
Ülkenin dört bir yanında bu sözü duymuşsunuzdur, hatta “Her yerden duyduk” deseniz yeridir: “Biz bir aileyiz.” Şimdi de bu cümlenin üzerine 1979 yılından temelleri atılan, AKSU ailesi ve iki ortağı tarafından kurulan KONVEYÖR fabrikasını birlikte tanıyalım.
1979’da ilk fabrikasını kuran KONVEYÖR’ün şu an Türkiye’de beş, Polonya’da ise bir fabrikası var. Başta otomotiv ve beyaz eşya olmak üzere birçok yan sanayi ürününün üretildiği bir fabrika KONVEYÖR. KONVEYÖR’de “Biz bir aileyiz” söylemini kullananlar, aynı zamanda sanayiciler derneğinin yönetim kurulunda da yer alıyor.
Türkiye yerleşkelerinden Tuzla’da üç ayrı fabrikası bulunan KONVEYÖR, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu (İSO 500) listesinde 360. sırada yer alıyor. 2023’ten 2024’e bu listede dokuz basamak yükselen KONVEYÖR’ün 2024’te satışlarda elde ettiği gelir 5 milyar 825 milyon 782 bin lira.
KONVEYÖR fabrikasının “Biz bir aileyiz” cümlesi üzerinden attığı temel taşlarından bugün geldiği koca fabrika binalarına kadarki serüvenini noktalayalım. Bu koca fabrika binaları içerisinde gece gündüz çalışan KONVEYÖR işçilerinin buralardan taşan hayatlarını konu edelim.
Milyonlar, milyarlar ile ifade ettiğimiz KONVEYÖR fabrikasının kârı karşısında KONVEYÖR işçilerinin ücreti 25-26 bin lira dolaylarında. Evet, KONVEYÖR patronunun milyarlar ile açıklanan gelir büyüklüğünü bir tekerleme gibi okurken, KONVEYÖR işçilerinin aldığı ücret bugün açlık sınırında. Şimdi bu satırlara can veren KONVEYÖR fabrikasında çalışan kadın işçilerin sesini duyuyoruz hep birlikte.
“Biz bir aile değiliz”
“Son aylarda fabrikada işler azaldı, işten çıkarmalar başladı. ‘Gönüllü çıkış’ demeye başladılar. Ama gönüllü falan değil. Kronik rahatsızlığı olan işçi arkadaşları öncelediler. Hepimiz çalışmaya mecburuz ama bu koşullarda değil. Yetmedi, bu yaşananlar karşısında sesimiz çıktıkça bizlere tehditler savurmaya başladılar. Yani kendi çıkarlarına ket vuracak tek bir sesi bile istemiyorlar kendi çatıları altında. Sonra ‘Biz bir aileyiz’ diyorlar, ne hikmetse her seferinde bu ailenin cefasını çeken biz işçiler oluyoruz. İşin kolayını da ‘aile’ demekle buluyorlar. Biz günümüzün büyük bir bölümünü çalışarak geçirdiğimiz bu fabrikada aile değil, köleyiz.”
Bu satırlar içerisinde bir yer tekrar okuma ihtiyacını doğuruyor: “Sesimiz çıktıkça.”
“Zamanında gerekeni yapamadık”
“Asgari ücret açıklandıktan sonra ücretlerimiz belirlenince bazı bölümlerde iş durdurduk. ‘Bu ücretler ile çalışmayız’ dedik. Çok fazla kişi tepki gösterdi. Bize ara zam sözü verdiler. Geldik yılın yarısına, çaldığımız kapılardan elimiz boş döndük. Fabrikada çok az sayıda işçiye zam yaptılar. Çoğumuz zamsız şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Halbuki her sene aynı sözler veriliyor. Eskiden böyle değildi. Zam oranlarımız daha yüksekti, aldığımız ücret bu kadar hızlı erimiyordu. Ben de böyle olduğu için uzun süredir bu fabrikada çalıştım. Anlayacağınız bu yıl ücretlerimize zam devri kapandı. Hükümetin açıklayacağı bir sonraki zamma kaldı bizim de durumumuz. Zamanında gerekeni yapamadık.”
