Aynur Yalçın, iki yıl içinde iki kez iş kazası geçiren bir kadın işçi. Geçirdiği ilk kazada sağ elinin 3 parmağını kaybeden Aynur, son kazada ise sol elinin 2 parmağını kaybetti. Her şeye rağmen umudunu, işçi sınıfına olan inancını kaybetmeyen Aynur, işçilere seslenerek “Susmayın” diyor.
Zor bir görüşme oluyor, her ikimiz için de... Aynur, bütün görüşme boyunca titriyor. Zaman zaman da gözyaşlarını tutamıyor. Kolay değil yaşadıkları ama susmuyor, yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor. İlk geçirdiği kaza, kaza sonrası iş yerine geri dönmesi ve ikinci kaza… En son da parmaklarının durumu nedeniyle performansın düşük denerek işten çıkarılması. Sanırım en çok da bu üzmüş Aynur’u. Oysa iş veren ikinci kaza da Aynur’u suçlamak için “Otomatik makine ile yarışıyordu, gözü karaydı” diyor. Kaza sonrasında ise performansın düşük denilerek işten çıkarılıyor. Üstelik Aynur şimdi işsiz ve iş verene açtığı dava nedeniyle de yeni bir iş bulamıyor. Her şeye rağmen susmuyor Aynur ve diğer kadın işçilere sesleniyor: “Bütün emekçi kadınları, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde birlik, mücadele ve dayanışmaya çağırıyorum.”
İŞ KAZALARI PATRONUN ÇALIŞAN ÜZERİNDEKİ KAR HIRSINDAN KAYNAKLANIYOR
İlk önce kendisinin ve diğer işçilerin geçirdiği iş kazalarının nedenini soruyorum Aynur’a. “İş verenin çalışan üzerindeki kar hırsından kaynaklandığını düşünüyorum. İşveren işçiden her zaman için daha çok iş, daha az külfet istiyor. Bu doğrultuda işçi çalıştırır ve bu doğrultuda işlerini yürütmeyi hedefler. İşçinin daha iyi, sağlıklı koşullarda çalışması söz konusu bile değil” diyor. Geçirdiği iki kazada da iş verenin kendisini suçladığını anlatıyor Aynur ve devam ediyor; “İlk geçirdiğim kazada hata benden kaynaklanmıyordu. Tamamen teknik bir hataydı. Makinelerin yeterli bakımı yapılmamıştı, güvenliği alınmamıştı, tamamen bunlardan kaynaklanan bir kazaydı. Benimle kesinlikle bir alakası yoktu. Benimle ilişkilendirilmek istendi. Biz tertipli düzenli bir ortamda çalışmıyoruz. Bizden yapmamızı istedikleri iş için düzeni olabildiğince kendimiz sağlıyoruz. Ben de bu şekilde çalışırken, kaza oldu. Kazadan sonra, ‘Aynur çok düzensiz, dikkatsiz çalışıyordu. Düzensizliğinden dolayı makinelerin düğmelerini herhangi bir parçayla etkileyecek biçimde çalıştı. Makine faaliyete geçti ve kaza oldu. Şeklinde ifadelerle kazayı benim üzerime yıkmaya çalıştılar. Ama bilirkişi incelemeleri sonucunda böyle olmadığı rapor edildi.”Geçirdiği ilk kazayı soruyorum Aynur’a, iş vereni ne zaman gördüğünü… İş vereni ilk kez, kaza geçirdikten hemen sonra gördüğünü söylüyor. İşverenin kaza sonrası yaşadığı paniği anlatan Aynur, konuşmasına şu sözlerle devam ediyor: “Ben kaza geçirip, ameliyat olduktan sonra patronlar ziyaretime geldiler. Bu sırada ‘Sen değil bir başkası olsa, zaten dikkatli çalışmıyordu tabiî ki geçirir mantığıyla bakardık ama olayın içinde sen olunca bu kazayı geçirmiş olman, çok şaşkınlık verdi bize. Aklımızın ucundan bile geçmiyordu senin kaza geçireceğin’ dediler. Kendi ağızlarıyla benim yaptığım işe ne kadar dikkatli, titiz, özverili olduğumu söylediler.”
