Ankara Barosunun yeni yönetiminin belirleneceği ancak sürekli ertelenen seçimleri için yeni tarih 18-19 Eylül. Kadın ve çocuk hakları mücadelesinden, çevre mücadelesine, Soma Maden Faciası gibi iş cinayeti dosyalarından 10 Ekim Ankara Katliamı gibi katliam davalarına çok sayıda toplumsal davada yaptıkları gönüllü hak savunuculuğuyla adını duyuran Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) seçim için adaylarını belirleyerek çalışmalara başladı. “Cesaretle Savunuyoruz” sloganıyla çalışmalarını yürüten ÖÇAV’ın bu dönem Ankara Barosu Başkan Adayı Av. İlke Işık ile hem baro seçim sürecini hem de kadın hakları mücadelesinde baroların önemini konuştuk.
Adaylık süreciniz nasıl gerçekleşti?
Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak Ankara’da uzunca bir zamandır hukuk ve adalet alanında mücadele ediyoruz. Sadece seçim grubu değiliz. İş cinayeti dosyalarından, katliam davalarına, kadına yönelik şiddetle her alanda mücadeleden çevre mücadelesine Ankara’da aklımıza gelecek her toplumsal davanın avukatlarından oluşuyor grubumuz. Çoklu Baro Yasası’na karşı mücadelenin en temel unsurlarından biriydik. Özetle genel kurul süreçleri bizler için mücadelemizin bir parçası. Bu yüzden yaşananları izleyen, arada basın açıklamaları yapan bir baronun ötesinde oluşturmak istediğimiz yapı. Mücadele etmek, hayatın içinde olmak, emekçilerle, gençlerle, kadınlarla birlikte yan yana, omuz omuza olmak bizler için hayati. Hayatı da böyle yaşıyoruz, mesleği de böyle icra ediyoruz. Dolayısıyla listemizi bu anlayış belirliyor. Başkan adaylığı dahil tüm adaylıklara hukuk ve adalet mücadelesinde alınacak görevler olarak bakıyoruz.
‘EŞİT TEMSİLİYET OLMAZSA OLMAZIMIZ’
Baro yönetimlerine baktığımızda kadın sayısının az olduğunu görüyoruz. Bu açıdan kadın avukatların adaylığınıza ilişkin tepkisi ne oldu?
Grubumuzun kadın başkan adayı daha önceki dönemlerde de olmuştu, bu konuda deneyimli olduğumuzu belirtmek gerekir. Kadınların yönetim, disiplin, denetleme ve tüm kurullarda eşit temsiliyetle yer alması bizler için olmazsa olmaz. Bu durum listemizi açıkladığımız ilk günden bu yana özellikle kadın meslektaşlarımızın ilgisini çekiyor ve olumlu geri dönüşler alıyoruz.
‘ERKEK YARGI İLE MÜCADELE EDİYORUZ’
Baroların hükümetle son dönem sıkça karşı karşıya gelişini kadın ve çocuk politikalarında ve bunların yargı süreçlerine yansımasında da görüyoruz. Hükümetin politikalarını nasıl değerlendiriyorsun?
Kadın ve çocukların bu ülkede yaşadıkları karanlık tablo çok açık ki siyasal iktidarın bunca yıllık istikrarlı(!) politikasının sonucu. Kadın düşmanı politikalar, kadınları ve çocukları hayatın her alanında saldırıya açık hale getiriyor. Çok kapsamlı bir saldırı. Diğer yandan yargı sözünü ettiğimiz ülke ortamından hiç bağımsız değil. Yıllardır biz kadın hukukçular kadına yönelik şiddet dosyalarında, kadın cinayeti davalarında, cinsel istismar, çocukların istismarına ilişkin davalarda “erkek yargı” diye tanımladığımız mekanizma ile mücadele ediyoruz. Haksız tahrik indirimleri kadına yönelik şiddet faillerini aklamak için kullanılmasın diye çabalıyoruz, kadınların suçlanmadığı, sadece failin yargılandığı adil bir yargı talep ediyoruz.
‘İKTİDARIN EŞİTLİKTEN UZAK DİLİ YARGIYI ETKİLİYOR’
Görüyoruz ki iktidarın eşitlikten uzak dili son dönemde yargıyı da ciddi biçimde etkiliyor. Ayşe Tuba Arslan davasında verilen istinaf kararı son derece ürkütücü, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi boşanmış bir kadının sadakat yükümlülüğünden söz ederek, onu öldüren eski kocaya haksız tahrik indirimi uyguladı biliyorsunuz. Çocuk istismarı dosyalarında inanılmaz beraat ve tahliye kararları veriliyor. Bu durum da baroların etkili ve güçlü bir mücadele yürütmesini zorunlu kılıyor.
