Yarın diye bir şey var…
Kadınlar kalemlerini sadece kendi dertlerini anlatmak için değil bu derdin ortaklığında mücadeleyi birlikte büyütmek için tutuyor… Bugünü yazmak, yarını kazanmak için paylaşıyorlar deneyimlerini...

Bir toz bulutu altında arıyoruz adaleti, umudu… Toz bulutunun boca ettiği dumanı, kiri pası dağıtmak ve yarını temiz bir havayla solumak umuduyla sallıyoruz ellerimizi sağa sola… O toz bulutunun içinde memleketin dört bir yanında farklı şekillerle zuhur eden saldırılar var, adaletsizlik, işkence, haklarımızıngaspı var. Toz bulutu nefesimizi ele geçirdikçe yarattığı bir şey var ki, maske bile çare olmuyor!  

Hatırlayalım toz bulutunun nefes alanımıza nasıl çöktüğünü…

Halihazırda tüm medyayı havuza çevirmeye çalışırken, muhalif basına cezalarla, karartmalarla göz açtırmazken, şimdi de insanların seslerini duyurmasına bir nebze de olsa katkısı olan sosyal medyayı hedef aldı Erdoğan. Memlekette zaten ifade özgürlüğüne dair alanları daralttıkça daraltmışken,duygumuzu paylaştığımız, itirazımızı söylediğimiz, birbirimizden haberdar olmamıza vesile olan mecraları hatta dizi izlediğimiz platformları bile topa tuttu…

Meclisteki çoğunluğuna, elindeki devlet gücüne, tek adam yönetimi olmanın rahatlığına sığınan iktidar, toplumun büyük kesimlerinin vazgeçmediği “adalet” ve “güvenli bir gelecek” arayışını tümüyle ortadan kaldırmak, toplumsal muhalefetin sesini tümden kesmek için baroları, oda ve birlikleri hedef alıyor. Yalnızca avukatları değil, toplumun önemli bir kesiminin adalet arayışını, hak mücadelesini engelleyecek bir biçimde çoklu baro hesabını görmeye çalışan iktidar, bize en lazım olanları kendi hayaline örtü yapmakta da bir beis görmüyor: Demokrasi! Bu sırada ülkenin başkentinde baro başkanları ablukaya alınıyor… Ankara 15 gün boyunca tüm gösteri ve yürüyüşe kapatılıyor…

“Bizim iktidarımızda beyaz Toroslar yok, işkenceye sıfır tolerans, Avrupa Birliği standartlarında muamele…” diye geçmişin karanlık günlerinden kendine övünme payı çıkaran iktidar, 18 yıldır aslında hiç vazgeçmediği işkence ve kötü muameleyi, şimdilerde alenen, üstünü bile örtme ihtiyacı hissetmeden Kürt halkı, ama özellikle de Kürt kadın siyasetçiler üzerinde uyguluyor. İşkence ve kötü muamele en son TJA üyesiRojbin Çetin’e ev baskınıyla köpekle saldırıya kadar vardı.

Yetinmedi; yıllardır hamle yaptığı kıdem tazminatını gasp girişimlerine pandeminin tozu dumanı arasında hız verdi. İşçilerin gelecek teminatlarını geriye hiçbir şey bırakmayacak bir biçimde ellerinden almaya niyetli.

Dikkat çekici bir biçimde; tüm bu saldırılara sokakta yanıt verenlerin büyük çoğunluğunu genç kadınlar oluşturuyor… Kadınlar adalet arıyor, adalet arayışının önüne geçen her iktidar hamlesinin karşısına cesaretle çıkıyor. Baroların eylemlerinden HDP’nin yürüyüşüne, mahkeme önlerinde kadın cinayeti davalarını takip etmekten, sınır ötesinde siyahların adalet ve eşitlik için sokaklara döküldüğü isyana kadar her yerde genç kadınlar ağırlıkta…

Yarın diye bir şey var… “Kindar ve dindar nesil” sloganıyla çıkıp hamur gibi yoğurmaya, boyunlarına adeta mukaddesat ve cinsiyetçilikten örülü bir boyunbağı takmaya çalıştıkları gençlerin hamurunun bu suyu kaldırmayacağını görüyorlar… Tüm bilgi ve haberleşme kaynaklarını, tüm hareket olanaklarını, tüm yan yana gelme şanslarını ortadan kaldırmak için daha önce rafta beklettikleri ne varsa çıkarıyorlar ortaya…

Yarın diye bir şey var; bu boyunbağıyla yaşamak istemeyen gençler geleceksizliğe karşı, tek adam keyfiyetçiliğine, “ben yaptım oldu”culuğuna, “en iyisini ben bilirim”ciliğine, baskıya, yasaklara karşı yeni yöntemlerle, öfke duyan halkların ezelden beri kullandığı yöntemleri birleştirmenin arifesindeler…

Yarın diye bir şey var. Hukuktan ve adaletten yanaların, haklarını kolay kolay yedirmeyecek olanların, sözlerini dile getirmekten usanmayacak kadınların, aza tamah yaşamak zorunda kalan yoksulların, geleceği karartılan gençlerin ‘yarın’a taşıyacakları öfkeleri var.

Dergimizin Temmuz sayısı işte bu öfkeyi biriktiren meseleleri ele alıyor; kıdem tazminatının gaspından artan şiddete, salgın döneminde işçilerin canının hiçe sayılmasından eğitimden sağlığa yaşanan çöküntüye, mülteci kadınlara dayatılan korkunç koşullardan, sığınmaevinde bebeğe bir mamayı bile çok gören sistemsizliğe, dünyanın dört bir yanında bize benzer hikayelerin kahramanı olan kadınların yaşadıklarından, geçmişimizde kadınlara yollar açan kadınların deneyimlerine kadar çok çeşitli, çok renkli bir sayı hazırladık.

Kadınlar kalemlerini sadece kendi dertlerini anlatmak için değil bu derdin ortaklığında mücadeleyi birlikte büyütmek için tutuyor… Bugünü yazmak, yarını kazanmak için paylaşıyorlar deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını…

Yarın, daha güzel günlerde buluşmak üzere… 3 aylık online yayın macerasından sonra yeniden basılı halde sizinle buluşan derginizin tadını çıkarın!


İlgili haberler
Yürünen yolları açmak, birlikte yürüyenleri çoğalt...

İnsanca bir hayat, güvenli bir gelecek isteyen milyonların ‘milyonlar’ olduğu gerçeğini göstermeye,...

Pandemide bir sığınmaevi deneyimi: Bebeğe mama, ih...

1 kutu bebek mamasını bulup buluşturamayan, bunu büyük bir sorun haline dönüştüren, bir kadını “koru...

Gölgelerden çıkalım, dünyayı biz kuralım

Pandemide tüm dünyada artan şiddet, sendikaların gündemine olması gereken biçimde girmedi. Kimi örne...