Yoksul AKP’li kadının hayatında adalet de kalkınma da yok
‘Ülkede her şey güzel, açım diyen yalan söylüyor' diyen kadına yine kadınlar cevap veriyor. Sahi bu ülkede her şey kime güzel?

Kocaeli’nin üçüncü büyük ilçesi olan Darıca, muhafazakar nüfusun çoğunlukta olduğu, AKP’nin her seçimden birinci çıktığı yerlerden biri. Onu sırasıyla CHP, MHP ve HDP takip ediyor. Darıcalı kadınlar, 24 Haziran seçimlerine giderken ne düşünüyor, ne tartışıyor, öğrenebilmek için Darıca’dayız.

İlk durağımız pazar yeri. Sadece bir evin ihtiyaçlarının giderildiği değil, kadınların evden çıkabilmesini de sağlayan sosyal bir alan pazar yeri. Her görüşten kadının birbirinden haberli/habersiz yan yana geçtiği bir güzergah.

Daha pazar girişinde uzun zamandan beri bir araya gelmediklerini söyleyen üç kadınla sohbet ediyorum. İsimlerini vermiyorlar. İçlerinden biri önce konuşmak istemiyor, “OHAL var” diyerek. Adını yazmayacağımı söyleyince “Birçok şeyin değişmesini istiyorum tabii. Huzur kalmadı, düşmanlık var. Barış olsun istiyoruz artık. Ekonomi düzelsin, demokrasi gelsin” diyor. Bir yandan da çekinerek etrafına bakıyor duyan eden olur mu diye; diğer yandan arkadaşlarının gözlerinin içine bakıyor onay almak için... Sonra sesini biraz daha alçaltarak, “AKP gitsin de kim gelirse gelsin” diyor.

PAZAR ATEŞ PAHASI
Pazarda ilerliyorum. AKP’li olduğunu öğrendiğim bir kadın “Türkiye’de her şeyin güzel olduğunu” söylüyor. “Pazardasın, herkes alabiliyor mu istediğini?” sorusuna “Alabiliyor tabii. Yarım kilo alamazsa 250 gram alıyor. Herkesin sofrasına et giriyor. İnsanlar ‘yetmiyor’un altına sığınıyor, ama yetmiyor diyen yalan söylüyor, yettiremiyordur” diye yanıt veriyor.
Doların artışını “dış güçlerin oyunu” gören, çevresindeki yoksulluğa inancı uğruna gözlerini kapamış bir kadın. AKP’li olsun olmasın konuştuğumuz bir çok kadının anlattıkları ise onun sözlerini yalanlıyor zaten. Biri “Kısarak, gram gram alıyoruz, yetirmeye çalışıyoruz. Ama emin ol ki yetmiyor. Bir ay başı bir çocuğuma ayakkabı alabilirken iki üç ay bekleyip diğerine anca alabiliyorum” diyor. Bir başkası, “Gidin görün fiyatları, alınmıyor hiçbir şey. 50 lira 5 lira değerinde olmuş. Ne yapacaksın? Hiç kimsenin güllük gülistanlık hayatı yok. Bakmayın hayat güzel diyenlere...” derken, bir diğeri “Ben mesela anca kurban bayramlarında et yiyorum. Başka türlü imkanı yok” diye konuşuyor.

Alanı da alamayanı da gören sebze satıcısı bir kadının tezgahına yanaşıyorum; “Nereye yetiyor. Ekonomi mi kaldı? Bitti bitti! Dolar almış başını gidiyor. Her şey ateş pahası. Onlar alamıyor biz de kazanmıyoruz” diyor.  


ALTERNATİF VAR MI?
Ekonominin kötü gidişatı her kadının derdi. Her seçimde AKP’ye oy veren bir kadın, biriken borçlarından, bebeğinin mamasını bile zor aldığından bahsediyor. Başka bir AKP’li kadın ise “Dolar olmuş 5 lira, mazot pahalı, ekonomi kötü, borçlar çok” diyor. Ama bahsettiği tabloya rağmen oyunu AKP’ye vereceğini söylüyor, Peki, neden? “Çünkü artısı eksisinden fazla” diye başlıyor, “Sağlık alanında iyi işler yaptı” diye devam ediyor, “Başka bir alternatif yok, kim gelirse aynı şeyler yaşanacak” diye bitiriyor.
CHP’li bir kadına rastlıyoruz. Adı Arzu, 42 yaşında. O da söze ekonomiden şikayet ederek başlıyor, çocuğunun gördüğü niteliksiz eğitim ve gelecek kaygısıyla devam ediyor: “Benim çocuğum okuyup ne olacak ki, profesör mü olacak? Aydın mı olacak, hepsi hapiste. Öğretmen mi olacak, atama mı var? Zaten boş boş tutuyorlar okulda. Bir şey öğrenemiyorlar ki doğru dürüst...”

