Diktatörlüklerde ‘yargı’ kumpanyası: Sophie Scholl’dan Konca Kuriş’e kısa bir bakış
‘Tarih boyunca burjuvazi kendi hukuk sistemini dönemin koşulları ve kendi menfaatine göre düzenleme ihtiyacı duymuştur.'

Dünyadaki gelişmeler ile Türkiye’de içinden geçtiğimiz süreç görünür bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Yüzleştiklerimiz bir yandan hafızamızı geçmişte yaşananlara dair tazelerken bir yandan da halka karşı sermaye ve devletlerin iş birliğinin oluşturduğu korku ve baskı atmosferinin varabileceği noktaya dair tedirgin ediyor.

Tarih boyunca burjuvazi kendi hukuk sistemini dönemin koşulları ve kendi menfaatine göre düzenleme ihtiyacı duymuştur. Marksist bir yorumla; üst yapının biçimi altyapının ihtiyacına göre şekil değiştirir ve bu kaçınılmazdır. Bir örnek verelim; 19. yüzyıl ortalarında sanayi burjuvazisi, iş gücüne ulaşmak ve iç pazarı genişletmek için daha istikrarlı bir sisteme ihtiyaç duydu. Öte yandan işçi sınıfının büyümesiyle birlikte toplumsal çatışmaları yönetebilecek bir temsil sistemi gerekiyordu. Böylece hukukun öngörülebilirliği, sözleşme özgürlüğü, mülkiyet güvencesi, grev hakkının sınırlandırılması gibi konular önem kazandı. Bu dönem temsili demokrasiler kuruldu ama bu sistemler mülkiyet temelli sınırlı oy hakkıyla gerçek anlamda bir halk demokrasisinden çok uzaktı.

1929’a geldiğimizde ise ekonomik krizler, işçi hareketlerinin yükselişi ve 1917 Sovyet Devrimi sermayeyi ve onun kurduğu düzeni tehdit etti. Birçok sermaye grubu, işçi sınıfı hareketini bastırmak için faşist rejimleri destekledi. Almanya, İtalya ve İspanya da olduğu gibi. Böylece burjuva demokrasinin sunduğu kısmi haklar da budandı.

NAZİ ALMANYA'SINDA YARGININ DÖNÜŞÜMÜ

Almanya’dan örneklerle ilerleyelim. Nazi Almanya’sındaki yargının nasıl rejimin bir aracı haline geldiğini inceleyelim. Bu dönemde hukuk, Hitler ve Nazi Partisinin ideolojisini destekleyecek şekilde yeniden şekillendirildi. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı ve mahkemeler Nazi rejiminin politik çıkarları doğrultusunda kararlar vermeye başladı.

Halk Mahkemesi (Volksgerichtshof), 1934 yılında Hitler'in talimatıyla kuruldu. O döneme bakınca mahkeme bağımsız değildi, yargıçlar Nazi Partisine sadık isimlerdi. Roland Freisler, Nazi yargısının sembol ismiydi. Halk Mahkemesinin başkanıydı. Mahkemeleri, adeta tiyatro sahnesi gibi kullanırdı ve verdiği kararların çoğu ölüm cezasıydı. Freisler, Hitler’e kişisel sadakatiyle tanınırdı, kararları hukuki delillere değil; parti doktrinlerine dayanırdı.

SOPHIE SCHOLL MAHKEMESİ ÖRNEĞİ

Sophie Scholl’un idamını hatırlayalım. 1942, Münih Üniversitesinde bir grup öğrenci tarafından kurulan Beyaz Gül Hareketi’nin öne çıkan isimlerindendi. Nazizm’e, Hitler’in diktatörlüğüne ve özellikle Yahudi soykırımına karşı mücadele ediyorlardı. Sophie ve Hans Scholl, Nazi karşıtı bildiriler dağıttıkları gerekçesiyle yakalandılar, Roland Freisler’in mahkeme başkanlığını yaptığı Halk Mahkemesinde sadece birkaç saat içinde idama mahkum edildiler. Sophie ve Hans’a savunma hakkı hiç verilmedi, aynı gün içinde karar infaz edildi.

İŞKENCECİLER, TECAVÜZCÜLER AFFEDİLDİ

Bunun karşısında Hitler’in iktidara gelişinden önce sokaklarda muhaliflere karşı terör estiren paramiliter Nazi grubu SA’nın üyeleri birçok cinayet, işkence, darp, gibi birçok suç işlemişken tamamı affedildi. 1933'te çıkarılan “Ulusal Devrimi Koruma Yasası”, bu kişilerin “vatansever duygularla” hareket ettiklerini ileri sürerek cezai sorumluluktan muaf tuttu.

