Kadınların öfkesini susturmak mümkün mü?
Kadın cinayetlerine karşı en az 61 ilde kadınlar sokağa dökülürken Çorlu’da iki eylem gerçekleşti. Biri genç kadınlar için özgür bir kürsü olurken diğeri iktidarın tahakkümündeydi.

Narin’in öldürüldüğü, 2 yaşındaki Sıla bebeğin cinsel istismara uğradığı, İstanbul’da Ayşenur ve İkbal’in katledildiği haberleriyle günlerce sarsıldık. Ayşenur ve İkbal’in ölüm haberini aldığımız gün bir öğün ücretsiz yemek hakkı üzerine kadınlarla bir araya gelip bir toplantı yapacaktık. O gün gündem, dönüp dolaşıp kadınların katledilmesine, yaşamımızın güvensiz olmasına geliyordu.

Bu sırada ve ilerleyen günlerde de kadınların, öğrencilerin ve özellikle liseli gençlerin kadın cinayetlerine ve şiddete karşı öfkesi sokaklara dökülüyordu. Çorlu’da da kadınlar öfkesini sokağa taşıdı.

GENÇ KADINLAR KENDİ KÜRSÜSÜNÜ KURDU

Sıla bebeğin hayatını kaybettiği haberini aldığımız gün, şiddet sarmalına karşı hayatlarımızı koruyabilmek için mücadeleyi nasıl örebiliriz diye konuşmak için bir araya gelmeye karar verdik. Buluşma noktasına giderken bir duvarda İkbal ve Ayşenur’un fotoğrafının olduğu bir eylem çağrısı gördük. İki gün sonrası için yapılmış bu çağrının kim tarafından yapıldığı belli değildi.

Sosyal medya üzerinden yaptığımız küçük bir araştırma, bu eylemin bir grup genç kadın tarafından yapıldığını gösterdi. Onlara ulaştık; Çorlu Ekmek ve Gül Grubu olarak destek vereceğimizi söyledik.

Eylem günü geldiğinde gençlerin katılımı ve özellikle liseli gençlerin öfkesi yadsınamayacak bir biçimde görünüyordu. Gençler hem öfkeli, kararlı ve isyankar hem de ilk defa sokağa çıkmanın ürkekliğini yaşıyorlardı. Konuşma yapmak için eline mikrofonu alan her genç kadın katledilen kadınların yerine koyuyordu kendini. Sokaklarda rahatça dolaşamadıklarını, her an “Başıma bir şey mi gelecek?” korkusunu yaşadıklarını anlatıyorlardı.

Şiddeti kanlı canlı yanı başlarında hisseden gençlerin kurduğu bu kendiliğinden kürsüde “adalet isteği” en belirgin talepti. Erkek şiddetinin sıradanlaştığı ve kimi, ne şekilde bulacağının belli olmadığı gerçeğiyle hayatlarından endişe duyan gençler isyan üzerinden sözlerini kuruyordu.

Çorlu Ekmek ve Gül Grubundan kadınlar olarak bizler de eyleme katılırken yaşamlarımızı koruyabilmek ve eşit bir yaşam sürmek için 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne dair yapacağımız eyleme çağrı yaptık. Çağrımız büyük bir karşılık buldu. Genç kadınlar kendi aralarında da 24 Kasım’da yapacağımız eyleme katılma yönünde konuştu ve çağrı yaptılar.

AKP’Lİ BAŞKAN ADAYI: ‘KADINLAR USTURUPLU OLACAK’

Bahsettiğimiz bu eylemden yaklaşık 10 gün sonrasına başka bir eylem daha vardı Çorlu’da.

