanabilirse engellilik de bir sorun olmaktan çıkar. Engelli bireyler de özgürlüğüne ilk adımı atmış olur. Bu nedenle başlıca görevimiz ayrımcılıkla mücadele ile engellilerin bağımsızlığı ve özgürlüğüne kavuşmalarını desteklemek olmalı.

SADAKACI YAKLAŞIMA KARŞI ÇIKALIM!

Sadakacı bir yaklaşımın sonucu olarak muhtaç bırakmaya devam eden, insan onuruna yakışmayan ödenekler açlık sınırının bile altındadır. Hiçbir demokratik, sosyal hukuk devletinde bu kadar düşük düzeyde bir ödeme olamaz ve iktidarlar tarafından bu kadar istismar edilemez. Engellilere ilişkin yapılan ödemeler en az açlık sınırı düzeyinde olmalıdır.

Evde bakım maaşı 7 bin 608 lira, engelli maaşı yüzde 40-69 raporu olanlar için 2 bin 797 lira, yüzde 70 ve üzeri raporu olanlar için 4 bin 196 liradır. Yoksulluk sınırının 57 bin 736 lira, açlık sınırının 17 bin 725 lira olduğu düşünülünce, açlıktan, yoksulluktan öte engellilere yaşama hakkı tanınmamaktadır.

Engellilerin bağımlı yaşamasından nemalananlar biz engellilerin bağımsız bir yaşam için ihtiyaç duyduğu eğitim, sağlık ve istihdam politikalarını engellemektedir. Engellilere hak temelli, almaları gereken temel kamu hizmetleri hiçbir şekilde sunulmamaktadır. Bugün kaynaştırma denen eğitim sistemi, sistematik ayrımcılıklar içerirken özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri piyasa mantığıyla çalıştığından çalışanları güvencesizdir ve sunulan hizmet yeterli değildir. Piyasalaştırılmış sağlık hizmetine, engellilerin erişimi her geçen gün zorlaşmaktadır. Kamuda ve özel sektörde yasa gereği olan istihdam kotaları doldurulmamaktadır.

Bağımsız yaşama, engelli bireylere hayatlarını seçme ve kontrol etme ve yaşamlarıyla ilgili tüm kararları almalarını sağlamak için gerekli tüm araçların sağlanması anlamına gelir. Ulaşım, bilgi, iletişim ve kişisel yardım, ikamet yeri, günlük rutin, alışkanlıklar, iyi istihdam, bireysel ilişkiler, kıyafetler, beslenme, hijyen ve sağlık hizmetleri, dini faaliyetler, kültürel faaliyetler ve cinsel ve üreme haklarının tümü bağımsız yaşamanın temelini oluşturur. Bu faaliyetler kişinin kimliğinin ve kişiliğinin gelişimi ile bağlantılıdır. Bağımsız yaşama her zaman tek başına yaşamak anlamına gelmez. Aynı zamanda, bütün günlük faaliyetleri kendi başında yapabilme kabiliyeti olarak yorumlanmamalıdır. Daha ziyade, insan onuru çerçevesinde seçme ve kontrol özgürlüğü olarak görülmelidir. Kişisel özerkliğin bir şekli olan bağımsızlık, engelli bir bireyin; seçme, kişisel hayat tarzını ve günlük aktivitelerinin kontrolünü eline alma imkânından mahrum olmaması anlamına gelir.

Tüm kamu kurum, kuruluşlarının, sendikaların, meslek örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin, engellileri hak temelli bir yaklaşımla görmesi; mevzuat, internet sitesi, uygulama ve hizmet sunumunda belirli bir takvim dahilinde erişilebilirliği hedeflemesi gerekmektedir. Bu kapsamda engelli hakları konusunda farkındalığın artması, önyargı ve ayrımcılığın azaltılması için kapsamlı bir toplumsal seferberlik başlatmalıyız. İşaret dili, altı nokta yazısı dışında da destekleyici/yardımcı teknolojilerin erişilebilir hale gelmesi amacıyla bütçe içinde engelliler payının artırılması gereklidir.

Engelli arkadaşlarımıza da iletmek istediğim şey şudur: Engellilik meselesi her toplumsal mesele gibi yeterli irade ve yaklaşımla çözülebilir. Engellilerin toplumsal taleplerini örgütleyen bir yaklaşım esas alınarak mevcut sadakacı yaklaşıma karşı çıkılmalıdır. Sayıları 10 milyonu aşan engelliler, ötekileştirilen tüm kesimlerle birlikte hareket etmelidir. Tekçiliğin, tüm toplumsal renkleri yok saydığı bu dönemde tüm renkleri ile engelliler sesini yükseltmelidir. Engellileri demokratik bir toplumda özne olmaya, umut olmaya ve örgütlenmeye davet ediyorum.

Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı

İlgili haberler
Engelli ailelerine olan tutum onları sosyal hayatt...

'İnsanların engelli ailelerine karşı tutumu, engelli ailelerinin kendi kabuklarına çekilmesine neden...

Saray engellileri yok sayıyor

Kesilen aylıkları için CİMER’e, valiliğe ve sosyal hizmetlere başvuran engellilerin taleplerine kula...

Engellilerin ihtiyaçları net, çözümde kapsamlı bir...

SES Malatya Eş Başkanı Cansu Kaplan, Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engellilerin yaşadıkları soru...