Sudan devriminin sembolü: Kadınlar
Yoksulluk, kadınların kamusal alanın dışına itilmesi, cezalar, polis şiddeti... Kadınların, Beşir rejiminde yaşadıklarının yalnızca bir kısmı. Kadınların öfkesi işte bu yaşadıklarından...

Sudan ve Cezayir’de ‘tek adam’lar halk ayaklanmalarıyla giderken eski deneyimlerin aksine halk hareketi, devrimini çaldırmamak için mücadele ediyor. Kadınlar da hem devrimde hem de devrimi savunma da öncü konumda. Sudan devriminin sembolü haline gelen mühendislik öğrencisi Alaa Salah’ın bir araba üzerinde konuşma yaptığı sırada binlerce insanın Arapça “Devrim” diye haykırdığı, Salah’ın sosyal medyada Sudanlılar tarafından, Fransız özgürlük sembolü Marianne’ye benzetildiği konuşuluyor sıkça. Evrensel Gazetesi’nden Yücel Özdemir’in aktarımına göre Sudan’da dört aydır devam eden ve Beşir rejiminin sonunu getiren eylemlerin başını yoksul kadınların çekiyor. Çünkü Beşir, İslamcı politikalarla kadınları sürekli kamusal alanın dışına iterek cezalandırmaya çalıştı. İslami yasaların yürürlüğe girmesinden sonra 15 bin kadın hakkında dava açıldı. Pantolon giyen, başını örtmeyen kadınlar polis tarafından şiddet kullanılarak pek çok kez sokak ortasında dövülerek gözaltına alındı. Bu baskılara bir de mutfaktaki yangın eklenince öfke doğal olarak büyüdü. Çünkü yıllardır ülkede açlık, yoksulluk, sefalet diz boyu. Sudan’da enflasyonun yüzde 40’a dayanmasıyla birlikte başta ekmek olmak üzere pek çok temel gıda malzemesine zam yapıldı. Bunun üzerine geçtiğimiz yılın sonunda başlayan protesto gösterileri dalga dalga yayılarak, kitlesel bir karakter kazandı. Sendikalar, sol partiler ve meslek örgütleri de hareketin içinde önemli yer tuttu.


Benzer bir durum Cezayir’de de söz konusu. Junge Welt gazetesinden Sofian Philip Naceur’un yazdığına göre, gösterilerde kadınların ağırlığı açık olarak hissediliyor. Yoksullukla mücadele ve kadın-erkek eşitliği öne çıkan talepler. Yine gençlerin eylemlere katılımı da oldukça yüksek. Eylemlere katılanlar arasında otoriter rejime karşı çıkan orta sınıfların olduğu da geçilen haberler arasında. Sofian Philip Naceur’un 9 Nisan’da yazdığı haber-yorumda ülkedeki gidişatı bundan sonra asıl olarak sokakta sol ve liberaller arasında kurulan ittifakın belirleyeceğine dikkat çekiliyordu. Benzer bir durumun Sudan için de geçerli olduğu söylenebilir.


TEK ADAM HALK AYAKLANMASIYLA DEVRİLDİ
Peki Sudan’da neler oldu, durum ne? Yücel Özdemir anlatmaya devam ediyor...

İki hafta arayla devrilen 20 yıl boyunca iktidarda olan 82 yaşındaki Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika ile 30 yıl boyunca işbaşında olan 75 yaşındaki Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir arasında pek çok benzerlik olmakla birlikte onları deviren halk hareketleri de adeta ikiz kardeşler gibi. Tam 30 yıldır işbaşında olan, temel hak ve özgürlükleri yok sayan, halka sürekli yoksulluk dayatan, yakın çevresini besleyen her iki “tek adam”ın halk ayaklanmalarıyla devrilmesi, diktatörlüğe karşı mücadelenin sürdüğü dünyanın değer ülkelerinde umut yarattı.

