14 yaşında tecavüze uğrayan Duygu: Kadın mücadelesi bana güç veriyor
Bir çocuğun sistematik istismara maruz kalıp, bununla tek başına mücadele etmeye çalışması ne demektir bilir misiniz? Duygu, yaşadığı travmayı anlatabilen çok az kadından biri.

Özellikle son yıllarda ciddi oranlarda artış gösteren kadına ve çocuğa yönelik cinsel şiddet, taciz ve tecavüz haberleri yaygın medya sayfalarına sıradan vakalar olarak taşınıyor. Bunlar elbette buz dağının görünen kısmı, arkasında ise dava dosyalarına, kayıtlara, dolayısıyla istatistiki verilere yansımayan çok daha geniş bir tablo var. 

KAN KAYBINDAN ÖLECEĞİM KORKUSUYLA İNTİHAR ETMEYİ DENEDİM
Duygu, buzdağının görünmeyen kısmında yer alan binlerce kadından sadece biri. Henüz 14 yaşında kendisinden yaşça büyük, hoşlandığı kişinin defalarca tecavüzüne uğramış, şu an 27 yaşında hayata tutunmaya çalışan bir kadın. Onun da, eşi ya da sevgilisi tarafından cinsel şiddete maruz kalan pek çok kadın gibi bunu kabul etmesi kolay olmamış. “Tecavüze uğradıktan sonra erkek arkadaşımın kendisine mukayyet olmakta güçlük çektiğini, o an ki haz ile bedeninin isteklerini dizginleyemediğini, bu sebepten dolayı beni zorladığını düşündüm. Beş gün kanamam sürdü. Bu durumdan çok korkmuştum. Kanamam uzun süre devam edince kan kaybından öleceğimi ve ailemin ölümümün bu sebeple olduğunu anlayacağını düşünerek hap içtim, intihar etmeyi denedim. Onun bu süreçte yanımda olmaması ve sonrasında da tehditle ilişkiye girmek istemesi üzerine evet dedim; bu bir tecavüzdü.”

‘KADINLAR YAŞADIKLARINA ‘TECAVÜZ’ DEMEKTE ZORLANIYOR’
Mardin Devlet hastanesinde çalışan Psikiyatr Dr. Mahir Akbudak da Duygu’nun söyledikleri ile paralel olarak şunları aktarıyor: Kadınlar bilhassa eşleri ya da sevgilileri ile yaşadıkları bu durumu ya tecavüz olarak nitelendirmiyor ya da nitelendirmek istemiyor. Bunda toplumun cinselliğe bakış açısı da etkili. Bazı psikolojik semptomların altında eşi ya da sevgilisiyle ilişkiye girmek istememesi ama onun zorlaması çıkıyor. Bunun normal olduğunu düşünmek istiyor. Hemen psikiyatra gitmeme ya da biriyle paylaşmama sebebi de öncelikle yaşadığı olayı kabul edememekten kaynaklı. Buna tecavüz demesi zor. Zaten bu durum pek çok psikolojik rahatsızlığı etkilediği ve tetiklediği için çoğunlukla farklı şikâyetlerle geliniyor. Zamanında süreci yasal yollara dökememiş ve kimseyle paylaşamamış. Bunun sonucunda bazı semptomlar oluşmuş. Biz konuştuğumuzda bu rahatsızlıkların altında yatan temel nedenin geçmişte yaşadığı cinsel saldırı olduğunu öğreniyoruz.” 

BASKI, TEHDİT, KORKU...
Yaşadığı olayın tecavüz olduğunu kabul etmesinden sonra ise farklı korkular devreye giriyor. Ailesinin olup biteni öğrenmesi ve kendisini suçlaması gibi... Hatta bu korku Duygu’nun yaşadığı cinsel şiddetin bir süre devam etmesine neden olmuş: “Benimle tekrar cinsel ilişkiye girmek istediğini söyledi. İtiraz ettim. Kabul etmezsem beni aramızda geçenleri aileme söylemekle tehdit etti. Bunun kuru bir tehdit olduğuna inandığım için “Elinden geleni ardına koyma” dedim. Daha sonra annemi aradı ve ona “Kızınızın yaptıklarını söylesem bulunduğunuz yerde yaşayamazsınız” dedi. Artık her şeyi yapabileceğini anlamıştım. Çocuktum, korkuyordum ve beni çağırdığı yerlere gitmek zorunda kaldım. Ve bedenim gibi gururum defalarca kez yaralandı.” 

