Durdurak bilmeyen Ayşe’nin maceralarına devam ediyoruz. Geçen ay Ayşe macerasını şöyle bağlamıştı hatırlarsanız; “Ben geçen gün o zengin eve gittim ya bir şey gördüm ama şimdi söylemem önümüzdeki hafta temizliğe gittiğimde alabilirsem bir tane alacağım, dur bakalım inşallah alabilirim.” Aradan epey zaman geçti, biz yine Ayşelerde toplandık. Ve evet, almış tahmin edeceğiniz gibi “Bunu Ahmet fark etmeden kullanırım, ruhu bile duymaz” demesiyle kahkaha tufanı kopuyor, geliyor gelmekte olan!
“Ayşe sen bu eve gitmeyi bırak istersen, her hafta bir şey bulup çıkarıyorsun, her hafta da hayal kırıklığı… Hiç bıkmıyor musun?” diyorum. “Yoooo niye bıkayım ki, ben yenilikçi bir insanım” diye cevap veriyor hınzır bir gülüşle… “Ayşeeee tamam yenilikçisin ama her şeyi de denemek zorunda değilsin” diyorum. “Üfffffff bırak da anlatayım yaaaa eğleniyoruz işte” diyor. Muhabbetteki diğer kadınlar da “Ay bırak anlatsın, çok merak ettik” deyince Ayşe hanım alıyor sazı eline…
YANLIŞ ELE GEÇEN BAL
“Temizliğe gittiğim zengin ev var ya, kadın bu sefer kocasını tamamen kovmuş, bana da odasını boşalttırıp temizletti. Ben de çekmeceden çıkanları gösterdim, bunları ne yapayım diye sordum. Kadın hepsini çöpe at dedi. Ayyyyy deli miyim, niye çöpe atayım, hepsini aldım geldim. Bir iki tanesi eskiden bildiğim haplardı, zaten hapları içiremiyorum, adam inat ediyor içmem de içmem diye, ama bu sefer içinde değişik bir şey vardı...” diyor. Hepimiz birden atılıyoruz; Ayşeeeee bu da krem meselesine dönmesin, her şeyi kurcalamaman gerektiğini öğrenmedin mi?
“Yok beeee öyle bir şey değil bu, bal buldum bal!” Bizim anlamsız bakışlarımızı görünce gözünü belertip “Üff siz de ne cahilsiniz ya” diyor bize. Bizim bildiğimiz ballardan değilmiş bu, cinsel gücü artıran pahalı bir ürünmüş. Eee zenginin eylediğini fakir nereden bilsin! Bizim Ayşe almış gelmiş bu balı, kafa da şöyle çalışıyor: “Benimki hap da kullanmıyor, krem de. Dedim bu balı kahvaltıda ekmeğe sürer veririm, ruhu bile duymaz. Eve geldim, bütün gün 3 katlı villayı temizle temizle yorulmuşum, her yerim ağrımış, bal paketini yatak odasında komodinin önüne koydum, yattım uyudum. Sabah kahvaltı hazırlarken benim küçük oğlan geldi, bana diyor ki ‘Anne o balın da tadı ne güzeldi’. Ben ne balı demeye kalmadan o evden getirdiğim balın boş kutusunu göstermez mi?” Ayşe’nin deli deli bakan gözleri karşımızda, biz kahkaha tufanında… Ah Ayşe ah, kocandan sonra bütün ev halkı da tehlike altında :) Ayşe devam ediyor; “Sen bunu niye yedin diye bastım çığlığı... Bizimki seslere uyandı, ne bağırıyorsun çocuğa bal yedi diye de kızdı.”
AYŞE BU İŞTEN NASIL SIYRILACAK?
Meraktayız, eeee buradan nasıl sıyrıldın Ayşe?
“Birden aklıma kuşumuz geldi. Vitamin bu, kuş vitamini, kuşlara veriliyor bu, sen biye bilmediğin şeyleri yiyorsun dedim. Azcık da kızdım. Gönderdim çocukları mutfaktan. Sonra bizimkine dedim ki bu bal bildiğin bal değil, bu viagra balı dedim. Amannnnn keşke demeseydim! Köpürdü bizimki. Ben de kendimi biraz masum yaptım, çöpe gidene kadar getireyim senle deneriz diye düşündüm dedim. Adamı kadakra gibi kullanıyorum yani…” Kadakra ne Ayşe? “Ya işte her şeyi onun üstünde deniyorum ya, ondan öyle dedim” diyor safça. Kadavra demek istiyor yani Ayşeee kadavra ölüler üzerinde yapılıyor, sen de bu gidişle adamı öldüreceksin galiba diyoruz. Gülme nöbetimiz geçsin diye üstüne kahve molası veriyoruz. Ama hikaye daha bitmiyor… Kahveyi ben yapıyorum, servis ederken “Kızlar korkmayın, kahveyi ben yaptım gönül rahatlığıyla içebilirsiniz ama yanında ne olur ne olmaz çikolata yemeyin” diyorum. Herkes gülüyor. Ayşe kızıyor bize; “Ben olmasan çok sıradan hayatlarınız var, benim bu merakım olmasa hiç de bir şeyden haberiniz olmayacak, cahil cahil yaşayacaktınız, siz bana dua edin” diyor. Vallahi haklı aslında :)
GENE OLMADI AYŞE
Hikayenin devamı daha acayip. O gün Ayşe’nin kaynanasına gideceklermiş, ama çocuklar tutturmuş biz gelmeyiz, evde kalacağız diye. Ama bir kere balı yemiş çocuk, Ayşe de kocası da endişeli. Evde kalmasın çocuk, ya bir şey olursa, bari yanımızda olsun diye zorla almışlar çocuğu yanlarına, düşmüşler yola. “Anammmm bu çocuk kaynanama gidene kadar daldan dala atlar gibi bir o tarafa koşuyor bir bu tarafa koşuyor. Kaldırımda elini tutuyoruz zorla, elini bıraktırıp kaldırımın sonuna kadar koşarak gidiyor, sonra koşarak bize doğru geri geliyor, bir saniye durmuyor yerinde. Oğlan böyle yaptıkça Ahmet de bana ters ters bakıyor. Ben de hiç anlamamazlığa vuruyorum, etrafa bakıyorum ama endişem de tavan. Kaynanama gittik, orada da bir dakika durmadı, Ahmet her dakika bana ters ters bakıyor. Sonunda eve geldik, çocuk biraz sakinledi. Ben de biraz rahatladım.
İşte öyle, bu sefer sevinmiştim bunu Ahmet’e yedirirken hiç zorluk çekmem, kahvaltıda ekmeğe sürer veririm anlamadan yer diye düşündüm ama gene olmadı. Ayyyyy benim hiç şansım yok yaaaaa. Kadın kocasını da evden kovdu, artık gittiğimde böyle şeyler olamayacak.” diye ciddi ciddi üzülüyor bizim Ayşe. Demesi o ki bizim nazarımız değmiş ona. Ama artık kararlı, böyle maceralara girmeyecekmiş bir daha. Ne diyelim Ayşe, senin maceran böyle olmazsa başka türlü olur kesin… İyi ki bizim hayatımızdasın!
Fotoğraf: Freepik
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.