Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki seri katil davası göçmen kadınlara yönelik istismarı ortaya çıkardı
Kıbrıs’a çalışmak için gelen göçmen kadınlar emek sömürüsünün yanında cinsel tacize ve saldırıya maruz kalıyor. Beş göçmen kadın ve iki kız çocuğunun öldürülmesinin yankıları hâlâ sürüyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti, bir subayın beş kadın göçmeni ve iki kız çocuğunu öldürdüğünü itiraf ettiği ve adanın ilk seri katil vakası olduğu düşünülen olayla sarsılmış durumda.

Eylemciler polisi, mağdurlar göçmen olduğu için soruşturmayı düzgün yapmamakla suçluyor.
Filipinli ev işçileri Mary Rose Tiburcio, Arian Palanas Lozano ve Maricar Valtez Arquiola Filipinli ile birlikte Hint ya da Nepal kökenli bir kadın, Livia Bunea olarak bilinen Romanyalı bir kadın ve küçük kızı Elena ile Tiburcio’nın 6 yaşındaki kızı Sierra var.

Dava, on binlerce göçmen kadının, modern kölelik olarak eleştirilen, ev işçisi olarak çalışmasına imkan sağlayan sömürü düzenini ifşa etti.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki göçmen kadınların hakları için çalışan ev işçisi Lissa Jattass şunları anlattı: “Cinayetler bir uyarı, bu kötü sistemin acısını ev işçileri çekiyor. Burada, kadınlar toplumun en az temsil edilen kesimi.”

Mağdurların bazıları kaybolduklarında, kayıp olarak bildirilmişti. Polis görevi ihmal veya suistimal olasılıklarının tespiti için tahkikat başlattıklarını açıkladı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adalet bakanı ise istifa etti.


28 Nisan’da kadınlardan birinin cansız bedeni Kırmızı Göl’ün dibinde bir bavulda bulundu.

SÖZLEŞMEYE RAĞMEN ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA ÜCRET VERİLİYOR

Kıbrıs’taki Filipinler Örgütü’nden Ester Beatty, kadınların Kıbrıs’a çalışmaya gelmesinin sebebinin Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyesi olması ve onların “biraz daha rahat hissetmeleri” olduğunu söyledi. [Kadınların] sözleşmeleri, işverenlerin yemek ve konaklama ihtiyaçlarını ücretsiz karşılamasını da içeriyordu.
Ancak Beatty’ye kadınlardan asgari ücret olan 400 avronun altında maaş aldıklarına dair sürekli şikayet geliyordu. Haftalık 42 iş saati ve bir gün tatil öngören sözleşmeler imzalamalarına rağmen, Beatty kadınların sıklıkla günde 12-14 saat çalıştığını, hemen hemen hiç tatilleri olmadığını ve çoğunlukla cinsel istismara maruz kaldıklarını belirtti.

Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti, eğer bir sözleşmenin şartları ihlal edildiyse, şikayet ile ilgilenilmesi için “titiz bir prosedürün kurulu” olduğunu ifade etti. Hükümet, açıklamasında: “AB vatandaşı olmayan işçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi için olan çabalarının sürekli olarak artırıldığını” söyledi.

