Biz demiştik bu şehir hastaneleri sağlığa zarar diye!
Ağır çalışma koşulları, az çalışanla çok iş, korunaksızlık, psikolojik baskılar... Sağlık emekçileri tüm bunların sadece kendileri için değil halk sağlığı için de ağır sonuçları olacağını söylüyor.

Bizler Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde çalışan sağlık emekçileriyiz. Bundan üç yıl önce şehir hastaneleri henüz açılmadan, hastanelerin bu kadar büyük alanlara yayılıp, yatak sayısının artırılmasının hem çalışan hem de hastalar açısından sağlıklı bir durum olmayacağını; en basitinden oluşabilecek bir salgın ya da enfeksiyon durumunda kontrolün çok zor olacağını defalarca dile getirmiştik. Bugün geldiğimiz durumsa ne yazık ki haklı olduğumuzun en büyük göstergesi. Örneğin hastanemizin birçok girişi olmasına rağmen, sadece poliklinik girişinde ateş kontrolü yapılması, diğer girişlerde herhangi bir kontrol yapılmaması bu koşullarda büyük bir eksiklik. Bu durum salgını önleme çabalarının büyük hastanelerde ne kadar zor ve yetersiz kalacağının göstergelerinden biri.
Mekanın bu kadar dezavantajlı olduğu bir ortamda yetkili ağızlardan söylenen, “Koruyucu ekipman sıkıntısı yok” sözlerine rağmen bizler 8 saatlik mesaimizde transparan diyebileceğimiz incelikte bir cerrahi maske ile çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Elimize geçen tek maskeyi de kaybetme korkusuyla ağzımızdan hiç çıkarmadan gün boyu maske ile dolaştığımız için hasta yakınlarının “Sizde malzeme bol nasıl olsa! Korunuyorsunuz, peki biz ne yapalım?” şeklindeki tepkileriyle karşılaşıyoruz. Bu tepkiler zor çalışma koşullarının üstüne bizi bir kat daha yıpratıyor.

‘O KADAR PARA ALACAKSINIZ, BU SİZİN GÖREVİNİZ!’
Sağlık Bakanının medya üzerinden yaptığı, “Sağlık çalışanlarının döner sermaye ödemelerini 3 ay boyunca tavandan ödeyeceğiz” açıklaması hem maddi hem de manevi olarak sağlık çalışanlarını hiçbir şekilde tatmin etmedi. Üstelik bu açıklamalardan sonra hasta ve hasta yakınlarından, “O kadar para alacaksınız, bu sizin göreviniz. Aldığınız onca yüklü paranın karşılığında hizmet veriyorsunuz” şeklinde oluşan algı, fiziksel yorgunluğun ve sağlığımızı kaybetme korkusunun ötesinde olumsuz psikolojik etkiler yaratıyor.

İŞ ARKADAŞLARI BİRBİRİYLE TARTIŞMAYA BAŞLADI
Bir başka konu ise hastane yönetimlerinin çalışanlarına şeffaflığı. Hastaların Covid-19 teşhislerinin pozitifliği konusunda hastanın hekimi dışındaki personellere hiçbir şekilde bilgi verilmediği için çalışanlarda tedirginlik ve gerginlik oluşuyor. Her hastaya müdahale ederken, “Acaba Covid-19 pozitif mi?” şüphesiyle yaklaşmak hem gerginliğimizi artırıyor hem de birbirimizle olan ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor. Düne kadar çok iyi anlaşan iş arkadaşları; birbirleriyle doğru düzgün konuşmaz, konuştuklarında da sadece tartışır hale geldiler. Bu gerginlik iş yerlerinde kalmayarak ev ortamımıza ve aile içi ilişkilerimize de yansıyor. Evdeki diğer bireylerle sık sık tartışmamızsa uyku düzenimizin bozulmasına neden oluyor.
Eskiden nöbet çıkışlarımızda işimiz bitti, evimize gider, rahatlıkla dinlenebilir, ailemizle vakit geçirebiliriz diye mutlu olurken; şimdi evimize gidince ailemize hastalık bulaştırabiliriz kaygısıyla evlerimize bile gitmek istemiyoruz.

CANLA BAŞLA ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Neler yaşadığımızı sizlerin de öğrenmesi için tüm bu olanları Ekmek ve Gül’e yazmak istedik. Yaşadığımız zorluklar ne alkışla, ne de komik sayılabilecek miktarda yapılan ödemelerle telafi edilebilecek durumlar değil. Tüm bu zorlu koşullara rağmen canla, başla sağlık hizmeti sunuyoruz ve sunmaya da devam edeceğiz.
Bu koşularda bizi bir miktar da olsa rahatlatacak olan şey; yeterli sayıda ve nitelikte koruyucu ekipman temin edilmesi, müdahalede bulunduğumuz hastaların teşhisleri ile ilgili bizlere de net bilgilerin verilmesi ve tüm sağlık çalışanlarına test yapılması.
Yıllardır az elemanla çok iş yaptırıp, sağlık hizmetlerini özelleştirmeye çalışan bu sistemin salgınla birlikte çöktüğü artık gözle görülebilir bir durum. Ulaşılabilir, nitelikli, parasız ve herkese eşit sağlık hizmetinin tüm halkın sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu umarım hepimiz anlar ve bunun için mücadele ederiz.

İlgili haberler
Salgın bahane edilerek işten atıldı: Sadaka değil...

Bir yemek şirketinde çalışan 57 yaşındaki işçi kadın, salgın bahane edilerek işten atıldı.

Tek başına çocuğuna bakmak zorunda olan kadınlar n...

Salgın bahanesiyle işten atılan Jinda: ‘Çocuğuma yarın ne yedireceğim ya da bu banka borcunu nasıl ö...

İşçiler hayatta kalabilme derdinde, patronlar şov...

Metal fabrikasından koronavirüs notları: Sabahın köründe servis bekleyen yine biz işçiler oluyoruz....