Psikiyatr Dr. Akbudak, süreklilik izleyen istismarlarda genelde kişinin kendini daha aciz hissettiğini, bir kez karşı koyamamak ile defalarca kez karşı koyamamanın farklı olduğunu düşündüğünü ve bu durumun kendine olan özgüvenini zedelediğini söylüyor ve ekliyor: “Sistematik olarak cinsel saldırıya uğrayanların yaşadıkları rahatsızlıkların semptomları çok daha şiddetli olabilir”.

ONDAN KURTULMAK İÇİN KUZENİNİN İSTİSMARINA MARUZ KALDIM
Devam eden cinsel istismar olaylarında, şiddet mağduru kişinin bu şiddet sarmalından çıkması da kolay olmuyor, üstelik çocuksa. Duygu, intihar girişiminin bile onu durdurmadığını ve durum devam ettikçe kendisine olan saygısını iyice kaybettiğini söylüyor. Onun kendi rızası ile bu istismardan vazgeçmeyeceğini fark ettiğinde, onu “muhafazakar” tarafından vurmayı düşünmüş: “Orospu olduğumu düşünürse bir daha benimle olmak istemez ve ancak o zaman kurtulabilirim.” 

“Kanamamın devam ettiği ilk zamanlarda, 30 yaşında ve okul servisçiliği yapan kuzenini deneyimli olduğunu düşündüğü için bana yönlendirdi. Ben de olayı bilen ve konuşabileceğim tek kişi olması sebebiyle onunla birkaç kez iletişime geçtim, fakat bir süre sonra içinde bulunduğum durumdan faydalanmaya çalıştığını fark ettim. Bu iğrenç bir şeydi. Fakat buna izin veriyor gibi davranırsam diğerinin istismarından kurtulurum diye düşündüm ve öyle de oldu. Benim orospu olduğumu söyledi ve bir daha aramadı. Yani ondan kurtulmak için kuzeninin istismarına maruz kaldım.”

Diğer taraftan pek çok kadın gibi Duygu da yaşadığı bu saldırıda öncelikle kendini suçluyor. O yaşlarda birine ilgi duyduğu için kendini suçlu hissettiğini ve onu evine kabul ederek tecavüze ön koşul oluşturduğunu düşünmüş.

Dr. Akbudak bu durumla sıklıkla karşılaştıklarını, bunun toplumsal öğretilerle ilişkili olduğunu aktarıyor: “ ‘Ben mi bir şey yaptım da bunu yaşadım’ diyor. Giydiği kıyafetten ya da davranışından kaynaklı olabileceğini düşünüyor. Aradan zaman geçtiğinde ve bunun kendi suçu olmadığını kabul ettiğinde, depresyonu, anksiyeteyi yaşadıktan sonra destek almaya gidebiliyor.”

Dr. Akbudak, cinsel istismar vakalarında, genellikle geçmişte yaşanmış çocukluk çağı vakalarıyla karşılaştıklarını aktarıyor. Bununla baş etmenin yollarını bilmedikleri için çocukken cinsel istismara uğrayanların yaşadığı travmanın daha büyük olduğunu ve ancak o zamanlarda psikolojik bir desteğe ihtiyaç duyduklarını belirtiyor.

Duygu da maruz kaldığı saldırıdan yedi yıl sonra destek almaya karar vermiş; “O süre zarfında bu olayı birkaç kişiye anlatmış olsam da aslında başıma tecavüz gibi bir olayın geldiğini reddediyordum. Hatta uzun bir süre kendimi hayatımda hiç kimse ile ilişkiye girmediğime inandırmıştım. Daha fazla canımı acıtmaması için yaşadığım olayı normalleştirmeye çalıştım. Ama bu süreçte kurduğum ilişkiler kendimden ve bedenimden daha çok nefret etmeme yol açtı. Bunu fark ettiğimde sanki yıllar sonra yeniden tecavüze uğradığımı hissettim. Artık tek başıma halledemeyeceğimi anladığım anda da profesyonel bir destek almaya karar verdim” diyor.