AYNI AĞACIN ALTINDA DÖRT PARÇA!
Pazarı fırsat bilerek kendini sokağa atan kadınların dinlendiği yol kenarındaki bir parka uğruyoruz. Bir ağacın çevresini kuşatmış dört bankta oturan kadınlar var. Yanyana oturan ikisi AKP’li, birinde Kürt, diğerinde ise CHP’li birer kadın oturuyor. Kürt olan muhtemelen HDP’li, muhtemelen diyorum çünkü ne CHP’li ne de AKP’li kadınlar konuşmasına pek fırsat tanımıyor. Az buçuk kendini belli etse de daha sonra çekiliyor sohbetten.
AKP’li kadınlardan yaşlı olanına soruyorum. AKP’ye tek bir eleştiriye tahammülü yok. Üstelik yanındaki diğer kadının AKP’liyim cümlesinden sonra getirdiği ama’lı cümlelere bile itiraz ediyor. ‘İşsizlik’ diyen CHP’li kadına “İşsizlik yok, limon satarım işsizlik olmaz” diye müdahale ediyor. “Her şeyden memnunum, benim oyum Tayyibe. Bitti!” Her şey için verdiği tek örnek ise “hastaneler”. “Eskiden ne çok sıra beklerdik, artık beklemiyoruz” diyor. Diğer kadınlar ise “Bekliyoruz, üç dört saat” ya da “Beklemiyoruz ama 3-4 ay sonrasına randevu veriyor sistem, belki ben o zamana öleceğim, ne biliniyor?” diyerek ona itiraz etmeye çalışıyor.
Diğer kadınlardan görüş almaya yelteniyorum. Ancak o diğer kadınlarla sohbet etmemize fırsat tanımıyor. “Vermeyeceğim” diyene kızıyor. Ona AKP’nin çocuk istismarında 12 yaşa rıza getirme girişimini hatırlatıyorum. Bu biraz kabuğunu çatırdatıyor gibi. Karşılaştığı bu soruya karşı aynı savunma mekanizmasını devreye sokamıyor. “Hatasız kul olmaz. Doğru değildi tabii bunlar ama herkes hata yapabilir” diyebiliyor. “Bu sence hata mı?” diye üsteliyorum, susuyor...
Bir ara HDP’li kadın “Her şey zam. Para yok. İstediğimizi almıyoruz tabii ki. Evimize et girmiyor. İşsizlik var...” demeye kalmıyor, bir anda susturuluyor yine. CHP’li olduğunu söyleyen kadın, bir yandan Akşener ya da Perinçek’i de seçebileceğini söylüyor. Onun meselesi “en baştaki gelmesin de kim gelirse gelsin.”
KENDİ GERÇEĞİNİ GÖREMEMEK
Diğer AKP’li kadın oğlu iş bulamayınca memleketinden Darıca’ya göç etmiş, ama “ülkede işsizliğin olmadığını, insanların iş seçtiğini” söylüyor. Bu sırada araya giriyor CHP’li kadın “Ben, geçmediğim halde vergi veriyorum Avrasya tüneline, haram zıkkım olsun benden kestikleri.” Yaşlı AKP’li çıkışıyor, “Bana bak doğru konuş, sen geçmiyorsan başka vatandaş geçiyor. Senden kesiliyorsa hayrına ver. Her ay maaş alıyorsun...”
Sohbet ettiğimiz bir çok AKP’li kadın ülkedeki pahalılıktan, işsizlikten, çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddetten şikayet ediyor. Ancak bunun sorumlusu olarak AKP’yi görmüyor. Görse bile başkası da gelse aynı sıkıntıların devam edeceğini düşünüyor.
Çoğu komşusuyla, arkadaşlarıyla seçimi konuşmadığını söylüyor. Muhtemelen her sohbet böyle gerilimli tartışmalarla sonuçlandığından... Birbirlerinin ne söylediği, neden söylediği üzerine hiç düşünmüyorlar. Kim alt ederse söyledikleriyle karşısındakini, seçimi o kazanacak sanki... Her ne kadar kadın ve çocukların sorunlarında ortaklaşsalar da bunun sebepleri ve çözümü söz konusu olunca hemen bambaşka kutuplara ayrılıyorlar ve düşmanlaşıyorlar.

