Daralttığınız duvarları örgütlülüğümüz ile yıkacağız
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, daha eşit ve adil bir gelecek için attığımız kararlı adımların simgesi olsun.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne günler kalmışken mart sayımızı çıkartıyoruz. Yıla nasıl başladığımız, nasıl bir yıl geçireceğimizin işaretiydi. 2025 yılı aile yılı olarak ilan edildi. Daha önceki sayılarımızda aile yılının kadınlar için GERÇEKTEN ne anlama geldiğine, enine boyuna yer vermiştik. Elbette yer vermeye de devam edeceğiz. Aile yılı ilan edilirken “bu yıl aile politikalarının zirve yapacağını” ifade etmişlerdi. 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi esas alınarak hazırlanan yeni bir torba yasa taslağı da (Türk Ceza Kanunu’nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklif Taslağı) bu “zirveye” çok uygun.

Detaylarını ekmekvegul.net’te çokça tartışacağımız bu taslakta Türk Ceza Kanunu’nun “Hayasızca Hareketler” bölümüne “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” ibaresini ekleniyor. Bu düzenleme yasalaşırsa kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesinin engellenmesinin; kadınların özgürce giyinme, kamusal alanda olmak istedikleri gibi var olma haklarının kısıtlanmasının önünü açacak. Aile yılı ile ortaya konan cinsiyet eşitsizliğini derinleştirici uygulamaların yaygınlaştırılmasının, kadınların esas sorumluluğunu ailelerinin bakımı, ev içi angarya olarak tanımlayan anlayışın garanti altına alınmasının bir aracı olarak kullanılacak. "Genel ahlak" ifadesi de oldukça muğlak, belirsiz bir kavram olarak dini değer ve saiklerle inşa edilmeye çalışılan toplumsal yaşamın bir aracı haline getirilecek. LGBTİ’leri uzun zamandır hedefe koymaktan çekinmeyen iktidar, bu yasa taslağı ile hem cinsiyet uyum prosedürlerini iyice zorlaştıracak hem de kamusal alanda LGBTİ ifade biçimlerini tamamen yasaklı hale getirecek.

Bunu da “ailenin korunması” adı altında yapmayı planlıyor.

İnsanca, eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam talebi kadınlar için bu kadar hayati bir yerde dururken böyle bir yaşam talebi yasal değişikliklerle kriminalize edilmeye çalışılıyor. İnsanca bir ücret almak isteyen işçilerin grevleri yasaklanıyor, kadınları vahşice katledilen katiller yargı eliyle aklanıyor. Öldürülen kadınlar en çok eşleri ya da boşandıkları eşleri tarafından katledilmişken boşanmalara bir de arabuluculuk getirileceği yeniden yeniden ilan ediliyor.

İş yerinde karşılaştığımız ustabaşının hakareti de, patronun yapmadığı ek zam da, evin ikincil geliri olarak görülmemiz de, bu bahsettiğimiz yasa taslağı da, aile yılı da, kamuda tasarrufla sokak aydınlatmalarının azaltılması da, kreş açmak yerine komşu-anne sisteminin getirilmesi de, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması da birbirine göbekten bağlı.

Saldırılar dört bir koldan gerçekten. Biz onların bize çizdiği duvarlar arasında yaşamımızı sürdürmeye çalışırken bu duvarlar sürekli daha da daraltılmaya çalışılıyor. Bugün sahip olduğumuz pek çok hak, yüz yıl önce kadınların mücadeleyle kazandıkları haklar. Bugün de tarihi bir sorumluluğumuz var: Baskılara, daraltılmaya çalışılan duvarlara birbirimize güvenerek, yan yana gelişlerimizde güç bularak, gücümüzün mücadelemizde olduğunu görerek karşı çıkmak…

Bu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yan yana gelişlerimize ve bu duvarları ancak birlikte iterek yıkabileceğimize olan güvenle; kadınların güç, dayanışma ve özgürlük mücadelesinde omuz omuza yürüdüğümüz yolun, daha eşit ve adil bir gelecek için attığımız kararlı adımların simgesi olsun.

Görsel: Canva Yapay Zeka 

İlgili haberler
8 Mart’ta alanları birlikte aydınlatalım

‘8 Mart’ta bu karanlık düzeni yıkacaklar perdeyi aralayıp, gücümüzü birliğe çevirip karşılarında dur...

Kimin için adımıza kararlar alınıyor?

‘Sanki evlenip çocuk yapmamak bir eksiklikmiş gibi davranılıyor. Hem başarılı olmamız hem çocuk yapm...

Kadınlar yazıyor, dayanışma büyüyor

‘Ekmek isteriz ama gül de’ diye yola revan olduk. Kadının gücüyle örmeye başladığımız bu yolda gülle...