AĞLAYIP SIZLAYARAK ANLATMIYORSANIZ BUNUN TECAVÜZ OLDUĞUNA İNANMIYORLAR
Yaşadığı korkunç olayı birileriyle paylaşma ihtiyacı duyduğunda ve yakınındakilere anlattığında ilk zamanlar sinir krizleri geçirdiğini söylüyor. Fakat kabul aşamasına geçtiği ileriki yıllarda, bunun kendi hatası olmadığına, hatası olsa bile tecavüzle sonuçlanmaması gerektiğine ikna olduğunda soğukkanlılıkla anlatmaya başlamış yaşadıklarını. Ancak yaşadığı bu travmatik olayı bir kriz halinde anlatmamasının karşı tarafı, yaşadığı şeyin bir tecavüz olmadığı fikrine yönlendirdiğini ifade ediyor: “Yıllar sonra bile ağlayıp sızlayarak anlatmıyorsanız bunun tecavüz olduğuna inanmıyorlar.” 

Dr. Akbudak, kadınların bu olayı hatırlatan şeylerden kaçındıklarını fakat travmanın en büyük çözümünün yüzleşme ve kabullenme olduğunu söylüyor. Diğer türlü kişinin hayatına devam etmesinin kolay olmayacağını ancak tecavüzle yüzleşmenin de elbette zor olduğunu ifade ediyor. Özellikle akut dönemde gelenlerde korku, dışarı çıkamama, normal yaşamına devam edememe, kaygı, olayın gerçekleştiği yerlerden uzak durma uyku bozukluğu, kabus görme gibi şikayetler olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Fakat yüzleşmezse o anı hatırlatan bir şeyle karşılaştığında travma yeniden ortaya çıkar.”

Duygu da istismarda bulunan kişi il merkezinde, kendisi ilçede yaşadığı için onu görme olasılığının az olduğundan ama uzun süre tecavüzün gerçekleştiği kendi evinde kalmakta zorlandığından bahsediyor: “Yıllar geçti. Ben üniversiteyi bitirdim ve farklı bir şehirde yaşıyorum artık. Ama ailem hâlâ aynı evde yaşıyor. Ailemin yanına her gelişimde olayın yaşandığı eve giriyorum. Bana odamda, kendi yatağımda tecavüz etmişti. O olaydan sonra bir bahaneyle odamdaki eşyaları değiştirtmiştim aileme. Yine de tüm değişikliğe rağmen uzun zaman odamda uyumadım. Bunu yapmayı denedim. Ama hâlâ o odada uyuyamıyorum.”

‘ÇOK YİYEREK BEDENİMİ CEZALANDIRIYORUM’
Dr. Akbudak, yaşadığı saldırıda kendini suçlayanların yaşamlarını çok daha fazla kısıtladığını ve bazen kendilerini cezalandırdıklarını aktarıyor. “O kıyafetleri giymeme, gittiği yerlere gitmeme, o hareketleri yapmama, kendi karakterini ortaya koymama, özgüven sorunu vs.” gibi.

Duygu da sahip olduğu bütün şeylerin elinden alındığını hissetmiş. Özgüveninin ve insanlara olan güveninin yıkıldığından, kendini değersiz hissettiğinden bahsediyor: “Mutlu olmayı çok istediğim ama bunu insanlarda bulamayacağıma inandığım için çok yemek yerim mesela. Yıllardır kilolu bir insanımdır. Fit bir görünüme sahip olmayı çok isterim. Ama kendime inanmayı o kadar bıraktım ki bunu başarabileceğimi hiç düşünmüyorum. Kendimi suçlamaktan içten içe vazgeçmediğim için ‘Bu “günahlı” beden iyi bir şeyler hak etmiyor’ diye de cezalandırıyorum kendimi. Mesela dekolte giyinmeyi seven bir insanım ama bazı zamanlar bunun için kendime kızıyorum; ‘Kendini teşhir mi ediyorsun sen, bu ne hal!’ diye.” 

Ne o zaman ne de sonrasında hukuki süreçlere başvurmayı düşünmemiş. Adının tecavüz ile anılmasını istemediğini, ailesinin tepkisinden çekindiği ve korktuğu için polise veya mahkemeye gitmeyi düşünmediğini söylüyor; “Yaşadığım yer küçük bir yerdi. Eğer şikayet için bir kuruma gitseydim bu hemen duyulurdu. Ailem insan içine çıkamazdı. Bana destek olsalar bile yüzüme her baktıklarında kafalarında bu olayı canlandırmalarını istemedim” diyor.

