2024'e veda ederken heybemizde kalanlar
Sadece hayatta kalmak için değil, hayatı yeniden yaratmak için sür fırçayı tuvale!

Yeni yıla haftalar kaldı. Yine bu yılı da türlü sorunlar, dertler, mutluluklar, direnişler, birlikteliklerle geride bıraktık. Gelin öncelikle neler yaşandığını hatırlayalım…

ŞİDDET ARŞA ÇIKTI, GERİYE MÜCADELE KALDI

2024’te günde, ayda, yılda öldürülen kadınların sayısı katlanarak yansıdı basın bültenlerine… Son 11 ayda 375 kadın katledildi, 233 kadının ölümü ise şüpheliydi. Cinayetler vahşileştikçe şiddeti meşrulaştıran ve münferitleştiren her bir ayrıntı magazinleştirilerek şiddetin ekonomi politiği yani, temel sebebi gizlenirken yeniden ve yeniden üretildi. Vahşi olmayanlar normalleştirildi. Şiddeti normalleştirme, münferitmiş gibi gösterme çabalarına karşı, vahşice öldürülen İkbal ve Ayşenur’un ardından olduğu gibi sokaklara çıktı kadınlar, üniversitelerde günlerce kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı cinayetlerin ardından her tepki yükseldiğinde yaptıkları gibi usulü bozmayarak “şiddete sıfır tolerans” derken, o sırada bir kadına sokak ortasında cinsel saldırıya yeltenen failler salıverildi ve yine tepkilerin ardından tutuklandılar. Korumayı, önlemeyi bırakın ne kadar güçlü ne kadar örgütlü tepki verildiyse adalet o kadar sağlandı. Başta evler olmak üzere, iş yerleri, sokaklar, okullar her yer şiddet mahalline döndü ve kadınlar için tek bir güvenli yer kaldı geriye o da mücadele!  


KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN İSYANI 

2024 adeta çocuk cinayetlerinin yılı oldu! 8 yaşındaki Narin’nin el birliği ile öldürülmesinde bütün yaşam alanlarımızı kuşatan erkek egemen aklın merkezine aileyi, namusu alıp içerisine kadınları ve çocukları hapsetmesinin somut sonuçlarını yaşadık. Devletin gözü önünde katledilen Narin’in soruşturmasında koskoca bir köy, feodal aile bağları, siyasal ve ekonomik kuşatılmışlıkla sustu. AKP’li siyasilerle dostluk bağları üzerinden bir cinayetin üzeri örtülmeye çalışıldı. 

Çocuk katliamlarına, cezasızlık politikalarına karşı kadınlar sokakları doldurmasaydı, toplumun gözü kulağı bu davada olmasaydı, barolar müşteki tarafında yer almasıydı ne olurdu biliyoruz. Bir yılda 343 çocuk önlenebilir sebeplerle, 34 çocuk ev içi şiddet, taciz, tecavüz sonucu öldü. Ucuz işgücü olarak çalıştırılan MESEM öğrencileri, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Katledilen çocukların isyanı heybemizde!

ÜLKENİN ÇOCUKLARINI ATEŞE VEREN SİSTEM 

İzmir Selçuk’ta 5 çocuk, anneleri hurda toplamaya gittiği sırada devletin bir değil beş değil 18 kez ziyaret ettiği ev demeye bin şahit barakada sobanın devrilmesi sonucu yanarak can verdi. AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, çocukların ölüm nedeni apaçık bir biçimde derin yoksullukken, meselenin para olmadığını söyledi. Doğru mesele para değildi! Çünkü o sırada patronların servetleri büyüdü, Cumhurbaşkanı itibardan tasarruf etmedi, sarayların bırakın üstten mi alttan mı artık hiç bilmediğimiz ısıtmasını, ışıkları dahi hiç sönmedi. Yani “para yok” değildi, vardı da ülkenin kaynakları inşaat tekellerine peşkeş çekildiği, sermayenin vergi borcu bir gecede silindiği, kamusal hizmetlere para ayırılmadığı için ölmüştü çocuklar. Bugün ülkede 7 milyon yoksul çocuk var ve 200 bin çocuk tıpkı İzmir’deki aile gibi aşırı yoksulluk içinde. Ama olsun dünyada ultra zengin sayısındaki artış sıralamasında birinci olduk en nihayetinde; kreşler kapatılmış, kadınların güvenceli bir işi, yoksulluk sınırı üzerinde ücretleri, o çok kutsadıkları ailenin insanca barınabileceği bir evi yokmuş çok mu? Onlara ne ki bütün bunlar bizim heybemizde!


