Elmalı davasının ardından çocuk istismarının medyada ele alınışı çokça eleştirildi, çocukların kimliğini açığa vuracak biçimde yapılan teşhirler, olayların ve davaya ilişkin delillerin, ses kayıtlarının ortaya dökülmesinin çocuklar için yeni bir hak ihlali olduğu dile getirildi uzmanlarca. Çocuk istismarını gündemleştirirken medyanın aceleci ve sorumsuzca yaklaştığını düşünenlerden biri de Doç. Dr. Esra Arsan. Arsan, gazetecilerin bu tür olayları habere dönüştürürken öncelikle çocukların korunmasına dikkat etmesi gerektiğini söylüyor. Böylelikle istismara maruz kalan çocuğun bir de medya tarafından tekrar örselenmeyeceği ve istismar edilmeyeceğini görüşünü savunuyor.
‘HABERCİLİKTE ESAS, VERİLECEK ZARARI EN AZA İNDİRMEKTİR’
Medyanın çocuk istismarı haberlerine yaklaşımına dair izlenimleriniz nasıl?
Medyanın çocuk istismarı haberlerine bakışı aceleci ve sorumsuzca. Çocuk istismarı meselesi, bireyler, aile, toplum ve devletin içine dahil olduğu karmaşık bir mesele. Çocuk istismarı olayları, her gün bir başka yerde meydana gelen münferit olaylar değil ve bu olayların toplumdaki fakirlik, işsizlik, ailelerin devlet desteği almaması ve şiddet döngüsüyle doğrudan ilgisi var.
Çocukların güven içinde ve sağlıklı yetişecekleri toplumsal atmosferin olmadığı ve devletin aile-çocuk üzerinde koruyucu denetiminin sağlanmadığı ülkelerde, çocuk istismarı daha kolay ve yaygın hale geliyor. Bu nedenlerle, gazeteciler bu tür olayları habere dönüştürürken öncelikle çocukların korunmasına dikkat etmeliler. Bu şekilde, istismar edilmiş olan çocuk, bir kez de medya tarafından istismar edilmemiş olur.
Bizim medyamızda ise maalesef habere konu olan çocuğu korumak ve haberlerinde çocuğun toplum içinde var oluşuna zarar vermeyecek bir dil kullanan çok az gazeteci var. Gazeteciler çocuk istismarı meselesini bir reyting ve tiraj getirme aracı olarak görüyorlar. Çocuk ve aileyi ezip geçerek, var olan olayları editoryal bir süzgeçten geçirmeden yayımlıyorlar. Habercilikte esas, kişilere verilecek zararı en aza indirgemek iken, bizim gazeteciler kişilerden ziyade, haberin ne kadar tıklanacağı ile ilgileniyorlar. Oysa bu tür haberlerde en önemli mesele elbette tacize, tecavüze, şiddete uğrayan çocuğun ismini gizlemek, fotoğraflarını paylaşmamak. Bunu yaparken, elbette çocuğun ailesini, anne baba adlarını ve adresini de gizlemek. Anne babanın istismarcı olduğu durumda da kural değişmiyor, çünkü bütün mesele çocuğun veya çocukların yaşadıkları travmayı ileriki yıllarda içinde oldukları toplumda bir kez daha yaşamalarını engellemek.
‘ELMALI DAVASINDAKİ GİBİ HABERCİLİK ÇOCUKLARA ZARAR VERİR’
Medyada nasıl ele alınmalı, nasıl sunulması gerekir?
Genelde medya, özelde sosyal medya kullanıcıları çok aceleci ve fevri. Önlerine ilk gelen belge veya açıklamayı paylaşmak gazetecilik değil. Önlerine ilk gelen belge ile haber yapılırsa, pek çok eksik ve yanlışa imza atılabilir. Son günlerde çokça konuşulan Elmalı Davasını düşünün. Anne-üvey baba, babaanne ve diğer akrabaların beyanlarıyla, mahkeme tutanakları ve bilirkişi raporları çok farklılık gösteriyor. Çok karmaşık ve çözülmesi zor bir durum var ortada. Sosyal medyadan yayılan fotoğraf ve çizimlerin başka olaylara ait olma ihtimali var. Bu eğer doğru ise, durum korkunç ve gazeteciler çok büyük ve geri dönüşü olmayan bir hata yapmışlar demektir.
