
Bursa koca bir sanayi bölgesi. Sanayi bölgesinde çeşitli fabrikalarda çalışan işçi kadınlarla bir araya gelip gündelik yaşamlarının zorluklarını, çalışma koşullarını ve örgütlenmeye dair sohbet ettik. Her kadının ağzından, hayatın yükünü sırtladıklarını gösteren uzun cümleler dökülüyordu. Önce sabah işe gitmek için uyanıp akşam eve döndüklerinde işlerine evde devam ettiklerini anlatıyorlardı. Kadınlar, sabahın erken saatlerinde kalkıp gittikleri iş yerlerinin özellikle yaz aylarında ekstra yorucu ve boğucu olduğundan söz ettiler.
Bir kadın, çalıştığı fabrikanın koşullarını şöyle anlattı: “İki kişilik geçiş alanı yok. Havanın sıcaklığı makinadan gelen ısıyla birleşince durulmayacak hale geliyor. Tansiyonumuz düşüyor ve bayılacak hale geliyoruz. Fabrikada sıcak parçalarla çalışıyoruz, dokunmak için eldiven lazım ama istediğimizde ‘yok’ diyorlar. Fabrikada meydancılık yapan arkadaşlarımız doğal olarak her şeye yetişemiyor. Biz de makinelerimizi çalışır halde bırakıp malzeme peşinde koşuyoruz. Yani anlayacağınız hayatın her alanı bir koşuşturma… İhtiyacın olduğunda tuvalete bile çıkamıyorsun; yerine bırakacak kimse bulamıyorsun. Kadınların zorluğu çok.”
İş yeri değil hapishane
Tekstilde çalışan başka bir kadın ise üç vardiya sisteminin hayatını nasıl parçaladığını anlattı: “Gündüz vardiyası çok yorucu oluyor. Yöneticiler, vardiya ustaları sürekli başımızda. Eve yorgun dönüyorum, hiç dinlenmeden yemek, bulaşık, temizlik derken uyku saati geliyor ve gün bitiyor.”
Fatma ise iş yerini bir hapishaneye benzetiyor: “Kameralarla gözetleniyoruz. Tuvalet ihtiyaçları sıkıntı oluyor. Molamız sadece 30 dakika. Yemekler çok pis, böcekler geziyor. Temizlik yok. Yemekten sonra mide sorunları yaşıyoruz.”
Ayşe de fazla mesailerden söz ederek, “Düşünün sabah 6.30’da servise biniyorum. Mesaiye kalınca gece 23.00’te eve dönüyorum. Eve gidince hiçbir şey yapamıyoruz. Yeri geliyor evini, aileni, kendini bile göremiyorsun” dedi.
Kadınlar, mesai olmasa bile işten eve dönünce ev işleriyle tükenip kendilerine vakit ayıramadıklarını sık sık dile getirdi. Bir kadın şöyle özetledi: “Kadın bildiğin köle gibi. Fabrikada ağır iş, evde daha da ağır iş: yemek, ütü, temizlik… Kendimize ayıracak vaktimiz yok.” 25 yıldır çalışan bir kadın ise şunları ekledi: “Bedenen de psikolojik olarak da çok yorgunuz. Üstüne ev işleri ve çocukların okulu olunca kendimi unutuyorum.” Kadın işçilerin sözlerinde yalnızca yorgunluk değil, eşitsizlik ve öfke de var: “Kadınlar erkeklerden daha ağır iş yapıyor. Hem iş hem ev… Üstüne üstlük evde ise eş, kadınları esir görüyor.”
Sözleşme belirsizliği kaygıyı artırıyor
Kadınlar sözlerini sendika ve zam sürecine dair kaygılarıyla sürdürdü. Bir işçi uzun süre taslak açıklanmamış olmasına tepki gösterdi. Kıdem eklerinin bu dönem verilmeyeceği söylentisinin işçiler arasında kaygı yarattığını aktaran kadın, “Normalde sözleşmede kıdem eklenirdi ama bu sene vereceklerini sanmıyoruz. Türk Metal zaten işveren sendikası. Hiç kimsenin söz hakkı yok. İşçiyi düşünerek zam istemiyorlar. Masaya yüzde 50’nin üstünde otursalar ayıp olmaz ama hep düşükten giriyorlar. Geçen sözleşmede kitapçık dağıtıp anket yaptılar, kimse yüzde 50’nin üstünü işaretlemedi. İnsanların beklentisi düşük ama zaten o kitapçığın hiçbir önemi yok, bizi dinlemiyorlar.”
Özellikle kadın işçilerin bu süreçte daha çok geride durduğunu vurguluyor: “Benim çalıştığım yerde kadın çalışanlar yeni. Sözleşme sürecine dair çok içeride olamıyorlar. Çoğu çekiniyor çünkü hemen işten çıkartıyorlar. Eski çalışanlar biraz daha güvenle konuşuyor, geçmiş mücadeleleri biliyor. Ama yeni işçiler bilmiyor zam süreci nasıl işler, ne olur, hiç haberdar değiller. Fabrikada kadınlar bu konuyu çok tartışmıyor.”
Geçmiş mücadelelerden örnek de veriyor: “Ben grev sürecinde vardım. Birlik olduk, üretimi durdurduk. O dönem sendika hiçbir şey yapmadı, biz yaptık. Eylemdeydik, onlar yukarı çıkıp toplantı yaptı, çoğu şeyi bizden habersiz kabul ettiler. Eylem zamanında iyi paralar aldık ama bizim mücadelemizden dolayı aldık. Sonrasında yine sendika bizi sattı.”
Fabrikada da evde de eşitsizlik
Aşçı olarak çalışan Hülya ise mesai yükünden ve eşitsizlikten bahsediyor: “Maaşlarımız karın tokluğuna yetmiyor. Bazı günler molaya bile çıkmıyoruz. Gece vardiyasında tek başıma kaldığımda bir sağlık sorunu olsa müdahale edecek kimse olmuyor. Fazla mesaiye kalınca servis yok, kendi imkanlarımızla gidip geliyoruz. Erkek aşçılarla hep güç mücadelesi içinde çalıştım. Zayıf görselerdi, cinsiyetimden vururlardı.”
Kadın işçiler sadece fabrikadaki sorunları değil, eğitim sistemine dair kaygılarını da dile getirdiler: “Okul kayıt paraları bağış adı altında yüksek ücretlere dönüştü. Müfredat saçma sapan hale geldi. Çocuklarımız bizim gibi geleceğin işçisi olacak. Gelecek onlar için daha da zor.”
Bursa’nın çeşitli fabrikalarında çalışan tekstil, metal, gıda gibi sektörlerde yaşadıkları zorlukları anlatan kadınların son sözlerinden dayanışmanın özlemini ve önemini duyuyoruz: “İşçi kadın olmak, evin kadını olmak… Gün boyu ağır işin altından kalkıyoruz. Eve geldiğimizde erkekler gibi kumandayı elimize alıp koltuğa uzanamıyoruz. Yemek, temizlik, çocuk… Dayanışma olsa, kadınlar yan yana gelse, dünya yerinde durmaz.” ,
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
MESS’in ardından: Borçluluk ve güvensizliğin yarat...
MESS’in Birleşik Metal-İş’in greve çıkacağı günden bir gün önce imzalanmasını Bursa’da kadın işçiler...
Metal işçisi kadınlar: 'Özgür bir dünyayı birlikte...
Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonunun çağrısıyla kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için Geb...
Metal işçisi kadınlar: 'Şiddete ve tacize karşı ör...
Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonu 'Erkek şiddetine, cinsel tacize, çocuk cinayetlerine, eşitsizliğe...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.