‘SÖZLEŞMEDEN VAZGEÇMEDİĞİMİZİ HER ALANDA İFADE EDECEĞİZ’
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararına karşı barolar olarak da açıklamalar yapıldı, Danıştay’a kararın iptali için başvuru yapıldı. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi konusunda nasıl çalışmalar yürüteceksiniz bundan sonraki süreçte?
Uygulanmayan yasalar, alınmayan önlemler ama en temeli İstanbul Sözleşmesinden vazgeçiyoruz demek, kadınları, çocukları LGBTİ’leri devletin koruma yükümlülüğünden vazgeçmeye çalışması anlamına geliyor ki bu asla kabul edebileceğimiz bir durum değil. 1 Temmuz günü Ankara Adliyesinde bu kararı protesto ettik, aile mahkemesi koridorlarında sözleşme maddelerini okuduk. Büyük bir destek aldık, koridorlarda bekleyen kadınlar alkışladı, kalemlerden çıkan memurlar dahil oldu. Ülkedeki her kadın tehlike altında ve o nedenle İstanbul Sözleşmesinin korumasından kimse vazgeçmek istemiyor.
Biz inat ve ısrarla sözleşmeden vazgeçmediğimizi her alanda ifade edeceğiz. Zaten hukuken yok hükmünde verilen bir karar, bunu da asla unutmuyoruz. Danıştay demokrasinin yok edilmesini olağan karşılamış kararıyla ve tek bir adam istediği her şeyi yapar demiş. Ne kadar üzücü, talimatla çalışan bir yargı var ne yazık ki karşımızda bir süredir. Bu da mücadele ettiğimiz temel noktalardan biri.
KADINLARIN HUKUKİ YARDIMA ULAŞABİLMESİ HAYAT KURTARICI NİTELİKTE
Kadına yönelik şiddet ve istismar davalarında baroların alacağı tutum neden önemli?
Kadın Hakları ve Çocuk Hakları Merkezlerinin çok etkin, alanda çalışan, anında müdahaleleri yerine getiren işleve sahip olması hayati. Kadınların en ihtiyaç duydukları anlarda hukuki yardıma ulaşabilmesi ve bunun olabildiğince yaygın hale getirilmesi kadın ve çocukların hayatlarını kurtarıcı nitelikte. Devletin kadınların ve çocukların kurumlara başvurdukları andan itibaren tereddütsüz korunduğu, güven içinde oldukları, işten barınmaya çocukların eğitiminden sağlığa tüm temel ihtiyaçların çözüldüğü bir mekanizma yaratması gerekiyor. Baroların bu yükümlülük konusunda çokça iş yapması gerekiyor. Hele de İstanbul Sözleşmesi’ne dair söz konusu durum düşünüldüğünde.
Öte yandan baroların söz konusu davaları izlemesi aktif takip etmesi, kadın hareketi ile mücadelenin bu anlamda içinde olması da çok önemli. Kamuoyu yaratma, yargının tutumu konusunda çoğunlukla önemli ve sonuç alıcı oluyor. Son dönemde verilen olumsuz kararları düşündüğümüzde bu durumun ne kadar önemli olduğu tartışmasız gibi.
KADIN AVUKATLARIN DAYANIŞMAYI BÜYÜTMEYE İHTİYACI VAR
79 baroda sadece 9 kadın başkan bulunuyor. Bu tablo nasıl değişir sizce, daha çok kadın aday ve kadın baro başkanı olması için neler yapılabilir?
Evet çok az baro başkanı kadın var ne yazık ki ülkede. Oysa meslekte sayımız hiç de az değil ve giderek yeni meslektaşlarımız da katılıyor aramıza. Biz kadın avukatlar çok zorlu koşullarda mesleği sürdürüyoruz. Ayrımcılığın ve eşitsizliğin çok yoğun yaşandığı bir meslek ifa ettiğimiz. Hemen her yerde her zaman eşitsizliğe, hatta cinsiyetçi saldırılara maruz bırakılıyoruz. Özellikle işçi avukatlık yapan kadın meslektaşlarımızın yaşadığı sorunlar çok daha büyük.
Avukatlar arasında kadın dayanışmasını geliştirmeye, büyütmeye ihtiyacımız var. Hayatın her alanında mücadele eden biz kadın avukatların meslek örgütlerimizi yönetmesinin olanaklarını yine mücadele ile sağlayabiliriz ancak. Kadınlar olarak mücadele deneyim ve birikimlerimizi barolarımızda da değerlendirmek durumundayız. Baroları, baro yönetimlerini değiştirmek, yenilemek, yeni bir anlayışla şekillendirmek durumunda olduğumuz tartışmasız. Mücadele etmekten geri durmayan, bunu tüm meslektaşları ile birlikte yapan, sözünü söylemekten sakınmayan, cesaretle savunan barolar elbette ki aynı zamanda kadınların yönettiği barolar olmalı. Bu birikimin önümüzdeki dönemde tüm barolarda açığa çıkacağını düşünüyorum.
