“Başka bir dünya mümkün” şiarıyla 31 Temmuz-7 Ağustos arasında gerçekleştirilen 20. Gençlik Yaz Kampı atölyelerin gösterileri ve deklarasyonları ile sonlandı. Kadın Çalışmaları Atölyesinin çağrısıyla kampın son günü bir kadın ve LGBTİ yürüyüşü gerçekleştirildi. Atölye katılımcıları “Kadınlar gelecek, gelecek sosyalizm”, “Eşit işe eşit ücret”, “Lubunuz, kadınız sandıklara sığmayız!” sloganları ve kendi hazırladıkları dövizler ile yürüdü. Akbelen’de halkın doğasına sahip çıkmak için gösterdiği mücadeleye de taşıdıkları dövizlerde yer verdiler.
Yürüyüşün ardından başlayan sahne gösterisinde, geçtiğimiz seneden itibaren İran rejimine karşı “özgürlük ve eşitlik” mücadelesi veren İranlı kadınların mücadelesine selam gönderildi. Sahnede İranlı öğrencilerin yazdığı “özgürlük için” şarkısı koro atölyesi tarafından icra edilirken, modern dans atölyesi katılımcıları şarkıya danslarıyla eşlik ettiler. Performans sonrası Farsça “Kadın, yaşam, özgürlük için ayağa kalk sloganı atıldı.
Sahneden kadın atölyesinin deklarasyonunu atölye yürütücülerinden Nisa Sude Demirel okudu. Deklarasyon metni şöyle:
KIZ KARDEŞLERİMİZİN MÜCADELESİNDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ
“Başka Bir Dünya Mümkün” sloganıyla düzenlenen 20. Gençlik Yaz Kampında biz kadın ve LGBTİ’ler kadın çalışmaları atölyesinde bir araya geldik. Yürüttüğümüz tartışmalardan çıkardığımız sonuçları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Biz kadınlar sınıflı toplumun doğuşundan bu yana ezilen cinsiyet konumundayız. Binlerce yıldır maruz kaldığımız cinsiyet eşitsizliği kapitalizmle birlikte derinleşti. Kapitalizm kendisinden önceki sınıflı toplumlarda var olan eşitsizliği devraldı, ataerkil ve heteronormatif çekirdek aileyi kendi sermaye birikiminin bir unsuru haline getirdi. Kadın bedeni, cinselliği ve doğurganlığı üzerindeki tahakkümü artırarak aynı zamanda ev içi angaryayı ve bakım yükünü bizim üzerimize yıktı. Bu eşitsizliği aynı zamanda bizleri ucuz iş gücü olarak sömürmek için de kullandı.
Kadınlar dünyanın hiçbir yerinde kapitalizmin sömürüsü ve baskısına karşı sessiz kalmadılar. 16-18 saat çalıştırmaya karşı 8 saat iş günü için mücadele ettiler. Ağır çalışma koşullarına karşısında insanca çalışma, barınma, yaşama koşullarını talep ettiler. Ucuz işgücü olmayı reddederek tüm emekçilerle birlikte eşit işe eşit ücret talebini yükselttiler. Ev içi angaryaya, bakım yüküne karşı kreş, analık hakları talep ettiler. Toplumsal hayatın her alanında üretirken, kapitalizm kadınları tüm siyasal haklarından yoksun bırakmıştı. Buna karşılık derneklere, sendikalara ve siyasi partilere üye olma hakkı için mücadele ettiler. Eşitlik sloganıyla siyasal iktidarı ele geçiren burjuvazi, kadınları bu iktidarından uzak tutmak için elinden geleni yaptı. Kadınlara oy hakkı vermeyi on yıllarca reddetti. Buna karşılık bizler tüm kadınlar için genel oy hakkı mücadelemizi sürdürdük ve kazandık.
Kapitalizm hâlâ bu eşitsizliği sürdürüyor, biz de kız kardeşlerimizin tarihteki mücadelelerinden aldığımız güçle bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Biz bugün hala eşit işe eşit ücret talep ediyoruz, kazandığımız medeni haklarımızı savunmak zorunda kalıyoruz. Tıpkı geçmişteki kız kardeşlerimiz gibi haykırıyoruz: Yaşamak için ekmek, ruhumuz için gül istiyoruz!
