Kız çocuklarına karşı ayrımcılığın önlenmesi ve onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarını sağlamak amacıyla 11 Ekim, “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak ilan edildi. 11 Ekim’e sayılı günler kala İkitelli’de kız çocuklarının en temel insani haklarından ne denli faydalanabildiklerini birde onlardan dinleyelim.
Savaş sonrası Suriye’den göçüp gelen Betül’le sohbet ediyoruz. Betül 16 yaşında. En büyük özlemlerinden bir tanesi okula gitmek. Suriye’de okula gitmek zorunlu olmadığı için okula gidemeyen Betül okula gidebilecek yaşta Türkiye’ye gelmesine ve eğitimin zorunlu olmasına rağmen hâlâ okula gidemeyen binlerce Suriyeli çocuktan biri: “Ben 16 yaşındayım hiç okula gidemedim ama okul özlemi benim için bambaşka bir yerde. Ben okula gitmeyi çok istiyorum. Suriye’de kız çocuğu olduğum için okula gidemedim. Türkiye’de hiçbir yer bizim için güvenli olmadığı için.”
Betül ayrıca “Keşke çocuk olabilseydim” diyor, çünkü çocuk olduğu halde yetişkin hissediyor kendini.
Betül ile evlerindeki odasında sohbet ederken odadaki iki tane overlok makinesi dikkatimi çekiyor. “Bunlarla evde iş mi yapıyorsunuz?” diye soruyorum. “Evet sabah birden gece bir ikiye kadar çalışmak zorundayız. Dışarısı biz Suriyelilere göre pek güvenilir değil. Hele bir de kadınsanız hiç güvenilir değil. Sokağa en fazla yarım saat çıkabiliyorum. Hayattan, her şeyden çok yoruldum.”
17 YAŞINDA ÇALIŞMAK ZORUNDA
Özge 17 yaşında üç yıldır okulunu bırakıp çalışmak zorunda olan bir kız çocuğu. Anne babasının boşanması ve annesinin yeniden evlenmesi onun hayatını çok değiştirmiş. Şimdi Özge anlatıyor hak yoksunluklarını: “Ben çok küçüktüm annemle babam ayrıldığında. Annem anlaşamadığı için babamla boşanmayı tercih etmişti. Biz de onunla birlikte anneannemin evinin yolunu tutmuştuk. Annem yıllarca çalışarak bizi büyüttü. Anneannemle kalıyorduk. Ta ki annem üvey babamla evlenene kadar. Annemi evlendiğinde onunla aynı evde yaşama durumundaydık. Ben bu duruma uyum sağlayamadım. Bu da benim hayatımı etkiledi, psikolojim bozuldu. Annem de ananemde kalmamıza müsaade etti. Anneannemin ekonomik koşulları bizim yaşamımızı sürdürmemize yetmediği için okulu bırakıp çalışmak zorunda kaldım.”ŞİDDET, EŞİTSİZLİK, EĞİTİMDEN MAHRUMİYET...
16 yaşında lise 3’e giden Buse’nin derdi hem geçim hem şiddet, “Ücretsiz eğitim aldığımız söyleniyor. Ancak okula kayıt yaptığın andan okul bitene kadar birçok vesileyle bizden para alınıyor. Her kız çocuğu okula gidemiyor ailesinin maddi koşulları, dini inancı, kültürel farklılıkları hayatın her alanını etkiliyor. Özellikle eğitim hayatını. Bizim mahallede komşunun dokuz yaşında bir kızı var. Ama okula gitmiyor. Babası göndermiyor. ‘Günah haram’ diyorlar. Hastaneye gittiklerinde kadın doktor arıyorlar. Yine bir başka komşumuz olan Melek Azerbaycanlı, 16 yaşında. Türkiye’ye çalışmaya geldi. Kız 3 ay önce halasının oğlu ile evlendirildi” dedi.Sohbetimizin ilerleyen dakikalarında Buse babasından şiddet gördüğünü anlatıyor; “Hem annem hem de ben babam tarafından şiddet gördük. O zamanlar kendimi yok etmek istedim. Okuldan kaçıp kaçıp başka yerlere gittim. Evde ve okulda boğuluyorum. Özgürlük istiyorum. Dışarıda rahat rahat dolaşmak istiyorum. Kimse bize laf atmasın,sarkıntılık yapmasınlar istiyorum. Herkes eşit koşullarda okula gidebilsin. 13 yaşında bir kardeşim var erkek, o istediği yere gidebiliyor. Ama ben 16 yaşımdayım onun kadar rahat çıkamıyorum dışarı” diyerek tepkisini dile getiriyor.
İlgili haberler
Öfkemizi değiştirici bir güce dönüştürmek elimizde...
Emeğimizi, bedenimizi, haklarımızı, geleceğimizi kendi çıkarlarına dayanak haline getirmeye çalışanl...
Yoksul okul masraflarını nasıl karşılasın?
Sincan’da konuştuğumuz kadınların birçoğu evine sadece asgari ücretle geçindirdiğini dile getiriyor.
Şiddetten kaçmanın bedeli çocukların geleceği mi?
Gülcan’a dayatılan kırk katır mı, kırk satır mı misali: Ya çocuklarını okula göndermeyecek ya da şid...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.