Hedil, Suriye’nin Halep kentinden 4 yıl önce gelmiş Türkiye’ye. Çalıştığı kuaförde tanıştık kendisiyle. Gelenleri güler yüzle karşılayan Hedil’le sohbet etmek o çok az Türkçe bildiği biz ise Arapça bilmediğimiz için pek mümkün olmadı. Bir keresinde telefonuna indirdiği bir programla anlaşmaya çalıştık; o Arapça yazdı, yazı Türkçe’ye çevrildi. O çevirilere bakıp konuşmaya çalıştık ama bu da çok zor oldu. Bu duruma bir son vermek için Arapça bilen Leya arkadaşımızla gittik Hedil’in yanına. O Arapça konuştu, biz Türkçe yazdık. Hedil’in mülteci hayatını kendi dilinden aktarıyoruz size.
İYİ BİR YAŞAM VE İŞ UMUDUYLA
Liseyi bitirdim ancak eğitimimi tamamlayamadım. 25 yaşımda evlendim. Zor ve sıkıntılı bir evlilikti, 9 yıl sürdü. Üç kız çocuğum oldu. Mahkeme kararıyla çocuklarımı görüp, evime getiriyordum. Boşandıktan sonra bir arkadaşımla bir araya gelerek bir güzellik salonu açtık. Hayatım iyiye giderken ülkemde savaş çıktı. Her şeyi geride bıraktık. Vatanımızı, tüm değerli şeyleri bıraktık. Eski eşim çocuklarımızı da alarak Dubai’ye gitti. Erkek kardeşim, annem, iki kız kardeşim, yeğenim ve ben Türkiye’ye sığındık, çocuklarımla da iletişimim koptu. Tam dört yıldır çocuklarımı göremiyorum. Burada meçhul bir geleceğe saplandık. Zor bir yaşam başladı. Erkek kardeşim eczacıydı, Türkiye’yi terk etti. Çünkü Suriyeli sığınanlara yönelik fazla sömürü vardı, dayanamadı geri gitti. Şimdilik zor koşullarda 4 kadın olarak yaşamaya devam ediyoruz. Üç kız kardeşiz, hepimiz çalışıyoruz. Kardeşlerim tekstilde çalışıyor, öğretmenlik yapıyor, ben de kuaför olarak devam ediyorum. Her birimiz yaklaşık bin lira alıyoruz, annemize veriyoruz, o da harcamaları yapıyor. Bazen yetiyor bazen yetmiyor, çünkü eşyalarımız yok, parça parça onları da alıyoruz. Türkiye çok pahalı bir ülke. Bizim Suriye’deki hayat standartlarımız oldukça yüksekti, hayat daha ucuzdu. Burada geçinip gidiyoruz işte... İlkin Kilis’e gelmiştik. İstanbul’a ise 8 ay önce geldik. Daha iyi bir yaşam ve iş bulma umuduyla... Bir ev tuttuk, ev sahibi daha önce gelen elektrik borcunu bize ödetmek istedi. Kabul etmedik, başka ev bulduk. Şimdiki ev sahibimiz iyi. Komşularımızdan çekindiğimiz için ilişkilerimiz pek yok. Bazı insanlar bizim mecburiyetimizi kullanıyor. Suriyelilere yardım kurumları mevcutmuş, ben bir türlü ulaşamadım.EN BÜYÜK SIKINTI DİL BİLMEMEK
Eğitim, sağlık hizmetlerinden faydalanabileceğimiz bir tanıtım kartımız var. İlaçları ücret ödeyerek alıyoruz. Devlet hastanelerine ücretsiz gidebiliyoruz. Asıl sıkıntımız Türkçe bilmememiz. Hastaneye giderken zorlanıyoruz, dertlerimizi anlatamıyoruz. Doktor ve hemşirelerin dediklerini anlamıyoruz. Parası olanlar Fatih’te bulunan özel bir hastaneye gidiyor. Oradaki personelin çoğu Suriyeli. Orada daha rahat tedavi olduklarını söylüyor gidenler. KİMSE ÜLKESİNİ BIRAKMAK İSTEMEZ Rüyalarımda doğduğum yeri, çocuklarımı, ailemi, özlediğim yerleri görüyorum, fakat birçok şeyi unutmak istediğim rüyalarımı hatırlamak istemiyorum. Savaştan dolayı mecburen Türkiye’ye geldik. Türkiyeliler bizi kabul etti mi diyecek olursanız şöyle diyeyim, işyerine gelenlerin bazıları benim Suriyeli olduğumu fark edince samimi davranıyor, bazıları ise işverenime benim de duyacağım şekilde bunun burada ne işi var gibi sözler sarf ediyor. Ben o zaman ya arkamı dönüyorum ya da duymamış gibi davranıyorum. Herkesin bilmesini isterim ki, kimse kendi ülkesini, doğup büyüdüğü yeri bırakmak istemez. Her şey yoluna girdiğinde herkes ülkesine dönmek isteyecektir. Biz komşuyuz, zor zamanlarımızda birbirimize yardımcı olmamamız gerekiyor. Biraz empati kurulursa zor zamanları daha rahat atlatacağımıza inanıyorum. Burada kaldığımız sürece buraya uyum sağlamak zorundayız. Önceleri çok zordu, şimdi siz mi bize yoksa biz mi size alıştık bilemedim ama alıştık.İlgili haberler
15 yaşında mülteci bir işçi: Emine
Çocuk o daha. Çağlayan’da taş dizimi yaptığı atölyede onun kadar uzun saatler çalışmaya büyük bir in...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.