HAKLARIMIZDAN, HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Asya’da, Afrika’da, Orta Doğu’da, Güney Amerika’da kadınları hâlâ ucuz iş gücü olarak sömüren, savaş ve çatışmalarla şiddeti körükleyen tekelci kapitalistlerin ikiyüzlü eşitlik söylemlerinin farkındayız. Biliyoruz ki emperyalist kapitalist sistemin çıkarları ile kadınların gerçek eşitlik talebi uzlaşamaz. Biz kadınlar, sadece kâğıt üzerinde kalan yasal reformlarla yetinemeyiz, tarihte de yetinmedik, bugün de yetinmeyeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi kâğıt üzerinde kalan yasaların, kapitalistlerin siyasal temsilcileri tarafından tek bir kararla geri alınabileceğini gördük. AKP iktidarı ağzından düşürmediği, kadını şiddete ve ev içi angaryaya mahkûm eden aileyi kutsal atfediyor. Bu söylemlerle kadınların kazanımlarına saldırıyor, üzerimizdeki baskı ve sömürüyü her geçen gün artırıyor. Biz kadınları kuluçka makinesi olarak görerek üç çocuk, beş çocuk doğurun diyor. Kutsal aile söylemleriyle LGBTİ’lere yönelik nefreti körüklüyor; yaşama, barınma ve insanca çalışma hakkı tanımıyor.
Çocuk yaşta evlilik yoluyla istismarı teşvik ediyor. Bilimsel eğitimin olmazsa olmazı olan karma eğitimi hedefe koyuyor, kız çocuklarının eğitim hakkını gasp etmeye çalışıyor. Buna karşılık biz kadınlar haykırıyoruz: Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz.
Tüm kız kardeşlerimizi ve LGBTİ’leri bulunduğumuz her alanda çoğalarak, dayanışarak, örgütlü mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
• İşyerlerimizi, üniversite ve liselerimizi mobbinge, tacize ve şiddete karşı güvenli alanlar haline getirene kadar mücadele edeceğiz. Cinsel Taciz Önleme Birimlerini olmayan her yerde kurulması, kurulan yerlerde gerçekten işlemesi için gücümüzü birleştireceğiz.
• Üniversitelerde ve liselerde mücadele araçlarımız olan kol ve kulüpleri daha çok kız kardeşimizle ve LGBTİ’yle bir araya gelecek güçlendireceğiz.
• KYK yurtlarındaki kötü barınma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mücadele ederken kadın yurtlarındaki ayrımcılıklara karşı da mücadele edeceğiz.
• Özellikle liselerde kız öğrencilere yönelik kılık kıyafete ilişkin baskılara karşı mücadele ederken parasız, bilimsel, demokratik ve eşitlikçi bir eğitim talebimizi yaygınlaştıracağız. Karma eğitimi ortadan kaldırmaya çalışanlara teslim olmayacağız.
• Üniversite ve liselerde LGBTİ’lere yönelik heteroseksist, homofobik ve transfobik baskılara karşı dayanışmayı büyüteceğiz.
• Akademide, bilimde ve sanattaki cinsiyetçiliğe karşı eşitlik mücadelesini büyüteceğiz.
• Bizi birbirimize düşman etmeye çalışan tüm ırkçı, milliyetçi burjuva söylemlere karşı göçmen kız kardeşlerimizle dayanışmayı her yere yayacağız.
• İşyerlerimizde insanca yaşanacak bir ücret talebini eşit işe eşit ücret talebiyle birleştirerek mücadele edeceğiz. Toplu İş Sözleşmelerinde işçi kadınların kreş, cinsel tacizi ve mobbingi önleme birimleri kurulması gibi taleplerini tüm kadınlar olarak sahipleneceğiz.
• Yakın zamanda depremle birlikte yaşanan yıkımın etkileri hala sürüyor. Hijiyenik barınma ve yaşam koşulları hala sağlanabilmiş değil. Üstelik deprem bölgesinde kadına yönelik şiddet, taciz ve saldırılar giderek artıyor. Deprem bölgesindeki kız kardeşlerimizle dayanışmayı sürdüreceğiz.
Biz, bu kampta bir araya gelen kadın ve LGBTİ’ler… Herkesi, kolektif ve eşitlikçi bir yaşam sürdürdüğümüz bu kampı her yere kurmaya çağırıyoruz.
Bizi yaşamın her alanında eşitsizliğe mahkûm eden, her türlü ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakan bu dünyanın değişmezliğini reddediyoruz.
Eşitsizlikten, sömürüden, homofobi ve transfobiden başka kaybedeceğimiz bir şey yok!
Oysa bir dünya var kazanacağımız!
Başka bir dünya kadın ve LGBTİ’lerle mümkün!
Kadınlar gelecek, gelecek sosyalizm!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İkizköy direnişçileri: Ormanlarımızı bu marjinal g...
Akbelen ve Dikmece’de ormanlık ve zeytinlik alanların yok edilmesine karşı Ankara’ya varan köylüler...
Adana Ekmek ve Gül’ün pikniğinden notlar: Yan yana...
Adana Ekmek ve Gül Grubunun çağrısıyla onlarca kadın piknikte bir araya geldi. Birlikteliğin ve payl...
Emek Partisi 6. ay deprem bölgesi raporunu açıklad...
Yayın Kurulu üyemiz, EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca’nın depremin 6. ayında ortaya koyduğu rapo...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.