KAMUDA TASARRUFA KARŞI MÜCADELE

Bu yıl 2025’in habercisiydi aynı zamanda. OVP, 12 Kalkınma Planı, strateji planları, aileyle çalıştayları derken kadın ve çocukların ne kadar hakkı kaldıysa sermayenin karı iktidarlarının bekası için göz konuldu. Aileyle uyumlu iş yaşamı adı altında ucuz, güvencesiz, esnek çalışma planları kamuda tasarrufla birleştirildi. Tasarruf tedbirleri kapsamında kamu kreşleri özelleştirildi, lojmanlar kapatıldı, çocukların servis hakları kaldırıldı. Ama tüm bunlara karşı harekete geçen kadınlar da vardı.

Ege Üniversitesi’nde kurum kreşinin kapatılması kararı ve sonradan peydah olduğu üzere özelleştirilmesi hastanede çalışan kadınların, örgütlü sendikaların mücadelesiyle püskürtüldü. Kreş taşerona devredildi zaten yüksek olan kreş ücretleri daha da yükseltildi. Sağlık emekçisi kadınlar daha güçlü ve daha örgütlü mücadele gerekliliğini tartışıyor şimdi. 

YENİDOĞAN ÇETESİ VE SATILAN SAĞLIK HAKKI

2024’te koskoca bir Yenidoğan çetemiz olduğunu öğrendik! Neoliberal politikalara uyum adı altında başlayan özel sağlık kuruluşlarının teşviki ve AKP’nin iktidara gelmesiyle uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm programıyla piyasaya terk edilen sağlık sisteminin sonuçlarının en ağırını yaşadık. Tamamen paraya tahvil edilen sağlık sistemindeki çürüme bebeklere kadar vardı. Yüzde 52’si özel hastanelerin elinde olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde SGK’den ödeme almak için bebeklerin rehin aldığı ve en az 21 bebeğin ölüme terk edildiği ortaya çıktı. Bizim heybemizde ise parasız, nitelikli, ulaşılabilir sağlığın sermayenin insafına ve AKP’nin politikalarına terk edilemeyecek kadar acil yaşamsal bir talep olduğu kaldı. 

ÇOCUKLARIN ‘KARNI TOK, SIRTI PEK’ DEĞİLDİ

Sadece sağlık değil eğitim sistemi de çöktü. Maarif modeli, ÇEDES gibi uygulamalarla okullar medreseye çevrilmek istenir, laik bilimsel eğitimin altı tamamen oyulurken, eğitimin bütün yükü velilere, en çok da kadınların üzerine yıkıldı. O çok övünülen ücretsiz ders kitapları dahi basılıp gönderilmedi. Okulların açılması üzerinden aylar geçti çocuklar hâlâ pislik içerisinde eğitim alıyorlar. Çocukların sağlıklı ortamlarda eğitimine ve beslenmesine ayırılması gereken bütçe, ÇEDES gibi uygulamalarla, Diyanet Başkanlığı bütçesine, teşvik adı altında özel okullara aktarıldı. Her okula bir öğün ücretsiz yemek talebine Milli Eğitim Bakanı “özel okullara sorarak” yanıt verdi ve öncelikleri çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmak olmadığı için “kaynak yok” dedi. Çünkü yoksul çocuklar, ucuz işçi demekti. Kamuda yeni esnek çalışma modelinin ilk örneği de ortaya çıkmış oldu; aylık 6 bin liraya haftanın 3 günü okullarda temizlik işçiliği. 

NE KADAR ÇOK KÂR O KADAR AZ ÇORBA 

2024 yılı emeklilerin de yılı oldu. Hayatlarında hiç olmadığı kadar aç kaldı emekliler. Aralıklı oruç diyorlar ya bu aralıksız oruç gibi, gecesi gündüzü yok, hep açsın. İmana gelmezseniz imana getiririz misali… 10 bin lira emekli aylığıyla hayatta kalmaya çalıştı emekliler. Şimdi emekli aylığı 12 bin mi olsun 15 mi onu tartışıyorlar. Yetmemiş 30 yıl boyunca emeğinden edindikleri kar, hayatının baharıymış gibi 78 yaşında çalışmaya koşuluyor emekliler. Çalışmayanı da torun bakımına… Açlıktan öleceğine çalışırken ölsün ne kadar kar o kadar az çorba… Sosyal Güvenlik Sistemini değiştirip, emeklilik yaşını yükselttik mi her şey tamam!


38 KURUŞLA GELSİN HAYAT!

2024 yılı biterken harca harca bitmez 38 kuruşumuz oldu cebimizde. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden kadının güçlendirilmesine 4 milyar 885 bin lira ayrıldı. Personel harcamalarını saymasak bile her bir kadına düşen günlük 38 kuruş. 2025’e cebimizdeki bu 38 kuruş ile giriyoruz. Ne mutlu bize, artık kadınların şiddet gördüğünde sığınabileceği yeterli sayıda sığınma evleri, çocuğunu bırakabileceği ücretsiz kreşler, güvenli evler, güvenli sokaklar, güvenli iş yerleri olacak! 