‘BİZ HAYATLARIMIZI FEDA EDİYORUZ’
2011’de Filipinler’den Kıbrıs’a gelen Santie, “Biz buraya gelerek hayatlarımızı feda ediyoruz. Besleyecek ailelerimiz, maaşlarımızı yollayacak çocuklarımız var. Bunu çocuklarımıza destek olmak için yapıyoruz. Ama onlar bize köle gibi davranıyorlar.” dedi.
Kadınlar, Kıbrıs’taki işlerini çoğu Filipinler’de, Vietnam’da, Sri Lanka’da, Hindistan’da ve Nepal’de olan memleketlerindeki aracılar üzerinden buluyorlar. İşe başlamadan 2000 ila 7000 dolar arasında değişen bir ücret ödüyorlar.
Her ne kadar hükümet bu ücretlerin yasa dışı olduğunu söylese de, Santie kendisininkini ödemek için bankadan kredi çekmiş ve Kıbrıs’taki ilk yılını sadece bunun faizini ödeyerek geçirmiş. İlk işverenleri ona asgari ücret olan aylık 400 avro ödüyormuş.
Santi kendi tecrübesinin istisna olmadığını söylüyor: “Kızların çoğunun böyle tecrübeleri var.”
Santie, [işe başladıktan] üç ay sonra cinsel istismara maruz kalmış. Aracısına şikayet etmiş ve o da onu “serbest bırakıp” başkaları için çalışmasına izin vermesi için en az altı ay o çiftle çalışması gerektiğini söylemiş.
Aracı, kendisini cinsel istismarın sadece “arkadaşça bir dokunuş olduğuna” ikna etmeye çalışmış; ama sonunda çok korktuğu için kaçmış.
Cinsel istismar aşina olunmuş bir hikaye. Liza, yaşlı bir çift için çalışan bir başka kadın. [Çalıştığı evdeki] kocanın ısrarla onu yatağa çağırdığını, ona dokunduğunu ve sarıldığını söyledi. Ayrıca yarı zamanlı çalıştığı bir başka adam tarafından saldırıya uğradığını ekledi.
Olaylardan herhangi birini polise bildirip bildirmediğini sorduğumda ise gülerek: “Hiçbir şey yapmazlar.” dedi.
Kıbrıs polisi cinsel istismar şikayetlerini tamamen soruşturduklarını ve bir dava ortaya konabilirse cezai kobuşturmaya gittiğini söylüyor.
Hükümet ise herhangi bir işçinin cinsel istismara maruz kaldığını hissetmesi durumunda Kıbrıs hukuku kapsamında tam koruma altında olduklarını ve bu dosyaların özelleştirilmiş bir birim tarafından incelendiğini söylüyor.
‘GERİ DÖNMEYE KORKUYORDUM’

Hem Santie’nin hem de Liza’nın aracıları sonunda onları serbest bırakmayı kabul etti; ama bu da başka zorluklar ortaya çıkardı. “Serbest bırakılan” işçilerin bir ay içerisinde yeni işveren bulmaları gerekiyordu, aksi halde çalışma izinleri geçersiz hale geliyor ve sınır dışı edilme riski ile karşı karşıya kalıyorlar.

Santie: “Filipinler’e dönmeye korkuyordum; çünkü ücretimi ödememiştim.” dedi


Cuma günü kadınların ölümünden “sorumlu olanların işten atılması” için cumhurbaşkanına çağrı yapan ikinci bir eylem organize edildi.

Kıbrıs’taki göçmenleri destekleyen bir sivil toplum örgütü olan Kisa’nın idari müdürü Doros Polykarpou bunun oldukça yaygın olduğunu söyledi.

“Borçlandığınız bu parayı ödemeden dönemeyeceğinizden; işvereninizi veya ikamet izninizi kaybetmemek için olan baskıyı tahmin edebilirsiniz.” dedi.

Polykarpou birçok aracının işverenleri sözleşmeleri bitirmeleri için aktif bir şekilde teşvik ettiğini söyledi ve ekledi: “Ne kadar çok insanın devirdaimini sağlarlarsa o kadar çok kar ederler.”

‘BİZE KÖLE GİBİ DAVRANILIYOR’

Santie yeni işverenler buldu; ama Avrupa Birliği hukukuna aykırı bir şekilde günde 14 saat, haftada altı gün çalışmaya zorlandığını söyledi. Yıllık izninde de ücret almıyordu.
“Restoranda, evde ve evin dışında çalışmamı istediler.” dedi.