HALK HAREKETİ KARŞISINDA ÇARESİZ KALDILAR
Çok güçlü diktatörlerin de bir gün öfkenin sokağa taşmasıyla, halk hareketi karşısında çaresiz kalabildiğini Cezayir ve Sudan’daki gelişmeler ortaya koydu. Ancak aynı gelişmeler rejimin diğer kurumlarının, yükselen halk hareketinin devrime ulaşmasını engellemek için sürekli manevralar yaptığı, eski yüzleri yeni diye pazarladığı, böylece devrimi çalmaya çalıştığını da bir kez daha gösterdi.

“Devrimin çalınması” 2011’deki Arap Ayaklanmaları sonrasında yükselen ve diktatörleri deviren halk hareketlerinin amacına ulaşamadığı süreci tanımlamak için kullanılmıştı. Ayaklanmaların başladığı Tunus’ta 24 yıl boyunca iktidarda olan “tek adam” Zeynel Abidin bin Ali yurt dışına kaçarken yerine onun politikalarını sürdürenler geçmiş ancak ilerici, sol güçler birlik olarak mecliste güçlü temsiliyet kazanmış ve ülke politikalarında etkin duruma gelmeyi başarmışlardı. Ayaklanmaların en kitlesel ve kararlı olduğu Mısır’da ise Tahrir Meydanı’ndan yükselen halk hareketiyle 30 yıl boyunca aralıksız başkanlık koltuğunda oturan Hüsnü Mübarek devrilirken, önce Müslüman Kardeşler, sonra da Abdülfettah Sisi’nin öncülük yaptığı askeri darbe, devrimi çalmıştı.


CEZAYİR VE SUDAN: BAHAR DEVAM EDİYOR
2011’deki Arap Ayaklanmaları, Kuzey Afrika’nın bazı ülkelerinde ve Arap ülkelerinde yıllardır işbaşında olan tek adamların devrilmesiyle sonuçlandı. Ancak bu “bahar” ruhunun bittiği anlamına gelmiyor. Tersine bölge halkları arasında tarihsel bir tecrübe yaratan toplumsal muhalefet dalgası bu kez 2019’un baharında Sudan ve Cezayir’i içine alarak devam ediyor. Bu hareketler, önümüzdeki dönemde işbaşındaki diğer diktatörlerin, tek adamların korkulu rüyası olmaya devam edecek.

Buteflika ve Beşir’in tek ortak özelliği ikisinin de 20-30 yıldır işbaşında olmaları değil. İkisi de yıllardır halka yoksulluk ve sefalet dayatırken, rüşvet, yolsuzluk, yakın çevresini koruma politikası izliyor. Bu nedenle eşitlik ve sosyal adalet, diktatörlere karşı verilen mücadelenin başlıca talepleri oldu. Beşir, 1989’da İhvancıların (Müslüman Kardeşler) askeri darbesiyle göreve getirilmişti.

Tunus ve Mısır’dan sekiz yıl önce sokaklarda dile getirilen taleplerin bugün Cezayir ve Sudan sokaklarından yükseldiğini duyuyoruz. Bu nedenle Cezayir ve Sudan, “Arap Baharı”nın devamı durumundaki “geciken devrimler”dir. 2011’de komşu ülkeler Tunus ve Mısır’daki gelişmeler bu ülkelerde de hareketlenmelere yol açsa da rejimler, protestoları bastırmayı başarmıştı. Ancak bunun ebediyete kadar süremeyeceği, diktatörlerin kısa sürede devrilmesiyle ortaya çıktı. Üstelik, örneğin Buteflika, devrilme korkusuyla yıllardır Almanya başta olmak üzere değişik ülkelerden en fazla silah satın alan ülke olmasına rağmen...

DİKTATÖRLER SİSTEMİ KURTARMAK İÇİN FEDA EDİLDİ
Halkın biriken öfkesini askeri şiddetle bastırmayı planlayan her iki diktatör, yükselen halk hareketinin ordudaki dengeleri de değiştirebileceğini göstermiş oldu. Ordu ve iktidar mekanizması içinde olanlar şimdilik diktatörleri feda ederek sistemi kurtarmanın çabası içinde.