Kaza sonrasında Aynur, aynı iş yerine geri döner. İş veren Aynur’u pres makinelerinde çalıştırmama kararı almıştır. Başka bir bölümde daha pasif işlerde çalıştırılmaya başlar Aynur, sonrasını ise şu sözlerle anlatıyor: “Benim iyiliğimi düşünerek yaptıklarını belirttiler. Verdikleri işte; o bölümde çalışan bütün işçilere ustabaşılar iş dağıttı, bana sen şu işi yapacaksın demedi. ‘Arkadaşın şu işi yapıyor, sen de o işi şuraya koyacaksın’ dedi. O da sürekli olan bir şey değil. Beklemeli bir süreç, benim gibi bir işçinin zaten yapamayacağı bir şey. Ayak işi gibi bir şey. Öyle bir iş yok zaten. Olmayan bir işi yaratmaya çalıştılar.”
10 PARMAĞIYLA ÇALIŞAN İŞÇİNİN YAPTIĞINI BEN YEDİ PARMAĞIMLA YAPIYORDUM
Bir süre bu yaşadıklarına katlanan Aynur, daha sonrasında ise “Bana böyle bir iş verecekseniz beni işten çıkarın” diyerek yaşadığı bu muameleye tepki gösterir. Daha sonrasında tekrar pres makinelerinde çalışamaya başlar Aynur, sonrasını ise şu şekilde anlatıyor: “Performans olayı hala devam ediyordu. Ben yeteri kadar performans gösteriyordum zaten. 10 parmağıyla çalışan işçinin yaptığı işi ben 7 parmağımla yapıyordum. 10 parmağıyla çalışan işçi 1000 tane malzeme çıkaramazken, ben 1500 malzeme çıkarıyordum.”VE İKİNCİ KAZA...
İkinci kazanın nasıl olduğunu soruyorum Aynur’a. “Kaza geçirdiğim gün, sabah beni bir makineye verdiler. Bir süre çalıştım orada. Önümdeki başka bir makinede başka bir iş vardı, acilmiş. Aynur, sen bunları tamamla dediler, gittim onları tamamladım. Ustaya gidip, benim işim bitti, boşta kaldım dedim. Beni tekrar sabah çalıştığım makineye verdiler. Orada çalışmaya devam ettim. Makinede tutukluk yaptı. Zaten her zaman olan bir şeydi, diğer arkadaşlarımda aynı sorunla karşılaşıyorlardı. Ustaların da bize öğrettiği gibi o tutukluğu düzeltim, çalışmaya devam ettim” diyen Aynur, şu sözlerle konuşmasına devam ediyor: “Bir miktar malzeme çalıştım, öğle yemeğinden sonra tekrar aynı makineye geçtim. Bir süre çalıştım, sonrasında yine bir aksaklık oldu, tekrar düzelttim onu. Çalışmaya başladım birkaç tane malzeme bastım. Makine kendiliğinden otomatiğe geçti ve benim parmağımı kopardı.”5 PARMAĞINI KAYBEDEN AYNUR’U ‘PERFORMANS DÜŞÜKLÜĞÜ’ GEREKÇESİ İLE KAPI ÖNÜNE KOYDULAR
İkinci kazadan bir süre sonra performans düşüklüğü gerekçesi ile işten çıkarılır Aynur. Oysa iş veren ikinci kaza sonrası Aynur’un otomatik makine ile yarıştığını ve çok hırslı olduğunu iddia eder.“Hem beni bu şekilde itham ettiler hem de parmaklarımın durumundan dolayı performansımın düşüklüğünü söyleyerek beni işten çıkardılar” sözleriyle bu duruma tepki gösteren Aynur, hukuki süreci ise şu sözlerle anlatıyor: “İlk kaza olduğunda hemen hukuki süreci başlattık. İlk aşamada kamu davası olarak görüldü. Kamu davasında iş veren tarafına maddi olarak para cezası verildi. 2 usta başına 5’er bin lira, iş güvenlik uzmanına 5 bin lira, personelden sorumlu müdüre ise 15 bin lira para cezası verildi. Sonrasında maddi ve manevi olarak bir dava daha açtık. Bu dava hala devam ediyor. Aradan da 2 yılı aşkın bir süre geçti.”
ÖNLEM ALINAMAZ MIYDI?