Zaman takır takır işlemeye devam ediyor, KONVEYÖR sıralamalarda yerini yükseltmeye devam ediyor. Saniyeler içerisinde bir tezgahtan diğer tezgaha geçen ürünler, işçilerin ellerinde patronun servetine servet katıyor. KONVEYÖR işçilerine ise tutulmayan ara zam sözleri, açlık sınırında ücretler, işten çıkarmalar kalıyor. KONVEYÖR patronu zamanı öyle bir kuruyor ki işçilerin fabrikada konumlanışının 24 saatini an ve an her gün yeniden dizayn ediyor.
“Kadınların terazisine hep çürük meyve konuyor”
“Aynı işi yapan kadın ve erkek işçiler arasında ücret farkı var. Kıdem farkı yok, bir şey yok. Ama ücretlerimiz erkek işçilerden daha az. Bir de fabrikada kadın işçiler olarak fazlayız. Yaş ortalamamız ise 45 üzeri. Biz kadınlar ise işsiz kalmaktan korkuyoruz. Çünkü buradan çıksak iş beğenme lüksümüz yok. Çoğu fabrika 45 yaş üstü almıyor. Biz kadınların elini kolunu böyle bağlamaya çalışıyorlar. Bizi, vasıfsız işlerde tutmaya çalışıyorlar. Fabrikada kreş yok. Biz kadınların tek başına ekonomik özgürlüğünü değil, toplam yaşamdan kopması için arada incecik bir çizgi tutturmak üzere patronlar pozisyon alıyor. Bizi öyle alıştırmışlar ki erkek çalışınca ‘ev geçindiriyor’ oluyor. Biz kadınlar çalışınca ‘ek gelir.’ Her şey bizim üzerimizde halbuki. Bu her fabrikada bir şekliyle böyle bence. Eşit ücret yok, eşit çalışma koşulları yok. Bu terazide biz kadınların olduğu yere hep çürük meyveleri koymaya çalışıyorlar.”
Kadın işçiler daha fazla güvencesizlik sarmalına itiliyor. Bu güvencesizlik sarmalı ise fabrikada, evde, sokakta kadın işçilerin hayatlarına o kadar sımsıkı bağlarla bağlanıyor ki... O yüzden “Her fabrikada bir şekliyle böyle bence” diyor KONVEYÖR işçisi kadın arkadaşımız. Evet her fabrikada böyle. KONVEYÖR işçilerinin milyonlarca işçi ve emekçinin hayatını belirleyen asgari ücret açıklandıktan sonraki çalışma ve yaşam koşulları tam da milyonlarca işçi ve emekçiden bağımsız değil. Tam da buradan yekpare bir gerçekliği okutuyor KONVEYÖR işçileri bize.
“Ses çıkarmamız gerekiyor”
“Biz kadınlar hep tacize açık çalışıyoruz. Bir taciz yaşasak ve bunu dile getirsek suçlanacak olan biz kadınlar oluyoruz hep. Eskiden öyle düşünmüyordum. 18-19 yaşında çalışmaya başladım. Ücretler daha iyiydi diye kötü koşullara, kötü muamelelere ses çıkarmamıştık. Şimdi düşününce keşke o zaman yaşadığımız tacizi de baskıyı da insanlık dışı koşulları da dile getirseydim diyorum.”
Şimdi yazının başlığına geri döndürüyor KONVEYÖR işçileri bizleri. Bu işte bir tezatlık yok mu? Milyonlarca işçi ve emekçinin gün geçtikçe sefalet içerisindeki çalışma ve yaşam koşullarına itildiği bu durumda nasıl olur da her seferinde işin içinden sıyrılan, bizleri kuruşlar içerisinde hapsedenler milyonların, milyarların temsilcileri olur? Buraları daha fazla düşünmek elbette önemli. Ancak tüm bunları düşünürken, KONVEYÖR işçilerinin portresinde “sesimizi çıkardığımızda” ifadesindeki vurguyu unutmamak gerekir. Bu vurguda, tek bir patronun karşısında duran “biz” sözcüğünün taşıdığı, milyonlarca işçinin ortak sesinden gelen gücü birbirimize hatırlatma zorunluluğumuzu hep birlikte görelim.
Fotoğraf: Yapay zeka tarafından oluşturuldu
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.