Bu, çağrısı imzalı olmasa da Yeniden Refah Partisinin örgütlediği bir eylemdi. Eyleme katılanlar arasında ilk eyleme katılan genç kadınlar da vardı. Eylemde bir süre her şey rutin ilerledi. Kadınların katledilmesine ses çıkarmak üzere organize edilmesi beklenen bu eylemde alışılmadık olan ise eyleme gelen AKP’nin eski Çorlu Belediye Başkan adayı olan Hakan Sunal’ın genç kadınların yanına gelerek “yürüyüşü politikleştirmemeleri”, “Kadın cinayetleri politiktir’ sloganı atmamaları” yönündeki nasihati (!) idi. Sunal, “Bu hükümetten önce kadın cinayetleri daha fazlaydı, biz azalttık. Kadınlar sokakta rahatça mini etek giyemiyorsa yıllar önce başörtüsü için eylem yapan kadınlara destek vermedikleri için” diyordu. Bununla da kalmayarak “Bazı kadınlar da biraz usturuplu olacak, nasıl giymeleri gerektiğini bilecekler” diyerek kadın cinayetlerinin ve şiddetin münferit olmadığını, bunu üreten fikrin savunuculuğu ile bir kez daha kanıtlıyordu. Üstelik bunu yaşamları için endişelenen kadınlara söylüyordu.

Yürüyüş başladığında Yeniden Refah Partili bir kadın, “Korkuyoruz güvende değiliz, sokağa çıkamıyoruz, adalet istiyoruz” dedi. “Kadın cinayetleri politiktir”,“6284 ü uygula” sloganlarını ise söylemedi ve İstanbul Sözleşmesi’ne dair de tek kelime dahi yoktu. Erkek egemenliğini ve iktidarın siyasetini iliklerimize kadar hissettiğimiz bu eylemde kıymetli olan ise tüm bu tabloya rağmen sözünü söylemekten geri durmayan kadınlardı.

Örneğin eylemde, hastanede çalıştığını söyleyen bir kadın sabah 7’de iş başı yaptığı için karanlıkta sokağa çıkmak zorunda kaldığını ve korkarak işe gittiğini anlatarak, kadınlar ölünce; şiddete, tacize uğrayınca mı yetkililerin harekete geçeceğini sorarak tepkisini dile getirdi.

Kadının bu sözlerine gülerek karşılık veren bazı gazeteciler oldu. Bu da yetmedi, eylemi organize ettiğini düşündüğümüz bir kadın, tepki koyan kadının yanına giderek onu susturmak istedi. Bununla da yetinmedi. Kadınların çalışmamasını, “evde kalıp daha iyi çocuklar yetiştirmesini” savundu.

Hal böyle olunca eyleme katılan yaklaşık 15-20 kadar genç kadın oradan üzgün bir şekilde ayrıldı.

Afişlerden gören, yolda görüp katılan kadınlar açısından da tepki çeken bir eylem oldu.

KADINLARIN ÖRGÜTLÜLÜĞE İHTİYACI VAR

Her iki eylemde de şiddete karşı yaşamlarından endişe duyan kadınlar, kendilerini can havli ile sokağa atmışlardı. Kendi yaşamlarını korumanın yanında, çürümüş bir düzen de görüyorlardı ve itiraz ediyorlardı. Her iki eylemde de yönetenlerin susturmak istediği bir ses vardı: “Bize akıl vermeyin, ne yaşadığımızı biliyoruz” diyen bir ses. Ancak bu iki eylemi birbirinden ayıran önemli bir nokta var. İlk eylemde sokağa çıkan gençler sözlerini özgürce söylerken ikinci eylem iktidarın siyasetinin tahakkümü altına girmişti.

Ancak iki eylemin bize gösterdiği şey, örgütlü ve kadınların sözünü söylediği bir alan ihtiyacıydı. Kadınların iktidarın zihniyetinin herhangi bir müdahalesine yer bırakmadan sözlerini söyleyecekleri bir kürsüye ihtiyacı var. Bunu da ancak şiddetin neden politik olduğunu, yaşamlarımızı yan yana durarak koruyabileceğimizi, eşitlik hakkımızı, hayatlarımızın her alanında kız kardeşlik dayanışması ile nasıl güçleneceğimizi konuşarak kurabiliriz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Düzeniniz ölüm saçıyor

Tek adam düzeninin bir parçası olan adamlar, bin çeşit kızgın sesle bulandırmaya çalışıyor bizim ger...

Faillerin AKP’si varsa kadınların mücadelesi var!

Kadınlar, katili üreten, kadını korumayan tutumuyla AKP’nin bu ülkede şiddeti nasıl meşrulaştırdığın...

Şiddet ustabaşından gelince şiddet sayılmıyor mu?

‘Kadın işçilerin her türlü şiddete hayır derken iş yerinde yanı başındakine gelince gerekçeler arama...