ÇHD Ankara Kadın Komisyonu üyesi Avukat Nergiz Görnaz da gerek çocukların gerekse kadınların yaşadıkları istismar vakalarının kayıtlara düşenden çok daha fazla olduğunu, ancak çeşitli sebeplerle kadınların ya da çocukların ailelerinin şikayetçi olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Cinsel saldırının yanı sıra öldürme teşebbüsü veya yaralama gibi durumlar ortaya çıktığında, olay görünür bir hale geldiğinde bize başvuruluyor.”

Duygu, eskiye nazaran şu an anlatmanın daha kolay olduğunu düşünüyor. “Kadına yönelik cinsel saldırılar ve şiddet artıyor ama buna karşı kadınların örgütlü mücadelesi, tepkisi de artıyor ve bu bana güç veriyor” diyor. Hukuksal yollara başvurmamasının bir nedeninin de hukuk sistemine güvensizlik olduğunu belirtiyor. “Tecavüzcüye o veya bu sebepten birçok indirim uygulanıyor. Onunla görüşmüş olmam, onu evime götürmüş olmam tecavüze davetiye çıkarmak olarak kabul edilecek. Sadece mahkeme değil ki ailem de toplum da beni bu şekilde yargılar. Toplumun gözünde ‘eksik olan’ ben olacağım ve bu eksikliğim bana hayatıma alacağım kişiyi tercih etme hakkı vermeyecek; tercih edilmeyi bekleyeceğim. Tecavüze uğradığın zaman birisi değilse öbürü sana farklı gözle bakmaya başlıyor bunu söylemelerine gerek yok, hissediyorsun. Artık cinsel ilişkiye açık hale geliyorsun ve bir erkek için başını ağrıtmayacak birisin.”