SIFIRDAN GELDİK HALA SIFIRDAYIZ!
Darıca’da bir eve misafir oluyoruz. Ev sahibimiz, bugüne dek hep AKP’ye oy vermiş bir ev kadını. Kocası metal işçisi. Bu kez oyunu AKP’ye vermeyeceğini söylüyor, sebebini ise şu şekilde açıklıyor: “Müjde deyip, şunları bunları yapacağız dediler, üç çocuğa imkanlar sunacağız dediler... Üç çocuk yptık,hani nerede? Yıllardır hiç birini yapmadılar. Kiradasın, üç çocuklusun, neye yetiyor aldığın? O müjdeler yetmiyor. Eve destek olmak için komşumun çocuğuna bakıyorum, 600 liraya... Biz hep arka plandayız zaten, bir şey alacağımız zaman anca çocuklara alıyoruz, ama onların da birine alınca biri kalıyor. Hastaneye gittiğimiz zaman ya bir ilaç yazıp başından savıyorlar ya da aylar sonrasına randevu veriyorlar. Vergilerle kesintilerle bize maaş kalmıyor. Ben ev kadınıyım ne emeğim görülüyor, ne karşılığı oluyor... İşyerlerinde kreş olsaydı mesela evde kalmazdım, çalışırdım. Ama o imkan da yoktu. Verdiği sözleri tutmadı Erdoğan. Sıfırdan geldik hala sıfırdayız, o yüzden artık Erdoğan’a oy vermeyeceğim.”
Ülkedeki gidişattan da hayli tedirgin “Güvence yok hayatımızda. Örneğin kocam işten atılsa bu kadar borç, çoluk çocuk ne yapacağız diye kaygılıyım. Herkes duygularını içinde tutuyor, konuşmaktan korkuyorsun... Adalet ve demokrasi olduğunu düşünmüyorum” diyor.

HİÇBİRİ SORUNLARIMI ÇÖZMEYECEK
Daha sonra bir komşusunu çağırıyor. Gelen 25 yaşında genç bir kadın. Küçük bir bebeği var, kocası taşeron işçisi. Onların da herkes gibi borcu var. Geçinememekten şikayetçi. Faturalar, ev masrafları, çocuğun harcamaları... Ama yine de AKP’ye oy vereceğini söylüyor. Sebep; “Başka alternatif yok. Hiçbiri vaatlerini tutmuyor. CHP gelince daha kötü olacak bundan eminim. Hiçbirinden memnun değilim aslında. Ak Parti gitse başkası gelse benim sorunlarım yine devam edecek, yine borçlarım olacak, yine asgari ücret girecek evimize...”
Çocuk istismarında ya da kadına yönelik şiddet olaylarında yasaların uygulanmamasının sorumlusunun iktidar olduğunu düşünüyor. Ancak bu da kararını değiştirmiyor.
Kadınların sorunları ortak olsa da çözüme çok ayrı yerlerden bakıyorlar. Bu sebeple de gerçek çözüme giden ilk adım, kadınların birbirlerini dinlemesi, anlaması ve birlikte davranmasını sağlayarak atılabilir. Sürekli bir yarış, rekabet ve zaten var olan kutuplaşmayı daha da kışkırtan bir dil kullanılması düşmanlaştırıyor. Aynı sorunları yaşayan emekçi kadınların birbirine düşmanlaşması gerçek düşmanın yüzünü gizlemesine neden oluyor. Yine de çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet, işsizlik, yoksulluk, yok sayılmak gibi her kadının canını yakan sorunlar, güçlü bir birlikteliğin kapısını açacak temel noktalar gibi duruyor.
İlgili haberler
AKP, kadınlara başörtüsü dışında bir şey söyleyemi...

Akademisyen, Antropolog Ayşe Çavdar: Erdoğan kendisini kadınlara kader gibi sunarak ve AKP’yi de yok...

FLORMAR İŞÇİSİ SELDA KUŞÇU: İşçiden yana olmayana...

AKP üyesi Flormar işçisi: Onlar işverene bu kadar destek çıkmasalardı patronlar işçiyi bu kadar ezem...

#KadınlarınSeçimi onurlu bir gelecek

Milyonlarca kadına dayatılan seçenek bu ikisi arasında; Ölüm mü, sıtma mı? Seçim manifestolarında ve...