SS ve Gestapo üyeleri, işgal altındaki bölgelerde toplu kıyımlar, infazlar, işkenceler gibi ağır suçlar işlediler. Ancak Hitler ve üst düzey Nazi yöneticileri bu kişileri açıkça korudu. SS, “devlete hizmet eden bir kurum” olarak tanımlandığı için üyeleri her türden cezai sorumluluktan muaf tutuldu.

Öte yandan Nazi yetkilileri, kişisel çıkarları için görevlerini kötüye kullandılar. Örneğin Yahudilere ait malları gasbetmek, kadınlara cinsel şiddet uygulamak, taciz ve tecavüz gibi suçlar işlediler. Ancak bu kişiler Hitler rejimi boyunca hiç ceza almadı.

Burjuvazinin hukuk ve adalet tarihi bütün ülkelerde böyle ilerlemiştir. Süreçlere göre sermaye, hangi devlet biçimine ihtiyaç duyar? Bu devlet sermaye çıkarlarını korumak için hukuku nasıl kullanır, nasıl şekillendirir? İşte bu soruların yanıtları işçi sınıfı ve dolayısıyla emekçi kadınların günlük yaşamının her alanına sirayet eder.

TÜRKİYE'DE YARGI DÖNÜŞÜMÜNDE AKP İZİ

Bu yüzden Türkiye’de de halk hareketinin yükseldiği bu süreçte kadınlar, öğrenciler, emekçiler bir bir uydurulmuş suçlarla cezaevlerine, ev hapislerine mahkum edilirken Konca Kuriş’in katili, Hizbullahçı Hamit Çöklü serbest bırakıldı.

Konca Kuriş davası kapsamında yargılanan Hizbullah üyelerinin serbest bırakılmaları, çeşitli yasal düzenlemeler ve yargı kararları sonucunda yine yıllar içinde gerçekleşti. 2011 yılında, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle uzun tutukluluk süreleri nedeniyle bazı Hizbullah yöneticileri tahliye edildi.

2019 yılında domuz bağıyla 20 kişinin öldürülmesi ve satırla yaralama eylemlerinden yargılanan dört Hizbullah üyesi de "yargılamanın yenilenmesi" ve "infazın durdurulması" kararlarıyla serbest bırakılmıştı. Bu süreçte, toplamda 91 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış 19 Hizbullah tetikçisi daha serbest bırakıldı.

DÖNGÜLERİ KIRAN HALK OLACAK

Bu kişilerin çoğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kriterleri ile yargılamanın yenilenmesi gerekçesiyle serbest bırakıldı! Yani yargı “gerektiğinde” uluslararası sözleşmeler ve burjuva hukukunu işletir ve “gerektiğinde” bütün bu hukuku ayaklar altına alır. AYM’yi tanımaz, Anayasa’yı uygulamaz.

Çünkü tüm bu süreçler AKP’nin geçtiğimiz dönem seçimlerde HÜDA PAR gibi partilerle ittifak kurması, tarikatları, cemaatleri farklı biçimleriyle desteklemesi ve yaygınlaşmasına yol açmasıyla çok ilgili. Bu yüzden Hizbullahçı Hamit Çöklü, Cumhurbaşkanın bizzat kendi kararıyla serbest bırakılıyor. Tek adam rejimi gerici, dinci ve otoriter bir yapıyı inşa etmek için bütün gerici unsurlara ihtiyaç duyar ve gereğini yapmaktan çekinmez.

Burada olan tarihin tekerrürü değil, kapitalizmin krizlerini çözmek için hukuk ve yargı gibi birçok üst yapı kurumunu yeniden şekillendirmesidir. Böyle dönüşümlerin önüne geçmek için bütün işçi, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin, aydınların bütünlüklü bir mücadele hattı oluşturması elzemdir.   

Görsel: Yapay zeka ile oluşturuldu

İlgili haberler
HÜDA PAR ile ittifak yapan Erdoğan, üç kişiyi öldü...

Üç kişiyi işkenceyle öldüren ve Hizbullah Davası kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ç...

Hizbullah zihniyetine dur dememiz gerekiyor

HÜDA PAR’ı Hizbullah’tan ayrı tutmak imkansız. Kadınlara yönelik hiçbir şey sunmayacakları ortada. H...

Yargı mekanizmaları işlemedi, Fatma katledildi

Şükrü Koçak’ın sistematik şiddete maruz bıraktıktan sonra katlettiği Fatma Uğur’un çocukları, yaptık...