“Kinaye, şaka ile ciddiyet arasında titreyen dengedir.”
J.A.K Thompson
Sevgili hazirun,
Bir buçuk senedir oturduğum beş daireli apartmanda henüz geçen hafta “beş dakika kahve içme” kod adlı bir karbonhidrat partisine davet edildim. Sonuna kadar otursam muhtemelen beş dakikalık kahveden de içerdim ama ben tek şeker attığım çayımla birlikte sekiz bin kalorilik ordudoyuran tabağı hüpletip kalktım. Nefes almalarımı da sayarsak üç dakika filan sürmüştür. Kabul edersiniz ki böylesi bir operasyonun gerektirdiği bazı teamüller var ki en başta odadaki herkese az önce dünyanın en mutlu haberini almışçasına gülümsemeniz gerekir. Böylesi oturmalardan sonra yanaklarınızdaki kas ağrısı yalancı tebessüm kaynaklıdır.
Yan binadaki teyzeyi de sayarsak bu gözaltı operasyonunun sorgusunu toplam beş kadın birlikte gerçekleştirdi. Bir buçuk senelik gözlemlerinin ortak sonuç raporu, bir iki sorulması gereken şüpheli giriş dışında çocuklarımla birlikte ikamet ettiğim dul evime “erkek almamış” olduğum yönündeydi.
Arada bir gelen kadın annen miydi?
Gençten uzun boylu esmer bi adam haa oğlan kardeşin mi o? Yanındaki de gelininiz o zaman?
Sırt çantasıyla gidip geliyosun arada? Nöbet tutuyormuşsun okulda dedi filanca?
Hele bi gece epey misafirin de vardı?
Çok cana yakın bulmuşlar beni. Alttaki dul kadın o kadar cana yakın değilmiş.
Muhtemelen sizin ayrıntılı sorgularınıza benim gibi “onay alma garantili” ayrıntılı yanıtlar vermediği içindir. Behey hayat, koskoca Diana kaçamamış, oğlu bile oturup “Neden Megan ile gittim” diye belgesel film çekmiş, ben nasıl kaçıcam bu ötekinin onayına duyulan muhtaçlıktan?
BASIN MÜHRÜ: BİZDENDİR
Ah be teyzeciğim artık lovebombing var, ghosting var, texting var, siz neyin sorgusunu yapıyorsunuz? Adamlar evlere gelmeden gelmiş gibi oluyorlar. Öyle geliyorlar :) Bu enflasyon oranlarıyla “en erkeğim” diyen evinden başını uzatamıyor zira. Sizin namus standart ölçeklerinin ölçemeyeceği namussuzluklar bunlar. Tiz zamanda “Zamane Namusnamesi” yazıla!
Şimdi öncelikle sizin balkonda pusu kurup apartman kapısını gözleyeceğinize benim Instagram hesabımı takibe almanız gerekirdi. Bakalım nerelerden yer bildirimi yapıyorum, kaçta yapıyorum, masada içki var mı, masada erkek canlı var mı, takip eden erkek canlı var mı? Allah korusun çocuklarım da var ama ya bi de biseksüel filansam sizin kapıdan giren kadınlara da dikkat etmeniz gerekmez mi o durumda?
Bu nesilden nesile aktarılan namus sorgusunun erkeğin değil bizzat kadının kadına ettiği bir kötülük olduğunu size hatırlatmalı mıyım? Benim biriyle sevişmiyor oluşumun neden aferin aldığını anlamadığım kadar başka bir kadının biriyle sevişiyor oluşunun neden lanetlendiğini de anlayamıyorum.
Annesi tarafından bir erkekle yan yana görüldü diye “orospu” etiketiyle etiketlenen bir neslin, halen mahkeme salonlarında kadının etek boyunun ahlaki ölçüt kabul edilen bir ülkenin, toplumsal ahlaksız ve ikiyüzlülüğün tavan yaptığı bir zamanda lanetlemek için yalnız ve yalnız nikâhsız sevişmenin kıstas kabul edildiği bir apartmanın ferdiyim. Dairesini sel basan “alttaki dul kadına” yardım teklif etmeyen ve fakat “cana yakın ve sorgulanabilir üstteki dul kadına” tepeleme karbonhidrat ikram etmeyi insanlık sayan bir ikiyüzlülük bu. Koca ülkemin mikro ölçekli ahlakı bu.
Başka bir şey yazacaktım. İstanbul’a bir sempozyum için gidince arkadaşım bana bu yıl Nobel edebiyat Ödülü alan Annie Erneux’un “Yalın Tutku” adlı kitabını verdi. Otobiyografik bir anlatı olan bu kısacık kitapta yazarın bir adama duyduğu tutkuyu böylesi cüretkâr bir biçimde yazmış olmasından çok etkilendim.
Alttaki teyzelere şu satırları okusaydım ne düşünürlerdi?
"Zamanı tüm bedenimle bir başka türlü ölçtüm. İnsanın neler yapabileceğini, hem de her şeyi yapabileceğini keşfettim. Kendim de onlara başvurana kadar başkalarında çılgınca bulduğum yüce ya da ölümcül arzular, onursuzluk, inançlar ve davranışlar. Farkında olmadan, o beni dünyaya daha çok bağladı."
".....benim için kronoloji yoktu; sadece onun varlığını ya da yokluğunu biliyordum. 'her zaman' ile 'bir gün' arasında durmadan gidip gelen bir tutkunun işaretlerini biriktiriyorum.... tutkumu açıklamak değil -bu, onu bir hata ya da gerekçelendirilmesi gereken bir kargaşa olarak kabul etmek anlamına gelir- sadece sergilemek istiyorum..."
Kim ulan o bizim gözümüzden kaçan adam!
Kendi kızım için, Ayşe’m için yazdığım bir şiirle bitirmek istiyorum yazımı:
“ses,
kadim bir yasağı çimdiriyor etine
cam ayakkabımız merdivende kalıyor
‘o saatte ne işi varmış dışarda’
içerde, sokakta, dünyada
uyanık hem de
bi de nerde
bir günah sıvanıyor
uğuldayarak
ayartıldı mı
kanı mı bozuk
aşık mı karışık
ayakkabı namus
ayakkabı elden ele
tik tak tik tak tik tak
susun, sussunlar
after party'e kalıyor
kız
yalınayak…”
Etiketsiz, olduğu gibi, yağmalanmadan yaşayacağı bir zaman dileğiyle. Dul annenin özgür kızı.
Fotoğraf: Filiz Gür
İlgili haberler
Mine Özerden’e…
Filiz Gür, Gezi Parkı davası kapsamında 2022 Nisan ayında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Mine Öze...
Kapıları açacak anahtarlar elimizde…
‘Mayıs sayımızla kilitli kapıları bir bir açıyoruz kapanmamak üzere. Soruları birlikte sorup, yanıtl...
Sansür mü, ne alakası var ya!
İfade ve düşünce özgürlüğünüze kim ne yaptı? Düşünün siz kendi halinizde. Evinizde çayınızı filan iç...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.