Toplumsal tarih, tek tek bireylerin kişisel tarihlerinin de toplamıdır. Yani kişisel tarih toplumsal tarihin anlık parçasıdır. Nazlı’nın* kişisel tarihini hepimizin ortak tarihine ilmekleyen çok bildiğimiz yönleri var, çocuk yaşta yaşadığı, çalıştığı yerlerde karşı karşıya kaldığı taciz gibi. Tüm zorluklara rağmen güçlü kalma mücadelesini, kolektif bir mücadelenin içinde daha da beslemiş, büyütmüş olması gibi…
RUSYA’DA BAŞLAYAN HİKÂYE
Çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını etkileyen bir göç hikayesi var birlikte baktığımız fotoğraf albümünde. Nazlı 1978 yılında çalışmak için Bulgaristan’dan Rusya’ya göç eden Türk bir ailenin ortanca çocuğu. 1989’a kadar Rusya’da yaşamış aile. Sosyalizmin artık sadece kalıntılarının kaldığı yıllara denk gelmesine rağmen günlük yaşamın, eğitim hayatının hep olumlu yönlerini hatırladığını ve o günleri özlediğini söylüyor: “İnsanlar oldukça rahattı. Okulda spora, özellikle atletizme yönelim oldukça fazlaydı. Ben de atletizm ile uğraşıyordum o dönem. Öğrencilerin günlük yaşamı ve üretimi tanıması için kolhoz denilen çiftliklere giderdik. Annem anaokulu öğretmeniydi ve kreş tamamen ücretsizdi. O zamanları özlüyorum…”
YÜK GİBİ TAŞINAN TACİZ
1989’da babasının isteği üzerine Türkiye’ye göç ediyorlar. Yanlarında çok kısıtlı eşya ile Çorlu’da bir çadır kampına yerleştiriliyorlar. Burası sınırı geçen göçmenlerin bir süre barındıkları bir toplama kampı aslında. Burada bir süre kaldıktan sonra dönemin bürokratlarından birine ait bir çiftlik evine yerleştiriliyor Nazlı ve ailesi. Göç etmenin zorlukları ve ekonomik darboğazla boğuşan aile, ücret ödemeden yaşamlarını sürdürdükleri bu çiftlik evinde pek çok sorun yaşıyor. Özellikle Nazlı ve iki kız kardeşi yaşamları boyunca bir yük gibi taşıyor yaşadıklarını. “15 yaşında bu çiftlik evinde kalırken çiftlik sahibinin tacizine uğradım. Ne yazık ki sesimi çıkaramadım. Yıllar sonra, o dönem 17 yaşında olan ablam ve 13 yaşındaki kız kardeşimin de benzer şeyleri yaşadığını öğrendim. Biz üç kız çocuğu suçlanma ve yaftalanma korkusuyla başımıza gelenleri ailemizden ve birbirimizden gizlemiştik. Bugünden bakıp geçmişi düşündüğümde sanırım babam bazı şeyleri seziyordu ya da ben öyle düşünmek istiyorum. Ancak durumun farkındaysa bile o da yoksullukla boğuşarak güç bela ayakta kalmaya çalıştığımız bu koşullarda sesini çıkaramadı.” Toplam dört yıl bu çiftlik evinde yaşamış aile. Sonra yaşamlarını kurmak üzere ayrılmışlar.
İŞÇİLİK HAYATININ ÖĞRETTİKLERİ
19 yıl işçi olarak çalışmış Nazlı. Ancak geçimini sağlamak için çalıştığı masa başı işlerde de taciz peşini bırakmamış, kendini korumak için yüksek duvarlar inşa etmiş kendi içinde: “17 yaşımda üçüncü kez tacize maruz kaldım. Yaşadıklarım utanma ve suçluluk duygusu bırakıyordu geride. Sözlü taciz hep devam etti. Bu nedenle ofis işlerini tamamen bıraktım. Hiç değilse kalabalık bir çalışma ortamında daha güvende olurum düşüncesiyle fabrikalarda iş arayışına giriştim.” 20 yaşında çalışmak için girdiği elektrik fabrikasında eşi ile tanışmış Nazlı. “Eşimle elektrik fabrikasında tanıştık ve üç yıl birlikte çalıştık. Geçmişte yaşadıklarım yüzünden eşimin bana yaklaşımındaki samimiyeti kabul etmem, güven duygusunu inşa etmem oldukça zaman aldı.”