Gazetecilerin özellikle cinsel istismar içeren çocuğa yönelik şiddet olaylarına büyük ciddiyetle ve titizlikle eğilmesi gerekiyor. Ayrıca, çocuk istismarı meselesinin sadece tekil olaylar olarak ele alıp haberini yapmak yeterli değil. Toplumda yaygın şiddet ve istismar döngüsünün fotoğrafını çeken ve bu olayların neden arttığını anlatan kapsamlı haberlere ihtiyaç var. Her benzer olayda, mutlaka son 1-5 yıl içinde yaşanan benzer vakalara vurgu yapılmalı ve bu istismar olaylarının önlenmesi için neler yapılabileceğine dair uzman görüşlerine yer verilmeli.
İstismara uğrayan çocukların yardım alabilecekleri yardım hatlarının duyuruları da haber içeriklerine eklenmeli.
Sosyal medyanın bu tür olaylara tepkisi de hızlı ve güçlü oluyor. Bir anda istismar edilen çocuklara ilişkin çok özel bilgiler, görüntüler sosyal medyada dolaşıma giriyor. Çocukların en entim anlarında paylaştıkları itiraflarının, bir psikoloğa veya travma uzmanına yaptığı açıklamalarının sosyal medyada milyonlarca kişiye ulaşması, öncelikle özel hayatın gizliliğine aykırı. Çocuklar 18 yaşından küçük olsa bile, onlar da bir birey ve bu tür özel açıklamalarının gizli kalması gerekir. Bu çocuklar bir gün büyüyecek, toplum içinde yaşayacak, onlar da belki anne baba olacak. İsimleri, fotoğrafları, istismara uğradıktan sonra yaptığı açıklamaları bu şekilde hunharca paylaşılırsa, o çocuklar bir kez daha istismar edilmiş oluyor. Hele bir de paylaşılan bilgiler eksik ve yalan yanlış bilgiler ise, işin vahameti daha da artıyor. İş çocuklara merhamet etmekten, onlar için üzülmekten çıkıyor, şuursuz ve sonuçsuz bir lince dönüşüyor. Bu linç sonuçta tacize uğramış olan çocukları yaralıyor. O zaman, isim, fotoğraf, adres paylaşmayacağız. Sürmekte olan davaya ilişkin en güncel ve doğru bilgiye ulaşana kadar haber yapmayacağız. Anne babanın suçlu olduğunun iddia edildiği durumda dahi anne baba adını açıkça yazmayacağız, çünkü oradan çocukların kimliğine varıyoruz ve bunu ifşa etmiş oluyoruz.
Kısacası, ecele ve çalakalem haber yapmayacağız. Acele ve çalakalem yapılmış iddiaları paylaşırken temkinli olacağız, olayların başka bir yüzü de olma ihtimalini her zaman aklımızda tutacağız.
HABERLERDE YAPILAN YANLIŞLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin çocuklar ile ilgili haberlerde yapılan yanlışlar ve çözüm önerileri şöyle:
• Haberlerde çocuk haklarının ihlaline yol açan yanlışların başında çocuğun korunması ilkesinin ihlali gelebilir. Bir cinsel istismar haberi verilirken, çocuğun temsili ya da gerçek fotoğrafların kullanılması yanlıştır ve çocuğa yönelik istismarın bir başka türüdür.
• Köşeye sıkışmış, tek başına, ağlayan, eliyle göremediğimiz bir faile dur işareti yapan, karanlıklarda kalmış, gizlenmek zorundaymış gibi blurlanmış ve efekt verilmiş fotoğraflar istismara maruz bırakılan kişilere yönelik güçsüzleştirici bir algı yaratmasının yanı sıra istismardan hayatta kalanlar için tetikleyici olabilir.
• “Güçsüzlük”, “çaresizlik” ve “çıkışsızlık” mesajı içeren ve çocukları nesneleştiren fotoğrafların kullanımı cinsel istismarla mücadeleye zarar verir. Bu fotoğraflar gerçeği yansıtmaz, cinsel istismar sonrasında şifa bulmak mümkündür. İstismarın “kader” olduğu, “engellenemeyeceği” ya da “çocuğun hayatının mahvolduğu” algısını oluşturacak bir dil kullanmak yerine; destek mekanizmalarının varlığına, başvuru yapılacak ya da yardım alınabilecek yerlere işaret edilebilir.
• Yoksulluğu çağrıştıracak şekilde üstü başı yırtık kıyafetler içinde, yalnızca belirli bir yaş grubu ve cinsiyete sahip -genellikle kız- çocukların kullanıldığı fotoğraflar / görseller genellemeler yaratarak cinsel istismardan sadece belirli bir grubun etkilendiği ya da cinsel istismarın sadece belirli bir grubu etkilediği algısını oluşturur. Medya; 18 yaşından küçük her bireyin çocuk olduğunun farkındalığıyla, karşılaştırmaksızın yaşı 3 de olsa 15 de olsa her çocuğun özel ve değerli olduğu mesajını vererek içerik oluşturmalıdır.