‘MÜCADELECİ BİR BARO’
Adaylık çalışmalarını nasıl sürdürüyorsunuz? Seçimler sürekli erteleniyor bu süreç sizi nasıl etkiliyor?
Sürekli ertelenen, aslında engellenen genel kurul süreçleri yaşıyoruz. Bu durumu olağan kabul etmeyerek temmuz ayına kadar adliyelerde seçim çalışmamızı sürdürdük. Broşürlerimizi dağıttık, genel kurulun engellenmesi ile ilgili itirazlarımızı dile getirdik. Koridorlarda meslektaşlarımızla süreci tartışmaya çalıştık. Çünkü kimse yaşananları avukatlarla konuşmuyor. Oysa barolara yönelik çoklu baro yasası dönemi ile ayyuka çıkan siyasal müdahalenin olağan kabul edilebilmesine olanak yok. Siyasal iktidar kendisi ile uyumlu barolar istiyor, kendisi gibi düşünmeyen hukuk ve adaletten söz eden baroları ise etkisizleştirmeye hatta yok etmeye çalışıyor. Bu nedenle bizlerin öncelikli gündemi mücadeleci bir baro.
‘HEM HUKUKU HEM MESLEĞİ CESARETLE SAVUNAN BİR ÖRGÜT’
Peki, biraz da yargı alanındaki sorunlardan bahsedebilir misiniz?
Memleketin en kritik yerinde adalet talebi yer alıyor. Ülkedeki herkes adalet istiyor. Hukukun tamamen yerle bir edildiği, kuralsız, gece yarısı kararnameleri ile yönetilen bir ülkede baroların hukuk ve adalet için yürüteceği mücadele çok önemli. O nedenle bu dönemki sloganımız “Cesaretle savunuyoruz” oldu. Hem hukuku hem de mesleği cesaretle savunacak bir mücadele örgütü ihtiyacımız olan.
Memleketle birlikte avukatların sorunları da çığa dönüşmüş durumda. Yoksulluk ciddi bir problem. İşçi avukatlık, düşük ücretlerle güvencesiz uzun çalışma saatleri ile büyük sorumluluklar alarak çalıştırılmak mesleğin esası haline gelmiş durumda. Ayrıca bölünmüş parçalı adliyelerden, mesleği fiilen icra ederken, icra dairlerinde, kalemlerde duruşmalarda yaşadıklarımız, liyakatın esas alınmadığı atamalar nedeniyle mesleği sürdürebilmenin önündeki engeller, mesleğin tekelleşmesi nedeniyle serbest çalışma olanaklarının adeta yok edilmesi, CMK görevlerinden, Adli yardıma pek çok alanda devasa problemlerimiz var.
‘BİRLİKTE ÜRETTİĞİMİZ VE KARAR VERDİĞİMİZ BİR BARO’
Bunca sorun karşısında nasıl bir baro hedefiniz?
Öteden beri yargı bağımsızlığından söz edilir ülkede, ancak içinden geçtiğimiz dönem bu noktayı da aşarak talimatla çalışan bir mekanizma oluşturdu. Yargı kararlarının uygulanmadığı bir noktada mesleğimizi özgürce ve güvenle yapabilme olanaklarımızı yok ediyor. Adliye koridorlarında, duruşma beklerken avukat odalarında yapılan konuşmaların tamamı gün geçtikte mesleğin geleceğine ilişkin umutsuzluk ve mutsuzluk içeriyor. O yüzden memlekette yaşanan her şey avukatların ve doğal olarak baroların da sorunu olmak durumunda. Umuda ve dayanışmaya ihtiyacımız var. Yalnız ve çaresiz olmadığımız, birlikte değiştirebiliriz duygusuna. O nedenle birlikte cesaretle savunmak ve mücadele etmek temel çıkış noktamız. Birlikte ürettiğimiz, her aşamada meslektaşlarımızla birlikte konuşup karar verdiğimiz, Ankara’daki her avukatın benim meslek örgütüm, benim örgütüm diye kendisini içinde, esas unsuru olarak hissedeceği bir Ankara Barosu yaratmak hedefimiz.
İlgili haberler
Avukat İlke Işık: Yeni önlemler ‘Gereğini yapmıyor...
Adalet Bakanlığı, kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele için yeni önlemler yayımladı. Önlemler...
Avukat İlke Işık beraat etti
Avukat İlke Işık, Sakine Cansız’lar cinayetinin yıldönümünde katıldığı bir etkinlik nedeniyle yargıl...
Şiddeti araştırma komisyonunda ölen kadınların ism...
Araştırma komisyonunda şiddet nedeniyle ölen kadınların isimlerinin yazdığı dövizi büyük bir öfkeyle...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.