Göçmen kadın emekçilerin değişmeyeni: İstismar, şiddet, ölüm…
‘İnsanların insanca çalışması bir lüks değil, insan olmanın getirdiği bir zorunluluktur’ diye her yerde haykırabilseydik, belki de Nadira ve onlarca kadın emekçi yaşamına devam edecekti.

Daha önce yine Ekmek ve Gül’ün web sayfasında yayımlanan yazımda binlerce kilometre uzaktan (Filipinler’den) Ürdün’e daha iyi yaşam koşulları talebiyle gelen çocuk bakıcısı/dadı Maria’nın ülkeye girdiğinde ve hemen akabinde iş yerinde karşılaştığı zorlukları yazmıştım. Bu yazıda öncelikle Maria’nın hikayesini anlatmaya devam edeceğim. Ancak sonrasında yakın zamanda hem Kuveyt’te hem de Türkiye’de gerçeklesen bir vaka üzerinden ev içi hizmet sektöründe çalışan kadın emekçilerin karşılaştığı zorlukların global yönüne dikkat çekmeye çalışacağım. Bu bağlamda sonda söyleyeceğimi baştan söylemek gerekirse bu ve bir önceki yazı Maria özelinde ev içi hizmet sektöründe çalışan çoğu kadın emekçinin hikayesi; Maria’nın karşılaştığı zorlukları sadece münferit bir hadise olarak görmemek lazım.  

Maria yaşadıklarını anlatırken: “Filipinler’de her ay para göndermek zorunda olduğum üç çocuğum var. Filipinler’deki partnerimden ayrıldığım için çocukların tüm masraflarını kendim karşılamak zorundayım, çocuklarımın babası maddi olarak bir destekte bulunmuyor. Bunun haricinde bir de aileme belli bir miktar para göndermem gerekiyor, onların da paraya ihtiyacı var” dedi. Filipinler’in sosyo-ekonomik sürecinden dolayı Maria gibi binlerce Filipinli kadın özellikle Ürdün, Suudi Arabistan, ve Kuveyt başta olmak üzere, Körfez ülkelerine çalışmaya gidiyorlarmış. Kadınlar ağırlıkta ev içi hizmetlerde ve özellikle çocuk bakıcılığı/dadı işlerinde istihdamda bulunuyorlar. Maria biraz da tedirgin bir ses tonuyla: “Her yıl muhakkak ev içi hizmetlerde benim gibi çalışan bir Filipinli kadın sömürülme ve kötü muameleden dolayı ya intihar eder ya da işvereni tarafından öldürülür” dedi. Üzgün bir şekilde; geçen yıl Kuveyt’te dadılık yapan bir kadın arkadaşının işvereni tarafından vahşice öldürüldüğünü anlattı. Bu bağlamda biraz araştırma ile yakın zamanda (Aralık 2019) Jeanelyn Villavende adlı yine Filipinli bir kadın emekçinin işvereni tarafından Kuveyt’te öldürüldüğü ve öldürülmeden önce cinsel saldırıya uğradığı haberini gördüm; aynı haberin devamında yine Kuveyt’te 2018 yılında Joanna Demafelis adlı Filipinli kadın emekçinin, terk edilmiş bir evin içindeki buzlukta ölü bulunduğu bilgisi yer alıyor.

Ne kadar çok kadın katliamı, ne kadar çok acı var değil mi?

Her iki katliamın da ardından Filipinler hükümeti ev içi hizmetlerde çalışacak olan Filipinlilerin Kuveyt’e gitmesine yasak koyarak çözüm ürettiğini düşünür. Ancak belli ki 2018 yılındaki Joanna vakasından sonra pek bir şey değişmemiş; o yüzden de 2019 yılında bir can (Jeanelyn) daha katledilir. Sanırım bu yüzden “Tarih değil ama hatalar tekerrürden ibarettir” sözü var.