Her iki ülkedeki gelişmelerin bir diğer önemli ortak yanı da kitlelerin devirdiklerinin yerine gelenleri de protesto etmesi. Cezayir ve Sudan’da bu nedenle devrimi çalanlara karşı gösteriler devam ediyor.

Sudan’da ordunun yönetime el koymasının tıpkı Mısır’da olduğu gibi “devrim”in çalınması anlamına geldiğinin bilincinde olan halk, tuttuğu mevzileri terk etmeyerek “Devirelim” (Tasquet bas!) sloganı etrafında birleşti. Bunun üzerinde darbenin lideri Savunma Bakanı Avad bin Avf, bir gün sonra görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Yerine ise bu kez başka bir ordu mensubu Abdülfettah Burhan geçti.

HALK DENEYİMLERDEN DERS ÇIKARIYOR
Ordu şimdilik Beşir’i Darfur’da işlediği insanlık suçu nedeniyle Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesine teslim etmeyeceğini açıklayarak koruma altına almış durumda. Halkın, yönetimi orduya teslim etmeye yanaşmamasının arkasında, elbette ordunun da Beşir’in suç ortağı olması var. Dolayısıyla Sudan’da önceki devrimlerden çıkarılan en önemli sonuçlardan birisi sokakta devrime sahip çıkmaya devam etmek oldu. Bu nedenle her şey bitmiş değil. Benzer bir durum Cezayir’de de söz konusu. 12 Nisan günü bir kez daha başkent Cezayir’de binlerce kişi yeni yönetimi protesto etti. Polisle çatışmalar yaşandı. Zira, Buteflika’nın yerine uzun yıllardır sadık ortağı olan Abdelkader Bensalah’ın “geçici başkan” olarak atanması, eski sistemin devam ettiğini gösteriyor. Meselenin Buteflika değil temsil ettiği sistem olduğunu dile getiren gençler ve kadınlar, bu nedenle eylemlerine son vermemeye kararlı görünüyor.

AVRUPA GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR
Yıllardır Sudan ve Cezayir’de diktatörlerin işbaşında olmasına ses çıkarmayan, hatta iyi siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler kuran Avrupa ülkeleri ise gelişmeleri “temkinli açıklamalarla” geçiştirmek istiyor. Çıkarlarının devamı için “siyasi istikrar” çağrısı yapan Avrupa Birliği ve üye ülkeleri, gerçek bir devrimin olmasına da karşı. Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christopher Burger, Sudan’da barışçıl ve halkın siyasi değişim isteğini karşılayan bir çözüme ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Değişimden kast edilen ise sistemin yeni aktörlerle devam ettirilmesinden başka bir şey değil.

Gelişmeler, Afrika ve Arap ülkelerinde “tek adam”ların halk hareketleriyle devrilmeye devam ettiğini gösteriyor. Ancak, sistem ayakta kalmak için yeni yüzlerle ayakta durmanın mücadelesini veriyor. Artan yoksulluk, sefalet, yolsuzluk yaşlı diktatörlerin yerine gelenlerin ömrünün eskiler kadar uzun olmayacağının işareti. Halkın temel talepleri karşılanmadığı sürece mücadele devam edecek.

Kaynak: Yücel Özdemir / Evrensel Gazetesi


İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Barışın inşacısı kadınlar savaşın y...

Barış en çok kadınların dilindedir. Bu topraklarda da sınırların ardında da... Sırbistan, Kosova, Sr...

DEVRİMİN KADINLARINA BİR İADE-İ İTİBAR ÇALIŞMASI:...

Tarih boyu kadına yüklenen “annelik” rolünü reddeden, eril iktidarın sunduğu “kadınlık” hallerini el...

Diktatörlere karşı, bilimin ışığında ‘Kadınlar’

Kadınları görmezden gelen yönetenlerin, şiddetin her türüne itaat etmemiz tavsiyeleri ile geçirdiğim...