‘KAMUOYU TARAFINDAN SAHİPLENİLMEYEN DAVALAR SESSİZ SEDASIZ KAPATILABİLİYOR’
Av. Görnaz, kadınların çoğunlukla eski eşi, eski sevgilisi, eski partneri gibi yakınındaki erkekler tarafından cinsel saldırıya uğradığını ve bu durumun hem mağdur hem de kendileri açısından yabancı biri tarafından saldırıya uğramasından daha zor olduğunu söylüyor: “Çünkü sadece sanıkla değil hakime, savcıya karşı da mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz bir yandan. Ve haksız tahrik ve iyi hal indirimleri daha çok bu durumlarda söz konusu oluyor.” 
Çocukluğunda cinsel istismara uğramış biri için şikayetçi olması halinde hukuki sürecin nasıl işlediğini soruyoruz, şunları aktarıyor: “Üzerinden uzun zaman geçtikten sonra bize gelenler olduğunda biz delilleri toplamaya çalışıyoruz fakat süreç zorlaşabiliyor. Ancak istismara uğrayanların sayısı fazlaysa birinin şikayeti ile cesaret alan diğerleri de dosyaya dahil olabiliyor. Bazen saldırıya uğradığı kişinin tahakkümünden kurtulduktan sonra ya da çalışmaya başladıktan sonra veya baskıdan kurtulduktan, biraz daha rahatladıktan sonra başvurabiliyor. Genellikle eşi ile boşandıktan ya da patronu tarafından saldırıya uğramışsa işten çıktıktan sonra hukuki süreçlere başvurabiliyor. Psikolojik incelemeden geçtikten sonraki psikolojik raporlar bizim için önemli oluyor. Elbette ilerleyen süreç kolay bir süreç değil ancak mümkün. Kadın açısından duygusal ve şiddet içeren ilişki sarmalının içinden çıkmak da kolay olmayan, zaman alan bir durum… Cinsel istismarda zaman aşımı 15 yıl. Bu süre dolmadan soruşturma aşamasını başlatabiliyoruz.”
Av. Görnaz Türk Ceza Kanunu’nda cinsel istismarda ceza miktarı olarak caydırıcı cezalar oluğunu ancak yargılama süreçlerinin mağdur açısından yıpratıcı ve failleri cesaretlendirici şekilde işleyebildiğini söylüyor: “Örgütlü bir mücadeleye dönüşmediği sürece ya da dava kamuoyu tarafından sahiplenilmediği müddetçe sessiz sedasız kapatılan dava dosyaları ile karşılaşabiliyoruz. Bol keseden indirimler uygulanabiliyor” diye ekliyor.
‘DURUŞMA ÖNCESİ SİNİR KRİZİ GEÇİREN ÇOCUKLAR OLUYOR’
Diğer taraftan cinsel şiddet mağduru çocuklar için durumun daha da zor olduğunu aktarıyor. Mağdur çocuğun ifadesinin çocuk izlem merkezlerinde (ÇİM) psikolog eşliğinde alınmasının zorunlu olduğunu ancak uygulamada, çocuğun ifadesine tekrar ihtiyaç duyulduğunda hakimlerin bu zorunlu prosedürle uğraşmak istememeleri sonucu çocukları mahkeme salonlarında ifade vermek zorunda bırakmalarıyla karşılaştıklarını söylüyor Görnaz. “Sanıkla yüz yüze gelmek, mahkemede kendini ifade etmek zorunda kalan mağdur açısından katlanılması çok zor bir durum, duruşma öncesi sinir krizi geçiren çocuklar oluyor. Yine duruşmalarda da psikolog bulunması gerekiyor ancak bunların çok etkili olduğunu söyleyemeyeceğim. Önemli olan mağduru tekrar tekrar travmatize etmeden olabilecek en kısa ve sağlıklı şekilde ifadesini almak olmalı” diyor. 
2015-2016’dan bu yana, zaman zaman gündeme getirilip geri çekilen “Çocuk istismarına af” tartışmalarının yeniden gündem olduğu son günlerde, istismar dosyalarında “çocuğun ve ailenin rızası” alınarak bekaret testi yaptırıldığını, çocuk istemese de savcıların ‘başka türlü kanıtlanamaz’ dayatmasıyla ailenin bunu kabul ettiğini aktarıyor Görnaz: “Sevgi evlerinde neler oluyor bilmiyoruz. Anne ya da babadan yana şikayeti olan çocuklar doğrudan sevgi evlerine alınıyor, orada biraz kaldıktan sonra ifadelerini değiştiriyorlar ‘Ben öyle demek istemedim’ vs. gibi, bu da başka bir sorun... Ayrıca duruşma esnasında hakim sadece dinlemekle kalmıyor, özellikle çocuk mahkemesi değilse çocuğu incitici pek çok soru sorabiliyor.”
Geçtiğimiz günlerde kabul edilen infaz paketinde de cinsel suçlara dair fark yaratan düzenlemeler olduğunu aktarıyor: “Denetimli serbestliğe geçiş sürecinden cinsel suçlar da etkileniyor. TMK kapsamında olmayan suçlar bakımından kapalı cezaevinde kalma süresi 2/3 iken bu 1/2’ye kadar düşürüldü. Yani siz cezanın yarısını yatıp, daha sonra son bir yılını denetimli serbestlikle geçirecekken bu süre de 3-4 yıla kadar genişletilmiş durumda. Bu durumda şiddet failleri izinli olarak çıkıp yine evlerine dönebilecek. Kadınların genelde birlikte yaşadıkları kişiler tarafından bu saldırılara maruz kaldıklarını düşünürsek yüksek bir tehlike söz konusu. Cinsel suçların bundan muaf tutulacağı söylense de böyle bir düzenleme olmadı.”

Son olarak; “kanun teklif metni” şeklinde sosyal medyaya düşen ve “çocuk istismarına af” olarak tepki toplayan tartışmaya ilişkin de şunları ekliyor Duygu: “ Ben 14 yaşımda tecavüze uğradım ve bunun yarattığı travmayı ancak benim gibi yaşayanlar bilebilir. Her ne sebeple olursa olsun çocuk istismarının affı olamaz. Ben affetmiyorum ve kimsenin de benim yerime affetmesini istemiyorum.”

NOT: Yaşadığı travmayı, verdiği mücadeleyi, yaşamını bize açan Duygu’nun gerçek ismi bizde saklıdır.  


İlgili haberler
Tecavüze maruz kalan Meryem dayanışma bekliyor

Tecavüze maruz kalan Meryem’den dayanışma çağrısı: Beni yargılamayacak benim yanımda olacak insanlar...

Engel olmak isteyenlere inat, kadın dayanışması de...

Dayanışma devam ediyor özetle, kadına yönelik şiddet son bulana kadar da devam edecek. Nafile yani o...

İnfaz düzenlemesinin mağduru olacak kadınlardan bi...

Balıkesir’den üniversiteli genç bir okuyucumuzun mektubu, infaz yasasıyla mağdur olacak kadınların h...