İNSANCA ÇALIŞMAK HERKESİN HAKKIDIR
Ne yazık ki yukarıda bahsettiğim istismar, öldürme, ve intihar vakaları sadece Kuveyt’le sınırlı değil. Ürdün’de 2017 yılında, onlarca ev içi hizmetlerinde çalışan kadın emekçinin iş yerinde karşılaştığı sorunlardan ve bu sorunları çöz(e)meyen yetersiz sistem sorunundan dolayı intihar ettiği kayıtlara geçmiştir. Daha detaylı bir bilgi vermek gerekirse; sadece Bangladeş elçiliğinin verdiği rakamlara göre, 2012 ile 2017 arasında; Ürdün’de ev içi hizmetlerde çalışan 23 Bangladeşli kadın emekçi kendilerini asarak hayatlarına son vermiş. Aklıma hemen 23 Eylül 2019 tarihinde Türkiye’de daha gencecik yaşında (23 yaşındaydı) hayatını kaybeden ve yine ev içi hizmetlerde çalışan Özbek vatandaşı Nadira Kadirova ve haberle birlikte verilen bir fotoğrafında bizlere sıcak gülüşüyle bakan gözleri gelmişti. Bilindiği gibi Nadira’nın ölümü emniyet kayıtlarına intihar olarak geçmişti. Ancak konuyla ilgili biraz araştırma yapıldığında hâlâ bazı soru işaretlerinin devam ettiğini ve hatta takipsizlik dosyasından farklı bulgular çıktığına dair haberleri görmek mümkün. Yakınlarının verdiği bilgilere göre Nadira, “Türkiye’de üniversite okuyabilmek için para biriktiriyor ve çok yakın zamanda üniversite sınavına hazırlanmak için kursa başlayacaktı.” Kim bilir belki de iyi bir üniversitede tahsilini bitirdikten sonra hayallerinin peşinden gitmek için Türkiye’de yaşamaya devam edecekti. Nadira hakkında bilgi sahibi olanlar, “ailesi tarafından çok sevilen, özgüven sahibi ve güzel bir kadın olarak” tanımlıyormuş. Bu söylenenler hakkında en ufak bir şüphem yok; hele ki o gencecik yaşında binlerce kilometre yol kat edip Özbekistan’dan Türkiye daha iyi bir gelecek umuduyla gelen özgüvenin de zerre dahi şüphem yok. Cahit Sıtkı’nın “yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün” dizelerine atfen, Nadira neredeyse o yolun yarısının yarısında daha net bir şekilde bilmediğimiz bir nedenden dolayı hayatını kaybetti. Ne yazık ki, kitle iletişim araçlarında hâlâ Nadira ve onun gibi onlarca kadın emekçinin iş sürecinde karşılaştığı zorlukları daha öğrenme imkânımız dahi olmadan hayatlarına son ver(il)diği haberlerini görüyoruz. O yüzden de yaşadığımız toplumun bir ferdi olarak, her birimizin bu konuda biraz suçlu olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki sesimizi daha yüksek bir şekilde çıkarmış olsaydık veya “İnsanların insanca çalışması bir lüks değil, insan olmanın getirdiği bir zorunluluktur” diye her yerde haykırabilseydik, belki de Nadira ve onlarca kadın emekçi şimdi aramızda hayallerinin peşinde yaşamına devam edecekti.

Bir film önerisi: Yönetmenliğini Sarah Gavron’un yaptığı 2015 yapımı, orijinal ismi Suffragette (Diren) olan filmi özellikle hâlâ orta çağdan kalma patriarka “fikriyatının” gölgesinde yaşamını sürdüren ve bu bağlamda hâlâ kadınlara sadece cinsel bir meta olarak bakanlar için, kadınlara bazı temel haklarının tarihsel süreç içerisinde hangi mücadeleler sonucunda teslim edildiğini anlamaları adına tavsiye ediyorum. Film tarihteki gerçek olaylardan faydalanılarak son derece etkileyici bir senaryo ile hazırlanmıştır. Şimdiden iyi seyirler.

Not: Bu yazının devamı gelecektir. Sevgi ve sağlıkla birde duyarlılıkla kalın.

Ayrıca ilk yazıyı yazdıktan sonra bana Nadira Kadirova sürecini hatırlatan arkadaşım Mehmet’e teşekkürü bir borç bilirim.


İlgili haberler
Ürdün’de ‘madam’ ve ‘baba’ sözcüklerinde gizli göç...

Dünyanın farklı bölgelerinden, özellikle Etiyopya, Filipinler, Gana, Uganda, Nepal, ve Bangladeş’ten...

GÜNÜN MESELESİ: Kadın, Göçmen, İşçi, Filipinli

Filipinli kadın işçilerin hikayeleri birkaç kıta ve birer okyanus kadar uzak görünüyor. Gerçekte ise...

Lübnan’da göçmen kadın işçiler ‘Kafala Sistemi’ne...

Lübnan'daki göçmen ev işçileri, kendilerini patrona bağımlı hale getiren bir çeşit modern kölelik si...