Aynı iş yerinde Aynur’un geçirdiği kazaların dışında da kazalar olmuş. Yaklaşık 10 işçinin ağır uzuv kayıpları ile sonuçlanan kazalar geçirdiğini kaydeden Aynur, 20 işçinin ise bir sene içerinde irili ufaklı kazalar geçirdiğini söylüyor. Önlem alınamaz mıydı, diye soruyorum. “Benim ilk kaza yaptığım makinede çok basit bir önlem alınması yeterliydi” diyor Aynur ve anlatmaya devam ediyor: “Benim kaza yapmama neden olan makinede 2 ay sonrasında bir arkadaşım aynı işi yaparken kaza yaptı. Onda da aynı uzuv kaybı oldu, o da 3 parmağını kaybetti.” Fotoselli makineyi anlatıyor Aynur. Çalıştığı makinede fotosel olsaydı kaza geçirmeyecek, parmakları kopmayacaktı. İş verenlerin, işçilerin fotoselli makinelerde çalışmasını istemediğini vurgulayan Aynur, bu durumu şöyle açıklıyor: “Çünkü, bu makinelerde işçinin performansı otomatik olarak düşer. İşçinin performansı düştüğü için işverene pahalı geliyor, diğer taraftan o fotoseli taktırmak pahalı bir şey değil. İş veren de işçinin performansı düşmesin diye taktırmıyor. Fabrikada fotoselle çalışan, çok az sayıda makine var. Bütün bu yaşanan kazalara rağmen, çok az sayıda makine var. O makinelerdeki fotosellerde çalıştırılmıyor.”KAZA YAŞAMINI HER YÖNDEN ETKİLEDİ
Geçirdiği iş kazalarından sonra bir anne olarak neler yaşadığını soruyorum. Yaşadığı şeyleri trajedi olarak tanımlayan Aynur, “Bir anne olarak yaşadıklarım başlı başına bir trajedi. Sadece benim açımdan da değil. Benim şu anda 11 yaşında bir çocuğum var. Ben ilk kaza geçirdiğimde 8 yaşındaydı. Henüz bir şey bilmiyordu, anlamıyordu. Şimdi biraz daha anlar durumda. İlk kaza geçirdiğim zaman, kıştı. Çok zordu. Oğlum portakal istedi. Anne bana bir portakal soyup verir misin dedi. Ben hala kendi kişisel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorken, çocuğumdan böyle bir isteğin gelmiş olması ve benim bunu karşılayamamış olmam, korkunç bir şeydi. Sonuçta bir kadınsınız. Bu kazayı geçirmiş olmakla sorumluluklarınızdan kurtulmuş ya da o sorumluluklarınız bitmiş olmuyor. Sonuçta çocuğunuzla ilgileneceksiniz, eşinizle ilgileneceksiniz. Yemeğinizi yapacak, ihtiyaçlarınızı karşılayacaksınız. Mutfağa giriyorum yemek yapacağım, soğan doğruyorum. Soğanı iki parmağımla tutmaya çalıştım, soğan elimden fırladı kaydı. Tutamadım, kesemedim” diyor.
KADINLAR SUSMASINLAR!
Tüm yaşadığı olumsuzluklara rağmen Aynur mücadele etmekten vazgeçmedi. 1 Mayıs’ta, 25 Kasım’da, 8 Mart’ta hep sokaklardaydı. Mücadelesini kararlılıkla devam ettiren Aynur, kendisi gibi işçi olan kadınlara şu sözlerle sesleniyor: “Diğer işçi arkadaşlarımda susmasınlar. Sorunlarını karşılaştıkları bütün baskılara rağmen susmadan, korkmadan haykırsınlar. Benim gibi haykırabilsinler ki, başka işçiler benim yaşadıklarımı yaşamasınlar. İnsanlar bu kadar acı çekmesin. Bizim yapmaya çalıştığımız şey ekmeğimiz, çocuğumuz için emeğimizle çalışıp, alnımızın teri ile ekmek yemek. Keşke bütün kadınlar, aile ve toplum baskısı olmadan insanın insan tarafından sömürülmediği, güzel günlerini yaşayabildiği günlerde ve bütün coşkusuyla, anlatmak istediklerini sokaklarda haykıra haykıra bağıra bildikleri bir gün olsa... Bütün emekçi kadınları da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde birlik, mücadele ve dayanışmaya çağırıyorum.”
İlgili haberler
Kopan iki parmaktan doğan azim
Çalıştığı fabrikada iş kazası geçiren ve pres makinesine 2 parmağını kaptıran Hafize Uşak yaşadığı k...
Savaşa, sömürüye, şiddete karşı YAŞASIN 8 MART!
8 Mart içi boş laflarla ‘vitrin’ yapılacak bir ‘Kadınlar Günü’ değildir. 8 Mart hem evde hem işyerin...
Bu 8 Mart, başka 8 Martlara benzemiyor
Bu 8 Mart başka... Emekçi Kadınlar Günü değil de “Emekçi Kadınların Fedakarlık Günü”ne dönüştürülmek...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.