Kayyum dediğin bir varmış bir yokmuş
Bu mazbata evinde tencere tavasıyla, ışık açıp kapatmasıyla, kornasıyla, merkez ve ara sokakları yoğun polis müdahalesine rağmen doldurmasıyla ve kararlılığıyla direnişe geçen halkın mazbatasıdır.’

Bu hafta Van’da geçirdiğimiz günler, ülke geneline kıyasla hareketliydi. Halk tarafından seçilen belediye başkanı Abdullah Zeydan’ın mazbatasına el koyularak halkın iradesi yok sayıldı. Sonrasındaysa mazbata iade edildi. Bu iki cümle, alelade okuyup geçebileceğimiz cümleler değil.

Bölge illerinde hükümetin şiddet-baskı-sömürü sac ayağını eksiksiz yürütmeye çalıştığını, kayyumlarla kendi rejimine meşru bir zemin kazandırmaya çalıştığını önceki dönemlerde deneyimledik. Özellikle bölge illerinin, kayyum destekli ihalelerle patronlar için ucuz iş gücü kapısı haline getirildiği su götürmez bir gerçek. Dolayısıyla burada işletilen kayyum politikaları, hükümet ve yandaşları açısından kritik bir noktada yer alıyor.

Van da bu politikaların uygulandığı illerden biri. Van’daki günlük yaşamın kayyumla ablukaya alınmasının yanı sıra Van, asgari ücret altında ücretle çalışanların yoğun olduğu bir şehir. Yazıda bu konuyu incelemeyeceğiz ancak kayyum politikalarının bir parçası olarak bunu belirtmekte fayda var.

KAYYUM OUT, HALKIN İRADESİ IN

Van halkı kayyuma dair antrenmanlı. Bir önceki dönem de seçilen adayın yerine kayyum atanmıştı. Yurttaşların kayyuma dair görüşleri o zaman da açık ve netti.* Kayyum yaptırımlarının kadınlar için daha çetrefilli olduğunu Hatice, 2020’de şöyle anlatmıştı:

“Kadınlar kendi ayakları üzerinde durunca bu toplumda daha değerli, daha saygın oluyor. Bir mesleği olmadığı zamansa hep ikinci plandadır. Devlet de bize bunu yaptı ve tekrar ikinci plana attı. İşten çıkarıldığımdan beri sadece bir otelin resepsiyonunda çalıştım. Türkiye’de kadın olarak iş bulmak zor. Farklı algılandı. Bir süre takmamaya çalıştım, aileme bakmak zorundaydım ama sonrasında rahatsız olmaya başladım ve otelden çıktım. Biz bu coğrafyada kadınlar olarak kendimize göre değil topluma göre gitmek zorunda kalıyoruz”**

Van’da durum böyle. Kimi çevirseniz farklı bir kayyum hikayesi anlatıyor. Bugüne kadar kayyuma dair çok şey yaşadık ve okuduk. Ancak birkaç gün önce yaşadığımız, seneler sonrasında da anlatılacak cinstendi. Bıçak kemiğe dayanmış bir şekilde sandığa giden Van seçmenin çareyi sadece sandıkta görmemesinin bir sonucu olarak tanık olduğumuz direniş, kayyum yönetimine dair halkın biriktirdiklerinin bir yansımasıdır.

DİRENİŞİ DOKUMAK

Bugün istenmeyen ot misali dibinde biten kayyuma yönelik Van halkının gösterdiği irade, Van’da kayyum yüzünden oluşan ölü toprağının halkın üstünden atılmasını temsil ediyor. Aynı zamanda tüm Türkiye’ye örnek olacak cinsten. Bu mazbata evinde tencere tavasıyla, ışık açıp kapatmasıyla, kornasıyla, merkez ve ara sokakları yoğun polis müdahalesine rağmen doldurmasıyla ve kararlılığıyla direnişe geçen halkın mazbatasıdır.

Kutlamalarda kocaman bir kalabalık görüyoruz ancak unutulmamalıdır ki bu kalabalık, Van’da çeşitli haksızlıklar ve sorunlar yaşayan her bir bireyin “Artık yeter, bizim sözümüzü dinle” diyerek hükümete göz dağı vermesinin fiziksel olarak dışa vurumu.

Yaşadığımız şey, örgütlü bir halkın isterse neler başarabileceğinin canlı kanlı bir kanıtı. Ümitsizliğe kapılıp mücadeleden vazgeçen ya da “en bir kişiyim bir kişiden ne olabilir ki?” diyenlere hatırlatmak gerekir: Van’daki kalabalık bir sürü “bir”in yan yana gelmesiyle oluştu ve kutlamayla evine döndü.

KAYYUMLARIN HEDEFİNDE KADINLAR VAR

2019 seçimlerinin ardından atanan kayyumların ilk hedefi, kadınlara dönük çalışmalar olmuştu. Hatırlayalım geçmişte Van’da kayyumun yaptıklarını.

Bir önceki belediyenin kurduğu Kadın Politikaları Daire Başkanlığı kapatıldı. Alo Şiddet Hattı ve ekonomi, sağlık alanlarında kadınların taleplerine cevap veren kurumlar kapatıldı. Kadın sığınağı kapatıldı. Kadınların belediye ve yerel hizmetlere erişimini destekleyen tüm mekanizmalar ortadan kaldırıldı.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül