Başka şansımız var mı?
Suçluyla mağduru aynı binaya koyan zihniyete karşı mücadeleden başka şansımız var mı diye soruyor Avukat Sevil Aracı, siz cevaplayın...

Adana taciz, tecavüz, istismar, çocuk yaşta zorla evlendirme suçlarının yaşandığı kentlerden yalnızca biri. En son Küçük Dikili Mahallesi’nde yaşanan bir toplu tecavüz olayından sonra cinsel istismara maruz kalan çocuğun, kendisine istismarda bulunanlardan biri ile evlendirilmek istendiği yönünde duyum aldık. Ancak Adana Kadın Platformu olarak bu olayı araştırmak, çocuğa destek olmak istediysek de olmadı, çünkü istismara maruz kalan çocuğa ulaşamadık. Muhtemelen bilinçli olarak ailesi ve çevresi tarafından olay gizlenmeye çalışıldı. Çünkü pek çok yerde konu ‘tecavüz’ olunca mağdur aynı zamanda ‘suçlu’ ilan ediliyor.

İHMAL VE YOKSULLUK İSTİSMAR RİSKİNİ ARTIRIYOR
Cinsel istismar vakalarında dikkat çeken bir başka husus ise bu olayların daha çok düşük gelirli ailelerin çocuklarının başına gelmesi. Geçtiğimiz aylarda Psikiyatri Uzmanı Dr. Sibel Koçbıyık tarafından yayınlanan çocuk istismarı raporunda bu durum “Yoksul ailede yetişen çocuklarda fiziksel ve psikolojik istismar ile çocuk ihmalinin daha sık olduğu pek çok araştırmada gösterildi. Klinik değerlendirmeye gelen cinsel istismar olgularının bir kısmında sosyoekonomik düzey düşüktür; ancak bu diğer istismar türleri ile kıyaslandığında daha az belirgindir. Unutulmamalıdır ki cinsel istismar, her türlü sosyoekonomik, sosyokültürel düzeyde gözlenebilir” şeklinde dile getirilmişti. Elimizde buna dair net bir veri ya da istatistik yok ise de esasen hepimiz bu tür olayların daha çok yoksul çocukların başına geldiğini gözlemleyebiliyoruz.
Peki, neden böyle oluyor? Ailelerin yaşadıkları ekonomik zorluklar nedeni ile çocuklarını denetimin olmadığı eğitim kurumlarına göndermek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Belki de çocukları istismara maruz bırakanlar, yoksul kişilerin hak aramada daha zayıf kalabileceğini tahmin ediyor. Hani Can Yücel şiirinde diyor ya;

Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak.

TACİZCİYE ÖDÜL GİBİ ‘CEZA’
Aslında bu yazıyı kaleme almama sebep olan olaylardan biri de yeni öğrendiğim bir taciz olayı. Adana Kadın Platformu’nun avukatı olmamdan dolayı istismara uğrayan henüz 15 yaşındaki kız çocuğunun ablası (ki kendisi de henüz 19 yaşında) bu yazıyı yazdığım günün sabahında bana gelerek yaşadıklarını anlattı. Genç kız ve ailesi 20 yıldır aynı apartmanda oturuyor. Babaları apartman görevlisi. Aynı apartmanda yönetici olan 60-65 yaşlarındaki emekli, namazında niyazında bir adam tarafından taciz ediliyorlar. Aslında taciz yaklaşık 4 yıl önce başlıyor, yani çocuk henüz 11 yaşında iken. Ancak küçük kız korktuğu için bir türlü dile getirememiş bu durumu. Daha sonra bir şekilde ablası fark ettiğinde açığa çıkıyor olay. Anne babalarına anlatmaları çok zor oluyor. Çünkü esasen muhafazakar, baskıcı bir aile yapıları var. Ablanın çabaları ile bir avukata ulaşıyorlar, sonra Baro Çocuk Hakları Komisyonu devreye giriyor ve bir şekilde şikayetçi olabiliyorlar. Adam gözaltına alınıyor ve hakkında ev hapsi kararı veriliyor. Ancak bu karar hepsini daha fazla tedirgin eden bir duruma dönüşüyor, çünkü aynı binada oturuyorlar, üstelik suçlunun yetişkin oğlu da aynı binada başka bir dairede oturuyor. Bir de hem tacizcinin ailesi hem de bazı apartman sakinleri çocuğa inanmayarak ‘iftira attınız’ diye aileyi suçluyorlar. Böyle karma karışık bir durum içerisinde, o henüz 19 yaşında olan, bu sene üniversiteye başlayacak olan genç kız, “Babamı işten atabilirler, öyle olursa aileme benim bakmam gerekir, okulu dondurmak zorunda kalacağım büyük ihtimalle” gibi kaygılar duyuyor. Üstelik tacizci ve ailesi, çocuğun ablasına dair de çirkin hakaretlerde ve ithamlarda bulunuyorlar.
Şimdi bu olaydan yola çıkarak düşünüyorum, suça maruz kalanın korunması için ne yapılmalı? Sadece adama ev hapsi vermek veya biraz ceza alıp bir süre yatıp çıkması yeterli olacak mı? Tacizci ile aynı apartmanı paylaşmak zorunda kalan bu aile ne yapacak, üstelik baba o apartmanda 20 yıldır çalışanken?

İÇLER ACISI DURUM
Adana Barosu tarafından düzenlenen uluslararası katılımcıların olduğu bir konferansta, farklı ülkelerde kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair çalışmalar aktarılıyor, şiddete uğrayanlarla dayanışma gösterildiğine dair örnekler anlatılıyordu. Ekonomik destek de dahil olmak üzere, hatta en önce bu yapılarak kadının tek başına ayakta durabilmesini, şiddete karşı kendisini koruyacak bağımsızlığa ve güce sahip olabilmesini amaçladıklarını anlatıyorlardı kadın örgütlerinin temsilcileri. Pek çok gelişmiş devlet, kadın örgütlerinin önerileriyle bu yönlü çalışmalar yaparken bizde ise durum içler acısı. Benzer düzenlemeler, özellikle Ailenin Korunmasına Dair Kanunda var ise de pratikte bir karşılığı olan düzenlemeler değil hiçbiri maalesef.

ÇABAMIZI VE MÜCADELEMİZİ İLERLETELİM
Tacize tecavüze karşı caydırıcı, ağır cezalar getirilmesi suçu önlemek bakımından elbette önemli. Ancak istismara uğrayanın her yönden korunması, bozulan ruh sağlığının tamiri için gerekenlerin yapılması, olanakların sağlanması da devletin görev ve yükümlülüklerinden olmalı. Başka ülkelerde oldukça yaygın ve yerleşik bu uygulamaların ülkemizde de gündeme alınması için daha çok çaba sarf etmek ve mücadeleyi bu yönden de ilerletmek biz kadınların görevi.

İlgili haberler
Ayşegül adalet istiyor!

11 yaşındaki kızını istismar eden kocasını şikayet etti, adam serbest bırakıldı. Ayşegül’ü 4 kurşunl...

Bizim dengemizi bozmayınız

Bizi birbirimizden ayıranın, bizi birbirimize bağlayanın ne olduğunu tüm çarpıcılığı ile anlatan gün...

Mücadeleyi yükseltme zamanı!

Kadınlar, sırf giyim kuşamları, oturuş kalkışları nedeniyle şiddete maruz kaldıkları bir dönemde bu...