Düşük ücrete, kötü çalışma koşullarına karşı mücadele veren bir direnişi okuyoruz hep birlikte. Tuzla Serbest Bölgesi’nde, TEKSİF Sendikasında örgütlenmek isteyen ve sendikal mücadele sürecinde işten atılan TKIS Blinds işçilerinin ilmek ilmek ördüğü direniş çadırındayız.
Çalışanların çoğunun kadın işçiden oluştuğu TKIS Blinds fabrikasında işçiler yemek molalarının kısa olmasından su sebillerinin temiz olmamasına, asgari ücret ya da bir tık üstü olan düşük ücretlerden her türlü baskıya, mobbinge karşı geçtiğimiz yaz aylarında “Bir şey yapmalıyız” diyerek kolları sıvamışlardı. Bu işe, çalışma ve yaşam koşullarına karşı ne yapacaklarını tezgah arkadaşlarıyla konuşarak başlamışlardı. Sıcak yaz aylarından, bugün gelinen süreçte ise sendikal yetkiyi alarak sonbaharı açelya çiçeği gibi karşılamış, köklerini en sevdikleri sloganlardan biri olan “TKIS’a sendika halaylar ile girecek” diyerek direnişleriyle sağlamlaştırmışlardı. Bu direniş ile kadın işçilerin öğrendiklerini, öğrettiklerini konuşuyoruz hep birlikte.
KEŞKE BİZ DE BÖYLE OLSAK?
Genç bir kadın işçinin fabrikaya ilk girdiği gün ile direnişte olduğu sürece kadar ilmeği kaçırmamak için verdiği mücadeleyi dinliyoruz: “Fabrikaya ilk girdiğim gün ile çıktığım gün arasında dünyalar kadar fark var. Güçlü olduğumu hissettim. Mücadeleci bir işçi olarak çıktım. Kimse bana diz çöktüremedi. Biz işçiler, mücadelemiz ile diz çöktürdük. O yüzden zor da olsa her haksızlık karşısında gülmeyi bırakmıyordum. Direniş ise çok şey öğretiyor. Daha önce gördüğüm direniş alanlarında çok büyük bir heyecana kapılıyordum ve aynısı bizde de olsun, biz de işçiler olarak haklarımız için ayaklanalım istiyordum. Şu an bu çadırda birlikte direndiğim bir ablamla fabrikadayken, aynı bölgedeki başka bir fabrika direnişi sırasında şöyle bir cümle kurmuştum: ‘Ya abla ne güzel, hakları için direniyorlar. Keşke biz de böyle olsak?’ Şimdi aynı yerde, aynı kış aylarında biz direniyoruz.”YİNE Mİ YANLIŞ KESTİN?
“Perde ürettiğimiz için fabrikada çalışma ortamımız temiz olmak zorunda. Ama bu temizlik biz işçilerin sağlığı için değil. Malzemeleri pislenmesin, ‘Aman bir leke gelmesin’ diyeydi. Bize gelince en ufak hatada hakaretler, onur kırıcı cümleler kuruluyordu. Benim ‘yeter ya’ dediğim nokta, hata yaptığımda ‘Yine mi yanlış kestin?’ cümlesini aynı ses tonuyla, aynı ritimde duymak olmuştu. Bu cümle bana ızdırap çektiriyordu.”İŞÇİLERİN ARASINA KURULAN SON SES BARİKATLARA KARŞI!
“Direniş ise bir okul. Birbirimizi tanıdık burada. Makine başında çalışırken baskı ile hepimiz bir kalıbın içerisinde işimizi yetiştirmeye çalışıyorduk. Geçtiğimiz günlerde 25 Kasım kadın eylemine gittiğimizde kadınların çevresinde o kalın barikatları görmüştüm. İşte biz işçilerin arasına da o barikatları patronlar öyle iyi kurmuş ki. Her kat arasına ses geçirmez sistemler kurulmuş. Altta ne oluyor ne bitiyor duyamıyorduk. Son ses müziği açıyorlar, Azer Bülbülleri bastırıyorlar, kimse kimseyi duymuyor. Ama meğer o son ses müziklerin altında biz kadınlar ne zorluklar ile çalışıyormuşuz. Bunu da sendikal mücadele sürecimizde birbirimiz ile bağ kurdukça öğrenmeye başladık.”İŞÇİLER BİRLİK OLUNCA NE Mİ OLUYOR?
