‘Lanet olsun’ dedirtmeyen bir sistem gerekli
Batıkent’teki kadın muhtarlarla artan çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin mahallede yaşadıklarını konuştuk ve tecrübelerinden hareketle neler yapılması gerektiğini sorduk.

Ankara’nın Yenimahalle ilçesi Batıkent semtinde kadınlar bir aydan fazla bir süredir çocuk istismarına karşı imza topluyor. Ev ev, sokak sokak, pazar pazar gezen kadınlar yan yana gelerek istismara karşı seslerini yükseltiyor, mücadeleyi büyütüyor. Batıkent’te birçok mahallenin muhtarının kadın olması, bu yan yana gelişleri kolaylaştırıyor.

Batıkent’teki kadın muhtarlarla artan çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin mahallede yaşadıklarını konuştuk ve tecrübelerinden hareketle neler yapılması gerektiğini sorduk.

‘MUHTARLARIN DAHA FAZLA YETKİSİ OLMALI’
Turgut Özal Mahallesi Muhtarı Suna Sezer, muhtarlığı döneminde mahallede birkaç şiddet olayına tanık olmuş. Çocuk istismarıyla ilgili ise herhangi bir olayla karşılaşmadıklarını söylüyor. Hadım ve idam önerilerini “çözüm” olarak görmeyen Sezer, “Bir kişiyi idam ettiniz, diğerleri ne olacak? Ben o yasaya karşıyım. Her şeyin eğitimden kaynaklandığını düşünüyorum. Tabi ki cezası olacak, ama caydırıcı kanunlar gerekli” diyor.
Şiddet ve istismarla ilgili en başta muhtarlara bilgi ve eğitim verilmesi gerektiğini söyleyen Sezer, muhtar oyanam karşılaştığı şiddet olaylarında polise haber verdikten sonrası hakkında bilgi edinememekten şikayetçi: “Muhtarların daha fazla yetkisi olması gerekiyor. Halka en yakın, insalara dokunan resmi bir kurumuz. 70 bin kişilik mahallede muhtarlık yapıyorsunuz, eliniz kolunuz bağlı. Eskiden nakil il muhabiri diye bir olay vardı. Vatandaş mahalleye geldiğinde de, gittiğinde de muhtarın haberi oluyordu. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok şu anda...”

KADINLAR EN ÇOK İŞ İSTİYOR
Kadınların kendisine en çok yardım talebiyle geldiğini belirten Sezer, iş arayan çok sayıda kadın olduğunu, neredeyse iş bulma kurumu gibi çalıştıklarını ifade ediyor. Sezer, “Kadınların hayat hikayelerini dinliyoruz. Bazen çok üzülüyoruz ama bazen de diyoruz ki ‘kadınlarımızın artık daha fazla ayakları yere basıyor, kendine güveniyor.’ Bu da beni mutlu ediyor. Ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar için bazen ‘Neyine güvenip boşanıyor acaba’ diyorum ama kadın diyor ki, yaparız illa bir şeyler...”

BİR TELEFONLA ULAŞMALI
Uğur Mumcu Mahallesi Muhtarı Cennet Yağmur, daha görünür hale gelse de insanların şiddet ve istismar konusunda konuşmaya çekindiğini belirterek, kadınların bu tür durumlar yaşadıklarında kolay ulaşabilecekleri ağların ve dertlerini anlatabilecekleri yerlerin önemine dikkat çekiyor: “Şiddet gören kadın bazen kendini can havliyle sokağa atıyor. Geçtiğimiz gün yine mahallede bu tür bir olay yaşandı. Bir telefonla ulaşması lazım. ‘Oraya gidin, şunu yapın, dilekçe verin’ demeden kadını bulunduğu noktadan alması lazım. Sistem böyle olmalı. Kadına ‘Lanet olsun, evimde oturayım’ dedirtmemeli. Çalışan devlet kurumları var ama kadınlar ne kadar haberdar?”

‘DEVLET SAMİMİYSE ÖNLEYİCİ TEDBİR ALMALI’
Yağmur da, çocuk istismarına karşı cezaların artırılmasından çok önleyici tedbirler gerektiğini vurguluyor: “Bir cezası elbette olmak zorunda. Ama asıl çocuğun başına gelmeden neler yapılabilir? Devletin bunu ele alması lazım. Bu olay olduktan sonra o adamı hadım etsen ne, öldürsen ne, en ağır cezayı versen ne! Bugün bu cezaların bir işe yaramadığını, artan kadın cinayetlerinde, kadına yönelik şiddette görüyoruz. Çocuk bu istismara maruz kalmamalı, kadın eşi, sevgilisi ya da aile bireyi tarafından şiddet görmemeli... Bunun için ne yapılmalı ona kafa yorulmalı. Eğer samimiyse devlet bu sorunu çözmek için önleyici tedbirler üzerinde durmalı.”
Şiddet olaylarında kurulu mekanizmaların sağlıklı işlemediğini belirten Yağmur, mahallede yaşanan bir olay üzerinden şöyle devam ediyor: “65-70 yaşlarında kadın şiddete maruz kaldı. Başvuruldu, ilgili birimler buraya geldiler. Bu tarz birimlerde çalışan insanların duyarlılık seviyesi farklı olmalı. Gerçekten yardım etmeli ki birim amacına ulaşılabilsin. Buraya gelen birimden biliyorum; yaklaşımları kenarından dolaşmak gibi. Sorunu doğrudan çözebilecek bir mekanizma değil. Ben bunu gördüm. Sıkıntı artarak devam ediyorsa yapılan çalışma sonuç vermiyor demektir.”

