‘Bir geçin harekete bakalım bakan gözler kör olacak mı?’
İşçi kadınlar tırmanan yoksulluğa, daralan kemere, çetinleşen koşullara rağmen hatırlatıyor: ‘Her şeyi işçiler üretiyor diyorsak bu üretimden gelen gücü kullanmak da bizim elimizde.’

“Uzun zaman oldu eğlenceli, hüzünlü ya da macera dolu bir film izleyip onun üzerine keyifli sohbetler yapmayalı. Şöyle bir çay kahve molasında arkadaşlarla bu hafta sonu bir şeyler mi yapsak diye plan yaptığımız günlerin çok geride kaldığını yine bir çay molasında fark ediyorum. Buharı üstünde çay semaverinden karton bardağa doldurdum çayımı ve gruplar şeklinde düzenli düzensiz duran kadınların yanına iliştim. Doğrusu canım çok sıkkındı ama ben canımı sıkan şeylerden bahsetmek istemedim. ‘Kızlar’ diye seslendim beni duymadılar ikinci kez ‘kızlar’ diye yüksek sesle seslendim, yok kimse beni duymuyor. Hoş onlar da birbirilerini duymuyorlardı.

‘Yeni bir ev bulmam lazım ev sahibi çıkın’ dedi.’

‘Bu ay mesai parası eksik yatmış neden?’

‘Çocuğun ayakkabısı eskimiş ama yenisini alamıyorum. O kahrolası babası bu ayda çocuğun nafakasını vermedi. Buradan aldığım maaş yetmiyor, bir dahaki ay çıkışımı vereceğim. Fazla mesai yapan bir metal fabrikası buldum.’

Uzayıp giden ve geçim derdinden başka konusu olmayan sohbetler... Sonra birisi döndü bana ‘Sen ne diyecektin?’ diye sordu, ‘Hiç’ dedim. Halbuki ben ‘Bu hafta sonu hava güzel, gelin benim bahçeye semaver yakıp bir şeyler yiyelim’ diyecektim. Tabi vazgeçtim. Hafta sonu inşallah mesai olur da kalırız diye yalvaran kadınları bölemezdim. Çünkü bu mesaiye ihtiyaçları var tabi ki benim de var ama bir hafta sonu dinlenmek gezmek ya da uyumaya da hakkım var. Uzun bir süreden beridir bunların hiçbiri mümkün değil.”

Bu ifadeler Türk Metal sendikasının örgütlü olduğu bir fabrikada çalışan kadınlara ait. “Hep dert konuşuyoruz ama ‘nasıl çözeriz, ne yaparız?’ tartışmalarını yürütmek de zor. Bir yakınma hali var hep bir ağızdan” diyor Aslı. Aslı, daha önce çalıştığı metal fabrikasında sendikalaşma faaliyeti yürüttü. O zamanlar kendi bölümünde bir işçi komitesi kurdu ve çalışmalara başladı. Dışarıda işçilerle yan yana gelip koşulları değiştirmek ve sendikaya üye olmak için epey mücadele etti. Dokunduğu her işçi ona güvenip sendikaya üye oldu. Ama patron baskın çıktı. Aslı’yı ve 5 işçiyi daha işten çıkartarak sendikal faaliyete son verdi. Kalan işçilere de gözdağı vererek baskı altına almaya çalıştı. Ama bu fabrikada bu olaydan sonra en az 4 defa daha işçiler sendikalaşmayı denedi. Aslı, uzun bir süre dışarıdan yine destek verdi. “Önümüzdeki zorlukları düşününce taleplerimizi ancak birleşerek alabiliriz. Temmuz zammı, vergide adalet ve çalışma saatlerinin kısaltılması gibi talepler herkesin talebi ama işçilerin kendi aralarındaki güven sorunun çözülmesi lazım. Ben daha bu fabrikada yeniyim ama buna rağmen mücadele etmenin yollarını geçmişten aldığım güç ve deneyimle çizmek istiyorum. İlk sendikalaşma faaliyetinde hızlı teşhir oldum. Ama artık deneyimliyim ve nasıl hareket edeceğimi biliyorum fakat genç işçileri ikna etmek biraz zor oluyor. Burası sendikalı fakat işçiler vardiya amirlerinden çok baş temsilciden korkuyor. Ona kim karşı gelse ya mobbing uyguluyor ya da direkt içeriye ismini veriyor. Ben bir iki defa restleştim. Baktım tek başına olmuyor, şimdilik geri adım attım. Öncelikli olarak maaş zammı başta olmak üzere vergi yasasının da değişmesi için birleşmekten başka çare göremiyorum” diyor Aslı.

‘DİRENİŞE GEÇTİK, KAZANDIK’

Başka bir fabrikada haklarını alabilmek için uzun süre direnişte kalan Demet, “Daha önce çalıştığımız fabrika kadınlar için cehennemden farksızdı. Üzerimizde sürekli sayı baskısı yapıyorlardı. Tuvalete gidişlerimiz hesaplanıyordu. Çoğunluğu kadın işçiler olmasına rağmen izin kullanacak olsak ustalar bizi aşağılamaya başlardı. ‘Ben diyorum, kadınları çalıştırmayın onlar sürekli mızmızlık çıkartır, işe gelmemek için bahane bulurlar’ diye bağıra bağıra konuşurdu. Biz de pandemide zam talebi için direnişe geçtik. 35 işçiyi işten çıkardılar ama biz yılmadık ve direnmeye devam ettik ve o zammı aldık. Ben daha sonra küçülme gerekçesiyle, aslında biraz bahane de edilerek işten çıkartıldım. Şimdi yine bir fabrikadayım ve fazla mesai yapmadan asla yetemiyorum. Bu fabrikada kadınların sayısı epey var ve hepsi ‘Yeni bir iş bulamayız’ diyerek çok korkuyor bir şey yapalım deyince. Haklılar, çünkü 30 yaşın üstünde artık hiç kimse iş bulamıyor” diyor.

‘BAŞTAN KENDİMİZDEN VAZGEÇMEYELİM’

Asgari ücret zammını konuşunca kimisi çok umutlu ama kimi işçi de bu kemer sıkma politikalarından dolayı umutsuz. “Devlet tasarruf diyor. Biz işçiyi görmezler o nedenle unutun temmuz zammını” diyen işçi sayısı da az değil. Demet, “Evet durum bu ama daha biz de en başından kendimizden vazgeçmemeliyiz. Her şeyi işçiler üretiyor diyorsak bu üretimden gelen gücü kullanmak da bizim elimizde. Şimdi bakıyorum ekonomik olarak şartlarımız o günden daha kötü ve sürekli olarak bir şeyler yapmak lazım. Her konuşmanın ardından işçilerin ‘Ama bizi kim duyacak, kim görecek’ düşüncesinin altında emeğini bilmeden, farkına varmadan küçümsediği gerçeği var. Siz bir geçin harekete bakalım, bakan gözler kör olacak mı?” diye soruyor.

Fotoğraf: Evrensel