Ben 2000 yılında büyük kızımı kucağıma aldım. Doğum sonrası ücretsiz izin süresi çok kısaydı. Normal doğumlarda 40 gün, sezaryen ile doğumlarda iki aydı. Sonra değişti. Şu an 8 hafta doğum öncesi, 8 hafta doğum sonrası izin var. Bu süre yeterli mi, değil tabii ki.
Ben 50 günlük bebeğimi bırakıp işe gittim. Çalışan anne olmak çok zor ama sağlık çalışanı olarak annelik daha zor. İlk işe gittiğim gün çok ağlamıştım. Bir taraftan 50 günlük bebeği bırakıp işe gelmenin ağırlığı, bir yandan süt dolu göğüslerin ağrısı. Süt izni kullanma saatlerini bebeğimin tahmini uyanma saatine göre ayarlamıştım. Eve gidip gelirken izin süresinden gidiyordu. Kalıyordu geriye yarım saat. Bebeğimin bakımı ile babaanne ilgileniyordu. Bilirsiniz gelin kaynana klasiği tartışmaları. Buna “Onun çocuğuna bakıyorsun, bizimkine neden bakmadın?” tartışmalarına giren elti, görümce tartışmaları da ekleniyordu. İlçede sağlık ocağında çalışmaktaydım. İlçede başka bir sağlık kuruluşu olmayınca çok yoğun bir çalışma ortamı vardı. Çalıştığım kurumun kreşi yoktu. Eğer kreş olsaydı bebeğimi yanımda getirir, süt iznimde yolda harcadığım süreyi bebeğimin yanında geçirebilirdim, akrabalarla gereksiz tartışmalara girmek zorunda kalmazdım. Psikolojim bozulmazdı. Mutlu çalışamayan personelden ne kadar iyi çalışması beklenir ki?
SAĞLIK OCAĞINDA BÜYÜYEN BEBEKLER
Bir süre sonra babaanne çocuğa bakmaktan vazgeçti. Bakıcı sorunumuz başladı. Küçücük ilçede o yaştaki bebeğe bakım sağlayan özel bir kreş bile yoktu; bakıcı bulmak zordu. Babası il dışında çalıştığı için çocuğu sağlık ocağına getirip götürmeye başladım, bebek arabasında uyutuyordum, ben çalışırken boşta bir arkadaşım bakıyordu. Küçük bir bebeğin, sürekli hastaların geldiği bir sağlık ocağında tüm günü geçirmesi elbette sağlıklı değildi, ama başka çarem yoktu. Bu şekilde kızımı 5 yaşına getirdim.
TÜM YÜK KADINLARIN ÜZERİNDE
Küçük kızım doğduğunda 6 aylık olana kadar ben baktım, sonra bakıcı bulduk. Evlenince o da bıraktı. Tekrar bakıcı arama, tekrar sorunlar… Zordu, çok zordu. Sağlık çalışanı anne olmak zor. Gece nöbetlerimiz var; nöbetler bazen çok yoğun geçiyor, eve gittiğinde dinlenmek mümkün olmuyor. Ertesi gün yine ya nöbete ya da mesaiye gidiyorsunuz. Ev işleri, yemek, çocukların dersleri, kocanın dertleri… Sanki annelik kutsal da babalık hiçbir şey değil! Bir arkadaşınla oturup bir kahve içmek mümkün değil. Sorunlar dertler büyüyor. Bir de aile içi şiddetle uğraşmak zorunda kaldım. Belki yıllarca bu şiddetle yaşamam, kendimi ve çocuklarımı güvende hissetmememle ilgiliydi. Çocuklarımı tek başıma büyüttüm. Boşandıktan sonra anne ve babamın desteğini aldım çocukların bakımı için.
KREŞ İSTİYORUZ
Devlet şu an bana 15 yaşındaki kızım için 74 TL ödüyor. 20 yaşındaki kızım için herhangi bir destek almıyorum. Benim çocuğum küçük olsa bu parayla hangi bakıcı bakar ya da hangi kreş? Pandemi süreci çalıştığımız iş yerlerinde çocuk bakım hizmetinin olmasının gerekliliği bir defa daha görünür oldu. Hemşire Fatma arkadaşımızın iki çocuğunu evde çıkan yangında kaybetmesi, bu acı olay bunu bir kez daha kanıtladı. Ve aile bütünlüğü için eşlerin aynı il içinde çalışmaları gerekmektedir. Bir anne, bir sağlık çalışanı ve sendika temsilcisi olarak 24 saat hizmet verecek kreş ve çocuk bakım merkezleri talebimizin bir daha altını çiziyorum.
İlgili haberler
Hemşire bir anne: Çocukların hayatı şansa bırakıla...
‘Bizim emeğimizi yok saydıkları gibi çocuklarımızı da yok sayıyorlar… Hastanede kreş ve gece çocuk b...
Sınırların ötesinde kadınlar ne yaşıyor?
Pandemi boyunca ve sonrasında tedbir adı altında ne yapıldıysa kadınların hakları pahasına yapıldığı...
Sağlık emekçisi kadınlar: Fatma Hemşire’nin acısın...
Nöbete giderken evde yalnız bırakmak zorunda kaldığı iki çocuğunu çıkan yangında kaybeden Fatma Hemş...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.