• “Sapık, canavar, pedofil, cani” gibi faili uçlaştıran kavramlar kullanmak, cinsel istismarla ilgili yanlış inanışları besler ve istismarın artmasına sebep olur. Cinsel istismar failinin her yaştan, her sosyo-ekonomik düzeyden, her politik görüşten, her cinsiyetten, her ülkeden olabileceği mesajı içerilmelidir. Failin meslek grubunu, doğduğu ülkeyi, mültecilik durumunu, yaşadığı mahalleyi kullanarak etiketleme ve genellemeler yaratılmamalıdır.
• Haber içeriği yalnızca failin cezalandırılması ile sınırlı kalmamalı; maruz bırakılanın desteklenmesinden ve haklarından da bahsedilmelidir. Hayatta kalanların mağdur suçlayıcılık, damgalama, zorla evlendirme, genelleme ve utandırılmayla mücadele ettikleri; bu yüzden destek isteme, adalet arama, eğitimini sürdürme gibi haklarını kullanamadıklarını göz ardı edilmemelidir.
• Çocukların eşitsizlikler nedeniyle uğradıkları adaletsizlikleri kaleme alırken medeni kanun ve uluslararası sözleşmelerle korunan çocuk hakları sürekli olarak dile getirilmelidir. Çocuk hakları için mücadele veren aktivistlerin eylemlerden görüntüleri de şiddete maruz bırakılan tüm çocuklar için sessizliği kırmaya daveti arttırır, kişileri eyleme çağırır ve “mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” mesajını güçlendirir.
• Mesaj verirken seçilen sloganlar önemlidir; asıl mesaj tüm toplumu çocukların seslerine ve haklarına kulak vermeye çağırmak olmalıdır. “Çocuk susar sen susma” gibi çocukları pasifleştiren ve sessizleştiren sloganlar kullanımamalı.
• Haber içeriklerinde, haberin çerçevesini çizerken “sorumluluk çocuğun değil yetişkinindir” vurgusu yapılmalı, devletin sorumlulukları hatırlatılmalı ve sorumlular istismarı önlemede aksiyon almaya çağrılmalıdır.
• Çocukların kendi medya araçlarına sahip olmadıkları ya da sınırlı sahip oldukları bir toplumda medyanın çocukların haklarının yetişkinlere hatırlatmada bir araç olması/araç halini alması önemli ve gereklidir.
• Çocukların medyada birey olarak temsil edilmesi, haklarına odaklanılması medya çalışanlarının sorumluluğundadır. Çocuklar sadece olumsuz örneklerle temsil edilmemeli, olumlu örneklerde çocukların birey olduğu vurgusu yaygınlaştırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; medyanın çocuğu odağına alan hak temelli haberleri tüm çocukların haklarını koruma ve bireyselleşmeleri yolunda toplumun dönüşmesini sağlayacaktır.
MEDYA BİLDİRGELERİN ÇOCUK MADDELERİNE UYMALI!
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne eklenen çocuk maddesi şöyle:
Suça itilmiş çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda 18 yaşından küçük olan suç faili ya da mağdurların kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapılmamalı, fotoğraf, görüntü ve çizim kullanılmamalıdır.
Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır.
Çocuklarla ilgili haberlerde soruna dikkat çekmek, kamuoyunda yaratacağı etki ve yarar dikkate alınmalıdır.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin çocuklarla ilgili haberlerde uyulması gereken etik düzenlemesi ise şöyle:
"Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır."
Fotoğraf: Şehlem Koçer / csgorselarsiv
İlgili haberler
Çocuk istismarının önüne nasıl geçilir?
Çocuk istismarının ve ihmalinin önüne geçmek için, aileye topluma devletin üzerine hangi görevler dü...
Sadece cezayı konuşmak istismarı önler mi?
İstismara tepki gösterirken toplumun en öncelikli talebi ağır cezalar oluyor. Ancak Avukat Seda Akço...
İstismara uğrayan bir çocuk için neler yapabilirim...
Çocuklar size yaşadıkları istismarı anlattıklarında yapmanız gerekenler neler? Bir çocuk istismar ed...
Çocuk istismarını önlemek mümkün!
“Çocuk İstismarı önlenebilir” dosyasının ilk bölümünde öncelikle uzman ve raporlardan derlediklerimi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.