Kışkırtılan öfkenin hedefinde kadınlar
Hayvan düşmanlığına, ırkçılığa karşı bir şey demek kadınlar için her zamankinden daha önemli. Hele ki giderek artan büyüyen şiddetin kadınlara yöneldiği bu kadar açık ve net iken.

2024 yılı Ağustos ayının son haftasında en az 6 kadın öldürüldü, en az 5 çocuk katledildi. En az 6 kadın öldürülmeye çalışıldı, en az 7 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. 2024 yılında şiddet sarmalının çocuklara, göçmenlere, parkta oturan vatandaşlara, hayvanlara yönelerek genişlediğini görüyoruz. İstanbul’da metroda göçmen çocuğa şiddet uygulayan, Ankara Polatlı’da yavru bir köpeği öldüren kişilerin haberlerini her gün okuyoruz, görüyoruz, izliyoruz. 1 Eylül günü İstanbul’da telefonda Kürtçe konuştuğu için Hakim Lokman bir kafede saldırıya uğrayıp öldürüldü. Diyarbakır’da kafelere saldırılar düzenleniyor, düğünler basılarak halay çekenler gözaltına alınıyor, hatta tutuklanıyor. Şiddet yayılıyor, genişliyor, özellikle de belli kesimlere yöneliyor. Kadınlar, çocuklar, Kürtler, göçmenler, hayvanlar…

ŞİDDET VİRÜSTEN HIZLI YAYILIYOR

İktidarın sürekli yeniden üreten uygulamaları ile şiddet her an herkesin yaşadığı ve yaşayacağı bir gerçeğe dönüşüyor. Geçtiğimiz haftalarda Meclise bulaşan kan, iktidarın örgütlediği şiddetin en somut göstergesiydi. Ahmet Şık’ın kürsüde yapmaya çalıştığı konuşmayı yumruklarla karşılayan, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit’in de yaralanmasına neden olan iktidar milletvekillerine sahip çıkan Erdoğan, bu pratiğin devamının güvencesini sürekli veriyor.

Milletvekillerinin kanının bulaştığı Meclis tüm itirazlara, tüm tepkilere karşı hayvan katliamına izin veren yasayı da çıkarmıştı. Yasa tartışmaları sırasında hayvan hakları savunucularının ve bilim insanlarının toplumda hayvanlara yönelik şiddete neden olacağına ilişkin uyarıları ne yazık ki haklı çıktı. Ülkenin dört bir yanından hayvanlara eziyet ve katliam haberleri geliyor.

Ülkeyi şiddetle, baskıyla, tehditle yöneten iktidar şiddetin toplumsal bir hal almasına neden oluyor tüm varlığıyla. Nitekim kadına yönelik şiddete ilişkin uzunca zamandır bunu söylüyoruz: Erdoğan ve iktidarının herkese parmak sallayan söylem ve uygulamaları şiddet konusunda erkekleri cesaretlendiriyor. Şiddetin ülkenin olağan davranış biçimi haline getirilmesinin sonuçlarını da kadınlar çok ağır yaşıyor.

Şiddet giderek yayılıyor, pek çok kesime hatta herkese yönelen bir hal alıyorken kadınlar için hemen yukarıda belirtiğimiz rakamlardan anlaşılacağı üzere, daha da ciddi bir tehlike haline geliyor. O nedenle ülkenin geneline yayılan bu şiddet sarmalı kadınların temel bir sorunu. Hayvanların gördüğü eziyet, göçmenlere yönelen şiddet, Kürtçe konuşanlara yönelik saldırılar ve daha pek çokları...

NEFRET SÖYLEMLERİ KADINI VURUYOR

Faşizm ve ırkçılık ile nefret söylemleri, artmasına neden oluyor şiddetin. Göçmenlere yönelik nefret söylemi CHP’den kendine muhalif diyen pek çok partiye kadar çok geniş bir kesim tarafından benimseniyor. Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük yine iktidarın eseri, düğünleri basmaya kadar giden iktidar uygulaması sokakta Kürtçe duyan insanları nefretle doldurabiliyor.

Yerinden yurdundan ayrılmak durumunda kalmış göçmenleri ülkedeki yoksulluğun ve her türlü sorunun sebebi olarak göstermeye çalışan, çok geniş bir kesimi etkileyen bu bakış açısı aynı fabrikada, aynı atölyede çalışıyor; aynı mahallede yaşıyor olma gerçekliğinin üzerini örtmeye yarıyor en çok.

Kürtçe türkü dinleyen işçi ile Türkçe ya da Arapça konuşan işçinin aynı tezgah başında sorunları için yan yana gelmesini engelliyor bu. Böylece büyüyen yoksulluk; göçmen düşmanlığı, faşizm ve ırkçılıkla harmanlanıyor. Ekonomik durum, ülkede hayatı kelimenin tam anlamıyla sürdürülemez duruma getirmiş durumdayken emekçilerin yan yana gelme olanakları zayıflıyor. Emekçilerin birleşip bu düzene topyekun itirazlarını sunması ve bunu örgütlemesi gereken bir sürecin gerekliliği çok açık. Ülkenin geneline yayılan şiddet kadınlar için hem yaşamsal hem de hakları için mücadele açısından önemli bir noktada duruyor.

BÜYÜYEN ŞİDDET KADINA YÖNELİYOR

İktidar toplumda şiddeti körükledikçe erkekler açısından en küçük bir itiraz, en basit bir hayır daha da kabul edilemez hale geliyor. “Kadınlarla erkekler eşit olamaz” diyen iktidar yıllardır erkeklere bunu böyle anlatıyor zaten.

O nedenle boşanma aşamasındaki kadınlar şiddetin daha fazla hedefindeler. Boşanmaları engellemeye, kadınları ne pahasına olursa olsun ailenin içinde tutmaya çalışan AKP evin içinde şiddeti körüklüyor. Şiddet neredeyse hayatın olağan bir parçasıymış gibi yaşanıyor.

Kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikası, kadına yönelik şiddete ilişkin mekanizmaların her açıdan yetersizliği de şiddetin devamını sağlıyor.

Kadınların hayatlarının daha da tehlikede olduğu günlerden geçiyoruz. Yaratılan ve kışkırtılan öfke en kolay buraya yöneliyor. Yaşananlar dönüp dolaşıp en çok kadınların hayatını çekilmez hale getirirken daha çok daha güçlü yan yana gelişlerin yollarını bulmak gerek.  

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Yargının hızı faillere değil Dilrubalara

Hülya Şellavcı’nın katiline zorlama hapsi kararını Hülya’nın ölümünden 4 gün sonrasında çıkaran yarg...

Hayatımız için söz söyleme hakkımız var

Toplumdaki bu yargıları kadınlar olarak birlikte ses çıkartırsak ve tepkilerimizi birlikte güçlendir...

Şiddetten kaçan göçmen kadınların hikayesi...

Göçmenler bu ülkenin bir parçası artık, birlikte yaşayacağız ve birlikte daha güzel bir hayat için m...