Dört ay sonra, işverenler kalanını ödeyemediklerini iddia ederek maaşını yarıya indirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti hukuku ev işçilerini bir işverene sınırlasa da, [kesilen maaşının] yerini tutması için yarı zamanlı başka bir iş bakması söylendi.

Cristina Fontanos Casos’un da benzer tecrübeleri oldu. Bir aile ve onların nineleri için ev içi yardımcıydı; ama ailenin restoranında yardım etmeye de zorlanıyordu.
“Restoranın çok fazla müşterisi vardı ve ben sabah yediden akşam altıya yediye kadar çalışıyordum.” dedi.

Ester Beatty hukuka aykırı olsa dahi ev işçilerinin üç aile arasında paylaşılıp ücretinin paylaşılmasının oldukça yaygın olduğunu belirtti.

“Çoğunlukla makul bir tatil günleri olmuyor, temizlikçi olarak çalışmanın yanında ninelere bakmak için karanlık olmadan dönmek zorundalar.” dedi.

‘BİR BAŞINA BIRAKILMIŞ VE KORUNMASIZ VE DIŞLANMIŞ’

Polykarpou Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1991’de istihdam açığını doldurmak için göçmenleri ülkeye kabul eden geçici bir yasa kabul ettiğini söyledi.

Adanın göçmen nüfusunun 70 bin ve 80 bin arasında olduğunu tahmin ederek: “Uygulanan model kontrolden çıktı ve nüfusun yüzde yirmisinin göçmen olduğu bir durum ortaya çıkardı.” dedi.
1974’ten beri Rum ve Türk halklarının ayrıldığı bir adada, Kıbrıslıların kimlikleri ile ilgili korkuları olduğunu ve göçmenlerden korktuklarını ifade etti.


Göçmen işçiler ve çocukları, mağdurları anmak için mum yakıyor.

Her ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti tüm göçmenlerin Kıbrıslılar ile aynı sosyal korumaya sahip olduğunda ısrar etse de, işçiler temel sağlık hizmetlerinin eksikliğinden ve diş sağlığı ile jinekolojiyi kapsanmamasından şikayetçi.

Ester Betty senelerce paylarını ödedikleri halde emekli maaşlarını alamayan yaşlı göçmen kadınlara yardım ettiğini anlatırken: “Seni sonunda yıldırana kadar oradan oraya gönderiyorlar.” dedi.

“Ayrımcılık burada çok yaygın. Irkçılık coşmuş.”

Polykarpou: “Bütün sistem onları bir başına bırakılmış ve korunmasız ve dışlanmış şekilde tutmak için inşa edilmiş. Bunlar modern köleliğe çok yakın koşullar.”

Ata Mert Binicioğulları Ekmek ve Gül için BBC News’ten çevirmiştir.

İlgili haberler
Göçmen kadınların ortak mücadelesi

Londra’da, göçmen/siyah kadınlar arasında mücadele yürüten, uzun yıllar ‘şiddet gören kadın sendromu...

Göçmen kadınlarla dayanışma için çağrı

Göçmen Kadınlarla Dayanışma Grubu - Sınır Tanımayan Kadınlar, Göçmen kadınlarla daha geniş bir dayan...

Almanya’daki sığınmacı ve göçmen kadınlar: Bunu ya...

DaMigra yıllık konferansını göçmen ve sığınmacı kadınların çalışma yaşamına katılımı üzerine gerçekl...

Şiddetten kaçan göçmen kadınların hikayesi...

Göçmenler bu ülkenin bir parçası artık, birlikte yaşayacağız ve birlikte daha güzel bir hayat için m...

GÜNÜN RAKAMI: Dünyada 68 milyon göçmen kadın işçi...

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), dünya genelinde 164 milyon göçmen işçi bulunduğunu, 2013’teki 150...

İsviçre ve Fransa’da yaşayan göçmen kadınlar, 8 Ma...

Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği ile bir araya gelen İsviçre ve Fransa’da yaşayan göçmen kadınla...