İlanların arkasındaki gerçekler
Otobüs duraklarını kaplayan ilanların, “beğenilmediği” iddia edilen işlerin gerçek yüzü ne? Kadınlar anlatıyor…

-Bir fabrika ilan örneği: “SGK+SERVİS+YEMEK 15-35 yaş arası, MAAŞ: 17.002 TL.”

-Bir fabrika ilan örneği: “SGK+SERVİS+YEMEK+MESAİ, 6 aydan sonra ikramiye ve ek yardımlar.”

-Bir iş ilanı örneği: “18-50 yaş arası, aylıkçı ve yevmiyeci”

Çalışmak zorunda kalan ya da çalışamayan kadınlar olarak mahallenin işçi duraklarından muhtarlık kapılarına kadar kafamızı her kaldırdığımızda göz göze geldiğimiz iş ilanlarından sadece birkaçı bunlar. Peki böylesi ilanlar gibi pek çok işte kadınlar nasıl çalışma koşullarında çalışıyor? “Kimse Türkiye’de iş yok demesin. Diploma sormuyoruz, tecrübe arıyoruz, iş örgütlüyoruz” diyor patronlar. Peki bu otobüs duraklarını kaplayan ilanların, “beğenilmediği” iddia edilen işlerin gerçek yüzü ne? Kadınlar anlatıyor…

‘İŞ GÖRÜŞMESİNDE KONUŞULANLAR, İŞE BAŞLAYINCA UNUTULDU’

Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde tersanelere üretim yapan bir denizcilik firmasında çalışan 55 yaşındaki Nermin, iş yükünün fazlalığından ve aldığı ücretin düşüklüğünden şikayetçi. Şikayetini ise şöyle dile getiriyor: “Özel bir çocuğum var ve eşim çalışıyor. Tek maaşla geçinemediğimiz için çalışmak zorundayım. Bu işe girme sebebim tek vardiya ve hafta sonu çalışma olmaması bir de evime yakın olmasıydı. Çünkü kalan vaktimde hem çocuğumla hem de hasta annemle ilgilenmek, evin işlerini yapmam gerekiyordu. Ama iş görüşmesinde konuşulanlar, işe başlayınca unutuldu gitti. Belli bir işi değil, her işi yapar hale geldim. Ofis, mutfak, yemek, çay, dağıtım, bulaşık... Her geçen gün yüküm artmaya devam ediyordu. Ama maaşım hiçbir zaman artmadı. Kaynak işi yapıyorlar, her yer toz duman. Gözlerim yanıyor. Her akşam evde gözlerime patates sürüyorum.”

‘CANINI DEĞİL, ALACAĞIN PARAYI DÜŞÜNÜYORSUN’

“İş var, beğendiremiyoruz’ diyorlar bizlere.” Bu sitem 51 yaşındaki Aynur’un. Gençken çalıştığı tekstil atölyelerinde ne iş bulabiliyor, bulsa da hiçbir güvencesi olmadığını söylüyor. Bu yüzden de yıllardır parça başı işlerde çalışıyor: “Yeri geliyor ev temizliğine gidiyorum, yeri geliyor lif-patik yapıp satıyorum. Şimdi de komşumun vesilesiyle evde makas yapıyorum. Önceleri Merter’den gelen Çin düğmelerini yapıyordum ama tekstildeki durgunluk bizim evlere gelen işleri de etkiledi. Ben normalde makineciyim. Ama bugün nereye gidersem gideyim sigortasız, yarı zamanlı çalışmak zorundayım. Yaştan dolayı hiçbir iş görüşmesinin kapıları bizlere açılmıyor. Çocuklarımıza kim bakacak? Ev temizliği 1500-1700 lira civarında bugün. Ama sanıyor musunuz çok rahat şartlarda çalışabiliyoruz? Her yere tırmanıyoruz, o camlar silinecek ya. Canını değil, alacağın parayı düşünüyorsun sen de. Camda bir leke görünce de evin sahipleri ‘O parayı hak etmen lazım’ diyorlar. İnsanların tek tek iyi niyetine kalmışız anlayacağınız. Bu şartlar altında çocuklarımıza ne mi oluyor? Dersleri kötüye gidiyor, psikolojileri bozuluyor. Bu yaşıma kadar gidip bir mağazadan bir ayakkabı, kıyafet almayan biz kadınlar böyle bir hayatı yaşamayı hak etmiyoruz. 27 yıllık evliyim. Eşimle bir kez bile tatile gidemedik.”