“Hayatın aslında zor olmadığını öğretti bu direniş bana” diyor başka bir kadın işçi. Bu cümle ile ilmeğin kaçmadığını görüyoruz. “Haklarımızın ancak direnerek kazanılacağını, patronların hiçbir şekilde acımadığını, sömürmeye devam edeceklerini görmemiz gerekiyor. Ama biz işçiler birlik olursak, bunu kırarız.”“Ben daha öncesinde de bu mücadelelere tanık olduğum için susamazdım. Çünkü susmamam gerektiğini biliyorum. Patronlar, bizlerin sırtından ne kadar para kazanabilirler? Onun hesabını yapıyorlar. Biz kendimizi düşünmeden onların bizi düşünmesini beklememeliyiz. ‘Bu işçi çok iyi çalışıyor, çok yoruluyor, ben onun hakkına giriyor muyum?’ diye düşünmez patronlar. ‘Ben bu işçiden daha fazla nasıl kâr elde edebilirim, bunu nasıl daha fazla çalıştırabilirim?’ diye düşünürler. Bugün de susmadığım için kapıdayım. Dışarıda arkadaşlarım direnirken benim buna sessiz kalma olasılığım yoktu. Çünkü bunun doğru olmadığını biliyorum. Mücadelemiz çocuklarımız için. Onlar sömürülmesin, daha iyi şartlarda bir yaşam sürsün diye. Belki biz bu fabrikadan atıldık. Ama ben atıldık kelimesine de katılmıyorum. Biz haklarımızı arıyoruz. Doğru yoldayız. İşveren hakkını arayan işçiyi istemez. Ezmek ister. Çünkü, diğer işçileri de uyandıracağını düşünür. Amacımız; işçilerin kendilerine, birbirlerine ve sonra da mücadele ile kazanacaklarına inanmaları.”
ÇALIŞAN BİZİZ, ÜRETEN BİZİZ, KAZANAN DA BİZ OLACAĞIZ!
“Biz işçiler aslında patronlar karşısında sayı olarak o kadar fazlayız ki. Biz işçiler 100 isek, patron bir tane. 100 işçinin birbirine güvendiğini, birbirine destek olduğunu düşünün. Patron orada bir hiç aslında. Çünkü çalışan biziz, üreten biziz. Bu çok güzel bir söz. Biz üretmeyince, biz çalışmayınca patronlar bir hiç. O yüzden biz işçilerin bilinçlenmeye, sonra inanmaya; inandıktan sonra da mücadele etmeye ihtiyacımız var. Zaten bunun sonrası da başarıya gider. Biz de bu yolda mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz işte.”ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN!
“Hakkını savunmak, başkasına yedirmemek çok güzel bir duygu. Çocuklarımızın geleceği için bu direnişe katılmak zorundayız. İnsan sadece kendini düşününce bencil olur, o yüzden bütün işçileri düşünmek zorundayız. O yüzden de buradayız. Yanlış bir şey yapmıyoruz, doğru olanı yapmak ve göstermek istiyoruz.”Direnişteki TKIS Blinds işçisi kadınlar Ekmek ve Gül'e yazdıkları yazıyı okuyor
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Bu yılın kışlığı kız kardeşlik olsun
Kız kardeşlik yalnızca duygusal bir anlam içermiyor. Sermayenin kadınlara dayattığı koşullarda kendi...
Var mısın masalın sonunu birlikte yazmaya?
Kış çetin, rüzgar sert. Ancak yan kapımızdaki karınca güven kapımız. Bunu hepimiz biliyoruz. Haydi o...
‘Kapıda bekleyen yüzlerce işsiz var’ tehdidi
'35-40 kişinin yemeğini yapmak, bulaşıklarını toplamak, mutfağın hijyeni için yıkamak ve temizleyip...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.