GREV VE DİRENİŞLER İÇİMİZİ ISITTI

Bu sene karanlık dört bir yanımızı sararken işçi ve emekçilerin grevleri, direnişleri önümüzü aydınlattı. Polonez, Akcanlar Tekstil, Lezita, MKB Rondo, Memur Gıda, Hitachi, TKIS Blinds gibi birçok iş yerinde, fabrikada işçiler grev çadırında, direniş alanında yan yana geldi. Sendikal hakları için mücadele eden işçi ve emekçi kadınlar, iş güvencesi ve insanca yaşamaya yetecek kadar ücret istedi, mücadele çağrısını yeniledi. 

HALK İRADESİNE DARBE

2024 ayrıca Türkiye için yerel seçimler ve AKP’nin ciddi güç kaybetmesini beraberinde getirdi. Burjuva muhalefetin gündeme getirdiği “Normalleşme” söylemleri sadece gündemi meşgul etti. AKP ve müttefikleri bırakalım “normalleşmeyi”, en temel insani demokratik hak ve özgürlüklere bile göz kırpmadan saldırdı. Daha geçen sene kurulan yeni Meclis, kadınların ve emekçilerin sözcüleri hariç, halkın, kadının, çocuğun, emekçinin, hayvanın tüm yasal haklarını ayağının altına aldı. AKP ve müttefikleri bu sene de kendi rejimini güçlendirmek için halkın iradesini gasbetti. Batman, Mardin, Dersim, İstanbul’un Esenyurt gibi pek çok yere kayyım atadı. Hakkımızı gasbedenlere karşı irademizi koyuyoruz heybemize…

Fotoğraf: MA


HAYATI YENİDEN YARATMAK İÇİN SÜR FIRÇAYI TUVALE!

2024’ün çocuk ve kadınların yılı olacağı söylenmişti, gerçekten de öyle oldu: Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin yılı.

Ne kadar çalışırsak çalışalım, o yoksulluk döngüsünü kıramadığımız; bir hak talebinde bulunduğumuzda karşımıza ilk önce devletin çıktığı; seçtiklerimizin saçma bahanelerle görevden alındığı ve güzel günlerin sandığı bekleyerek gelmeyeceğini bizzat yaşadığımız bir yılı geride bıraktık.

Yoksulluğun nedeninin bizzat zenginlik olduğunu; birileri servetlerine servet kattıkça yoksulluğun da katlandığını gördük. Bu durumun sür git devam etmesi için, "ailenin güçlendirilmesi" adı altında kadınların emeğinin ve bedeninin her geçen gün daha fazla tahakküm altına alındığını fark ettik. Şiddetin, yozlaşmanın ve çürümenin de tüm bunlara bağlı olarak arttığını gördük, duyduk, biliyoruz.

2024’te her bir kadın ve çocuk cinayetinde, şiddetin kapitalist sistemin bir çıktısı olduğunu iliklerimize kadar hissettik. Bu şiddetin önüne yalnızca kadınların ve toplumun örgütlü tepkisi geçebildi. Ama ne şiddet ortadan kalktı ne de sömürü!

Sonuç olarak, kapitalist düzenin ne bize ne de çocuklara eşit, özgür ve insanca bir yaşam sunmayacağını bir kez daha en ağır şekilde deneyimlediğimiz bir yılı geride bırakıyoruz.

2025’e girerken kendimize mutlu bir tablo çizememiş olabiliriz, ama o tabloyu çizecek boyamız da fırçamız da kendi ellerimizde. O mutlu tabloyu çizecek gücümüz ve olanaklarımız var; bunu biliyoruz. Çünkü şiddetsiz bir yaşam için, hakları ve hayatları için mücadele eden; eşit işe eşit ücret, insani çalışma koşulları, insanca yaşam ve sendikal hakları için direnen kadınlar var. Çocuklar katledilmesin, yanarak can vermesin, iş cinayetlerine kurban gitmesin diye sokakları dolduran binler var.

Şimdi kendi mahallemizde, işyerimizde ve okulumuzda, bu düzeni eşitlikçi bir toplumla değiştirecek örgütlenmeleri kurma görevi omuzlarımızda.

İşte bu yüzden, sadece hayatta kalmak için değil, hayatı yeniden yaratmak için sür fırçayı tuvale!

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Var mısın masalın sonunu birlikte yazmaya?

Kış çetin, rüzgar sert. Ancak yan kapımızdaki karınca güven kapımız. Bunu hepimiz biliyoruz. Haydi o...

Bu yılın kışlığı kız kardeşlik olsun

Kız kardeşlik yalnızca duygusal bir anlam içermiyor. Sermayenin kadınlara dayattığı koşullarda kendi...

Arşınlanan yolda mücadele var, gidilecek yolda da!

Kamu toplu sözleşmelerinin maddelerinde yer alınması istenen talepler sadece ücretlerle sınırlı deği...