KREŞ KİMİN HAKKI?
“Yarın kardeşim iş başvurusuna gidecek” diyor Esra. Çocuğun bakımının nasıl olacağı ise büyük bir soru işareti: “Çocuğu var. Normalde 3 gün ben, kalan günler orada burada bakılıyor. Normalde çocuğunu kreşe vermesi gerekiyor. Bu işe de sırf onun için gireyim diyor. Ama kreş fiyatı 15 bin lira olmuş. Bu işte ise asgari ücret veriyorlar. Siz olsanız hangisini seçerdiniz? Çalışırken yaşadıklarımız, çalışmadan yaşadıklarımız… İki seçeneğin de biz kadınlara yansıması ortada...”
GÜVENCESİZ ÇALIŞMADAN ŞİDDET SARMALINA

Sevim ise annesinin evine hasta bakımına gelen genç bir kadının hikayesini anlatıyor bizlere: “Annemin evine bakımı için Türkmenistanlı genç bir kadın geliyor. Kadının Türkiye’ye gelme nedeni kendi memleketinde tarımın elverişli olması ama kendisinin bu alanda iş bulamamasıymış. Çocuklarını bırakıp burada çalışıyor ve kazandığı parayı çocuklarına gönderiyor. Yatılı olarak hasta bakıcılık yapıyor, barınma sorununu en azından böyle çözüyor. Aslında eşi de burada yaşıyor. Ama kadına sürekli şiddet uyguluyor, tehditler savuruyormuş. Bazen ‘çalışma’ diyerek, bazen de kazandığı paraya el koymak için. Yaşadığı şiddetten kurtulmak isteyen bu genç kadın o evden en sonunda kurtuldu. Bizi bulana kadar da gündelik ev işlerine gitmiş. Şimdi ise kaldığı yeri eşinden gizliyor, gizliyoruz. Bütün eşyaları ile kaldığı evlerde birlikte sürükleniyor belki ama direnci ve mücadelesi hepimize örnek olmalı.”

6 AYI DOLDURMADAN PAZARI KESTİM

Melahat ile de zamları konuşurken, yılda bir zam yapılmasının onun mutfağına nasıl yansıdığını anlatıyor bizlere: “Asgari ücrete temmuz zammı çalışan, çalışmayan herkesi ilgilendiriyor. Benim eşim çalışıyor, 6 ayda bir zam alırdı. Zaten aldığı ücret belli. Ben ilk 6 ayı doldurmadan pazarı kestim. Ayda bir erzakları alıyoruz. Sebzeleri günlük alıyorum. Her gün pazar, market yolunda günlük tencereyi kaynatmaya çalışıyorum. Şimdiden böyle ise yılı nasıl kapatacağız bilmiyorum.”

BİR MİNİBÜS YOLCULUĞU: İŞE YETİŞMEM LAZIM!

İçmeler’den Aydınlı’ya çıkan bir minibüsteyiz. 50’li yaşlarında bir kadın ile genç bir kadın (kızı olmalı) minibüs yolculuğu boyunca çok telaşlılardı. Gideceği yeri geçip geçmediğimizi 20 dakika içinde 5-6 kez sordu etrafına. Kadının ayağı topallıyordu, kızı ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Diğer yolcular olarak “Merak etme abla geldiğinde biz sana söyleyeceğiz” dedikten sonra “Yeni bir iş aldım, temizlik işi. Geç kalmamamız lazım” dedi. Sonra sohbet etmeye başladık. Yakında ameliyat olacakmış. Çocuklarına ev temizliğine giderek bakıyormuş. Sağlığından dolayı bir süre çalışamayacağı içinde kızına işi öğretecekmiş. Çocuklarının karnının doymasının garantisi olan bu işi kaybetmesinin lüksü yokmuş. 

Fotoğraf: Ekmek ve Gül