SIĞINMAEVİ SONRASI DA DESTEK GEREKİYOR
Kadınlara sığınmaevinden ayrılma süreçlerinde gereken desteğin verilmemesini de eleştiren Yağmur, iyi bir ekonomik gelire sahip olmayan kadının bu süreçle başa çıkmasının çok zor olduğunu belirtiyor: “Kadına çocuğuyla birlikte kendine ait hayat kurana kadar, evidir eşyasıdır, işidir, çocuğun okulu, kreşidir bu tür destekleri vermediğinizde bunun bir kıymeti yok. Mecburen sorun yaşadıkları eşlerine ya da ailelerine dönmek durumunda kalıyorlar. Biz gıda yardımı vb. için belediyelere yönlendiriyoruz. Malesef muhtarlığın imkanları yok.”

İDAM, HADIM TARTIŞILIYOR AMA 12 YAŞINDA ÇOCUKTA RIZA ARANIYOR
İlkyerleşim Mahallesi Muhtarı Fecire Yazan, şiddet nedeniyle kendilerine başvuran kadınların sayısında artış olduğuna dikkat çekerek, onları baronun, belediyenin kadın dayanışma merkezlerine yönlendirdiklerini belirtiyor. “Sığınma evlerindeki kalma süresi neye göre belirleniyor bilmiyorum, ama ‘sürem doldu’ diye yana yakıla kadınlar ev arıyor. Kadınların, hele de çocuğu varsa, düzgün yaşama olanağı yok. Kişisel çabalarımızla yardım etmeye çalışıyoruz” diyen Yazan, devlet kurumlarının, özellikle polisin şiddet olaylarına yaklaşımına da tepki gösteriyor: “Polisler görevlerinin sadece eylem yapan, hak arayan insanlara saldırmak olduğunu zannediyor. Diğer sorunlara o kadar lakayıt, o kadar gayri ciddi yaklaşıyorlar ki, bu bile insanlarda ümitsizliğe yol açıyor. Hırsızlık olayını götürüyorsun ilgilenmiyor, ‘Ben kocamdan dayak yiyorum’ diye gidiyor kadınlar, onu bile gayri ciddi bir şey olarak görüyor.”

İSTİSMAR DİLLENDİRİLMİYOR
Fecire Yazan, çocuk istismarıyla ilgili kendilerine başvuru olmadığını, sadece etraftan duyduklarıyla kaldıklarını söylüyor. “Aileler istismar meselesini olumsuz bir sicil olarak algılıyor, kimseye haber verilmiyor. Bir de aile içindeyse bu konuyu tespit etmek çok zor” diyen Yazan’ın, çocukların cinsel istismarıyla ilgili cezaların artrılması konusundaki düşünceleri ise şöyle: “İnsan ‘en kötü cezalar verilmeli’ diye düşünüyor. Bu doğal olarak duygusal bir tepki, mantıklı düşünmek lazım. Şimdi hadım, idam cezaları tartışılıyor ama cinsel ilişkide 12 yaşındaki çocuktan rıza bekleniyor. En başta 18 yaşın altındaki herkes çocuk sayılmalı. İstismar vakalarına ağırlaştırılmış müebbet olabilir, birçok haktan men edilebilir. İnsan hakkı ve yaşam hakkı açısından idam kabul edilemez. Cezalar yeterince uygulansa; ‘yok çocuk bağırmadı’, ‘rızası vardı’ diye iyi hal diye indirimleri olmasa bile sorun azaltılabilir. Sanık açısından cezalar iyileştirilirken cezalar nasıl caydırıcı olabilir? İyi hal indirimleri, tahrik gibi şeyler erkeği de teşvik eden bir zihniyettir.”

İlgili haberler
Nafaka nedir, ne değildir?

Nafaka gerçekten de adaletsiz bir uygulama mıdır? Kadınların elinden alınmak istenen nedir tam olara...

Faşizme karşı direnişin mimoza çiçekleri

Kimisi partizan olan, kimisi şehir ve köylerde yaşamını sürdüren İtalyan kadınlar, savaş sona erene...

Acı bir Türkiye tablosu: Kardeşini doğuran çocukla...

Büşra Sanay’ın oldukça başarılı bir gazetecilik çalışmasıyla Türkiye’de ensest gerçeğini tüm yönleri...