“İçimde çok büyük bir ağlamak var.
Bir ağacın altında oturarak hem kendime, hem bütün insanlara hem börtü böceğe, kurda kuşa.
Bin yıllık gözyaşıyla ağlamak istiyorum.”
Merhaba dostum,
İçimdeki ağlama hissi tam da bu galiba … Bin yıllık gözyaşımla ağlamak . Nazan Bekiroğlu’nun bu dizeleri gibi… Devrilen 40 yıl. Bunun yaklaşık 20 yılı çalışmakla geçti ve zaman içinde yaşadıklarım ve yaşatılanlar diye ayırmadan hayatın getirdiklerini tümüyle kabullenmişliğim oldu. Tabii ki hatalar ve gurur duyduklarım bir aradaydı. Neticede şu anda olmaktan çok memnun olduğum bir kafa ve kalp. Ama bazen su boyumu aşmadı değil, yalan yok. Ne mi yaptım, geri vites tabii ki. Tek başıma uzun yürüyüşlerde buldum pek çok kez kendimi ve bazen sıfırdan başladığım da oldu.
“Madem bu kadar kabullenişin var neden börtü böceğe kadar ağlamaya vardırdın olayı” dersen de, anne olduktan sonrası… Dünya artık gerçekten başka dönüyordu. Dinlediğim müzikleri sever mi o da acaba diye el kadar bebeye neler dinlettim neler… Sevdiğim filmleri not aldım. Bir gün onunla da izleyelim diye. Sonra bir gün bir doktor bana bunların hiçbirini onunla yapamayabileceğimi ima eden şeyler söyledi. Toplum içinde “normal” (kime göre neye göre) sayılmayacak bir çocuk olacaktı. Bu kelimelerden sonra geçen 15 dakika hafızamda yok! Kendime geldiğimde bir otobüs durağında ağlıyordum. Çünkü coğrafya kaderdi ya hani. Zaten kadın olarak kendimi güvende hissetmediğim bir ortamda bir de engelli tanımı olan bir birey yetiştirecektim ve cidden hiçbir fikrim yoktu bununla ilgili. Ağlamamın ona bir faydası olmayacağını düşünerek gözyaşlarımı sildim ve gidip işime devam ettim. Sonra ona faydalı ne olabilecekse okudum, izledim, dinledim.
Bu sürecin tamamında da çalıştım. Ekip arkadaşlarımdan yana çok şanslıydım. Hepsi tam anlamıyla her konuda destek oldu. Yöneticilerim ne gerekirse yapabilmem için yolumu hep açık tuttular. Ama işlerine geldiğinde de bana karşı ilk kullandıkları koz da oğlum oldu. Komik mi acı mı çok karar verememişimdir.
Hayatta en tahammül edemediğim bencilliktir. Benim düzenim bozulmasın, benim işim düzgün gitsin, benim zamanım harcanmasın, ben ben ben… O kadar çok var ki bu tür insanlar. Hayatımdan zaman içinde ilk elediklerimdir. İşte börtü böceğe bile ağlamam da bencil olamamak da var biraz. Kutuplarda eriyen buzul da benimle ilgili, çocuğunu kendi eksiğini kapatmak için azarlayan anne baba da, doların yükselmesi (maaşımı TL olarak alıyorum bu arada), kırsaldan uzaklaşan çiftçinin geriye göçü de, kendini öğretmen olarak tanımlayan insanların çocuklarımıza neler öğrettiği de ve bunlar gibi binlercesi.
Bu çağın getirisi olarak insanlar birbirlerinin acılarına, sevinçlerine, kırgınlıklarına, hayatlarına duyarsız. Zaman artık daha hızlı akıyor sanki ve insanlar bu duyarsızlaşma durumunu kanıksıyor. Çok acı değil mi dostum? Kanıksamayalım. İyi ya da kötü neye maruz kalıyorsan tepki ver. Tepki ver ki insan olduğumuzu unutmayalım. Çünkü unutarak unuttuğumuz yerden tekrar vuruluyor ya da başkasının aynı mağduriyete maruz kalmasına zemin hazırlıyoruz.
Görüşmek üzere... Sevgilerimle…
İlgili haberler
Kanıksama, tepki ver!
Tepki ver ki insan olduğumuzu unutmayalım. Çünkü unutarak unuttuğumuz yerden tekrar vuruluyor ya da...
Ayıp bizim çalışmamız değil, sizin kadınlara yaptı...
Turizm işçisi Gülvahit: ‘Özellikle turizm sektöründe çalıştığımız için üzerimize damgalar yapıştırıl...
‘Pandemide eğitim gecekondu gibiydi’
Çocuğu olan kadınlar pandemide eğitimin tüm yükünün üstlerine yıkıldığını, çocukların eğitimden uzak...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.