DÜŞÜK YAPTIĞI HALDE ÇALIŞMAYA DEVAM
Evlendikten sonra da fabrika işçisi olarak devam etmiş çalışma yaşamına. Dudullu’da bir tekstil fabrikasında işe alınmadan önce kendisine sorulan ilk soru “Hamile kalmayacaksın değil mi?” olmuş. Hamileyken, fabrikanın modelhane bölümünde iş sırasında düşük yapmış, buna rağmen iş yoğunluğu gerekçesi ile de saatlerce çalıştırmışlar onu. Bir sonraki işi de patron fabrikayı kapatıncaya kadar uzun yıllar çalıştığı, dünya devi giyim markalarına üretim yapan bir tekstil fabrikası olmuş: “Ustabaşı ve şeflerin sayı baskısı çok fazlaydı. Performansa dayalı bir zam sistemi oluşturmuşlardı ancak 6 yıl boyunca ben bu zamdan yararlanamadım. Oysa patronumuz da bir kadındı ve her fırsatta kadın istihdamı konusunda reklamını yapıyordu. Aynı patron fabrikayı kapattığında haklarımızın önemli bir bölümünü vermeyeceğini ilan etti” diyor Nazlı.
Fabrikalarının kapanması ile başlayan direnişe en önden katılan işçilerden oldu. Bir taraftan gelişen bilinci, diğer taraftan hayatın getirdiği çeşitli yükleri omuzlamanın olgunluğu ile zamanla daha güçlü bir kadın haline gelmiş. Nazlı’nın sesi işçi arkadaşlarının sesine katıldı. O güçlendikçe direniş çadırı da günden güne güçlenmiş oldu ve hep birlikte kazanana kadar mücadeleyi sürdürdüler.
*Güvenliği sebebiyle isim değiştirilmiştir.
SEÇMENİ OLDUĞUM AKP’Yİ ARADIM ‘NUMARAYI NEREDEN BULDUN?’ DEDİLER
“Fabrika önündeki direniş günlerimizde pek çok siyasi parti, dernek, sendika, sivil toplum örgütlerinden temsilciler desteğe geliyordu. Direnişin ilk haftalarında AKP Kadın Kolları başkanının telefon numarasına ulaştım ve aradım. ‘Buraya her türlü siyasi parti desteğe geliyor siz neden gelip işçinize sahip çıkmıyorsunuz?’ diye sordum. Kadın kolları başkanının ilk tepkisi ‘Numaramı nerden buldunuz?’ oldu. Ben de telefonda ısrarla kendi bölgelerinde bir hak gasbı yaşandığını ve işçilerin direnişe geçtiğini anlatarak destek çağrısı yaptım. Aldığım cevap ‘Bakarız’ oldu. Ben önceden Ak Parti’yi ve politikalarını takip eden, destekleyen biriydim. Fabrikadaki işçilerin çoğu da öyleydi. Kendi adıma konuşacak olursam enflasyonun patlaması sürecinde bir sorgulayış içerisine girmiştim. Aynı şekilde çevremde de bunu gözlemliyordum. Yaşadığım çelişki direniş alanında daha da derinleşti. Kadın işçilerin ağırlıklı olduğu bir fabrikada yaşananları seçmeni olduğum partinin kadın kollarını arayarak izah ediyorum ancak karşılaştığım ilk tepki ‘Numaramı nerden buldunuz?’ oluyor. Karşılaştıklarımın tamamı bende önemli bilinç değişimleri yarattı. Artık ben ve arkadaşlarımın önemli bir kısmı iktidarı patronların yönettiğini çözmüş durumdayız. Bunu kavrayınca her şey daha farklı oluyor.”
İlgili haberler
Medusa’dan Mahsa’ya: Saçlarında direniş olan kadın...
Bu yazımı İranlı kadınlara adayarak kadının en eski, en düşsel durumlarından söz edeceğim. Düşsel de...
Technomix direniş çadırına gelirken akıldan geçenl...
Direnen Technomix işçilerinin geçim sıkıntısından direnişte yaşadıkları zorluklara kadar pek çok kon...
Her yanımız direniş, kararlılık dolu
Ve işte böyle böyle büyüyor bizim dayanışma hikayelerimiz. Yan yana gelme, karşı koyma hikayelerimiz...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.